• BIST 9659.96
  • Altın 3002.717
  • Dolar 34.5123
  • Euro 36.1711
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara -1 °C
  • Antalya 8 °C

Yıl sonun kaçırılanlar geliyor!

Yıl sonun kaçırılanlar geliyor!
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, önümüzdeki aylarda yurtdışına kaçırılan bazı eserlerin daha Türkiye’ye getirileceğini müjdeledi

ANKARA- Kültür ve Turizm Bakanı Günay, önümüzdeki aylarda yurtdışına kaçırılan bazı eserlerin daha Türkiye’ye getirileceğini müjdeledi. İnsanlara siyasetten kopamayacağını söyleyen Günay, “Kısa vadede emeklilik yok, öyle bir şey düşünmüyorum” dedi.
Kurban Bayramı öncesi TBMM’de buluştuğumuz Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bayramdan sonra gelecek sürprizleri VATAN’a açıkladı. Devlet Tiyatroları’nın özelleştirilmeyeceğinin altını çizen Bakan Günay, yurtdışına kaçırılan bazı arkeolojik eserlerin Kasım ve Aralık’ta Türkiye’ye getirileceğini de müjdeledi:

- Önümüzdeki süreçte 3. dönemi dolduruyorsunuz, yeniden bakanlık istemediğinizi söylemiştiniz..

Bana sorulan bir soruya nezaketle cevap verdim. Bir bakan “Gelecek dönem yine bakan olmayı istiyorum” der mi?

- Başbakan Erdoğan, “AK Parti çatısı altında başka pozisyonlarda hizmet veririz” diyor. Aynı şeyi siz de düşünür müsünüz? Yoksa emeklilik planınız var mı?

Ben insanların siyasetten kopamayacağı düşüncesindeyim. Hayata dair ne düşünüyorsanız siyaset odur. Ülke yönetimiyle ilgili söz ve fikir, karar sahibi olmak, o anlamda siyaset her zaman devam eder. Ben parti siyaseti yapan bir gelenekten geliyorum o yüzden elbette başka görevler de taşıyabilirim... Kitapla, sanatla, arkeolojiyle meşgul olmayı da çok seviyorum. Sade bir milletvekilliği, bu hobiler için çok daha uygundur ama bakanlık 24 saatinizi alıyor. Bazen günde 3 kez uçağa biniyorum. Bu tempo başka bir tempo... Geçen dönem başladığım bazı işler vardı, uzun dönem bakanlık yapmanın bir avantajı da, başladığınız işlerin sonucunu görüyorsunuz. Şimdi bu dönemde, başladığımız bazı işlerin sonucunu görürsem, çok isterim. Bundan sonrasını Allah bilir.

- Anladığım kadarıyla kısa, orta vadede emeklilik planınız yok...

Kısa vadede emeklilik yok, öyle bir şey düşünmüyorum.

- Bu aralar üst üste ödüller geliyor...

(Masaya vuruyor) Nazar değmesin, ben nazardan korkarım, kem gözler ortalıkta geziyor. Moral oldu bu ödüller. Çünkü biz bu yıl çok sıkıntı çektik... 1 Ekim doğum günümdür. Arkasından böyle güzel haberler geldi, inşallah devam da eder.

- Eskiden ayrı olan iki bakanlık, AK Parti hükümeti döneminde tek çatı altında birleştirildi. Bugüne kadar kültüre mi, turizme mi daha fazla mesai harcadınız?

Kültür ve Turizm Bakanlığı bir dönem bir olmuş, sonra ayırmışlar, iki bakanlık olmuş. Galiba bu ayrılığın bazı sıkıntıları olmuş ki Sayın Başbakan 2003 sonunda birleşme kararı verdi. Hala her iki tarafta da “birlikte mi olsun ayrı mı olsun” tartışmaları sürüyor.

- Sizce hangi model daha doğru?

Ben iki bakanlığın bir arada olmasının çalışanlara getirdiği yükün ötesinde, işin koordinasyonu açısından faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü turizm, kültür etkinliklerinden koparılamaz. Kültür etkinliklerini de bir ölçüde dünyaya çıkarmak zorundasınız, dünyaya çıkarmanın adı da turizmdir. O yüzden bu bence faydalı bir işbirliği. Zaten Türkiye’nin bu yıl aldığı ödül, biraz da buradan kaynaklanıyor. Yani Türkiye’deki turizmin çeşitlenmeye başlaması, içeriğinin zenginleşmesi dünyanın dikkatini çekti. Ve şu anda bölgemizdeki büyük pazarlardaki sorunlara, sıkıntılara rağmen, geri kalmamamız da bu çeşitlendirme ve içeriğinin zenginleştirilmesi gayretlerinin sonucu. Sorunuza gelince, “Hangisine fazla emek verdim?”. Turizmciler diyor ki, “Bakan daha çok kültürle uğraşıyor”, öbür taraf ise, “Bakan daha çok turizmle uğraşıyor” diyor. Halbuki ben ikisiyle birlikte uğraşıyorum. Bir turizm toplantısına gittiğimde, turizmci arkadaşlarımıza ören yerlerinin, tarihi varlıklarımızın, gastronominin önemini anlatmaya çalışıyorum, bir ören yerine gittiğimizde de oranın temizliğiyle, düzeniyle, satış gişesiyle, dükkanı ile uğraşıyorum...

Oturup ağladım

- Bakanlık görevinize başlayalı yaklaşık 5 yıl oldu. Bu süreçte sizi en çok heyecanlandıran olay ne oldu?

Birçok olay oldu ama -ben biraz duygusal bir insanım- Kalkan’ın Yeşilköy kasabasında bir amatör tiyatro gösterisini sunmak istedi. “Çocuklar çok az zamanım var” dedim. İki saatlik oyunu bana hiç bozmadan 45 dakikada oynadılar. İnanılmaz keyif aldım. Sizin için yapılıyor ve üstelik de çok başarılı... Veya herhangi bir yerde bir vatandaş sizi yolda çevirip, güzel bir şey söylüyor... Zeugma Müzesi’ni bitirdiğimizde sevinçten ağladım. İnşaat sırasında galiba 10 kez gittim. En son gittiğimde teşhir, tanzim herşey bitmişti. Baktım, gerçekten bambaşka, benim hayallerimi de aşan güzellikte birşey olmuş. “Allahım artık bizde de oldu” dedim. “Ben de bunu dünyanın önüne büyük bir övünç ve keyifle çıkarabileceğim” dedim. Bir kenara oturdum ve sevinç gözyaşları döktüm... Geçen akşam Van’da Mem’u Zin’i oynadılar. Çok güzeldi, bütün halk büyük bir coşkuyla izledi. Sahnedeki çocukların gözyaşları benim yüreğime de aktı.

- Hangi işiniz için “En büyük icraatım” diyebilirsiniz?

Topkapı Sarayı’nı çok önemsiyorum. Topkapı Sarayı’nı bulduğumda çok vahimdi durum. İçinde beş-altı bakanlığın gelişigüzel kullanımı, işgalleri vardı. Bizim çalışanlarımız bile orada bir takım binalara “lojman” diye yerleşmişler ve pejmürde hale getirmişlerdi. Sığmamışlar, saray surları içine gecekondu yapmışlardı. Sultanahmet tarafından girilen Bab-ı Humayun dedinen büyük kapının hemen arkasına gecekondular yapmışlardı. Bütün bunları temizledik. Hala dış surlarda kötü kullanımlar var. Ama oralar bizim sorumluluğumuz değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunda ve onları da istiyorum. Topkapı’da yaptığımız işleri önemsiyorum. Hala yapacak işlerimiz var. Ayasofya’nın içinde 9 yıldır, oranın ayrılmaz parçası haline gelmiş bir devasa iskele vardı. İnsanlar onu oranın parçası zannediyorlardı. Onu kaldırdık örneğin. Hiç başlamamış kazılar vardı, yıllardır bildiğim.

- Arkeolojiye özel bir merakınız var...

Evet eskiden beri merakım vardır. Mesela 20 yıl önce bir bitki vahşeti içinde bulduğum bir Roma yapısı vardı, ama bitkilerden görünmez hale gelmişti. O benim keşfimdi. Orayı bakan olunca temizlettim...

- Nerede bu yapı?

Antalya Demre Çayağazı’nda, bir liman şehri. Şimdi ciddi bir kazı yapılıyor ve inanılmaz bir liman şehri ortaya çıkıyor. Yıllardır benim bildiğim ama gösteremediğimiz 1800 metrelik yapı da 2000 yıllık Roma yapısı, o yapıyı da müze yapıyoruz.

‘Yasadışı piyasayı frenledik’

- Sinanpaşa Camii’nden çalınan çiniler İngiltere’den getirildi, Troya hazinelerinin bir kısmı geldi. Benzer “sürprizlerin” süreceğini söylemiştiniz. Yakın zamanda olacak mı?

Bayramdan sonra bu konuda bir hamlemiz var, Kasım ayında bir, Aralık ayında bir, yılbaşına kadar birkaç yeni eser daha getirilecek.

- Yine çini mi?

Farklı arkeolojik eserler, çeşitli eserler... Türkiye’den geçmişte yasadışı gitmiş eserlerin bir kısmını getirmeye devam edeceğiz.

- Türkiye’den gidişleri de zorlaştırılıyor değil mi?

Bir kere bizim bu dikkatimiz dünyada bu yasadışı piyasayı önemli ölçüde frenledi.

- Türkiye’nin bu konudaki tutumu yurtdışında bazı kesimlerce eleştirildi...

Eleştiriliyoruz tabii çünkü Avrupa müzelerinin çoğu bu tür eserlerle dolu. Büyük müzeler bunu kendileri için uzun vadede alarm kabul ediyor. O yüzden artık benim ne milliyetçiliğim kaldı, ne şövenliğim kaldı, ki ben bu kavramların yanından geçmem. Bu bir tarih saygısı, Türkiye’nin imkanları artıyor, yeni müzeler yapıyoruz, ören yerlerine ciddi kaynak ayırıyoruz ve bizden geçmişten belge ile götürülmüşlere sesimizi çıkarmıyoruz ama bir belge ile gitmemiş, çalıntı olduğu açıkça belli olanları da “Bize verin” diyoruz. O müzenin envanterinde varsa “Bizimle işbirliği yapmak istiyorsanız, bize verin sonra işbirliği yapalım” diyoruz. Kendimize ve tarihe saygılı bir duruş sergiliyoruz. Hepsi bundan ibaret.

‘Devlet tiyatrolarını özelleştiremeyiz’

- Tiyatrolar konusunda yeni bir düzenleme olacak mı, yoksa konu rafa mı kaldırıldı?

Rafa kalkmaz hiçbir zaman, çünkü zaten gündemdeydi, son yaşanan tartışmalardan önce, çok daha eskiden beri, Fikri Sağlar, İstemihan Talay, bütün eski bakan arkadaşlarımın zamanından beri kültür sanat kurumlarını daha verimli hale getirmek konusunda bir arayış vardı. Aynı arayış sürüyor. Bir model oluşturuyoruz.

- Ama “özelleştirme” telaffuz edilmemişti?

Özelleştirme değil o. Özerkleştirme, özelleştirme, özgürleştirme... Sayın Başbakan “üç kavramın içinde arayacağız” sözünü verince, biz de öyle bir şey yapıyoruz. Sanata önemli yatırımlar yapmış bir siyasi anlayışı temsil ediyoruz. Bizim derdimiz, çalışanları daha verimli kılarak, kamu kaynaklarını daha çok halka götürmek. Olabileceği kadar tiyatroyu halka götürmeye çalışmak. O yüzden sanat kurumlarımızda çalışanları daha verimli kılacak bir model, bir emeklilik modeli ve bundan sonra performansa dayalı bir yeni istihdam modeli geliştiriyoruz.

- Ama özelleştirme yok?

Özelleştiremeyiz. Biz 3 liraya, 5 liraya halka tiyatro götürüyoruz, bunu hiçbir özel tiyatro yapamaz. Ama özel tiyatro, çalışanlarından hangi verimi alıyorsa, bizim de kendi çalışanlarımızdan aynı verimi beklemek hakkımız.

- “Bu konuda bir endişeye gerek yok” diyebilir misiniz?

Endişeye mahal yok. Daha iyi model için arayışımız var.

Şule Türker / Vatan Ankara

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.