Hani derler ya "Gazeteci hep muhaliftir". Bu söz genel bir kural olmamakla birlikte yaygın bir kanaat olup, akıllarda bu şekilde yer etmiştir.
Gazeteci, hep muhalif olunca bütün olay ve gelişmelere "Bardağın yarısı boş" mantığıyla bakmaktan geri duramaz. Aslında böyle olmak zorunda mıdır diye bakmadan önce bir hikaye anlatalım.
Bakanın biri, ne yapsa, ne etse bir türlü gazetecilere yaranamıyor, hakkındaki olumsuz haberlerin önüne geçemiyormuş. Günün birinde basın danışmanını çağırmış ve demiş ki "Tüm gazetecileri çağır. Ben denizin üstünde yürüyeceğim". Danışman, söyleneni yapıp, gazetecileri deniz kenarına davet etmiş. Bakan, tüm gazetecilerin gözleri önünde denizin üzerinde yürümüş. Bu durum gazetecileri şaşırtmış, bakan ise son derece mutlu olmuş. Artık, hakkında kötü bir şey yazılmayacağı inancıyla ertesi gün çıkacak gazeteleri beklemeye başlamış. Sabah olunca, ilk gazeteyi eline alıp baktığında aynen şu başlığı görmüş. "Bakan olmuş, deniz üstünde daha doğru dürüst yürümeyi bilmiyor!..."
Biz gazeteciler, aslında olumsuzlukların daha çok okunacağı ve biz yazınca da hemen düzeleceği ve halka büyük iyilik yaptığımızı sandığımızdan, her olayda bir bit yeniği, bir olumsuzluk aramaktan çok büyük bir keyif duyarız. Biz yazdık diye her şey dört dörtlük olmadığı gibi, bazen de yazdıklarımız daha kötü gelişmelere bile sebep olabiliyor.
Sözü fazla uzatmadan, konuya gelelim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bir noktada gerçekleşecek olan en büyük yatırımı olan İstanbul Yeni Havalimanı'nın birinci bölümü yarın, yani Cumhuriyetimiz'in 95. yıl dönümünde törenle hizmete açılacak. Yani, iki bayramı bir arada kutlayacağız.
Bu yatırımın ilk gündeme geldiği günden bugüne kadar, ben de dahil bir çok yazar çizer, olumlu olumsuz bir sürü şey yazdı.
Fotoğrafa üstten bakarak, yapılanın nasıl bir şey olduğunu görmektense, kıyıdan köşeden bakıp eleştirmenin dayanılmaz hazzını yaşamayı tercih ettik. Çoğu kez, "Duydun mu, haberin var mı?" diye bizim kulaklarımıza üflenen, yarı doğru, yarı yanlış sözlerden yola çıkarak eleştirinin kanlı oklarını bu hedefe doğru yolladık.
Önce bir gerçeğin altını çizmek lazım ki, herkes her konuda asla uzman değildir. Tüm gazeteciler de havacılık konusunda birer uzman olmadıklarına göre yazdıkları her şey doğru olacak diye bir kural yok.
Her şeye peşinen, önyargıyla bakan birçok meslektaşımız, havalimanını yapma düşüncesini ortaya atan siyasi iradeye ve onun öncülerine karşı oldukları için bu işe hemen tavır almak yoluna gittiler.
Ardından, böyle bir yatırıma ne gerek var diye devam ettiler. Projeyi yapanlara söz söylemek işe yaramayınca ve projenin iptal edilemeyeceğini anlayınca, bu kez de havalimanının yerine kafayı taktılar.
Orman alanıydı, kuşların göç yoluydu, burada ters rüzgarlar vardır veya buranın havası çok sislidir diyerek derin(!) yorum ve analizler yaptılar. Doğruyu söylemek gerekirse, bu eleştirilerin bazılarına ben de katıldım. Bunları yazarken kendimizi haklı sanıyor, ilerleyen zamanlar da hiç de haklı olmadığımız ortaya çıkıyordu.
Bu eleştiriler, son olarak işçi ölümlerine dayandırıldı. Konu, yağmurlu bir günde servis araçlarının kayganlaşan ve çamura dönen zeminde takılıp kalmaları ve orada servis bekleyen işçilerin yağmur altında ıslanmalarıyla gündeme geldi. Her zaman her yerde olabilen, çözümü çok da kolay olan böyle basit bir sorun tüm muhalif kesimlerin bir araya gelip, kamuoyu oluşturmasına sebep oluverdi. Oysa bir tente bu işi çözerdi, bu kadar da gürültü kopmazdı. Asıl önemli sorun olarak işçi ölümlerinin çok fazla oluşu gösterildi. Bu konu elbette araştırılmalı ve gereken ne ise yapılmalıydı. Şimdi orada bir bayram hazırlığı var. Yarın Cumhuriyet Bayramı. Bayram ve İstanbul Yeni Havalimanı'nın açılışı orada birlikte törenle kutlanacak. Bayramın resmi törenlerinin asla Ankara dışında kutlanamayacağını söyleyen bazı siyasilere, her yerde, her gün bayram olsa olmaz mı demek lazım. Doğrusu, dünyanın en büyüğü olmaya hazırlanan bu dev eseri bayramla kutlamanın kime ne zararı olabilir. Çok kısa bir zamanda hazır hale gelen ve Ankara, K. Kıbrıs ve Azerbeycan'a yapılacak ilk seferlerin ardından, az da olsa uçak seferlerinin yapılmaya başlanması az bir şey değildir.
Elbette, eksikler vardır. Ama bunlar telafi edilmeyecek şeyler hiç değildir. Metro geç kalmış olabilir, ama alternatif ulaşım kanalları vardır. Kaldı ki, fiili açılış Ocak 2019'a ertelenmiştir. Bu demektir ki, siz 1 Ocak günü uçuşunuzu yeni meydandan hiçbir sıkıntı yaşamadan yapacaksınız.
İstanbul Yeni Havalimanı ile ilgili bütün tartışmaların hep kötü niyetli olmadığını biliyoruz. Her şeyin daha da iyi olmasına katkı yapmaya yönelik bazı tartışmaları anlayışla karşılıyoruz ve kabul ediyoruz.
İstanbul'un kuzeyinde 76.5 milyon metrekarelik bir alana inşa edilecek bu meydan diğer fazların da tam hizmete girmesiyle dünyanın en büyük ve en çok yolcuya hizmet verebilecek meydanı olacaktır ki, işte asıl o zaman havacılıkta dünyaya meydan okuyacağız. Birinci fazı üç ayrı pist, ikinci, üçüncü ve dördüncü fazları da birer piste sahip olacak yeni havalimanının tam hizmete girdiğinde günlük 3 bin 500 iniş ve kalkışla yıllık toplam 200 milyon yolcuya ev sahipliği yapması az bir şey değildir. Kargoda ise, yılda 5 milyon 500 bin tonluk bir taşıma kapasitesine ulaşılması dünya çapında bir başarı olacaktır. Bu tesis, 500'dan dazla check-in noktası, 50'den fazla self bagaj teslim ünitesi, 228 pasaport noktası, 600'den fazla asansör, yürüyen bant ve yürüyen merdiven, 143 yolcu biniş köprüsü ve 7 terminal giriş kapısına ve 18 bin araçlık dev bir kapalı otoparka sahip olacak. Tam kapasiteyle faaliyete geçtiğinde, 226 bin kişiye iş imkanı sağlayacak olan havalimanının bağımsız araştırma kuruluşu raporuna göre, Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı 4.99, ekonomiye olan katma değeri 41 milyar dolar, ilave hane halkı gelirine 4.4 milyar dolar, devlete de 22.2 milyar dolar katkı sağlayacak. Şehir merkezinden metroyla 25 dakikada ulaşılacak bu meydana, yüksek hızlı trenin yanı sıra, bagajlı otobüslerle D-20 karayolu ve Kuzey Marmara Karayolu (Yavuz Sultan Selim Köprüsü) ile ulaşılabilecektir.
Dünyanın transit geçiş ve dağıtım noktası (hub) olacak olan yeni meydandan 50 şehre iç hat ve 250 dış hat uçuşu yapılacak. Buradan kalkan bir uçak 3 saatlik bir uçuşla 60 başkent, 120 ülke ve 130 varış noktasına ulaşabilecek. Yeni meydana dünyanın değişik ülkelerinden 250'ye yakın resmi ve özel havayolu şirketinin sefer yapacak olması, nasıl THY'yi dünyanın en çok noktasına uçuş yapan havayolu yapmışsa, havalimanı da dünyada en çok sefer yapılan meydanlar arasına yükseltecektir. Halen Atatürk Havalimanı'nın kapasitesinin yüzde 70'ini kullanan THY'nin bu meydanda da aynı başarı grafiğini yakalayacağını rahatça söyleyebiliriz. Böylesine devasa ölçülerde bir havalimanına sahip olmanın gururunu milletçe yaşıyor olmanın hazzı her şeyden önce gelse gerek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Orada yapılan sadece bir havalimanı değil, bir zafer anıtıdır" sözü, ülkemizin ve insanımızın neler yapabileceğinin göstergesinin taçlandırılmasını anlatmaya yönelik anlamlı bir sözdür. Bu tesisle Cumhuriyetimiz taçlandırıldı.
Bu gururu paylaşalım ve bu esere milletçe sahip çıkalım. Buradan muhalif veya muarız herkes yararlanacak.
Devletimize ve milletimize hayırlı olsun.
İyi uçuşlar Türkiye'm...