Değerli okurlarım yarın 7 Aralık. Birçok kişi için sıradan bir gün.
Değerli okurlarım yarın 7 Aralık. Birçok kişi için sıradan bir gün. Ama birileri için hep kutlanan bugünün bir anlam ve de önemi var mı acaba?
Şöyle ki, 7 Aralık tüm ülkelerde Dünya Sivil Havacılık Günü diye tescil edilmiş.
Uluslararası sivil havacılığın evrensel kurallarını belirleyerek dünya genelinde emniyetli ve düzenli bir şekilde işlemesi amacıyla, Birleşmiş Milletler Örgütü’ne bağlı olan Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO), 1992 yılında aldığı bir genel kurul kararı ile kuruluş tarihi olan 7 Aralık'ı "Uluslararası Sivil Havacılık Günü" olarak ilan etmiş. İyi mi etmiş?
Birilerine göre, yılda bir gün bile olsa havacılık ve havacılar gündeme geliyor. Mikrofonu kapanlar çalışanlardan hep övgüyle söz ediyor, onların kahraman olduğunu dile getiriliyor, ama hiç kimse onların da birçok sorunu olduğunu ve bunları dile getirmeyi aklına getirmiyor.
Başta ICAO genel merkezi olmak üzere dünyanın her yerinde bugünü kutlamak için törenler düzenlenir. Dünyanın diğer devletlerinde Sivil Havacılık Günü’nün nasıl ve ne şekilde kutlandığı değilse de, oralardaki şartlar beni çok ilgilendiriyor.
Gerçek şu ki, gelişmiş ülkeler bugünü kutlamasa da olur. Çünkü, bu ülkelerde çalışanlarla çalıştıranlar arasında sorun yoktur. İş barışı tesis edilmiş olup, refah sağlanmıştır. Oralarda çalışanların tüm hakları verildiği için, kutlama töreninde konuşma yapacak kişilerin çalışanlara vaat edecekleri çok fazla konu yoktur. Bu ülkelerde tüm çalışanlar sendikalıdır ve haklarını da tam olarak almaktadır. Oralarda devlet erki çalışanlar için her türlü iyileştirici önlemi alır. O ülkelerde çalışanların grev hakkı vardır ve pilotlar dahil tüm çalışanlar hak aramak için istedikleri zaman greve gider. Oralarda hükümetler, kamu yararı ve de genel güvenlik gerekçesiyle grev hakkını çalışanlarının elinden almazlar. Bilirler ki böyle bir durumda yer yerinden oynar. Yani oralarda şartlar mükemmel gibidir.
O nedenledir ki, 7 Aralık Sivil Havacılık Günü, bu gibi ülkelerde kutlanmasa da olur. Yani sorunu olmayan çalışanlara ne diyeceksiniz. Sorunların çoğu bitmiştir.
Gelişmiş ülkelerdeki durum böyledir.
Bir de bugünden haberi olmayan, olsa bile bugünü kutlamanın fantezi olduğu çok geri kalmış ülkeler vardır. Oralarda çalışanlar, iş bulduklarına şükrederler ve ses çıkarmadan, sendikasız ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalışırlar.
Havacılığın varla yok arasında olduğunu bildiğimiz Afrika ülkelerinin birçoğunu bu klasmanda değerlendirebiliriz. Fakat böyle söylediğimiz için tüm ülkelerde bu durum böyledir demek haksızlık sayılır.
Bazı ülkelerde insan hakları ve sendikal haklar konusu hiç ummadığımız kadar gelişme göstermiştir. Bu da şaşırtıcıdır.
Şimdi bizim ülkemizdeki durum nasıldır bir de ona bakalım. Biz ileri ülkeler gibi tüm çalışanlara sendikal hak vermeyiz.
Çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki iş ilişkilerini herkes kendi insafına göre düzenler. Havacılık sektöründe sadece kamuya ait gibi görünen, THY ve onun yan kuruluşu THY Teknik’te sendikalar vardır. Bu sendikalar ulaştırma iş koluna girdiği için pilotla, kamyon şoförünü aynı haklar için mücadeleye çağırırlar. Özel sektörde havayolu, havaalanı, bakım ve yer hizmetleri gibi alanlarda faaliyet gösteren toplam 300 bin kişinin çalıştığı iş yerlerinde sendikalı çalışan sayısının yüzde 10’u geçtiğini söyleyemiyoruz. Bu kadar çok çalışanın olduğu riski yüksek mesleklerden olan pilotların ve kabin görevlilerinin Borçlar Kanunu’na tabi olması da bir garabet olarak ortadadır. 1960’da yürürlüğe giren Basın-İş ve Deniz-İş Kanunları’nın yanında Hava-İş Kanunu’nun olmamasını havacılığın o yıllarda gelişmemiş bir sektör olmasına bağlayabiliriz. Ama bugün öyle değil. Sektör çok büyümüş, fakat düzenleyici yasa ve yönetmelikler özel sektörde ve bazı kamu işyerlerinde çalışanları göz ardı etmektedir. Böyle bir ortamda yarın başta Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu olmak üzere, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü, Sivil Havacılık Genel Müdürü, belki de iş yasalarını yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da demeçler vererek tüm havacılık çalışanlarının Sivil Havacılık Günü’nü güzel ama, çok klasik sözlerle kutlayacaklar.
Özel sektördeki kuruluşların yöneticileri de iletişimcilere yazdırdıkları cafcaflı cümlelerle günün anlam ve de önemini veya eski deyimle man’a ve de ehemmiyetini dile getirerek kutlayacak.
Hepsi sağ olsun, var olsun da bu içi boş sözlerle Sivil Havacılık Günü’nü kutlayıp ertesi gün “Eski tas, eski hamam” olan bu sistemi kökünden değiştirecek adımı ne zaman atacaklarını söylemeyecekler.
Bu arada iyi niyetli olan, fakat yetkisiz Hava-Sen ve diğer sendikaları istisna kabul ederek üzerine çok iş düşen, ama hiç de böyle bir niyeti olmayan Hava-İş, sektöre sonradan emirle dahil ettirilen Özçelik-İş ve diğer sendikalar da bugünü kutlayıp, sonra da unutacaklar.
Pilotların derneği TALPA, kabindekilerin derneği TASSA, Teknisyenler Derneği UTED ve DHMİ çalışanlarının kurduğu tüm derneklerin yöneticileri de yarın Dünya Sivil Havacılık Günü’nü çok iyi niyetle kutlayacaklar. Kutlasınlar, kutlamasına da ertesi gün hiçbir şeyin değişmediği ve her şeyin aynı olduğunu gördüklerinde boşa nefes tükettiklerini çok iyi anlayıp “Biz bugünü acaba niye kutladık” diyerek pişman da olacaklar.
Kovid-19 salgını nedeniyle ne yazık ki dünya genelinde 5 milyon kişinin işini kaybettiğini, 100’e yakın havacılık şirketinin kapandığını biliyoruz. Türkiye özelinde kayıp bilançosu ise bilinmiyor.
O nedenle diyorum ki, bu formaliteyi yerine getirmekten vaz geçin ve boş yere böyle bir kutlama da yapmayın.
Çalışanların büyük bir bölümünün geçim sıkıntısı çektiği, zorlu koşullarda çalıştığı ‘Havacılık Yönetimi’ bölümünden mezun olup da DHMİ’nin iş vermediği gençlerin sesini duymadıktan sonra siz sabahtan akşama hep gün kutlasanız neye yarar?
Havacılık yönetimi mezunlarının sesini duyun lütfen. Diyorlar ki “Atamamız yok, kadrolar bizlere verilmiyor. Hakkımız da yeniyor, devletteki tek şansımız DHMİ de bizi yok sayıyor.” Sayın Bakan Adil Bey, adil adınızla adaletin acilen tesis edilmesini sizden bekliyor bu gençler.
Sen, ben, o, biz, siz ve onlar Dünya Sivil Havacılık Günü’nü iştahla ve de sevinçle kutlayadursun, birileri keyfe keder şirket kapatıp “Ben iflas ettim” yalanına sığınarak çalışanlarının helal haklarının üstüne yatıyor, vermiyor. Bu, Atlas’tı jet oldu. Jet yetmedi bari Global de olayım dedi, ama kullandığı güzelim uçağı (şirketi) bile bile yere çaktı. Şimdi yüzlerce çalışan uçağın bile bile yere çakıldığını (İflasa sürüklendiğini) ispat için mahkeme kapılarında uğraşıyor. Bu durumun göz göre göre bu hale geldiğini görmesi gereken, ama ne hikmetse bir türlü olanları göremeyen SHGM (Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü) adlı kurumun görevi bu şirketi denetlemek değil midir? Sivil Havacılık Günü’nü kutlamayı bırakarak devam eden iflas davasında neler oluyor, bir baksınlar.
Son söz olarak derim ki, havacılığın her alanında köşe başlarını tutan yöneten ve yönetemeyenler siz değil bir gün, bir ay nutuk çekseniz neye yarar ki. Bırakın boş lafları de gerçeğe dönün. Havacının ağzına bir parmak bal çalarak olmaz bu işler. Alın siz kutlayıverin 7 Aralık’ınızı.
Halen çalışmakta olanlar işini kaybedip, hakkını alamayanlar ve iş bulma ümidi taşıyanlar sadece bir güne değil, bütün günlere taliptirler bilesiniz.
Güvenli yarınlar Türkiye’m.