Ülkemizdeki sanatçılar, edebiyatçılar, gazeteciler ve de diğer değerler; zirvede yaşayanlarla, zeminde sürünenler diye ikiye ayrılırlar.
Zirveyi kapanların ürettikleri işlerin, bir değeri olup olmadıkların hiçbir zaman bakılmaz. Onlar ölünceye kadar rahat, bolluk içerisinde yaşarlar.
Kaderin garip bir cilvesi olarak zeminde yaşamak zorunda kalanlar; bırakın yaptıkları mükemmel işleri, yeryüzünde yaşadıkları sürece sürünmekten bir türlü kurtulamazlar.
Bu kaçınılmaz kader galiba dünyanın her yerinde aynıdır.
İşte büyük yetenek, usta karikatürcü Zeki Beyner de bir ömür boyu zeminde sürünenler sınıfında ancak yer bulabilmiştir kendisine.
Kemikleri yeterince gelişmemiş, ufacık bir adam.
Kocaman ayaklarının üzerinde yükselen değnek gibi iki bacak.
Cılız bir vücudun üzerine ince ve uzun bir boyunla yerleştirilmiş geniş alınlı kocaman bir kafa.
Kafanın üzerinde yaşadığımız dünyadaki adaletsizliğe isyan edercesine her yöne doğru dağılmış dimdik saç telleri.
Partal giysiler içerisinde yampiri yampiri yürümeye çalışan, ağzını açıp konuşmak zorunda kaldığı zamanlarda bile sesi zor çıkan bir yalnız adam.
Tanımını yapmaya çalıştığım kişi, yıllar öncesinin genç karikatürcüsü, Zeki Beyner…
Dünyaya bir gölge gibi gelip, yokluklar içerisinde 66 yıl yaşamaya çalıştıktan sonra, yine bir gölge gibi tek başına, hiçbir uğurlayanı olmadan sessiz sedasız çekip giden, karikatür dünyamızın müthiş bir zekası…
Babam Zeki Beyner'in, yalın kısa çizgileriyle, esprilerine hayrandı.
Düşün Yayınevi'ne, Zübük dergisine her gelişinde kendisine mümkün olan her türlü desteği vermeye çalıştı.
Paspal görünümü nedeniyle cinsel tercihini bile gereği gibi yaşayabildiğine inanmadığım Zeki Beyner'in durumuna babam çok üzülürdü.
Çevresini saran çoğu mizah dünyasına ait kişilere, "Yazıktır, bırakın adamın yakasını" der dururdu.
Beni en çok şaşırtan da; gülmece yazarı Vedat Saygel'in bir gün bana, tam bir kara mizah örneği vererek, sigarasından bir nefes çektikten sonra, Beyner'in cinselliğinden dem vurması oldu!...
***
Biz ayrılamayız...
TÜRSAB'ın başı Sayın Başaran Ulusoy 6. kez yeniden başkan seçilince o makamın artık vazgeçilmez bir demirbaşı oldu. Kendisini yürekten kutlarız...
***
Yeter ki AB'ye girmeyelim
Lüks seyahat konusunda dünyanın önde gelen dergilerinden Conde Nast Traveller'in İngiltere baskısının Genel Yayın Müdürü Sarah Miller, "İstanbul'u Avrupa kenti yapmayın, yoksa çekiciliğini yitiririr" demiş
Karıncayı şaaparken belini incitmemek diye işte buna denir!
***
Sürpriz devlet
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Engin Akyürek "Arkeolojik kazı yapılmadan Sulukule imara açılmamalı" demiş
Bizce de...
Belli mi olur, bakarsınız altından "Roman İmparatorluğu"nun kalıntıları çıkıverir...
***
Ucu turizme dokunur
Başbakan Erdoğan,"Turizmde 'istemezük' diyenlerle savaşacağız" demiş
Aman sakın haaa...
Savaş mavaş da istemezük biz!
***
Uçakta yasak, uzayda serbest
Amerikalı ve Rus astronotlar cinsel ilişki nasıl oluyor diye uzayda 10 farklı posizyon denemişler.
Kesin havada döne döne oluyordur!
***
Eğitim şart...
İngiltere'de bir kız çocuğu sadece hayvanlarla konuşabiliyormuş
Ah, ah...
Dinlemesini bir öğrenebilseler, biz de bizimkilerle konuşacağız ama maatteessüf olmuyor!
***
Binbir çeşit
Lüks yaşayana 'Kaynağını göster bakalım' denilecekmiş
Zengin hatunların varlıklarından sebeplenen jigololar kaynaklarını fora ederler artık!
***
Laf ola...
Okurlar yazarları, "Bunu niye yazdın" diye değil, ancak,"Bunu neden yanlış yazdın" diye eleştirme hakkına sahiptirler...