Bazı insanlar delikanlı gibi ortaya çıkmıyorlar, sadece sahte isimlerle “Özkan Altıntaş haberler için para alıyor” diye ona buna mail atıyorlar. Benim her yazdığım haberde imzamın olduğunun ve arkasında durduğumun farkında bile değiller. Bu gibi çirkin insanlar reklamcılıktan da anlamıyorlar. Sadece “advertorial” denilen haberler için para ödendiği konusunda bir açıklama yapmadan ahkam kesiyorlar.
Akılları sıra beni karalayacaklar. Beni bilen biliyor ve kötü sözün sahibine döndüğünü biliyorlar. Bu gibi kendini aşağılayan, çirkin insanları kimse önemsemiyor.
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Turkiyeturizm.com haber sitesi suyla çalışmıyor. Aslında suyu bile parayla alıyoruz ya...
Bu gibi söylemleri yapan sözde seyahat acentesi olduğunu iddia eden, aslında bazı kişilerin personeli (!) olan arkadaşlar müşteriye bedava hizmet veriyorlar mı?
Turkiyeturizm.com’un bedava çalışmasını mı istiyorlar. Burası camiye yardım müessesesi mi?
Önce kendilerini bir sorgulasınlar. Birde aynaya bakıp hac umre için canını dişine takıp para biriktiren hacıları nasıl soyma (!) planları yaptıklarını açıklasınlar.
Belki o zaman taşlar yerine oturur. Kimin kim olduğu ortaya çıkar.
Gelelim bizim reklam işine….
Parası olanı bekliyorum.
Sitenin aylık reklam fiyatları bellidir.
Yukarıda gördüğünüz reklam banner yeri 5000 TL. Aralardaki banner yerleri 3000 TL. Yanlardaki banner yerleri 2000 TL. Bunun dışındaki bölümler ise 1000 TL’dir.
Etik kurallar dahilinde reklam banneri koymak isteyenler ellerini cebine atar ve gelirler. Hangi banneri kullanacağımızı biz tayin ederiz. Öyle her banneri almayız. Sitenin şahsi menfaatler ve bir grubun keyfine göre kullanımına izin vermeyiz. Nitekim desteklediğimiz adayın banner reklamını bile koymuyoruz. Bu kullanım sitenin yayın politikasına uygunluğu ölçüsündedir.
Örnek vermek gerekirse: Geçtiğimiz aylarda Türsab adaylarından biri banner vermek istedi. Kabul etmedim. Çünkü bir kişinin bannerini koyarsam site onun olacaktı. ‘Siz bir banner verirsiniz, bende üç adayın bannerini koyar parasını sizden alırım” dedim Kabul etmediler. O zaman advertorial haber yaparım dedim ve yaptım. Onlarda ücretini ödediler.
Yani her haberin değeri 5 bin liradır. Seçim yaklaştıkça haberin değeri iki katı artar” dedim. Herhalde paraları bitti bir daha gelmediler.
Aslında kendilerine “yandaş medya” arıyorlardı.
Bizden umut çıkmayınca, birilerine buldular ve reklama devam ettiler. Paraları savurdular.
Bizim özgür irademizle kime ne destek vereceğimizi kimse tayin edemezdi. Hele özgür irademizi kimse parayla satın alamazdı. Çünkü onların acentelerin lehine hareket ettiklerine inanmıyordum. Bunu kendilerine de söyledim ve bantta kaydı duruyor. Hala da inanmıyorum.
Bakalım ne olacak? Onların birisi için söyledikleri gibi “katakulli” seçime doğru ortaya çıkar.
Gelelim advertorial ne demektir?
“Haber sitelerinin gelir kaynaklarından birisi de advertorial haberlerdir. Tam manasıyla haber özelliği taşımayan bu içerikler bir ürünü, hizmeti ya da markayı tanıtıcı yazı ve görsellerden oluşmaktadır.”
Neymiş haber içerikli reklam?
Yani parası karşılığı haber.
Bunu dünyanın her yerinde her yayın yapar.
Birde bizim özel prensibimiz var.
Mektupla gazetecilik yapmayız. Gider görür, yorumlar ve yazarız. Görmediğimiz, izlemediğimjz haber, haber değildir.
Birileri bazı haber bültenleri gönderiyor, “Benim adayım aslan, kaplan. Herkes onun yanında… Kucakladılar” gibi düzmece haberlere itibar etmiyoruz.
Bizi davet eden aday ne yaptığımızı görür. Ağzından ne çıkıyorsa onu yazarız. Ağzından çıkanı kulağının duyması lazım. Biz varken kimseyi aldatmasına izin vermem ve söylediklerini aynen yazarız.
Uydurma haberlerle onu bunu karalama gibi anlayışımız olmadı ve olmaz da…
Bazı kendini bilmezler “Haberi yaptığı kişiye para verdi” diyor. Yahu bizim onlara değil, onların bize yazarak reklamını yaptığımız için para vermesi lazım.
Bizim reklama ihtiyacımız yok, onların var.
Bu sözleri söyleyenler hayatlarında hiç gazete okumamış ve siyaset izlememiş cahiller ordusu galiba…
Bana gelince… Hürriyet’te yetiştim. Yıllarca inandığımız şeylere destek oldukb Her haberimizde rahmetli Sedat Simavi’nin şu sözlerini unutmadık “Kalemini kır, ama satma” Vallahi benim satılacak kalemim yok.
Sadece demokrasiye inanırım ve doğru, inandığım kişileri desteklerim.
Bu taraf olmak değildir. Türk turizminin temel taşları olan seyahat acentelerinin geleceği için değişimden yana olmaktır.
Bu değişimi kim sağlarsa kutlayacağımı söylüyorum. Ancak acenteleri unutursa karşısında olacağımı her zaman belirtiyorum.
Doğrudan ve doğru kişiden yana olmak benim en domokratik hakkımdır ve bunu kullanıyorum.
Şimdi muhalifler adayları bıraktılar bana saldırıyorlar. Ben bundan çok memnunum.
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diyerek çirkin sözlere bile teşekkür ediyorum. Bu insanların çok yakında eriyip gideceklerini ve onlara kimsenin selam bile vermeyeceğini biliyorum. Çünkü 1970’ten bu yana turizm yazarıyım ve neler gördüm. “Kimler geldi, kimler geçti” diyorum.
Dedelerimizden kalan sözlere de hayranımdır….
Kötü söz sahibine kalır
Korkunun ecele faydası yoktur
Güneş balçıkla sıvanmaz
Bu ve bunun gibi deyimlerin ne anlama geldiğini anlamayanlar benim hakkımda dedikodular üretip oraya buraya mailer atıp duruyorlarmış.
Atsınlar…
Herkes bu gibi insanların ne mal olduğunu zaten biliyor.
İnşallah 7 Aralık’ta Türk turizmi bu çirkin zihniyetlerden kurtulacak ve acenteler hakettikleri seviyeye ulaşacaklardır.
Gelen gideni aratır diyorlar. haklılar.
Bu çirkinlikleri gördükçe Türsab gibi bir kurumun başında onun saygınlığını yıllarca koruyan ve pisliklere izin vermeyen eski yöneticileri sevgiyle yadediyorum.