Uğur Ayyıldız
İSTANBUL- Türkiye’de rehberlerin duayenlerinden, Türkiye aşığı Uğur Ayyıldız, Türkiye’nin yedi harikalarını belirledi. Bu yedi harikayı 7’sini tarihi, 7’sini ise doğa harikası olarak belirledi. Uğur Ayyıldız’ın listesinde Türkiye’ye hem insanlarına hem de dünyaya sevdiren eşi benzeri olmayan değerlerimiz yer alıyor.
Uğur Ayyıldız, Kapadokya'da konuşma yapmış ve teşekkür plaketi almıştı
Dünyanın 7 harikasını aramak yerine ülkemizdeki harikaları gözler önüne serdiği için rehberlerin duayeni Uğur Ayyıldız’a TurkiyeTurizm.comolarak bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Önce Uğur Ayyıldız'ın belirlediği Türkiye turizminin dünyaya tanıtmaya gayret eden turizmle ilgilenler için Türkiye'nin 7 tarihi harikasını gözler önüne seriyoruz.
TÜRKİYE’NİN 7 TARİHİ HARİKASI
1- KYBELE HEYKELİ:
Uluslararası kuruluşlar Konya Ovası, Çumra yakınları Çatalhöyük Neolitik yerleşim yeri kalıntılarını, korunması gereken insanlık mirası olarak tescil etmiştir. Yerleşim, MÖ 7 ve 6 binli yıllarda çağının en önemi merkezi, ilk şehir sayılacak ölçüde büyüktü. Bu yüksek Anadolu uygarlığında ilk fresko, ilk manzara resmi ve kumaş kalıntıları, proporsiyonları estetik ölçülü, ilk heykelcikler kazılarda bulunmuştur. Örnekleri arasında en anlamlı ve güzeli;tahtta oturan, kollarını yanındaki 2 leopara (!) dayamış, bir erkek çocuk doğurma pozundaki bereket tanrıçası, ana tanrıça Kybele (Sibele) heykelidir. Anadolu’nun bütün tarih öncesi uygarlıklarını sembolize edecek önemde, en erken, harika bir örnektir. (Anadolu Medeniyetleri Müzesi ilk salonunda sergilenmektedir)
2- NEMRUT DAĞI TÜMÜLÜSÜ
Adıyaman, Kahta ilçesi yakınlarındaki Milli parktadır. Yöresel, küçük Kommegane krallığında, 2150 metrede, yer küre ile gök kubbenin birleştiği en yüksek dağında, MÖ 1 yy da Antiokohs I için yapılan anıtsal mabet -mezardır. Ataları Pers ve Mekadonyalı olan Kral, inanç ve kültürünün sentezini inşa ettirdiği heykel ve kabartmalarda yaşatmıştı. Doğu ve Batı Dünyaları’nın tanrı ve tanrıçaları, kralın kendisi 8-10 metre yükseklikte, tahtlarda oturan heykeller olarak işlenmişlerdir. Binlerce ton ağırlığında, yumruk büyüklüğünde taşların biriktirilmesiyle zirveden 50 metreye yükselen yığma tümülüsün batı terasında tanrı heykelleri ve büyük altar, doğu tarafında da diğer heykeller ve koruyucu aslan, kartal kafaları gövdelerinden düşmüş, etrafa saçılmış durumdadırlar. Mezar odasına henüz ulaşılamamış ise de konumu ve heykelleri ile temsil ettiği uygarlıkların çarpıcı ve harika bir abidesidir.
3- TİTUS TÜNELİ
MÖ 3 yy da Antik Antakya şehri için inşa edilen, zamanla Akdeniz’in önemli bir limanı haline gelen Seleukeia Pieria şehrindeki sel taşkını önleme sistemidir. Şehir limanını dolduran seylâpı önlemek amacı ile Roma devrinde inşa edilen en muazzam tesislerden birisidir. Dağların kazılmasında ordu mensuplarının da çalıştırıldığı kanal ve tünel tamamen kayalara oyularak taşkın sular liman dışına yönlendirilmişti. Civardaki az sayıdaki kalıntılar arasından, yamaçlardan denize doğru kıvrılarak uzanan 1435 metrelik kanalın kayalık orta bölümünde yer alan tünel, 143 metre uzunluğunda ve 8 metre enindedir. Daralan tavanın yüksekliği değişiktir. Doğu giriş duvarında Roma İmparatorları Vespasianus ve Titus’un kitabeleri ile enteresan nazarlık kabartması kambur figürü, batı çıkışta kanalı aşan küçük bir köprü bulunmaktadır. Kumsalda zamanla dolan liman ve dalgakıran kalıntıları görülmektedir.
4-DİYARBAKIR SURLARI
Dicle nehrinin büyük bir kıvrım yaparak etrafından dolandığı yüksek yamaç, şehrin kurulduğu korunaklı mahaldir. Ticaret yollarının kesiştiği bir kavşakta çok eski tarihlerden itibaren önemli bir merkez olarak gelişmiş, pek çok defa kuşatılıp el değiştirmesine rağmen her devirde metropolis özelliğini devam ettirebilmiştir. Roma devri surları sonraki devirlerde uzatılmış ve bilhassa 12. yy Anadolu-Türk mimarisinin güzel burçları ile takviye edilmişti. Yöresel siyah bazalt taşından yapılan görkemli surlar yazıt müzesi gibi değişik kitabeler ile süslüdür. 10 Metreyi aşan yükseklikte, 3-5 metre kalınlıkta ve kalkan balığını andıran şekli ile 5 km uzunluğundadır. Diyarbakır Anadolu’da inşa edilen ilk camii, 10 gözlü Dicle köprüsü ve geniş, tek kemerli Malabadi köprüsü ile de meşhurdur.
5 -İSTANBUL AYASOFYA MÜZESİ
Benzeri olmayan, sonra da denenmemiş gösterişli bir imparatorluk abidesidir. Yıkılmış önceki iki küçük kilisenin yerinde 532-537 yılları arasında İmparator Jüstinyen tarafından Roma mimari anlayışında yapılan Dünyanın en büyük kilisesiydi. 916 yıl kilise, şehrin fethinden sonrada 477 yıl cami olarak kullanılmış, 1935 yılında da müzeye dönüştürülmüştür. Sanat tarihinin bu en tanınmış eseri dünyanın 8. harikalarından birisi olarak kabul edilir. Böylesi çağlar ve dinler yaşamış, bu büyüklük ve renkte tek eserdir.
6-EDİRNE SELİMİYE CAMİİ
Mimarlık dünyasının en güzel, en estetik eseridir. Hiç bir abidevi yapı iç ve dış oranlarında böylesi prporsiyon uyumuna, bütünlük anlayışına sahip olamamıştır. Mimar Koca Sinan’ın 80 yaşına bastığı yıllarda, Sultan Selim için 1569-1575 tarihlerinde inşa ettiği baş yapıtıdır. Önceki büyük Sultani camileri; İstanbul Şehzade ve Süleymaniye’den farklı plan uyguladığı bu eserinde kare planlı duvarlar üzerinde oktagonal duvar ve kasnak yükselir. Duvar yanlarına ve içlerine çekilmiş sekiz paye üzerinde, bütün mekanı örten tek muazzam kubbe sanat ve mimarlık tarihinde yapılabilmiş en güzel abideyi tamamlar. 43.30 metre yükseklik ve 31.30 metre çapındaki kubbe, orijinal dekorlarına tekrar kavuşturulmuş hali ile, içeri atılan ilk adımda mekana hakimdir. İç mekan Türk ahşap ve mermer işçiliğinin, çini, hat ve boyama sanatlarının müzesi gibidir. 4 minaresinden mihrap yönündekilerin 3 er şerefesine ayrı kapı ve spiral merdivenlerle ulaşılır. Camii günün değişik ışıklarında ve seyir mesafelerinden ayrı güzellikler sergiler.
7 -ANITKABİR
Türk Ulusu, Milli Kahramanı, devletinin kurucusu, büyük önderinin şanına layık bir anıt-mozeleyi Ankara merkezindeki tepe üzerine inşa ettirmiştir. Anıtmezar için yapılan uluslararası proje yarışmasını Türk mimarları Emin Onat ve Orhan Arda’nın eserleri kazanmış, 1944 te başlayan inşaat 1953 te tamamlanmıştı. O yıl 10 Kasım günü Atatürk’ün naaşı geçici olarak bulunduğu Etnografya Müzesinden ebedi istirahatgahına nakledilmişti. Yükseltilmiş bir kaide üzerine yerleşmiş Anıtkabire 250 metre uzunluğunda, yanlarına stilize Hitit aslanlarının yerleştirildiği Aslanlı Yolun nihayetindeki Zafer Alanından girilir. Tören alanı etrafını galeriler ve köşelerde kuleler çevirir. 44 Basamakla ulaşılan Şeref Salonu 44 kare sütun ile çevrilidir. Büyük salon ülkenin değişik yörelerinden getirilmiş mermerlerle kaplı, yüksek tavanın mozaikleri Türk halı motifleri ile dekorludur. Salonun Ankara Kalesine bakan penceresi önünde, bir set üzerine yerleştirilmiş monolit mermer lahit beyaz damarlı, kırmızı-siyah renklerdedir. Modern çağın en büyük Türk mimari eseri, tarihte milli bir kahraman ve devlet adamı için yapılmış en büyük ve görkemli mezar anıtıdır. Atatürkün özel eşyaları ve kitaplığı çıkıştaki müzede, kullandığı vasıtalarda yan kulelerde sergilenmektedir. En yakın arkadaşı, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün lahdi Zafer Alanı güney galerisindedir.