Ankara da Türkiye Turizmin Hukuksal sorunları önemli bir toplantı ile masaya yatırılıyor. Toplantı Kültür ve Bakanı’nın öncülüğünde, 12 değerli turizm kurumunun işbirliği ile birçok turizm kuruluşlarının katkılarıyla yapılıyor. 2023 turizm vizyonuz ve hedeflere ulaşmak için gereken hukuki alt yapı ihtiyacı, 17 ve 18 Nisan günü, Ankara’da düzenlenen toplantıya katılan seçilmiş sektörler için ele alınacak.
http://turizm.gazi.edu.tr/posts/view/title/turkiye-turizminin-hukuksal-sorunlari-calistayi-60554
http://www.turofed.org.tr/PDF/uyePDFler/pdfLink-turkiye-turizmi.pdf
Bur yandan yedi ana başlıkta ele alınacak bu iddialı konuyu, tespit ve çare arama çabalarının başarılı olmasını dilerken, diğer yandan bunun bir güne sığmayacak zorluğunu düşünüyorum.
Türkiye turizminin hukuksal sorunları, Türkiye’nin başta AB ilişkileri olmak üzere uluslararası ilişkileri, demokrasi ve hukuk sorunları kadar büyüktür. Turizmi toplumun genel hukuk ihtiyaçlarından ayırmak mümkün değildir.
Sorunların tespiti, özüm önerilerinin gerçekliği, katılımcı kurumların, bu sorunları daha önceden sürekli ve titiz bir biçimde listelemiş olmaları, çözüm önerileri ile beraber toplantıya sunmalarına bağlı olacaktır.
Türk Turizm Hukuku” ve buna bağlı olarak turizm mevzuatı raflarımızda kalın bir cilt olarak duruyor, sürekli olarak ta yenileniyor. Dünya Turizm Örgütü-UNWTO’dan OECD’ye, Uluslararası Turizm Birliği-AIT gibi birçok uluslararası turizm kuruluşuna, ülke olarak üyeyiz.
Bu kuruluşların kararları ile tüm diğer uluslararası anlaşmaların bize olumlu yansımalarını, ilgili kurumlar aracılığında ve sorumluluğunda takip etmek, en az ulusal mevzuat kadar önemlidir.
Hemen aklımıza gelen mevcut mevzuat ise ayrı bir konudur. “Genel Turizm” ve “Özel Turizm” çeşitleri için çıkarılmış mevzuat ile tüm turizmin düzenlendiğini var saymak da mümkün değildir.
Turizm hem turist gönderen ülkelerin kendi iç mevzuatlarıyla, hem de ülkemizin konu dışındaki diğer mevzuatları ile yakından alâkalıdır. Turizmle ilişkili gibi görünmeyen diğer mevzuatlarımıza bağlı bazı uygulamaların, geçmiş de ne denli büyük yaralar açtığı bilinir. Hatta Turizm Bakanlığı’nın bile mahkemeye verildiği, bürokratların bakanlık bünyesinde kurulan turizm okullarını savunmak zorunda kaldıkları hala hafızalardadır.
Amacım geçmişte ve günümüz de yaşanan olumsuzlukları gündeme getirerek acıları yenilemek değildir.
Bununla birlikte her çağdaş ülkede uygulanan, ama bizde olmayan geçmiş olay analizlerinin de (case study ) yeni hukuk uygulamaları için çok önemli veriler olacağı ortadadır. Bu yanlışlıkların, daha doğrusu mevzuatlar ile uygulama hatalarının, ülkemize verdiği maddi, manevi zararların hesabı ve gelecekteki kazançlarımızın artışı ancak buna bağlıdır.
Son günlerde yaşanan bir mevzuat sorununu örnekleyerek, yukarı da genel olarak ifade etmeye çalıştığım konuyu açıklamak isterim.
90’lı yılların sonlarından itibaren yaşadığımız "Sağlık Turizmi" bizlere ve ülkemize çok büyük nimetler vadediyor. Bırakınız 2023 yılı turizm vizyonu olarak gösterilen 50 milyar dolarlık turizm girdisini, sadece Avrupa ülkelerindeki ileri yaşlılarının %10 unu bile ülkemize çekebilsek, minumum 300 milyar euroluk (500 milyar dolara yakın ikinci bir GSMH) gelirimiz olabileceğini, sürekli tekrarlıyorum.
Bunu sağlayabilmemiz için gereken her türlü alt yapıya sahipken, tek ihtiyacımız, "ilgili mevzuatın ve genel uygulamanın" konuya uyumlu hale getirilmesi olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’den bina satın alanlar için başlatılan bir yıllık vize uygulamasının, otellerimize ve sağlık kuruluşlarımıza çok daha fazlasını bırakan ileri yaşam turistleri için hala düşünülememiş olması ise sadece teyit edici küçük bir örnektir.
Malum 80 li yılların başında yok denecek kadar az olan turizm gelirlerimizi aniden artıran, 1953 tarihli 6086 tarihli Turizm Endüstrisini Teşvik Kanununun ve diğer ulusal mevzuatın konuya uygun hale getirilerek yenilenmesi, turizm müteşebbislerinin yeni teşvikler ve kamu arazilerinin tahsisleri adı altında desteklenmeleriydi.
Bu başarıda doğru ve net mevzuat kadar onu cesaretle uygulayan bürokratların da payı büyüktü.
90 lı yıllarda Turizm adına bir adım daha atıldı ve başından beri "Dumansız Baca" tanımıyla turizmcilerimizin de sanayi sektörümüze benzer biçimde hizmet ürettikleri, bu ürünü yerinden ihraç ettikleri iddiaları, cevap bulmuştu.
Bakanlar kurulunun 27.12.1994 tarih ve 94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımlarına İlişkin Kararı ile Para Kredi Koordinasyon Kurulu tebliğlerinin uygulanmasının, Dış Ticaret Müsteşarlığına bırakıldığı bir kez daha teyid edilerek, 2634 sayılı Turizmi Teşvik kanunumuzdaki kriterleri yerine getiren turizm şirketlerinin de, bu yardımlardan yararlanma esasları netliğe kavuştu..
Günümüzde bu genel tanımın mevcut turizm çeşitlerini teşvik için yetmediği anlaşıldı. Son günlerin hızla gelişen, hatta neredeyse tüm turizm hareketini 8 segmentin içine alarak dönüştürmeye aday olan, sağlık turizmi için yerinden ihracatın desteklenmesi kararlaştırıldı.
Çok doğru bir kararla Ekonomi Bakanlığı’nın, bu alandaki son teşvik tedbirleri açıklandı. Kuşkusuz bu konuya gönül vermiş ve bu alanda faaliyet gösteren birçok kurum kararın açıklanmasından büyük bir sevinç duydu. Fakat anılan mevzuat uygulamaya geçildiğinde, tereddütler de artmaya başladı. Gerek çıkarılan mevzuatın bazı maddelerinin net olmayışı, gerekse uygulamadan sorumlu bürokratların tereddütleri, sağlık turizmi yapan kurum ve kuruluşların faaliyetlerini aksattı. Hatta daha da ileri giderek tebliğlere bağlı ön onay alarak girişim ve harcama da bulunan bazı kuruluşların, çok ciddi kayıplara uğrama ihtimalini artırdı. Yeni teşvikler ve onun getireceği büyük imkânlara olan güven sarsıldı.
Geçtiğimiz yıl 22-24 Haziran tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nce, sadece sağlık turizmi hukukunun ihtiyaçları için başarılı bir kongre yapıldı.
Kongrenin sonunda bu konu için daha nice kongreler yapılması kararlaştırıldı.
Türkiye Turizminin Hukuksal Sorunlarını arama ve giderme yolunda yapılacak tüm çalışmaların desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ancak iyimserliğine kapılmadan çalışmaların şeffaf ve sürekli olarak mukayeseli tablolarla kamu oyuyla paylaşılmasını arzuluyoruz.
Bu konuda turizme gönül vermiş tüm kişi ve kurumların çok olumlu katkılarda bulunacağına olan güvenimiz tamdır.