Bir bayramı daha geride bıraktık. Her bayram eskileri ve bir öncekileri aratır hale geldi. Artık bayramlar çocukluğumuzdaki, gençliğimizdeki gibi anlamlı geçmiyor. Aile içinde değil,eller öpülerek, mendiller içinde harçlıklar alınarak değil, genelde tatil havasında ve seyahatlerde geçiyor bayramlar.
Hangisi iyiydi, hangisi kötüydü tartışılabilir.
Ama bana göre eski bayramlar, heyecanıyla ve coşkusuyla daha bir farklıydı, daha bir canlıydı,özetle daha bir bayramdı. Eski bayramları arıyorum ama, onları yaşatmak için çaba harcamak yerine ben de yeni anlayışa ister istemez ayak uyduruyorum.
Bu bayramı da denizde, teknede geçirdim. Hem koyları bir göreyim, yapılaşma var mı bir bakayım, hem de deniz kirliliği artıyor mu, yerinde incelemek istedim. Gördüm ki,bu bayramda denizler ve koylar tenha, eski trafiğin yerinde yeller esiyor. En güzel koylarımızda bile 3-5 tekneden fazlasına rastlamadım. Zenginlerimizin motor botları,bizim mavi yolculuk teknelerimizden, yani tırhandil ve guletlerimizden çok fazlaydı. Bodrum-Bozburun arası çok boştu diyebilirim. Karadan gelenler daha fazlaydı ama, esnaf onlara kuru kalabalık gözüyle bakıyordu.
Selimiye ve Bozburun esnafı kan ağlıyordu. Bütün ümitlerini bayrama bağlamışlardı. Oteller, pansiyonlar, restoranlar genelde boştu. Ayrıca yabancı turist hiç yoktu ortalıkta. Bozburun'da berber Bayram,''bulsak fotoğraf çektireceğiz ağabey''diyordu.
Bayram sadece şeker Bayram'ından değil, gelecek günlerden de kaygılıydı. Her geçen yıl, bir öncekini feci şekilde aratıyor diyordu. Hediyelik eşya satan bir mağazanın sahibi, eczacı eşinin dükkanından kazandıkları da dahil çok zor geçindiklerini ve çocuklarını çok zor okutabildiklerini söyledi. Herkes eskinin özlemi ve arayışı içişindeydi.
Şikayetçiler, turizm bölgelerindeki bu tenhalığı ve iştahsızlığı birkaç nedene bağlıyorlar. Önce paranın piyasadan çekildiğini, halkın rahat ve kolay para harcamak istemediğini, insanlarımızın artık tatil için para ayıramadıklarını söylüyorlar. Onlara göre, Avrupalı da artık eskisi gibi seyahate çıkmıyor, çıkanları da Türkiye'yi riskli gördükleri için gelmiyor. Avrupa basını Türkiye'de terör, içki yasağı, dekolte kıyafete tepki haberlerini fazlasıyla işliyor ve Türkiye pazarını daraltmak için ne mümkünse yapıyormuş. Böyle giderse Avrupalı turiste hasret kalırmışız. Bir de dünyadaki ekonomik kriz demiyelim ama, harcama şevkinin azalmasını da turizmimizi tehdit eden nedenler arasında gösteriyorlar.
Diğer turizm merkezlerimizdeki durumu da telefonla öğrenmeye çalıştım. Telefonlar da doğru dürüst çalışmıyor, eskisi gibi çekmiyor artık. Bizim kıyılarımızdan biraz ayrıldınız mı, hemen Yunan telefon şirketinin etkisine ve sahasına giriyorsunuz. Oysa eskiden Yunan adalarının çoğunda bile Turkcell çekerdi. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Turkcell de değil, Vodafone da değil, Avea ise hiç değil…
Marmaris şaşırtıcı derecede tenhaymış Evet otomobil ve otobüslerle gelenler varmış ama, çoğu orada ev sahibi olanlar ya da dostlarına misafirliğe gelenlermiş. Oteller öyle ful filan değilmiş. Pansiyon ve restoranlar, dükkanlar, hele taksi ve minibüsler bekledikleri işi yapamamışlar, çoğu hüsrana uğramışlar.
Durum Göcek'te de, Fethiye'de de benzer haldeymiş. Bodrum'da büyük bir kalabalık varmış, trafik yine günlerce kilitlenmiş ama, bayramın bilançosundan memnun pek kimseye rastlanmıyormuş. Herkes eski bayramları, eski müşterileri, eski gelirleri arıyormuş.
Bunlar telefonla tespit edebildiklerim. Ama yanlış olduğunu sanmam, çünkü konuştuklarım bu konuların uzmanı kişiler.
Bir mukayese yapmak istedim. Datça'nın karşısındaki Yunanistan'ın Simi Ada'sına da uğradım .Aynı durum ve şikayetlere orada da rastladım. Geçmiş yıllarda ada, Mayıs'ın ortasından itibaren dolmaya başlarmış. Haziran-Temmuz-Ağustos ve Eylül'de yer bulmak mümkün değilmiş. O kadar ki, restoranlarda bile 3-5 saat öncesinden rezervasyon yaptırmazsanız, akşam yemeğiniz bile tehlikeye girermiş. Hele Türklerin zengin ettiği,hatta şımarttığı Manos balık restoranı var ya, adeta sinek avlıyor, garsonları sizi içeriye buyur etmek için neredeyse takla atıyorlardı. Ama Manos'un yerini alan ve ondan çok daha ucuza yemek yiyebileceğiniz 3 restoran daha vardı ki, onlarda boş masa yoktu diyebilirim. Fiyatları da çok ehvendi. 5 kişi balık, rakı ve mezeler dahil 65 Euro'ya çıkılabiliyordu. 225 TL yani... Varın fiyatları bizim restoranlarla siz karşılaştırın.
Simi'de yemek çok ucuzdu ama, oteller ve pansiyonlar, dükkanlarda satılanlar çok pahalıydı. Vasat bir otelde oda kahvaltı 100-110 Euro'ydu. Bizim çok ucuza aldığımız tekstil ürünleri ateş pahasıydı. Çay-kahve, dondurma fiyatları bile geçen yıllara oranla çok artmıştı. Ama Avrupalı turist orada rahat para harcıyordu, kendini çok rahat ve güvende hissediyordu.
Şakacı Yunanlılar,Türkiye'ye teşekkür ediyor,
“Sizler kaçırmasanız bizim turistlerin sayısı artmazdı. Rezervasyonlarda geçen yıl kadar iyi değiliz ama, yine de misafir sayımız fazla düşmeyecek. Bunu size borçluyuz”diyorlardı.
Simi küçücük bir ada, kışın yerleşik 3000, yazları ise 6-7000 kişiye kadar çıkıyordu nüfusu. Her yer pırıl pırıl, çiçekler içinde, bizim yabancısı olduğumuz estetiğe çok önem veriyorlar. Fotoğraf gibi dükkanlar, lokantalar ve cafeler... Bayram nedeniyle olmalı, bizim Türkler adayı tıka basa doldurmuşlar. 70 den fazla Türk teknesi saydım. Bizim denizimizde rastladıklarımızdan daha çoğu oradaydı yani. Dükkanlarda Türk malları da vardı. Hele bizim peştemallar artık plaj havlusu olarak kullanılıyor ya, orada da peştemal markasıyla satılıyor ve çok da talep görüyordu. Ayrıca bizim Vakko orada da dükkan açmış ama fiyatları çok uçuktu, bu yüzden tezgahtar kızlar, müşterisizlikten olmalı dükkan önünde kendilerine pizza ziyafeti çekiyorlardı.
İçerde ve dışarda bayram gözlemlerim bunlar.
Selimiye ve Bozburun'da yapılaşma feci artmış, koylardaki görüntüler de şimdilik büyük değişiklikler olmamış.
Okluk koyu ve çevresi hariç tabii..
Gelecekte daha güzel ve bol kazançlı bayramlar kutlamak dileğiyle...