• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 16 °C
  • Antalya 17 °C

THY’nin kimin eli kimin cebinde belli olmayan dönemi ve Teknik A.Ş yönetimine…

Sefa İnan

BÖLÜM-1

Toplumsal yaşamımızın önemli kurumlarının yönetiminde belirleyici olan şirket kültürü, aynı zamanda toplumsal yapımızın bir aynasıdır. Ancak bizde, bu kurumları yönetenler ne yazık ki, şirket kültürünün değil, politik hareketlerin birer uzantısı olmak durumundadırlar. Yöneticilerin o işteki uzmanlık ve yararlılıklarından önce, politik kimlikleri öne çıkar ve iktidarların hizmetindedirler.

THY gibi en azından %49 u Kamunun malı olan bu kurumlarımız, artık kamunun değil, bir çıkar grubu olan politik hareketlerin arpalığı durumuna getirilmiştir.

sefa-inan-006.jpgŞirketlerin en çok önem vermesi gereken, fakat siyasi yapılanmalardan etkilenen yöneticilerin kendi kültürel yapılarının etkisi ile sürekli değişiklik gösteren kurumsal kültür yapılanmasını; THY’de üç ayrı döneme ayırmak gerekiyor.

THY’nin son 40 yıllık şirket kültür farklılıklarına bakıldığında, son derece değişik yapılanmalara rastlanır. Bu aşamaları ve dönüm noktalarını 3 grupta incelediğimizde; karşımıza çok ilginç bir tablo çıkacaktır.

THY’nin şirket yapılanmasını incelemek için, dönemlere ayrı ayrı  bakmak gerekiyor..

İlk dönem yani Yılmaz Oral’ın genel müdürlüğünü yaptığı ve THY’nin askeri vesayetin etkisinde kaldığı yıllar…

İkinci Dönem; Yılmaz Oral’dan sonra gelen ve hem yönetim kurulu başkanı hem de genel müdür olarak görev yapan Cem Kozlu dönemi

Üçüncü Dönem; Abdurrahman Gündoğdu ile başlayan ve Candan Karlıtekin-Hamdi Topçu- İlker Aycı ile devam eden dönem

Bu isimlerin yönetim kurulu başkanlığı yaptıkları dönemlerde, THY’de yarattıkları şirket kültür farklılıklarına bir göz atalım ve bugünkü THY’nin, geçmişte kalan THY yönetimlerine göre farklılıklarını birlikte irdeleyelim.

Yılmaz Oral dönemindeki THY, tam olarak askeri kültürel yapılanmanın etkisi altındaydı. Yılmaz Oral’ın emekli bir havacı general olması bu yapılanmada etken olmuştur. Bu kültür şirketin tüm yönetim kadrolarına sirayet etmişti.

Geçen haftalarda yazdığım üzere şirketin tüm genel müdür yardımcılıkları ve başkanlıkların tümüne emekli askerler yerleştirilmişti.

Hatta THY’de o zamanların tüm kaptan ve pilotları, tümüyle asker kökenli idi ve aralarına kesinlikle sivil pilot alınmıyordu. Kısaca, şirkette tam bir kışla kültürü etkisi görülmekteydi. Kokpitte; birbirlerini hava kuvvetlerinden tanıyan ve üst -ast ilişkilerini sürdüren pilotlarda, hala o askeri etkinin egemenliğini rahatlıkla gözlemleyebilirdiniz. “Kaptanım” yerine “komutanım” sözleri sık sık duyulurdu.

Bu dönemde pilotlar, kendilerini rütbeli subay, diğer çalışanları da astsubay, hatta er gibi görmenin yanı sıra çalışanların yaptıkları basit hatalara bile çok sert tepki verirlerdi. Bir nevi THY’de çalışan herkesin amiri gibi davranırlardı.

Bu süreç 1988 yılına kadar sürdü. Özal Hükümetinin iktidara gelmesinden sonra, THY’ye Cem Kozlu getirildi. Uluslararası yöneticilik kariyeri olmasına karşın son derece mütevazı ve çalışkan biri olan Cem Kozlu, çalışanlarla kurduğu diyaloglarla tabana kadar inebilmekte, sorunları sorunun yaratıldığı yerde, çalışanları da dinleyerek çözmeye çalışırdı.

Cem Kozlu dönemi, THY’nin askeri vesayetten kurtulup sivilleşme atılımlarının başladığı dönem olarak THY tarihindeki yerini almıştır. Bu dönem çok zorlu geçti. Askeri yapıya alışmış ve alt üst ilişkileri emekli oldukları askeri rütbelere endekslenmiş yapılanma kolay aşılamadı. Bir dolu zorluk, sürtüşme kendini sıklıkla gösteriyordu.

Asker kökenli yönetimin; “ben ne dersem o olur” biçimindeki tutumu, Cem Kozlu’nun güçlü sivilleşme iradesinden etkilenerek oldukça çözülmüştü. Ancak, bu egemenliği sadece yönetim kademelerinde yapılan değişikliklerle gidermek yetmezdi, tabana da inmek gerekirdi.

Pilotlar ile Uçak Teknisyenleri, görevleri gereği karşı karşıya geldiklerinde sorunlar daha büyüyordu.Pilotlar kendilerini hala kışlada olduklarını sandıklarından, çalışanlarla ilişkilerinde, onların komutanı gibi davranıyorlardı. Bu yapıları nedeniyle uçak başında sık sık sert ve neredeyse kavgaya kadar varan teknisyen-pilot tartışmaları yaşanırdı.

Bu gerçeği gören Cem Kozlu, sivilleşme hareketine, kokpitteki askeri yapılanmayı değiştirmekle başladı.

Yugoslavya’ya, çoğu teknikte mühendis olarak çalışan sivil pilot adayları yollayarak ilk girişimi yaptı. Buradan ilk mezun olanlar, hala THY’de kaptan olarak görevlerini sürdürmektedirler ve bunlara THY’de hala “Yugo’lar “ denir.

Evet, bu pilotlar (Yugo’lar) o dönemin asker kökenli pilotların tüm dışlamalarına ve çıkarılan değişik zorluklara karşın, artık kokpitte kendilerine yer bulmuşlardı.

Cem Kozlu, tüm THY çalışanlarına (teknisyen, pilot, amir-memur, işçiler dâhil)  yurt dışından bitirttiği bir eğitmen grubu ile “ÖNCE İNSAN” semineri vermişti. Bakın, bizler bugün ki yaşamamızda bile, bundan 30 yıl önce aldığımız bu seminerin meyvelerini yemeğe devam ediyoruz. Bu seminerin şirkete verdiği yararı siz hesaplayın.

Cem Kozlu’nun değiştirilmesinden sonra yeni bir dönem başladı.

AKP iktidarı dönemi:

Tüm kurum ve kuruluşlarda partizan kadrolaşma çalışmaları sürdürülürken, THY’nin bunun dışında kalması düşünülemezdi. Ve öyle de oldu. THY’de Cem Kozlu ile başlayan, THY’yi sivilleştiren ve modernize eden şirket kültürü sonlandırılarak, yerine, yeni bir şirket kültürü (!) yapılandırılmaya başlandı.

Her dönem değişikliğinde olduğu gibi bu yeni dönemde de bir dolu aksaklıklar THY’yi bekliyordu. Bu başarısız başlangıç, zamanla aşıldı ve THY, hükümetin kendisi için belirlediği yolda hızla ilerlerken aynı zamanda da hükümetin THY için uygulamak istediği senaryo harfiyen yerine getirilmeye başlandı. THY’nin Havayolu şirketinden farklı bir konsepte dönüşebilmesi için, tüm engeller bir, bir ortadan kaldırılmış, özelleştirme ve taşeronlaştırma sürecine girilmiştir.

Birimlerdeki hizmetler, ana yapıdan ayrılarak, farklı şirketler adı altında yürütülmeye başlandı, adeta holdingleşme aşamasına girildi. Kısaca; Şirket kendi içinde parçalanarak, yeni yeni şirketler oluşturularak, özelleştirme süreci hızla ilerledi.

THY’nin; yaşadığı bu farklılıklar ve şirketin farklı bir kültürünün etkisinde kalması, “Kervan yolda düzülür, önce uçak alalım, filoyu büyütelim, daha sonra alt yapıda sorunlar çıktıkça çözeriz” mantığı çerçevesinde şekillendiğini düşündüğüm bu alt yapısız büyüme ile bu günlere gelindi

Ancak; son 2 yılda, bu sistemdeki gidişata bakarak beklenilen belirgin çatlaklar oluşmaya başladığını gözlemlemekteyim. Hani argo bir sözcük vardır. Kimin eli kimin cebinde belli değil denir ya… İşte bugün bu tür bir dönem yaşanıyor.

İşte; THY’nin yaşadığı ve her geçen gün farklı, farklı kararlar alınmasına, sonra da bu kararlardan dönülmesine neden olan sorunun adı, hesapsız hızlı büyümenin getirdiği alt yapı zafiyet sorunlarıdır.

THY, sanki manavdan domates alır gibi, uçak siparişleri verirken, yukarıda açıklamaya çalıştığım alt yapıya önem verilmemesinin acısını, her geçen gün daha çok hissettirmektedir. Bu sorun adeta içinden çıkılmaz bir durum almıştır ve uçuş emniyet ve güvenirliliğini son derece olumsuz etkilemektedir.

Bu dengesiz ve agresif büyüme sonucunda şekillenen uçak alımları ve ardından büyük boyutta hissedilen pilot eksikliği, bir türlü bitmiyor ve THY’nin bu büyüme trendi böyle devam ettiği sürece bu sorun çözümsüzlüğe doğru hızla ilerleyecektir. Şimdilik, uçucu ekiplerdeki bu sorunun çok yakında teknik ve diğer birimlerde de, en azından kaliteli hizmet anlayışında önemli aksamalar yaratacağını düşünüyorum.

THY kendi ülkesinde; pilot adayları için verdiği ilanlarda üniversite mezunu olmayı zorunlu koşul olarak öne sürerken, yabancı pilot alımında bu koşulu göz ardı ederek, kendi evlatlarının aleyhine çifte standart uyguladığını birlikte yaşadık.

THY’nin bir zamanlar, yurt içindeki pilot okullarından pilot almamak için 400 saat kriterini, önce istiyor, sonra bakanlıktan gelen “siz ne yapıyorsunuz” fırçasından sonra, hemen bu 400 saati 210 saate çektiğini hatırlarsınız. 400 saat uygulamasına, AirportTV deki programımla itiraz etmiş ve gündem yaratmıştım. 210 saatlik bu pilotların haklarını korumuş ve sonunda başarmıştık. ( O dönem sorun yaşayan ve neredeyse pilotluktan vazgeçecek hale gelmiş gençler şimdi hepsi kaptan olarak aramızda. Bu pilotların teşekkür mektubunu hala saklarım) (TIKLAYIN)

THY aynı Yugo’larda olduğu gibi, Amerika’da bir pilot okuluyla anlaşarak, Amerikalı Yugo’lar yaratmayı denedi. Ancak bu anlaşma, o zamanki en üst yöneticinin yanlışları ve aracılar(!) kullanarak THY’ye yüklü faturaların gelmesi ile, kapandı.  THY, bu anlaşma ile THY mali açıdan oldukça ağır bir finansal darbe almıştı.

Bu alt yapısız büyümede neler yapılmadı ki… Amerikalı Yugo’lar dönemi kapanmış ve THY senelerin getirdiği pilotlardaki maksimum yaş sınırını 63 den 65 e çıkartmıştı.

Bununla da kalınmayıp, yabancı pilot alımlarını, tüm yabancı sitelere verdiği ilanlarla sürdürülüyor.

Bir zamanlar burnundan kıl aldırmayan THY, gerek lisan, gerekse tahsil olsun tüm kriterlerle oynamaya devam ediyor. Bu gelişmeler, THY’de hala kurumsal kültürünün tam olarak hala oturmadığını göstermiyor mu?

Dün yaşanan askeri pilot, sivil kökenli pilot kargaşası bugün yerini, “pilot ol da ne olursan ol” tarzına çevirdi.

BÖLÜM-2 

Sendikalara ve mesleki derneklere değinmeye gerek bile yok. Tamamen aracı kurumlara dönüştüler. Bir nevi eskinin ses getiren ve yaptıkları eylemlerle kamuoyunu etkileyen sendika ve dernek yönetimlerine, havacılık camialarında artık rastlanmıyor. Tabii ki, sendika ve derneklerin işlevsizleştirilmelerini sadece yönetimlerinin zayıflığına vermek çok yanlış olur. Son on senede çalışanların yapısı da çok değişti. Çalışanların toplu hareket ederek çözüm arayışına gitme özelliği maalesef bireysel hale dönüştü.

Üst yönetimin siyasi yapılanmalar yolu ile göreve getirilmesi, alt yapıda da kendini hissettirdi. Kadro değişiklikleri, tayin ve unvanlar, çalışanların liyakatine değil siyasi görüşüne endekslendi. Nede olsa liyakat esaslı gelmeyenler, kendi altlarında görev yapanlardan da liyakat aramazlar.

Kokpitlerde yaşanan yerli, yabancı pilot anlaşmazlıklarına ve CRM sorunlarına değinmeye gerek bile yok. Çünkü bilhassa CRM in bu “ne olursan ol yine gel” yapılanmasında sağlanması mümkün görünmüyor.

Teknik Departmanın da onlardan farkı yok. Günü kurtarmaya çalışıyorlar. Ana Şirket THY’nin etkisinde kalan yönetimi bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığında, makamlarında bir gün daha fazla kalabilmenin hesabını yapıyor.

Eskinin babacan, çalışanları dinleyip sorunlarını çözmeye çalışan yöneticileri, bugün makamlarında bir gün daha kalabilmemin hesabını yaptıklarından, yaşanan sorunları yukarılara götürmemeye özen gösteriyorlar. Kendisine sorun getirmeyen yöneticiyi başarılı(!) sanan bir üst yönetim mevcut.

Hangarlar resmen cadı kazanı. Uçak teknisyenliğinin gerçek okulu hangarlardır. Bu meslek okul sıralarında değil, sadece ve sadece hangarlarda usta-çırak ilişkisi ve deneyim ile öğrenilir.

Havacılıkta lisansın yani ehliyetin şart olduğu meslekler; Pilot-Uçak Teknisyeni-Dispeçer ve Hava Trafik Kontrolörleridir. Uçağın uçabilmesi için bu mesleklerde lisanslı çalışanların birlikte karar vermesi gerekir. Kısaca imza yetkililerdir. Pilot dışında kalan her bir lisanslı eleman en az pilot kadar değerlidir.

Ancak bu Lisans (ehliyet) gerektiren mesleklerden kendi değerini (bilhassa son zamanlarda) idrak edemeyen tek meslek grubu maalesef Uçak Teknisyenleridir. 

Pilot, uçakta olan bir arızayı Tech Log dediğimiz deftere yazdıktan sonra, o yazılan arızayı, lisanslı-yetkili teknisyen kabul edilir referans göstererek “giderildi” diye imzalamadan o uçağı sefere verebilecek kimse yoktur.

Pilotun gerekli gördüğü an uçağı almaması (kabul etmemesi) ne kadar olağan ise, teknisyenin de gerekli gördüğü an uçağı sefere vermemesi o kadar olağandır. (Uçağın teknik defterinde yazılı arızayı gördükten sonra defteri alıp hangara gelen ve üst yönetimin ısrarına rağmen, arıza giderilmediği için, imzalamayarak mesleğini satmayan bir dolu teknisyenle çalıştım) Şimdilerde var mı öyle mesleğinin onurunu ezdirmeyen delikanlı teknisyen? 

Şimdilerde öyle mi? Aldığım duyumlarda neler söyleniyor neler, neler… Bunları burada yazsam inanın ki yolcu uçağa binmez. (Ne yanlışlar yapıldığını sizler benden iyi biliyorsunuz) İşin en acı tarafı da teknisyene illegal işi yaptıranın da teknisyen kökenli olması. Teknisyene illegal iş yaptıran teknisyen kökenli yöneticinin neden olduğu olaya örnek olarak, duayen köşe yazarımız Erhan İnanç’ın sitemizde yayınlanmış “NO FUEL LANDING A330” (Tıklayın) başlıklı yazısını okumalarını öneririm.

Ey teknik yöneticiler, yazıdaki A330 olayı gibi bir felakete çanak tuttuğunuzun bilincinde değil misiniz? Kafanız basmıyor mu sizin? 

Vicdanla cüzdan arasındaki ince ilişkide genelde cüzdanın kazanması gibi… Üst yönetim zaten her zamanki gibi uyuyor veya uyur görünüyor. Üst yönetim için önemli olan kendi üstlerinden laf yememek ve oturduğu koltuğu korumak. Üst yönetici de bu nedenle alt kadrolarını iyi kırbaçlayan ve olmazı, olur yapabilecek maharete(!) sahip çalışanları, ile diğer çalışanlara karşı kullanıyor. Ahh, Para-Para-Para, Çok Derin Yara…

Teknisyenler, bireysel kazanç için, resmen birbirlerinin ayağına balta vuruyorlar. Yazık ki ne yazık. Bir kibrit kutusunda 40 çöp vardır. Çok güçlü iki el bile bu 40 çöpü toplu olarak bir arada iken kıramaz. Ama bir çocuk eli, birer birer, 40 çöpün tamamını kırıp bitirebilir. Kırılıyorsunuz ama uyuyorsunuz.

Bu konu, böyle yazarak anlatılamayacak kadar uzun. 

Gündemde en az yukarıda yazdığım konu kadar önemli bir konu daha var. Toplu iş sözleşmesi…

Pilotlara yapılan zamları okuyorsunuz. THY’nin son derece acemi yönetimi ne yaptığını bilmez halde… Pilotlara sözleşme dışı önce %20 zam yapıyor sonra baktı ki olmadı, bu sefer ilk yaptığı %20’lik zammın yeterli olmayacağını bilmekten aciz yönetim, çözümü bu sefer %20’nin üstüne %30 daha vermekle buluyor. Kısaca zam kümülatif olarak %56’yı buluyor.  Bence pilotlar, yine İSTEMEZÜK diyerek kümülatif olarak aldıkları %56’yı kabul etmeyip tekrar bir daha zam istemeli… 

Bu arada sendika da köşe olacak. Onun da pilotlardan aldıkları aidatlar artacak. Yıllık 20 milyon geliri belki de 25 milyona çıkacak. Hava-İş in başkanına artık AUDI A6 gibi sıradan arabalar değil Mercedes MAYBACH S650 yakışır. 

Sevgili sendika; siz sadece pilot sendikası değilsiniz. THY’nin içinde diğer iş kollarında çalışan üyeleriniz var. Siz onların da sendikasısınız. “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” olmasın sakın… Pilotlardan başka çalışanlarda var. Onlar da her geçen gün artan ve bu gidişle artacağı kesin görünen enflasyondan inanılmaz etkileniyorlar. Sözleşme öncesi diğer çalışanlarda THY çalışanı.Mutlaka  bir şeyler almalısınız.

İş Teknik A.Ş’ye gelince daha da komik oluyorlar. Sendikası da işvereni de komik çocuklardan oluşmuş bir grup bu Teknik Departman. 

Eyyyyyyyy Teknik A.Ş ve Çelik İş yönetimi; Yahu siz akıl dağıtılırken neredeydiniz? Uzayda mı yaşıyorsunuz? 

Resmi enflasyon rakamının %18 e eriştiği (Reel enflasyon %30 ) bir dönemde biri %14 istiyor, diğeri “%8 den fazla vermem” diyerek anlaşmazlık imzalıyor. Utanın ya… Utanın… Utanın… Hükumetin açıkladığı %18 son bir yıllık enflasyon. 1 Ocak- 1 Eylül 2018 enflasyonu da (8 aylık) 11.5 (geçmiş yılın kaybı)

THY’nin %100 ortaklığı olan bir şirketsiniz ve THY’nin pilotlara verdiği zamdan ya haberiniz yok ya da aptala yatıyorsunuz. Öncelikle  1 ocak-1 Eylül 2018 arasında oluşan resmi enflasyon rakamı olan %11.5 u alacaksın sonra da bu sene ki enflasyon rakamı ne olur onu düşünüp zam isteyeceksin.

Toplu iş sözleşmesi geçmişe yönelik değil geleceğe yönelik yapıldığından %11,5 u verdikten sonra ilk altı aydaki zammı da vermeniz gereken %11,5’ un üstüne artı vermelisiniz. Kısaca enflasyon geçen seneki kadar ilerlese (ki daha yüksek olacak) en azından %23 vermelisiniz. 

Sakın ola ki olmaz böyle bir şey demeyin. THY Teknik Departman, 1987 yılında UTED’in bilinçli ve sürekli baskısı neticesinde ve o zamanki sendika yönetimin (İbrahim Öztürk dönemi) muhalefetine rağmen şimdilerde pilotlara yapılan zam gibi toplu iş sözleşmesi dışında, pilotların aldığı gibi %56 değil, tamı tamına  %148 (yanlış yazmadım, yüzde yüzkırksekiz) zam almış bir ünitedir. Teknisyenin dünde görevi aynı idi bugün de aynı. Uçak dünde uçaktı bugün de uçak. Yönetici dünde vardı bugünde var. Ne değişti de, düne kadar yüksek ücretler alan teknisyen bugün %8 lere layık görülüyor.

Röportajlarında Teknik A.Ş nin mevcut başarılarını anlatan ve yurt dışında hangar kurabileceklerini söyleyen Genel müdürü Ahmet Karaman Bey neredesiniz?  

Toplu iş sözleşmesi görüşmelerine bile girmediğiniz söyleniyor. Teknik A.Ş başarılı ise bu başarıyı siz tek başına yapmadınız ki…Çalışanların sayesinde makamınızda oturuyorsunuz.

Çalışanların şimdi size ihtiyacı var. Enflasyon %18 açıklanmışken,gelecek için %14 isteyen ey sendika siz hangi çağda yaşıyorsunuz. 

Pilotlarda ki uygulamayı aynen yapın. Önce enflasyon farkı sonra toplu iş sözleşmesi…%11,5 u almadan toplu sözleşme taslağı bile yapılamaz. İşverene verdiğiniz o saçma sapan taslağı yırtın yerine ayağı yere basan rakamlarla tekrar istek yapın. 

Eyyy tarafsız ara bulucu; Size çözüm için gelen Teknik A.Ş ve Çelik İş yönetimini neden kovmadınız? Yahu kardeşim, önce geçmiş enflasyon farkı olan %11,5 u almadan buraya neden geliyorsunuz demiyorsunuz.  Teknik A.Ş ve Çelik İş’in yönetimlerinin acemiliğini neden yüzlerine vurmuyorsunuz.

Değerli Teknik A.Ş çalışanları; 

THY pilotlarının toplu iş sözleşmesi Ocak 2019 da başlıyor. Pilotlarımız Ocak 2019 öncesi kümülatif olarak %56 zam aldı ve Ocak ayında yeniden alacaklar.

Biraz örnek alın yahu… 

Bu yazı toplam 2809 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.