Gündemin sürekli değiştiği günlerde benzeri konuları işlemekten; birbirinin benzeri tartışmaları yorumlamaktan sıkıldım dersem yalan söylememiş olurum. Okuyucularımdan bazıları yaz yine yaz diyorlar… Oysa şimdi birde deformasyon (sansür) yasası çıktı; ne yazacağıma şaşırıp kaldım.
Geçmişte neler yaşadığımı düşündüm; öğrencilik yıllarımı hatırladım. Nerden nereye; Sultan Abdülaziz ile Fransa İmparatoriçesi Eugenie ile ilgili bir olay aklıma geldi. Suya sabuna dokunmayan bir anıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Liseyi özel bir okulda okumuştum. O yıllarda lise bitirme sınavlarına Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenleri mümeyyiz olarak katılırlardı. Tarih dersinin sözlü sınavında; masanın üzerindeki üzerleri kapalı sorulardan üçünü çek ve anlat demişlerdi. Diğer iki soruyu hatırlamıyorum ama bir tanesi Sultan Abdülaziz dönemiydi. Öncelikle Sultan Abdülaziz’in dönemini anlattıktan sonra ikinci soruya geç dediklerinde; hocam bir noktaya daha değinmek istiyorum demiş ve Sultan Abdülaziz ile Eugenie aşkını anlatmaya başlamıştım… Oysa tarih dersimizin müfredat programında böyle bir bölüm yoktu. Bizim okulun hocaları da; mümeyyiz olarak gelenlerde şaşırmışlardı… Bunu nereden biliyorsun diye sorduklarında; tarihe meraklıyım, tarih dergilerini alır ve okurum dediğimi hatırlıyorum. Bana diğer soruları sormadılar ve çık dediler ve 10 numara vermişlerdi…
Sultan Abdülaziz’in İmparatoriçe Eugenie arasında aşk yaşanıp yaşanmadığı tarihin karanlığında kalmış ilginç olaylardan biridir. Romantik tarihçiler çoğu zaman ünlü kişilerin yaşamlarından kesitler verirler; onların gerçek olup olmadığını yeterince irdelemeden, kendilerince de bazı ilaveler yaparlar. hikâyeler eklerler..
Şimdi gelelim; Sultan Abdülaziz ile Eugenie’nin aşkı da gerçek mi değil mi; bilebilmek çok zor…
Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatinde İmparatoriçe ile ilk defa Paris’te Tuileries Sarayında karşılaşmıştı. İmparatoriçe Eugenie bir İspanyol kontunun kızıydı; 1826 yılında Granada’da doğmuş, gençlik yıllarını Paris’te yaşarken sonradan imparator olan Charles Louis Napoleon Bonaparte (III.Napoleon) ile tanışmış ve onunla 1853’de evlenmişti. Anlatılanlara göre beyaz tenli, kızıl saçlı çok güzel ve zeki bir kadınmış…
İmparatoriçe olduktan sonra Fransızların gönlüne girmeyi başarmıştı. Güzeldi, zekiydi ve politikaya da meraklıydı. Katolik Partisi’ni desteklemiş, İmparatorun Fransa dışında olduğunda naibe olarak Fransa’yı yönetmişti.
Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati dönüşünde aklının bu güzel imparatoriçe de kaldığı anlatılmıştır… İmparatoriçe padişah hakkında ne düşünmüştür; onu bilemeyiz… Ne var ki, bu ziyaretten iki yıl sonra 13 Ekim 1896 günü hiç beklenmedik şekilde Eugenie İstanbul’a ziyaret etmişti. İmparatoriçe Süveyş kanalının açılış töreni için Mısır’a gitmeden önce İstanbul’a gelmek istemişti.
Tarihi İstanbul’u mu, yoksa padişahı mı görmek istemişti?
Bilebilmek oldukça zor…
Sultan Abdülaziz’i beklemediği bu ziyaret çok heyecanlandırmıştı. Onun için Beylerbeyi Sarayını hazırlatmış, hazırlıkları en ince ayrıntısına kadar nezaret etmişti. İstanbul’a gemisi yaklaştığında onu saltanat kayığı ile karşılamış ve hediyelere boğmuştu. Hediyelerin arasında mücevherlerle kaplı bir şalın olduğunu tarihçiler anlatmışlardı.
Sultan Abdülaziz gelişinin ilk gecesinde imparatoriçe şerefine Dolmabahçe Sarayında görkemli bir ziyafet vermiştir. İmparatoriçe ve yanındakiler top atışları ve bandonun çaldığı marşlarla karşılanmışlardı. Misafirini sarayın kapısında karşılayan hünkâr koluna girerek ona eşlik etmiştir. Sarayın salonunda biraz sohbet edildikten sonra yemek salonuna geçilmiştir. Altından yemek takımlarının yer aldığı sofrada patlıcan dolması, pilav, kebap ve kaymaklı ekmek kadayıfı başta olmak üzere on sekiz türlü yiyecek varmış. Bu ziyafete başta Padişahın annesi Pertevniyal Sultan olmak üzere sayıları yüze ulaşan saray kadınları da katılmışlar… Avrupa’ya uygun protokol düzenine göre hazırlanan ziyafetin en ilginç noktalarından birisi de Sultan Abdülaziz gibi Sadrazam Âli Paşa’nın da imparatoriçenin yeğeni Kontes Poeze’nin koluna girerek salona girişleriydi…
İstanbul’da bir hafta kalan Eugenie Kapalıçarşı, Pera (Beyoğlu), Ayasofya ve Yedikule Zindanlarını gezmiştir. Gittiği her yerde halkın coşkun tezahüratıyla karşılanmış ve bu gezilerde kendisine Hariciye Nazırı Fuat Paşa refakat etmiştir.
İmparatoriçenin şehirdeki son günlerinde, büyük olasılıkla onu kıskanan saray kadınlarının çıkardığı bir dedikodu etrafa yayılmıştı… Güya hünkâr bir gece Dolmabahçe Sarayından küreklerini kendisini çektiği bir sandalla Beylerbeyi Sarayına gelmiş ve Eugenie ile gün ağarıncaya kadar birlikte olmuşlar…
İmparator III.Napoleon Bonaparte 1870 yılında Sedan’da Alman ordularına yenilip esir düşmüş, sonra da Paris’i terk ederek İngiltere’ye sığınmak zorunda kalmıştı. Eugenie bir yıl sonra serbest kalan kocasının yanına İngiltere’ye gitmiş ve bir daha Fransa’ya dönemeyerek onunla birlikte sürgün hayatı yaşamışlar... Eugenie belki de nostalji yaşamak için yatıyla 1911 yılında İstanbul’a bir daha gelmiştir. İlk gelişinde küçük bir çocuk olarak tanıdığı Sultan Abdülaziz’in oğlu Yusuf İzzettin Efendiyi görmek istemiş ve Sultan Mehmed Reşad’ın yardımıyla onunla görüşme olanağını bulmuştur. Bu arada Beylerbeyi Sarayını da ziyaret etmiştir.
Acaba geçmişi düşünerek özlem gidermek mi istemişti?
Bilebilmek çok zor…