İSTANBUL- Hep bir öncekinden daha iyi yılı temenni etmeye alışmışız, adet değişmeyecek elbet ve ben yine öyle yapacağım. Amma velakin daha iyi bir yıl geçireceğimize dair ciddi şüphelerim ve endişelerim olduğunu da itiraf etmeden geçemeyeceğim.
Bir önceki yazımda 2023’ün falına bakacağımı belirtmiştim. Konuyu aslında yavaş yavaş oraya bağlamak istiyorum. Neden zor bir yılın bizi beklediğiyle de birleştireyim iki konuyu. Zor bir yılı geride bıraktığımızın, yediden yetmişe hepimiz farkındayız. Daha henüz pandeminin etkisinden kurtulmaya çalışırken başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, onun yarattığı ambargo kararları, ardından Rusya’nın bu kararı misilleme için başlatmış olduğu enerji krizi, beraberinde gelen gıda ambargosu ve krizi, özellikle batıda tüm bunların etkisi ile artan maliyetler, sürekli tartıştığımız ve durdurulamayan enflasyon, kontrol edilemeyen fiyat artışları, bozulan gelir dağılımları ve adı bile herkesi ürküten resesyon. İşte bu paragraf 2022 yılının kısa bir özeti.
Tüm bunlara rağmen tedarik zincirindeki bozulma ve arz talep dengesizliğinin önceki yıllara oranla daha iyi seyrettiğini, taşıma fiyatları gibi, çip krizi gibi konuların yavaş yavaş düzene girdiğini söylemeliyim. Bir de yine pek çok olumsuzluğa rağmen, Amerikan dolarının gücünü koruduğunu ve zayıflayan Euro Bölgesi karşısında gövde gösterisini sürdürdüğünü görmek zor değil.
Savaşın izleri 2023’te devam edecek
Gelelim 2023’e. Bahsettiğim olumsuzlukların büyük ölçüde devam edeceğini görebilmek gayet mümkün. Savaş etkisini azaltsa da etkisi ve bıraktığı izler bu yıl da devam edecek görünüyor. Kışın kalan aylarının zor geçeceği anlaşılıyor, çünkü enerji artık herkes için pahalı. Bu durum üretimlere kısmen de olsa zarar veriyor, vermeye de devam edecek. Biz ambargo içinde yer almasak bile, fiyat artışından nasibimizi aldığımız için ülkemizde de enerji maliyetleri yüksek seyretmeye devam ediyor. Dünyada arz-talep dengesi biraz daha iyileşirken, enflasyonun varlığını kabul eden ve bunun bedelini ödeyen ülkeler süreçten daha çabuk sıyrılacaklar, üstünü örtmeye çalışanlar ise sadece sorunlarını halının altına süpürdükleri için bu gerçekle boğuşmaları daha zor olacak. Öte yandan hiç konuşmadığımız bir gerçek de Çin’de halen pandeminin yüksek oranda devam ettiği ve edeceği gerçeği. Bu durumun yarattığı üretim zaafiyeti, biz ve bizim gibi ülkeler için birçok fırsatı da 2023’de bizlere sunuyor olacak.
Türkiye’nin seçimle sınavı
Gelelim ülkemize. Türkiye’nin kaderini haziran ayında gerçekleştirilmesi planlanan seçimin belirleyeceğini söyleyebilirim. Ancak ben bunu, tamamen seçimin sonucundan bağımsız söylüyorum. Seçimin sonucu değil, seçimin ne denli demokratik olacağı, kaybedenin kazanana saygı duyarak destek vereceği bir seçimi hayal ettiğimde; böyle bir tablonun ülkemiz için büyük getirisi olacağını belirtmeliyim. Emin olun, tüm dünya Cumhuriyet’in ve Lozan’ın 100’üncü yılına denk gelen bu seçimi bizim kadar takip edecek. Ancak yine emin olun ki seçimin sonucundan çok, onlar da bu süreci ne denli demokratik bir şekilde gerçekleştireceğimizle daha fazla ilgileniyor. Zira, bu seçimi iyi yönetmemiz ve sonuçlandırmamız, sürecin başarılı seyretmesi, ülkemize ve ülkemizde hukuğun ve demokrasinin işlediğine dair önemli bir işaret olacak.
Canlı bir son iki yıl geçirdiğimiz gerçeğinden hareketle, bu konuda bir süreden beri yabancı sermayeli yatırımcıların, ülkemize tedirgin yaklaştıkları gerçeğini görmezden gelemeyiz. O yüzden ülkemiz için 2023 falını, ben doğrudan bu seçimle bağdaştırarak diyorum ki, Türkiye’nin bu yılki sınavı sadece seçim. Bunu belirttiğim gibi tamamlayabilirsek, gerisi sadece teferruat.
Genç bir nüfus, dinamik bir insan gücü, güçlü doğal kaynaklar, büyüyen pek çok sektör, gelişen ihracat. Lazım olan iki şeylerden ilki sürdürülebilirlik, diğeri ise motivasyon. İşte bunun da yolu güvenden geçiyor.
Bu yıldan çok daha mutlu, bu yıldan çok daha huzurlu, bu yıldan çok daha sağlık dolu, karşılıklı saygı çerçevesinde geçecek bir seçimi de içine alan mükemmel bir yıl hepimize gelsin. Kalın sağlıcakla.