Memleketimiz çok eskiye inen tarihi, onlardan arta kalan eserlerinin yanı sıra doğal konumu ve doğasıyla zengin bir ülkedir. Ancak bunun değerini ne kadar biliyor ve nasıl koruyoruz. İşte; bütün mesele de burada odaklanıyor.
Rahmetli Yaşar Kemal bu memlekette üç şey olmayacaksın; kadın, ağaç ve hayvan demişti.
Günümüze bakıyorum; üstat ne kadar da doğru söylemiş…
Ülkenin tatil yörelerindeki şehirleri çıkar uğruna betona dönüştürülüyor, alım satım ve kiralar sanki uçuşa geçmiş gibi…
Bütün bu karmaşa içerisinde en çok zararı da ağaçlar ve flora görüyor. Son günlerde maden arama uğruna zeytin ağaçlarının zarar görecekleri, daha doğrusu kesilecekleri tartışması başladı. Yurdun çeşitli yerlerinde zeytinimize dokunma gösterileri yapılıyor.
Zeytin ağacının ne olduğunu, nasıl yetiştiğini, geçmişinin nereye kadar indiğini bilmeyen bir aklı evvelde maden araması yapıldıktan sonra zeytin ağaçları yerini alır gibisinden akıl almaz bir şeyler söyledi
Ege ve Akdeniz ülkelerinde yetişen zeytin ağacı yaklaşık 10 metre yüksekliğinde, dikensiz dallı, gümüş renginde oval yaprakları olan uzun ömürlü bir ağaçtır. Bu ağacın tazeyken yeşil, olgunlaşınca siyah renk alan meyvesi yüksek oranda yağ içermektedir. Yalnız sofralarda değil yağ sanayinde, tıpta da önemli yeri vardır. Zeytin ağacı bitkiler arasında en uzun ömürlü olanıdır.
Yurdumuzda 1500 yıla yakın geçmişi olanlar vardır ve bunlar koruma altındadır. Bir zamanlar tarım yönünden kendine yeterli bir ülke olan Türkiye ne yazık ki bugün onları dışarın ithal ediyor.
Zeytin ağaçlarını korumazsak yakın gelecekte zeytini, zeytinyağını da dışarıdan almak zorunda kalacağımız açıktır.
Zeytinliklerin maden arama alanına dönüştüren yönetmelik uygulanacak olursa bundan zeytinciliğimizin ne kadar zarar görüleceği açıktır.
Oysa zeytinciliğin korunması yönünde yasaların yürürlükte olmasına rağmen… Kazdağları, Fatsa başta olmak üzere o bölgelerde yaşayan köylüler maden aranmasına, ağaçların kesilmesine, akarsularını kirlenmesine karşı ellerinden geldiğince direniş gösterdiler. Davranışları ne kadar etkili oldu o da başka bir konu… Altın veya kömür arama işlemleri tarım alanlarını işlevlerinden uzaklaştırması da başka bir duyarsızlıktır.
Anadolu’da zeytinin oldukça uzun bir geçmişi vardır. İnsanların çeşitli gereksinimlerini karşıladığı gibi onları ekonomik yönden de güçlendirmektedir. Mitolojide zeytinin önemi en güzel şekliyle anlatılmıştır:
Mitoloji tanrılarından Athena Yunanistan’daki Atina şehrinin koruyucu tanrısı olarak kabul edilmiştir. Attika Yarımadasında Atina şehri kurulduğunda tanrılar bu şehre ne isimi verecekleri konusunda tartışmışlar ve sonuca varamamışlar. Denizlerin tanrısı Posaidon ile savaş tanrısı Athena’da kendi isimlerinin bu şehre verilmesinde ısrar etmişler.
Böyle olunca da Olympos tanrıları onlara bu şehre kim en yararlı hediyeyi verirse onun ismi üzerinde anlaşmışlar. Her iki tanrı arasında başlayan yarışta Posaidon şehrin akropolü üzerinde tuzlu bir göl; Athena da bir zeytin dalı sunmuştur.
Bu yarışmada hakem konumundaki Olympos tanrıları zeytinin önemini, insanlara yararını göz önüne alarak Athena’nın hediyesinin diğerinden daha önemli olduğuna karar vermişler.
Böylece yeni kurulan şehre Athena’nın ismi verilmiştir.
Bir zeytin dalının ne denli önemli olduğu bu mitoloji öyküsünden daha güzel anlatılabilir mi?