25 yıldır her 29 Ekim Fethiye’de bir Tatil Köyü’ne gidiyorum. Şaka değil ilk açıldığı gün oradaydım, her sezonun kapandığı gün oradayım. Sadece ben değil, çocuklarım da orada büyüdü, yerlisi yabancısı bir çok gerçek dostumuz oldu. Gerçek dost dememi sebebi, söz konusu tatil köyünde unvanlar ya da zenginliklerden arındırılmış şekilde bulunmamız. Eski bürokratlardan üst düzey profesyonellere, sporculardan sanatçılara, iş insanlarından kanaat önderlerine kadar her kesimden her meslekten insan var. Ne gelir seviyesi ne de başka bir ölçüt yok. Herkes eşit. Herkes yemek sırasında bekliyor, spor yapıyor, sohbet ediyor, herkes birbirinin çocuğunu kendi çocuğu gibi gözetiyor.
Hal böyle olunca sohbetler zenginleşiyor. Bazen işletme sahipleri, çalıştırdıkları profesyonellerle burada karşılaşıp işte bulamadıkları sohbet imkanını yaratıyorlar. Yan yana maç seyrediyorlar. Tatil köyün işletmecileri her yıl mekanı “lüks” kıvamına getirmeden daha konforlu hale getirmeye gayret ediyorlar. Ancak ilk yatırımı hep insana yapıyorlar. Yani çalışanlarına.
İlginçtir başka bir tatil mekanında kendini rahatlıkla “özel” hissedecek olan insanlar, burada çaydaki şeker gibi görünmez olmayı tercih ediyorlar. Bunun birkaç sebebi var: Personelin değişim ortalaması 10 yıl civarında. Hem de yeni katılan gençlere rağmen. Her yıl misafirler tanıdıkları ve sevdikleri personelden hizmet alıyorlar. Personel herkesin ne istediğimi hatırlıyor ve en ince ayrıntıları bile atlamıyor. Ayrıca, herkes tatil köyünün hangi odasında rahat ediyorsa, rezervasyon ofisi aynı odaları veya yakın lokasyondaki odaları vererek mutlu ediyor. Odalar lüks değil, dijital değişimin ortasında da denebilir ama tertemiz ve her ihtiyacı karşılar düzeyde. Şimdi en önemli yere geliyorum.
Haftada iki defa, temizlik elemanlarından bahçıvanlara, animatörlerden ahçılara, garsonlardan idari çalışanlara kadar herkesi çağırıp, müzik eşliğinde misafirlere çağırıyorlar. Hem de isim isim. Herkes kuvvetli şekilde alkışlıyor. Personel kendilerini “özel” hissediyorlar. Daha ilginç bir detay daha vereyim: Hiyerarşik değil Network şeklinde çalışıyorlar. Yani, herkes işini doğru yaptıkça değer kazanıyor.Kontrol, inisiyatif verilerek sağlanıyor. Yani sorumluluk sadece üst yönetici tarafından değil, her düzeyde sahipleniliyor. Kişiler değil işin kalitesi kontrol ediliyor. Aksayan yerler de oluyor elbette. Bunu da doğrudan misafirlerden öğreniyorlar. Anket, doğrudan temas veya misafirlerin çocuklarıyla söyleşi yaparak aksayana yerleri düzeltiyorlar.
Bunların sonucunda işletmeye ciddi bir yabancı akını da oluyor. Önemli seviyede döviz kazandırıcı faaliyet yaratıyorlar. Oldukça yüksek bir katma değerle. “Her şey dahil” sistemini benimsememişler ama pahalı olmadan da katma değer yaratabiliyorlar.
İçimden şu geçti: Türkiye’de reel sektörde bu şekilde çalışan firma sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Harvard Üniversite’sinde “başarı hikayesi” olarak okutulan bu tatil köyü gibi 100 firma yaratsak sanıyorum Türkiye hal ettiği seviyeye rahatlıkla ulaşır.
Bu muazzam başarının mimarlarını tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Ne firma ismi yazdım ne de isim. Bence anlayan anladı. Biraz araştırmayla neresi olduğunu ve böyle bir ekibin kaptanının kim olduğunu bulabilirsiniz. Keşif her zaman kazanır. Hiç kaybetmez.
Prof. Dr. Emre Alkin
Prof. Dr. Emre Alkin Kimdir? Akademisyen, Ekonomist & Yazar Prof. Dr. Emre Alkin; Saint Michel Fransız Lisesi'ni 1987 ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni de 1991'de bitirdikten sonra, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’nde lisansüstü eğitimini tamamladı. 1996 yılında Doktorasını yine aynı Üniversite'de tamamlayarak ve 1997'de “doçent”; 2002 yılında ise “profesör” unvanını aldı. 1999-2003 yılları arasında İMKB Başkan Danışmanlığı, 2000 yılında TİM Genel Sekreterliği, Vergi Konseyi Üyeliği görevini yürüten Prof. Dr. Emre Alkin; Çukurova Holding, Doğan Holding, Anadolu Holding ve Altınbaş Holding’de görev yaptı. Çeşitli gazetelerde ekonomi köşe yazarlığı, TV8, SKYTÜRK, A HABER, CNNTURK, TRTHABER gibi televizyon kanallarında ekonomi yorumculuğu yapan Prof. Dr. Emre Alkin, Dünya Gazetesi’nde “Paylaşmasak Olmazdı” isimli sayfasıyla içimizdeki kahramanlara yer vermektedir. Şu an Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı olan Alkin, İzmir’in spor kulüplerinden Göztepe Sportif A.Ş.’de Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Futbol Federasyonu Genel Sekreterliği de yapmıştır. Temmuz 2017’den beri de Galatasaray Sportif A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmaktadır. Alkin, “Uzlaşmazlık Çözümü” konusunda şirketler ve kamu arasında ulusal ve uluslararası çalışmalara katılmaktadır. Ödeme Sistemleri, Mobil Teknolojiler, Finans ve Mali Konular ile ilgili uluslararası şirketlerde görev yapmaktadır. Prof. Dr. Emre Alkin’in; “Risk Management”,“Finansal Aracılığın Evrimi”, “Bankalarda Risk Yönetimine Giriş”, Yalın Alpay’la birlikte kaleme aldığı “Dünden Bugüne Gaziantep”, “Her Şey Ekonomi Değil” , "Paylaşmasak Olmazdı”, “Fikret Mualla’nın Sanatı” ve 2017 yılının en iyi iş kitabı seçilen “Olaylarla Türkiye Ekonomisi” isimli, biri İngilizce olmak üzere sekiz kitabı bulunmaktadır. Ayrıca insan ilişkilerinin dünden bugüne evrimi üzerine yazdığı “Seve Seve Aldattım” isimli kitabı da bu yıl çok satan kitaplar arasında yer almıştır. Prof. Dr. Emre ALKİN, iki çocuk babası olup, Türkçe, İngilizce ve Fransızca konferanslar vermektedir. |