Varlık Fonuna geçmek THY’ye ne getirir

Sefa İnan

Değerli okurlarım; Bu günlerde üstünde en çok konuşulan konu, Varlık Fonunun ne getirip ne götüreceğinin tartışılması. Gerek TV lerde gerekse yazılı medyada bu konuda çok farklı görüşler var. Bizde, madem profesyonel havacıların adresi diye kendimizi tanıttık. O halde varlık fonuna dahil edilen THY’mizin ve ortaklıklarının Varlık Fonundan nasıl etkileneceğini inceleyip yazmamız lazım dedik. Tabii ki,konu henüz çok yeni olduğundan farklı yorumlar yapılabilir.

Türkiye’de yeni kurulan “Varlık Fonu”konusunda çok farklı yorumlar, spekülasyonlar yapılmakta. Bende bu yeni kavramı okurlarım için açıp içine doldurmaya çalıştım. Konuyu biraz araştırmaya başladığımda (İngilizcesi ‘sovereign wealth fund’) olarak bilinen Varlık Fonunun sorusuna verilen cevabın dünyanın her yerinde aynı olduğu görülmektedir. Ancak, dünyadaki uygulama ile ülkemizdeki uygulama arasında çok farklılık var. Aynı, ‘Türk tipi’ Başkanlık gibi, burada ‘Türk tipi’ varlık fonu ayrımını yapmalıyız. Bizzat Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanı Cemil Ertem bunu şöyle ifade ediyor.
(kaynak: http://www.milliyet.com.tr/sessiz-devrim-turkiye-varlik-fonu-ekonomi-ydetay-2391662/ )

Sayın Ertem, “bizim varlık fonumuz dünyadaki en iddialı ve en yenilikçi devlet fonlarından biri olacak ve daha önce çeşitli ülkelerde kurulmuş olan devlet fonlarından hem vizyon hem de işleyiş olarak farklı olacak!“ diyor.

Peki, bu açıklamayı niye yapıyor Sayın Ertem? Çünkü o da biliyor ki, ülkemizde kurulan ‘varlık fonu’na ilişkin, uluslararası uygulamalar dikkate alınıp sorulacak sorulara makul bir cevap yok. Bir örnek vermek gerekirse; Düşünün, UEFA’dan gözlemciler gelmiş ve siz onlara “Türk tipi Ofsayt”ı anlatmaya çalışıyorsunuz. Bu uygulamayı onlara anlatmak çok zor olacaktır. Çünkü ekonominin kural ve işleyişinde, dünya tipi, Türk tipi diye bir farklı uygulama kabul edilebilir gibi değil. Ancak, ben yaptım oldu mantığında bakarsak neden olmasın ki…

Varlık Fonunu biraz daha açmak ve siz değerli okurlarımın görüşlerine de başvurmak gerekiyor.

Bilindiği üzere, uluslararası uygulamalarda, varlık fonu, bazı ülkelerin ellerindeki fazla parayı değerlendirmek üzere başvurdukları bir uygulamadır. Ana amaç bugün elde fazla olan kaynakların verimli değerlendirilerek gelecek kuşaklara daha çok aktarılabilmesidir. Bu uygulamayı; Biz bireylerin, harcamalarımızı yaptıktan sonra elimizde halen bir para kaldıysa, onu götürüp bankaya faize yatırmamız veya “yarın öbür gün değeri artar da, torunların yüzü güler” deyip yatırımlık ev almamıza benzetebilmek mümkün.

Ülkeler de bunu bizim tasarruf tedbirlerimiz gibi düşünüp, fazla kaynaklarını bir fon çatısı altında biriktiriyor ve o fon, profesyonel bir yönetimle, ulusal ve uluslararası yatırım fırsatlarını değerlendiriyor.

Kafamızda daha iyi canlanabilsin diye, bir örnekle destekleyelim.

https://www.ft.com/content/a7e31c58-282c-11e6-8b18-91555f2f4fde

Suud’lar petrolden elde ettikleri kazançların 3.5 milyar dolarlık kısmını götürüp, piyasa değerinin artacağına inandığı Über’e yatırıyor. Eğer haklı çıkar ve Über’in piyasa değeri katlanırsa da, hisselerini satıp kazancını cebine koyuyor, ara dönemde de kar paylarını almaya devam ediyor.

Böyle bir maddi gücün varlığı, aynı zamanda, fonun sahibi ülkenin küresel ekonomideki dalgalanmalara karşı daha sağlam durmasını sağlar.

Halk arasındaki “para parayı çeker” ifadesi gibi görünüyor gibi…

Peki, bizim ‘Türk tipi’ varlık fonu’nun kaynağı ne?

Zaten cari açık veren, dış borcu olan bir ülke değil miyiz? Sağ olsunlar bizimkiler, yani, bu fonu oluşturanlar nereden kaynak elde edeceklerini de sıralamışlar
(kaynak: http://www2.tbmm.gov.tr/d26/1/1-0750.pdf )

Buna göre, özelleştirilmesi planlanan şirketler ve bu şirketlerin varlıkları, kamunun elindeki ihtiyaç fazlası kaynak ve varlıklar, yurt içi ve yurt dışı piyasalardan alınacak borçlar.

Ortada bir emtia geliri, bütçe veya ödemeler dengesi fazlası gibi bir durum yok. Zaten ekonomik hayata kazandırılmış, THY gibi şirketlerin, normalde Hazine elinde olan hisselerinin, Hazine’den alınıp Fon’un içine konulması var. Yani, kısaca, devletin bir cebinden diğer cebine parayı aktarıp, aktardığı parayı yatırımlara yönlendirmesi söz konusu gibi görünüyor.

Şimdi burada duralım ve benim gibi sizinde aklınıza geleni açıklamaya çalışayım;

Peki, bunu niye yapıyoruz? Diyelim ki biz Suud’ları anladık, ceplerinden adeta para fışkırıyor, onu da götürüp Über’e falan yatırıyorlar da, biz ne diye, THY’nin hisselerini alıp Fon’un altına koyuyoruz? Bir başka tabir ile; Neden bütçe gelirlerimizin azalmasına ama fonun büyümesine olanak sağlıyoruz?

Türk tipi fonu kuranlara bu uygulamayı sorduğunuzda, bütün bunları daha hızlı büyümek, sermaye piyasalarını geliştirmek, İslami finansman varlıklarının kullanımını yaygınlaştırmak, yüz binlerce kişiye istihdam sağlamak, Kanal İstanbul ve 3. Köprü ve Havalimanı projelerine finansman sağlamak gibi bir sürü ulvi amaç için yapıyoruz diyeceklerdir.
(kaynak: http://www2.tbmm.gov.tr/d26/1/1-0750.pdf )

Peki, bu nasıl olacak? THY bizim bildiğimiz THY, hani benim sıklıkla bukalemun tabiri yaptığım işine gelince özel işine gelince devlet şirketiyim diyen şirketimiz. Şimdi karşımıza şu soru geliyor; THY Hisseleri Özelleştirme İdaresinde olunca, büyümeye katkısı az oluyordu da, şimdi mi çoğalacak? Madem bu iş bu kadar basitti 15 senedir ne duruyordunuz?

Bakın şimdi nasıl çoğalması planlanmış.

THY gibi fon’a aktarılan şirketlerin hisseleri teminat gösterilip borçlanılacak ve bu borç ile yukarıda saydığımız ulvi amaçlara(!) hizmet eden insanlara kaynak sağlanacak, memlekete hizmet aşkıyla dolu o güzel insanlar da bu kaynaklarla bize köprü yapacak, baraj yapacak, el ele güzel yarınlara koşacağız.

Elbette ilk akla gelen sorulardan biri,

Şimdiye kadar elimizi tutan mı vardı? Şimdi yapalım bunu. Fon’a ne ihtiyacımız var?” oluyor ama böyle ulvi amaçlar için biraz cevval olmak lazım, hızlı hareket etmek ve bazen de risk almak lazım.

Kanunun gerekçesinde diyor ki,

Varlık Fonu, “Ticaret Kanunu hükümlerine tabi ancak bir devlet şirketi formunda, bir çok konuda muafiyete sahip özel bir statüye sahip olmalıdır!“

O çok güzel anlatılmaya çalışılan, ulvi amaçları bir kenara bırakır ve işin aslı ne diye soranlara verilecek cevabım hazır.

Plansızca yapılan devasa yatırımların finansmanında sıkıştık, yurt dışından kaynak bulmakta zorlanıyoruz, bari elimizdeki varlıkları bir çatı altında toplayalım, onları menkul kıymetleştirip satalım, oradan gelen parayı da, bugüne kadar havuza para aktaranlara aktaralım. Bunu yaparken de, ayak bağı olabilecek tüm mevzuatsal engellemeleri kaldıralım.

Peki, fon’a devredilen, THY gibi şirketlerin ve çalışanlarının bu süreçten nasıl etkilenmesi beklenir? Normal şartlar altında, yani ‘Türk tipi’ olmayan varlık fonlarının yatırımlarından bahsediyor olsak, bu soruya cevabımız farklı olurdu. Ancak, bizdeki fon “Türk tipi” olduğu için ve halihazırda THY, o fonu kuranların arka bahçesi olduğu için gözle görülebilir, somut bir etkisi olmaz diye düşünüyorum. Ayrıca, THY karlı bir şirket değil, zararda olan bir şirket. İnsanın aklına neler gelmiyor ki…

Son olarak, THY’nin istenilen fakat bir türlü sonlanmayan %49,12 sinin özelleştirmesi bu yolla komple veya parça, parça yapılabilir mi? Neden olmasın ki…

Sonuç olarak; İşin özeti, her işte ve uygulamada olduğu gibi, bu varlık fonu meselesinde de, beynelmilel bir kavram ithal ediliyor ama söylenen ile amaçlanan farklı olduğu için bu kavramın içi boşaltılıyor ve bu da “Türk tipi” anlayışıyla yadırganmıyor ve neticesinde “ee biz peki bu kadar haltı niye yedik” sorusu öngörülebilir bir süreç bizi bekliyor olabilir.

Kanunun 8. Maddesi ne diyor bir bakalım.

Muafiyet ve istisnalar

MADDE 8- (1) Bu Kanuna göre kurulan Şirket ve Türkiye Varlık Fonu ile Şirket tarafından kurulacak şirketler ve alt fonlar gelir ve kurumlar vergisinden muaftır. Bu muafiyet, bunların kazanç ve iratları üzerinden 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yapılacak vergi kesintilerini de kapsar.

Bu madde ile şöyle bir yorum yapsam, acaba yanlış mı yorumlamış olurum. THY’nin Anadolujet isimli bir alt markası var. Bu marka “Anadolujet A.Ş.” olarak Türkiye Varlık Yönetimi A.Ş. bünyesinde yeni bir düzenleme yapılarak kurulsa ve bu Anadolujet A.Ş. yukarıdaki madde 8’e uygun olarak hem kurumlar vergisinden hem Gelir Vergisinden muaf tutulsa ve kanunda sayılan diğer tüm muafiyetlerden yararlansa, acaba hangi özel hava yolu şirketi Anadolujet A.Ş. ile rekabet edebilir ki…

Bu olmaz diyenler çıkabilir ancak benim kanundan anladığım bu. Siz de okuyun ve ne anladığınızı yazın. Bu uygulama yapılacak demiyorum. Yapılması istense hangi madde buna mani olur, onu anlamaya çalışıyorum. Yanlışım varsa beni düzeltebilirsiniz. Bu konuda her türlü yoruma açığım.

Hadi diyelim ki, THY şu ana kadar nasıl kurumsal vergilerini ödediyse yine ödeyecektir.

Ancak benim asıl sorgulamak istediğim, mevcut durum dışında Varlık Fonu A.Ş nin bir başka isimle havayolu kurup kuramayacağının yanı sıra bu kurulan şirketin kurumlar ve gelir vergisinden muaf tutulup tutulmayacağı.

Değerli okurlarım; İlgili 8.maddeyi bir çok kişi farklı yorumladı. Mevcut şirketleri kapsamıyor diyenlerde var.(Benim gibi yorumlayanların içinde yeminli mali müsavirler bile var)

Varlık Fonu A.Ş olarak kurulabilmesi mümkün şirketler, rekabet ve başka bir sürü kanundan da muaf tutulacaklar.

Sonuç olarak; Yazım burada istediğiniz an ulaşılabilir. Uygulamaları birlikte göreceğiz. Bakalım, THY veya Varlık Fonuna devredilen diğer şirketler ne gibi uygulamalar gerçekleştirecekler.

http://www.airlinehaber.com/