Türk turizminde konaklama sorunu; Kayıt dışı ama herkesin bildiği konaklama!
Airbnb kod adlı, çoğu kayıt dışı konaklama ile ilgili konu, Uçaklarımız dolu, acaba otellerimiz neden dolmuyor!!! Sorusu üzerine bu yıl yaz aylarında gündemi işgal etmeye başladı.
Bizim turizme başladığımız 70’li yıllarda yeterince otel yoktu ama ev pansiyonculuğu özellikle Egenin sahil kasabalarında oldukça gelişmişti. Ucuz, temiz beyaz çarşaflı yataklı, işlemeli yastıkların, kırlantaların , kenarı işlemeli yorganların bulunduğu odalar, ve evinde yaptığı kahvaltıdan daha iyisini misafirlerine sunmaya çalışan güler yüzlü pansiyoncular.
84 yılından sonra 12 Eylül’ün başbakanı Bülent Ulusunun kurmay kadrosunun denizci subayları DPT’de planlama yaparken turizmin önemini kavrayıp, teşvik edilmesini önerdiklerinde, Bülent Ulusu hükümeti ilk teşvik kararlarını onaylamış, bu Özal hükümetlerinde artarak devam etmiştir.
Pansiyoncular bu fırsatı değerlendirerek Ege ve Akdeniz’de turizm teşvikleri ile otelleri inşa edip bu güne gelmemizin yolunu açmışlardır.
O dönem den 2010’lara kadar kimse pansiyonculuktan bahsetmez olmuş, teşvik gören 5 yıldızlı tesisler olmuş, 5 yıldız varken Pansiyon mu yapılır denerek bu günlere gelinmiştir.
Şimdi ev pansiyonculuğu mantığı ile evini ya da, hatta evinin bir iki odasını kiralayan on binlerce girişimci hele bu ekonomik sıkıntıların zirve yaptığı dönemde iyi denmese de bir ek gelir sahibi olmuşlardır.
Yabancılar, aldıkları evleri, kendi tatil dönemleri dışında vatandaşı konu komşuya kiralayarak ayrıca bir gelire kavuşmuştur. AB ile bütünleşmesi ardından yüzbinlerce Alman, Hollandalı İspanya, Portekiz gibi ülkelerden ev almış, bu yazlık! evler kendi konaklamalarının dışında diğer Alman, Hollandalı tatilcilere uygun fiyatlarla kiralanır olmuş, İspanya turizminde bu konu yıllarca tartışılmıştır.
Aynı durum bizde de baş göstermektedir.
Antalya ilimizde yabancılara satılan konut sayısının 114 bin civarında olduğu söylenmektedir. İstanbul’un konaklamalarının önemli bir oranı bu tür evlerde gerçekleşmekte olduğu iddia edilmektedir.
Yeni bir sektör oluşmuş ve Emlakçı! Tabelası adı altında bu gibi yerlerin pazarlaması yapılmaktadır. Airbnb işin bilinen markasıdır.
Bir acentacı gözüyle bakılınca gelen turistin nerde konaklayacağı ile ilgili Emlakçılar kadar söz sahibi olmadığımızı görüyorum. Alan razı, veren razı sistemi sessizce yürümektedir.
Uçaklar dolu, otellerimiz neden boş sorusunun yanıtı ortadadır.
Bu tür yerlerin her hangi bir denetim olanağı bu koşullarda yoktur. Airbnb üzerinden rezervasyon yapanları bir ölçüde bulabilme olanağınız olsa da, diğerleri meçhuldür. Kayıt, kuyut yoktur. Her şey ‘’elden’’ yürütülmektedir.
Bir otelci gözüyle bakarsanız ,durum faciadır. Belge almak isterseniz sizden bir sürü evrak isterler.
Müzik sistemini bırakın, radyonuz bile olmasa dahi tesisinizde, sizden müzik yapımcıları filan gibi birliklere azımsanmayacak bir para yatırmanızı isteyeceklerdir . İsterseniz ödemeyin, belgenizi iptal edeceklerini söylerler. Air condition takmak zorundasınız!! Yoksa ne olacak?, ve sizden onun bakımı ile ilgili faturanızı isterler Kurallar bu olunca iş yapar görünmekten başka bir şey yapmamış oluyorsun. Adam en baştan yazıyor, a/c var ya da yok. Neyin bakım faturasını istiyorsun. Şikayet varsa o kaybediyor, yorumlar en büyük ceza ya da ödül. Onlar da yönlendirilmediyse tabii ki.
Sürdürülebilir turizm sertifikanızı almazsanız, belgeniz iptal edilecektir. Çalışan elemanlarınızın sayısı, bilmem ne kursunu bitirip bitirmedikleri gibi bir sürü belge de tamamlanıp hazırlanıp bakanlığa sunulmak zorundadır.
Acaba ev pansiyonculuğu yapıp, 5kayıt dışı -10 odasını kiralayanlar ile, yeni hazırlanacak yasada belgeli 3-5 odalı yerler arasında ne fark olacak, bilen var mı?
Yangın konusunda ne güvence istenecek?
Binanın o katının kaçak olup olmadığı, depreme dayanıklılığı filan gibi kriterlere bakılacak mı? Komşuyu rahatsız etmeyecek, onun iznin alacak!!! Gibi kriterlerin geçerliliği nedir? Komşum kiracı idi, ayrıldı, yeni kiracı hayır! Olmaz izin vermem ! derse ,o yatırımı yapıp bir iki odasını ya da evini pansiyon haline getiren ne yapacak? Komşu , apartmanda değil de yan bahçeden komşu ise, ne diyecek? Kim kime izin soracak ya da verecek?
Otelden istediği belgeleri ev pansiyonlarından hangisini istemeyecek, ya da neleri isteyecek? Birinde istediğini diğerinden neden istemeyecek?
Hadi, Airbnb’de kayıtlı olanı tespit edip tedbir aldın, ya ülkesindeki tanıdıklarına, ya da aldığı 30 evi emlakçı!!! kanalıyla günübirlik pazarlayanları nereden bulup tespit edip gereğini yapacaksın. Kanun kayıtlı olana uygulanıyor, ya olmayana ne yapılacak?
Sorular çok, işler zor hele bu ülkede kanunları devletin bürokrasisi bile uygulamayıp işi başka yollardan halletmeye, üstünü örtmeye alışmışsa, ne yapacağız.
Paris’te bir binayı beğenip ,5 odalı bir otel yapmak istediğinde, Hay hay, konu 2035 yılında belediyemizin gündemine alınabilir, duruma göre ihtiyaca göre karar verilecektir, Biraz bekleyin!!! Yanıtını veriyorlar.
Kaçak bina bir yana, ruhsatsız bina başka yana, ayakta durması şüpheli binalara, deprem dayanıklılığı belgesi sormayacağınız binalara ‘’sürdürülebilir turizm, müzik yayın sertifikası gibi şeyleri sormak ne derece akıllıca bir davranış?
AB’ye girmek isteyenlere hatırlatırım.
Önce saçma sapan şeylere devlet olarak son verelim, sonra bu binaları kiralayarak geçimlerini sağlamaya çalışanlara gelelim.
15-20 Eurolara odalarını veren otelcilere bir standart getirip haksız rekabete yol açıp, kiracıyım abi, bu fiyata vermezsem kirayı ödeyemem diyenlere bir düzen getirsek, standartları oluştursak, şu kategori otel şu fiyatlardan aşağıya, şu yerlerde fiyat gizli ya da açık ilan edemez diyelim. Mi?
Bir karar alınacaksa, o karardan etkilenecek kişi kurum ve sektörle konuşup karar varmak doğru olmaz mı? Çağdaş yönetim anlayışı dediğimiz bu değil mi?
Eğer hepsi birbirinden merdane demiyorsanız, sektör olarak sivil toplum kuruluşları, Bakanlık, yerel yönetimler hep beraber oturup karar vermeliyiz.
Ne dersiniz?