Türkiye öyle zengin bir yer ki, gezmeye ömür yetmez. Her yeri ayrı bir değer, her yeri ayrı bir zenginlik, tamamı görsel şölen gibi… Şu kavga gürültüyü bıraksak, şu artık bezdiğimiz siyaset çekişmelerinden kurtulsak, ahhh bir huzur ve güven ortamına kavuşsak var ya, bu ülke tadından yenmez. Dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz ama, çoğumuz farkında bile değiliz. Dert, sorun, problem, yaşam kavga ve kaygısı belimizi bükmüş, etrafımızı görecek hal bırakmamış çoğumuzda. Ama hayat devam ediyor, ömürler tükeniyor ve biz bu güzelim ülkenin tadını fark edemeden göçüp gidiyoruz. Ne yapıp edip, üç-beş kuruş ayırıp, imkanlarımıza göre şöyle çoluk çocuk, kısa da olsa bir tatile gidelim. Türkiye’mizin güzel yerlerini görelim, keşfedelim, büyük bir doğal zenginliğin kucağına atalım kendimizi…
Bizim tuz gölümüz tuzluluk oranı ve mineralleri açısından İsril’deki Lut gölüne çok benziyor. Normal deniz suyundaki tuz oranı yüzde 3 iken, bizim ve Lut gölündeki tuzluluk oranı yüzde 32. Yani denizden 10 kat daha tuzlu ve mineral yoğunluğa sahip. Bu minerallerin tedavi edici ve cildi yenileyici özellikleri var. Ayrıca güzellik ve cilt bakımı için de olağanüstü faydalı olduğundan, yüksek kalitede sağlık ve kozmetik ürünleri yapılıp satılıyor. Örneğin leke, gözaltı, egzama, ağrı,varis kremleri, çamur maskesi, ayak bakım seti, selülit ve vücut inceltici ve sıklaştırıcı melhemler, migren tuzu, tuz şampuanı filan hep bizim tuz gölünün suyundan üretiliyor.
Şereflikoçhisar’dan Aksaray’a geldiğinizde, mutlaka Orhan Ağaçlı tesislerini ziyaret edin ve burayı müze gibi gezin.İddiayla söylüyorum ki, tüm karayollarımızın üzerinde bu kadar modern, temiz ve bakımlı bir tesis göremezsiniz. O yüzdendir ki, lokantalarını ve çok şık otelini yabancı turistler doldurmuş, günlerce önceden rezervasyon yaptırmazsanız yer bulamazsınız.
Hele bir tuvaletler bölümü var ki, dünyanın büyük bir kısmını görmüş biri olarak söylüyorum, bundan iyisini, güzelini, tamamı mermerini ve pırıl pırıl olanını bulamazsınız. Bu müthiş tesisin mimarı, Bodrum’un her yerinde imzasına rastlayacağınız dünyaca ünlü Gülay Tezer’dir. Aksaray’dan ayrılırken, servetini gözünü kırpmadan en iyinin ve mükemmelin yapımına harcayan Orhan Ağaçlı’yı ve mimar Gülay Tezer’i alkışladım.
O mükemmel yollardan Kapadokya’ya giriş yapıyoruz. Burası 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve killerden oluşan ve yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bir bölge… Coğrafik olayların meydana getirdiği peri bacalarının içine insanlar evler, kiliseler oymuşlar, bunları fresklerle süslemişler, böylece geçmişi günümüze taşıyan medeniyetin izlerini oluşturmuşlar.
GELECEK YAZI: KAPADOKYA VE ÖTESİ..