TİRAN - Arnavutluk, Avrupa'nın en kendine has ülkelerinden biri. Diğer Avrupa ülkelerinin dillerinden farklı bir dile, yüzlerce yıldır sımsıkıya bağlı oldukları gelenekleri, keşfedilmeyi bekleyen doğa güzellikleriyle Arnavutluk, Türkiye ile yakın bağlara sahip. İki ülke vatandaşları vizesiz seyahat imkânına sahip. Avrupa Birliği'ne tam üye olma sürecindeki Arnavutluk, Adriyatik kıyılarında henüz bozulmamış plajlara, iç kesimlerinde ise tarihi kentlere ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kalan Arnavutluk'ta bu uzun süreli devre ait çok sayıda miras günümüze kadar ulaşmış durumda.
GALATASARAY KULÜBÜ’NÜN KURUCUSU
Kartallar ülkesi olarak anılan Arnavutluk'a daha yakından bakalım. Ergiri aynı zamanda Türk edebiyatının önemli ismi Şemsettin Sami'nin de memleketi olma özelliği taşımakta. Ergiri'ye bağlı Fraşeri köyünden olan Şemsettin Sami, hem Türk hem de Arnavut edebiyatı için büyük öneme sahip. Şemsettin Sami'nin oğlu olan Ali Sami Yen ise Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusudur.
Çok büyük bölümü dağlarla kaplı olan Arnavutluk'ta Drina Alpleri en önemli yükseltidir. Ülkenin orta kesiminde yer alan başkent Tiran, Arnavutluk'un siyasi, ekonomik ve kültürel manada kalbinin attığı kent olma konumundadır. 800 bin kişilik nüfusuyla başkent Tiran, Arnavutluk nüfusunun neredeyse üçte birine ev sahipliği yapmaktadır. Arnavutluk'un toplam nüfusu 3 milyondur.
15. yüzyıldan itibaren Osmanlı hakimiyetine girmeye başlayan Arnavutluk'un tam manasıyla kontrol altına alınması uzun yıllar sürdü. Bunda Fatih Sultan Mehmet ile birlikte eğitim gören sonrasında da Arnavutluk'a dönen Kastrioti hanedanlığından Prens İskender Bey'in (Skenderbeu ya da ilk ismiyle Corc Kastrioti) yıllar süren isyanının payı büyüktür
Osmanlıların, Arnavutluk'a tam manasıyla hakimiyet kurabilmeleri ancak İskender Bey'in ölümüyle mümkün olabildi. Bu tarihten itibaren Arnavutluk, Osmanlı için çok önemli bir bölge haline gelmeye başladı. Pargalı İbrahim Paşa ve Tepedelenli Ali Paşa gibi çok sayıda üst düzey yönetici Arnavutluk topraklarında doğmuştur
Osmanlı döneminde 30'dan fazla sadrazamın bu topraklarda doğduğu gerçeği bir yana Arnavutluk, kültürel ve mimari özellikleriyle önemli bir tarihi mirasa ev sahipliği yapmaktadır. Bu mirasın en göz alıcı biçimde yaşatıldığı iki şehir Berat ve Ergiri (Gjirokaster) şehirleridir. UNESCO Dünya mirası listesinde yer alan bu iki şehir, kültürel miraslarını en iyi koruyan kentler arasındadır.
GÜMÜŞ KALE: ERGİRİ
Osmanlıların Ergiri dediği Arnavutçası ise Gjirokaster olan ve "Gümüş Kale" anlamına gelen bu tarihi şehir, Avrupa'da Osmanlı döneminden kalma yapıların en iyi şekilde korunduğu kentlerden biri olma özelliği taşıyor. Tarih kayıtlarına ilk kez 1336 yılında Argirokastro ismiyle geçen Ergiri, 2005 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alır
Arnavutluk'u uzun yıllar diktatörlükle yöneten Enver Hoca ve Arnavutça Edebiyatı'nın yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen İsmail Kadare, Ergiri doğumludur. Arnavutluk'un güneyinde, Yunanistan sınırında yer alan şehir, 1913'te sona eren Yunan işgalinin ardından Arnavutluk topraklarına katılır.
Günümüzde yaklaşık 20 bin kişinin yaşadığı Ergiri'nin eski şehir kısmında Osmanlı döneminden kalma kale görünümlü bey konaklarının yanı sıra, çarşı sokakları, hamamlar ve Pazar Camii gibi dini yapılar günümüzde de ayaktadır. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) tarafından restore edilen Ergiri Pazar Camii, kentin en dikkat çekici yapıları arasındadır.
Ergiri (Gjirokaster) Arnavutluk'ta bu mirasın günümüze kadar ulaştığı tek şehir değil elbette. Tiran ve İşkodra'nın yanı sıra pek çok yerde Osmanlı döneminden kalma başta camiler olmak üzere çeşitli yapılar günümüzde de ayakta. Ancak Ergiri gibi tüm bir kent olarak bu mirası koruyan bir diğer şehir ise Berat.
Berat, orta-güney Arnavutluk'ta Adriyatik denizine yakın bir konumda yer alan tarihi bir şehirdir. Tıpkı Ergiri gibi Osmanlı döneminden kalma sivil mimari örneklerinin günümüze başarıyla korunup ulaştırıldığı bu tarihi şehir de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer almaktadır.
İlk bakışta Amasya'yı andıran bir görüntüye sahip olan Berat, Arnavutluk'un en turistik rotaları arasında yer almaktadır. 60 bin kişinin yaşadığı Berat, sarp bir kayalığın eteğinde kurulmuştur. Kentteki eski şehir bölümü kendinizi Anadolu'nun herhangi bir yerinde hissetmenizi sağlayacak türde bir benzerliğe sahiptir.
Bekarlar Camii, Kurşunlu Camii, Sultan Camii (Hünkâr Camii), Beyaz Camii, Hüseyin Paşa Camii (Saat Camii), Kırmızı Camii ve Telelka Camii gibi dini yapılar Berat'ta Osmanlı döneminden kalma en önemli tarihi eserlerdir. Günümüzde de kullanılan bu camilerin yanı sıra Halveti ve Rüfai Tekkeleri de Berat'ın kimliğinin ayrılmaz parçalarındandır
Berat'ta bulunan Hünkâr Camii ve Halveti Tekkesi, TİKA tarafından restore edilmiş ve Beratlıların kullanımına yeniden sunulmuştur. Berat de tıpkı Ergiri gibi Arnavutluk'un önemli ailelerinin yaşadığı bir kent olma özelliği taşıyordur. Osmanlı sarayına çok sayıda diplomat göndere Berat, aynı zamanda tarihi kiliselerindeki freskleriyle de ünlüdür.
Slavların Beligrad (Beyaz Şehir) olarak isimlendirdiği Berat, bu noktada Sırbistan'ın başkenti Belgrad ile karıştırılmamalıdır. Tarihi yapılarda ağırlıklı olarak beyaz rengin kullanılması kentin bu isimle adlandırılmasındaki belirleyici etken olmuştur. Hatta Osmanlı döneminde de bölgeye Belgrad-ı Arnavut denmiştir
Resmi para birimi Lek olan Arnavutluk, Euro kullanan ülkelere göre çok daha avantajlı bir tatil rotası olma özelliği taşıyor. Ülkenin Adriyatik Denizi kıyıları da son yıllarda yeni turizm tesisleriyle bölgede önemli bir yaz tatili rotası haline gelmeye başlamış durumda. Durres, Saranda, Ksamil gibi sahil kentleri özellikle bölge ülkelerinden gelen tatilcilerin gözde destinasyonları olmayı başardı