ISTANBUL- McKinsey Global Enstitüsü’nün (MGI) küresel tekstil sektörü araştırmasına göre, Batılı büyük şirketlerin üretimlerini Uzak Doğu’da yapmaları eskisi kadar avantaj sağlamıyor. Uzak Doğu’da da işgücü maliyetleri artıyor ve ürünlerin Asya’dan gemilerle Batı’ya 30 günde nakledilmesi, piyasaların hız ihtiyacını karşılamıyor.
Küresel giyim sektöründe ‘online’ satış yapan start-up’ların rekabeti büyük şirketleri zorluyor. Sektördeki rekabeti belirleyen kavramlar yakınlık, otomasyon ve sürdürülebilirlik olarak belirlenirken, Avrupa pazarına yakın olan Türkiye, Çin’e göre çok daha avantajlı bir ülke olarak öne çıkıyor.
Önde gelen şirketlere, kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına hizmet veren global yönetim danışmanlığı firması McKinsey’nin araştırma kolu McKinsey Global Enstitüsü’nün(MGI) giyim, lüks ve moda sektörü üzerine yaptığı “Giyim Üretimi Evine mi Dönüyor?” başlıklı araştırması, küresel tekstil ticaretindeki çarpıcı değişimleri ortaya koyuyor.
Geçtiğimiz yıllarda ABD ve Avrupalı hazır giyim şirketlerinin, düşük işgücü maliyetlerinden yararlanmak için üretiminin büyük kısmını Çin'de ve diğer Asya ülkelerinde yaptığı belirtilen araştırmaya göre, bahsedilen model, pazarlarda ortaya çıkan hız gereksinimi ile uyumlu değil. Asya'dan deniz yoluyla Batı pazarlarına nakliye süresi ortalama 30 gün sürüyor. Böyle uzun bir teslim süresi esneklik ve farklılaşma ihtimalini ortadan kaldırıyor. Hava taşımacılığı ise pahalı ve çevre dostu bir seçenek de değil.
Bu modelin faydalarının, ticari kısıtlamalar ve döviz kurlarındaki belirsizliği artıran jeopolitik gerilimler nedeniyle daha da azalma ihtimali var. Araştırmaya göre, yüzde 9 ila 12 civarındaki vergilerin yarattığı maliyet, ticarette çok daha önemli bir rol oynayabilir.
ABD’nin ve Avrupalı yüksek üretim yapan şirketlerin dışa açılma stratejisi pek çok nedenle baskı altında. Geçmişte, giyim sektörü için Batı’nın gelişmiş pazarlarından gelen güçlü talep, bugün çoğunlukla Uzak Doğu ve Güney Yarımküre başta olmak üzere dünyanın diğer bölgelerinden geliyor.
Tüketicilerin her zamankinden daha fazla kıyafet aldığı Asya’da giyim satışlarının her yıl yüzde 6 oranında artacağı tahmin ediliyor. Bu da 2025'te olması öngörülen küresel satışların yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyor. Bu yükselen yerel talep, Asya'nın hazır giyim üretim kapasitesi için rekabet yaratıyor ve ihracat dengesini değiştiriyor. Birçok Çinli üretici, talep çok yüksek olduğu için odağını değiştiriyor ve yerel pazar için üretiyor.
Uzak Doğu'da üretim artık eskisi kadar maliyet avantajı sağlamıyor. Asya genelinde işçi ücretleri artıyor. Örneğin, 2005’te Çin’deki işgücü maliyetleri ABD’nin onda biri kadardı; bugün, yaklaşık üçte biri seviyesine geldi. ABD piyasasına yakın olan Meksika bugün, Çin’den daha düşük ortalama üretim işçiliği maliyeti sunuyor.Batı Avrupa pazarına yönelik kıyı ülkelerindeki gelişmeler benzer yönde ilerlerken, işçilik maliyetleri hala Çin'deki fiyatlara göre daha yüksek, ancak aradaki fark azalıyor. Türkiye'de saatlik üretim işçiliği maliyetleri, 2005’te Çin’dekinden 5 kat fazlaydı, bu faktör 2017 yılına kadar 1,6 kat azaldı. Günümüzde coğrafi yakınlık, nakliyede önemli tasarruf sağlayarak, üretim maliyetini daha ekonomik hale getirebiliyor.
‘Üretimi Çin’den Türkiye’ye kaydırmak daha ekonomik’
Örneğin, kot üretimini Bangladeş veya Çin'den Meksika'ya taşıyan bir ABD hazır giyim şirketi, kâr marjını koruyabilir veya hatta biraz artırabilir. Bangladeş'i üretim kaynağı olarak kullanan Avrupa için birim maliyetler hâlâ düşük, ancak üretimi Çin'den Türkiye'ye aktarmak ekonomik olarak daha uygun görünüyor. Örneğin kot üretiminin Çin yerine Türkiye’de olması durumunda maliyetlerin yüzde 3 oranında daha düşük olabileceği belirtiliyor.
Bunlara ek olarak Avrupa pazarına yakın olan Türkiye’de kot üretiminin otomasyonunun, parça başına 1.30 ila 2 Dolar arasında maliyet tasarrufu sağlayacağı öngörülüyor. Avrupa pazarında maliyet avantajı yaratan yakınlığın otomasyonla daha da geliştirilebileceği, örneğin, üretimin otomasyon sağlandıktan sonra Bangladeş'ten Türkiye'ye taşınmasının yüzde 3 ila 4 arasında marj iyileştirmeleri sağlayabileceği tespiti yapılıyor.
Sektörün Geleceğindeki Kilit Kavramlar:
Yakınlaşma, Otomasyon ve Sürdürülebilirlik
Araştırmaya göre geleceğin başarılı hazır giyim şirketleri, değer zincirini yakınlaşma ve otomasyon anlamında geliştiren şirketler olacak. İnternetle dönüşen pazar yapısı ve kilit pazarlardaki durgunluk nedeniyle rekabet her zamankinden daha şiddetli ve tüketici talebini tahmin etmek daha zor olduğundan, giyim şirketlerinin işlerini her zamanki gibi yaparak büyümeleri mümkün görünmüyor. Araştırmanın küresel tekstil sektöründeki diğer önemli bulguları ise şöyle:
Kitlesel pazarlara hitap eden markalar, start-up’larla rekabette zorlanıyor
Kitlesel pazarlara hitap eden giyim markaları ve perakendecileri, online satış yapan start-uplarla rekabet ediyor. Bunların en başarılı olanları birkaç haftada müşterilerine modaya uygun tasarımlarını ulaştırıyor. Ayrıca, giyim şirketleri trend belirleme konusundaki güçlerini kaybediyor. Çoğu pazar kategorisinde en güncel eğilimler, moda şirketlerinin pazarlama bölümleri yerine ‘influencerlar’ ve tüketiciler tarafından belirleniyor.
Fiyatlardaki düşüşün kârlılık üzerinde baskı yaratması ve aşırı üretimin çevresel etkisine dair endişelerin artması, pazarlarda daha küçük ve çevik üreticilerin talep üzerine hızlı üretim gerçekleştirmelerini sağlayan iş modellerini öne çıkarıyor.
Bu gelişmelerle birlikte pazara girme hızı ve sezon içinde taleplere hızlı cevap verebilme yeteneği, sektörde başarı için her zamankinden kritik faktörler olarak öne çıkıyor.ABD konfeksiyon yöneticilerinin neredeyse üçte ikisi ve uluslararası satın alma direktörlerinin yaklaşık yüzde 80'i de bu iki yeteneğin öncelikli olduğunu söylüyor.
Yavaş ticari süreçlerin geçerli olduğu dönemlerden kalan eski tedarik zincirleri ve satın alma sistemlerine sahip yerleşik büyük oyuncular, yenilikçi ve çevik rakiplerine yetişmek için mücadele ediyorlar.
O nedenle, hazır giyim markaları ve perakendecilerinin önümüzdeki on yılda hız kazanıp talep odaklı bir iş modeline dönüşmeden başarı kazanmaları zor.
McKinsey’den giyim şirketlerine tavsiyeler: Hızlanın, dijitalleşin, pazara yakınlaşın
MGI Araştırmasında, giyim şirketlerinin değişen koşullarda rekabet güçlerini artırmak için yapmaları gereken dört uygulama şöyle sıralanıyor:
Ticari satış ekiplerinin onay süreçlerinin azaltılması ve tedarikçilerle daha yakın işbirliğinin sağlanması gibi mevcut süreçler optimize edilmeli.
Akıllı tüketici iç görülerinden sanal tasarıma ve prototiplemeye, entegre satış yönetimi araçlarına ve dijital satışa kadar moda döngüsünün tüm aşamaları boyunca süreçler dijitalleştirilmeli.
Deniz taşımacılığına karşı etkin bir hava yolu dengesi ve yüksek verimli tesisler kurulması hedeflenerek,lojistik yeniden ele alınmalı. Pazara yakınlaşmayı ve otomasyonu içeren yeni teslimat modelleri geliştirilerek, sürdürülebilir, dairesel değer zincirleri yaratılmalı.
MGI, yakın gelecekte hazır giyim sektöründeki satın alma ile ilgili karar verme süreçlerini belirleyen faktörlerin yakınlık, otomasyon ve sürdürülebilirlik üçlüsünden oluşacağını tahmin ediyor.
McKinsey Türkiye Ülke Direktörü Can Kendi raporla ilgili olarak, geçmişte hammadde ve emek-yoğun üretime dayalı olan tekstil ve hazır giyim sektörünün küreselleşmenin de etkisiyle son dönemde önemli bir dönüşüm yaşadığını ve günümüzde sektördeki rekabetin temel belirleyicisinin teknoloji, marka ve tasarım olduğunu söyledi. Hız faktörünün önem kazanmasıyla birlikte üretimdeki değer zincirinde coğrafi yakınlık ve teknolojinin payındaki hızlı artışa dikkat çeken Kendi, şunları söyledi:
“Güneydoğu Asya’dan Avrupa’ya gemilerle gönderilen ürünler 30 günde, Türkiye’den gönderilen ürünler 3 ila 6 günde ulaşıyor. Bu veri, üretimin Türkiye’ye kaydırılmasının Avrupa açısından avantajını açıkça ortaya koyuyor. Türkiye tekstil ve konfeksiyon sektörünün Afrika'ya ihracatı 2018’de tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarak, bir önceki yıla göre % 13,5 artışla 1 milyar doları buldu.Sektör açısından stratejik bir açılım olan Afrika pazarındaki bu gelişmede yine Türkiye’nin coğrafi yakınlık avantajı önemli rol oynuyor. Diğer taraftan önümüzdeki 10 yıl içinde otomasyon sayesinde giyim üretim süresinin yüzde 40 ile yüzde 70 arasında düşeceği tahmin ediliyor. Tekstil sektörümüzün bu öngörüleri dikkate alarak otomasyon yatırımlarını doğru zamanlamalarla gerçekleştirmesi durumunda, başta Çin olmak üzere Asya’daki rakipleriyle arasındaki makası daha da açması mümkün görünüyor.”
McKinsey & Company'nin araştırma kolu olan McKinsey Global Enstitüsü (MGI), değişmekte olan küresel ekonomiye ilişkin daha derin bir anlayış geliştirmek amacıyla 1990 yılında kurulmuştur. Amacı ticaret ve kamu sektörlerindeki ve sosyal sektörlerdeki liderlere yönetim ve politika kararlarını verirken temel alabilecekleri bilgi ve içgörüleri sağlamaktır. MGI araştırmaları McKinsey & Company ortakları tarafından finanse edilir ve MGI hiçbir zaman başka bir işletme, devlet veya kurum tarafından görevlendirilmez. MGI; Pennsylvania Üniversitesi Lauder Enstitüsü tarafından 2017 Global GoThink Tank Index içinde dünyanın bir numaralı özel sektör düşünce kuruluşu seçilmiştir. MGI ile ilgili daha fazla bilgi almak ve tüm raporları ücretsiz indirmek için şu adresi ziyaret edebilirsiniz: www.mckinsey.com/mgi