İSTANBUL- Dünya gazetesinden Güven Borça, dünyada Türk mutfağını iyi tanıtmak için Türk Kahvaltısı’nın önemli bir özellik olduğunu yazdı. Borça “İyi çalışılmış dürümcü zincirlerin de global şansı olduğunu düşünüyorum. Özetle, bir yerden başlamak lazım. Önerim Türk kahvaltısı’ dedi.
“Türk mutfağının global fırsatları” başlıklı yazı şöyle
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Türk mutfağı damak tadı olarak dünyanın en evrensel mutfaklarından biridir. Örneğin bazı Asya, Afrika tatları dünyanın her yerinde beğenilmez, alışmak zordur. Bizim dönerimiz, kebabımız, pilavımız, pidemiz, mantımız, böreğimiz, sulu yemeklerimiz, simidimiz ise hemen her dünya insanının damak tadına uyar. En azından ters gelmez. Ülkemize gelen turistlerin iştah ve heyecanından çok kolay anlarız bunu. Öte yandan, dünya çapında başarı kazanmış markalarımız veya mekanlarımız yok gibidir. Çay ve simidimizi pazarlayan Simit Sarayı iyi bir örnektir ama mağaza sayısı olarak henüz işin başındadır. Döner konusunda çok girişim olsa da organize değiller.
Kaldı ki döner zincirleşmede kategorik zorlukları olan bir üründür.
Bence mutfağımızın bir çok ürünü için atak yapabiliriz, yapmamız gerekir ancak bu köşenin formatı gereği, en kolay yapılıp sonuç alınabilecek olanları dile getirmek istiyorum;
Önerim Türk kahvaltısını tanıtmak. Dünyanın en sağlıklı kahvaltısı sanırım bizimkisi ama satamıyoruz. Tabii ki bir çok ülkenin kahvaltı alışkanlığına uymaması önemli ama esas neden pazarlama bilmememiz. Kahvaltıda peynir yemek alışılmış bir şey değil batıda. Kabul. Peki bu değişmez mi? Uğraşılırsa değişebilir. Ufaktan değişiyor da. Ben şahsen bir çok ülkede giderek daha fazla sayıda peynir, zeytin, domates görmeye başladım açık büfe kahvaltılarda. Ayrıca ülkemize gelen milyonlarca turist de görüyor bu kahvaltı seçeneklerini ve giderek ortan oranda alışıyor böreğe peynire. Çünkü hem sağlıklı hem lezzetli. Beyaz peyniri Yunanlı komşularımız da çok öne çıkarıyor. Ayrıca zeytin de dünyada yükselişte. Arkasına pazarlama desteği verirsek çok iyi yerlere gidebilir. (Not: pazarlama desteği diyorum, fuar desteği değil) .
İşte Türk kahvaltısını dünyaya yayma planını açıklıyorum;
Profesyonel pazarlamacılar, turizmciler ve şeflerin çalışacağı bir program geliştirecek hükümet. Öncelikle dünya otelleri, menüleri, alışkanlıklar incelenecek. Bu sonuçlara göre biraz daha evrenselleştirilmiş ama köklerinden uzaklaşmamış Türk kahvaltı menüleri hazırlanacak. Bunlar dünyanın değişik ülkelerinde test edilecek ve tüketicilerin tepkileri ölçülecek. Gerekli revizyonlar yapılacak.
Bir standart oluşturulacak ve marka, tasarım tescilleri alınacak. Sonrasında bu bir pakete çevrilecek ve dünyanın büyük otel zincirlerinin yiyecek-içecek müdürlerini İstanbul’da toplayıp “menülerine Türk Kahvaltısı ekleme” teklifi yapacağız. Ekleyen otellere en az bir yıl beyaz peynir ve zeytini bedava vereceğiz.
Menüde çay, zeytin, peynir şart, bal, tahin, simit, domates, biber vs seçmeli olabilir. Ülke şartlarına göre alternatif formüller geliştirilebilir ancak çok sağlam kuralları olacak, başkalarının bu şöhretten yararlanıp suistimal etmesi engellenecek. Global bir denetim şirketleri tüm uygulanan yerleri denetleyecek.
Bu otellerde kalanlar menüde Türk Kahvaltısı görecek. Buna yönelik iletişim çalışmaları da paketin olmazsa olmaz şartı olacak. Alan oteller belli, büyük iletişim bütçeleri gitmez yani. Otel odalarında, restoranda, rezervasyon sitelerinde ve sosyal medyada TÜRK KAHVALTISI verildiğinin reklamı yapılacak. Sonuçlar bilimsel araştırmalarla ölçülecek, gerekli düzeltmeler yapıp sabırla ilerlenecek.
İşler umduğumuz gibi gelişir ve sonrasında böyle bir alışkanlık yaratılırsa hem ülke algısına katkı yapar, hem de peynir, zeytin, bal ve çayımıza hayat boyu talep oluşur. Zor diyenlere şunu sorayım? Kahvaltı gevrekleri ülkemize geldikten sonra belki on sene market raflarında üvey evlat gibi durmadı mı? Sonra ne oldu? Aldı başını gitti.
Kahvaltıya paralel olarak geliştirmemiz gereken bir alan da daha önceki yazımda değindiğim Çay zincirleridir. Bu ikisinin yaratacağı sinerji de dikkate alınmalıdır ülke seçimleri yapılırken.
Peki döner ne olabilir? Döner zor bir operasyon. Mağaza açtığınız yerde ciddi bir tüketim hacmi gerektirir. Hamburger ya da pizza gibi donuk olarak bekletip ihtiyaca göre çözüp kullanabileceğiniz bir ürün değildir, taktın mı bitireceksin.
Ayrıca fast food sektöründe porsiyonda belli bir miktarın üzerinde saf et koyarsanız fiyatta rekabet edemezsiniz. O yüzden dönerin zincirleşmesi zordur ama imkansız değildir. Örneğin Anadolu’da Donas dürüm döner gibi örnekler görüyorum. Tavuk döner ağırlıklı, doyurucu, bol malzemeli bir menü sunarak işi sürdürebiliyorlar. Kokoreççilerimiz de öyle. Sosu soğanı basmadan fiyat tutturmak zordur bu işte. Bu tür iyi çalışılmış dürümcü zincirlerin de global şansı olduğunu düşünüyorum. Özetle, bir yerden başlamak lazım. Önerim Türk kahvaltısı.