Turizmde yolunacak kaz kalmadı!

Tümay Mercan

Memleketin önemli meselelerinden biri malum turizm.
Üstelik çok alışkın olduğumuz kum, deniz, güneş zamanındayız ve dönemin özelliği açısından önlemleri alarak sokağa çıkabilecek, seyahat edebilecek bir dönemdeyiz.
1-2 ay sonra ne olur bilemiyoruz.
Turizm tüketicileri olarak eski alışkanlıklarımızla tatil hayali kuruyoruz.
Memleketimizin şifalı denizinden, harika kumlarından, cömert güneşinden faydalanmak, turizm ekonomisine katkıda bulunmak istiyoruz.

Turizm mi uçtu fiyatlar mı?

Fakat o da ne, fiyatların yanına yaklaşılmıyor.
Kimin için bu fiyatlar?
Karşılayabilecek bir avuç insan içinse, bu kadar insan bütün tesislere yetmez.
Orta ve bir tık üstü içinde, oldukça yüksek.
Dönemsel özelliklerden dolayı müşteri biraz tasarruflu olmak istiyor.

Yabancılar içinse, onlar zaten yok, var olanı da ev almış konaklama işletmelerine hiç uğramaz.
Zaten normal zamanlarda da yabancılar Türklerden daha ucuza konaklıyordu, sineye çekiyordu.

Peki şimdi yüksek fiyat neden, kimin için?
Maliyetler mi?
Düşürebilirsiniz.
Sordunuz mu tüketicinize bu dönemde nasıl bir işletme istiyor?

Zaten kalmış şurada sezon için en iyimser haliyle 1-2 ay.
Eh, turizm tüketicisi de farkında ve tüylerini korumaya çalışıyor.
“Kaz” olmak istemiyor.

İhtiyaçlar Beklemez

Peki, insanlar denize gitmeyecekler mi?
Elbette gidecekler.
İhtiyaçlar beklemez bir şekilde karşılanır.
Nasıl mı?

Bundan 40-50 yıl önce Ege ve Akdeniz’de şimdiki o alımlı ve fiyatları yükselten tesislerinin ortalarda olmadığı zamanlarda insanlar deniz, kum, güneş ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorlardı?

2-3 aile tutuyorlardı bir minibüs, alıyorlardı biraz buz kalıbı, birkaç bidon su, hanımlarda sarma, börek, bütün marifetlerini göstererek yemek işini hallediyorlardı.
Varsa bir çadır yoksa ağaç gölgesi günübirlik, hafta sonu veya birkaç günlük tatil yapıyorlardı.
Üstelik çok da eğlenceli oluyordu.

Şimdi her şey daha konforlu.
Araçlar, alışveriş, sinek ilaçları, kamp yerleri. (Pamucak’da sağ el ile yemek yiyip, sol el ile sinek kovalardık), plajlar (Elbette 1.500 TL. locaya bakılmaz gerekmez de zaten).

Yani tüketici çözümünü bulur.
Üstelik bu dönemde hijyen konusu, virüs meselesi falan içi de daha rahat olur.
40-50 yıl öncenin yöntemleri ile yine tatil yapılabilir.
Merak eden şoförlü minibüslerin günlük kiralarını ve çadır konusunu araştırır.
Sakin kıyı/ koy ise hala var.
Memleket büyük ve 3 tarafı denizlerle çevrili.

Belki konaklama tesisleri kızacaklar ama, ekonomide kural bu.
“İhtiyaçlar beklemez, ertelenmez”
İnsanların otellerde kalmaya maddi gücü yetmiyorsa farklı bir çözüm bulmak zorunda.

Türk müşteriyi küstürmemek lazım.
Biz bize lazımız.
Bundan sonra konaklamalı turizm korona sebebiyle daha da zor olacak.

Ya konaklama tesisleri aylardır evlerde sıkılan bu potansiyeli çekmek için bir çözüm bulacaklar ya da kendi elleriyle farklı bir tatil türüne alıştıracaklar.
Yani ya araç kiralama şirketleri ve çadır üreticileri kazanacak, ya oteller.
Malum yaz tatili beklemez.

Her gün, her boş oda bir kayıpsa hızla çözüme gitmeli.
Ama odalar dolu, halden memnuniyet varsa o zaman bize söz düşmez.

Bir tarafta tatil yapmak isteyen insanlar, bir tarafta boş odalar ve tek tek ekonomik kayıp olarak geçiveren günler.
Çözüm var mı?
Elbette.

Fakat turizm sektörü kendi dışındakileri küçümsüyor, kendisi de çözüm bulamıyor.
Girdabın içinde kaybolmaya doğru gidiyor.
Danışmak için para vermek istemiyor, değiş tokuş gibi eski bir alışveriş yöntemi olduğunu da unutarak, “kaybet- kaybet” i uyguluyor.
İhtiyacımız olan şey mesleksel akıllarımızı birleştirmek.
Ortak akıl.
Turizm ile ilgili düşünenleri önemseyin.
Kazan kazan zamanı.

Sözün özü; Konaklama tesisleri ya kalan süreci gözden geçirecek, ya zaman geçirmeden farklı disiplinlerle iş birliği yapacak, danışacak ya da bu sezonu kayıp kabul edecek tercih onların...