Turizmde propagandanın gücü kullanılmalı

Özkan Altıntaş

Türkiye’nin pandemi sonrası turizmde yeniden eski günlere dönebilmesi için hiç gecikmeden topyükun büyük bir algı operasyonuna ihtiyacı var.
“Film hazırladık, broşür bastırdık. Filmleri bir çok ülkede yayınlıyoruz, broşürleri dağıtıyoruz” demekle bu iş olmaz.
Pazarlamada bir kural vardır: “Doğru hedef kitleye, en kısa zamanda ve en hızlı şekilde ulaşmak gerekir.”
Filmi oynatmışsın, broşürü dağıtmışsın. Pandemi döneminde kimin umurunda…
Mevlana bile söylemiş:”Dün dündü cancağızım, bugün bana yeni bir laf lazım…”
Türkiye turizminin sadece 2021 değil, 2027’ye kadar uzanan uzun soluklu “laf”a ihtiyacı var.
Dünya turizminin 5’inci sırasında ki Türkiye turizmi bitiyor. Binlerce çalışan sektörü terkediyor. Turizm battıkça batıyor. 2020’de ‘tık’ yok, insanlar kapının önüne çıkmaya korkuyor. Her ne hikmetse, birileri kulruğu dik tutuklarını gstermek için TV’lerde hala ‘erken rezervasyon’ reklamları veriyor.
Bazı STK’ların yöneticileri, birilerini ziyaret edip plaket verip, altı giderek boşalan kuruluşları için (Acaba koltukları korumak için mi demek lazım!) isteklerde bulunuyorlar.
Neyse bunları geçelim…

Dünya kuruldu kuruları kitleleri yöneten sihirli bir güç var ve Türkiye’nin artık bunu topyekün kullanma zamanı geldi de geçiyor bile…
Bunun adı: Propoganda
Aklıeevvel liderlerin abuk sabuk fikirlerle kitleleri peşinden sürükleyerek, binlere kişinin ölmesine yol açan. Ülkeleri yıkıp yakan güç: Propoganda…
Türkiye turizminin geleceği için bu gücü doğru bir şekilde kullanmak ve ülkemizin algısını düzeltmek zamanı gelmedi mi?
Unutmayın kriz, forsat dönemidir. Pandemi de böyle bir kriz dönemidir, fırsattır.

Fransız yazar Jean Marie Domenach’ın Varlık Yayınları’nda 1969 yılında çıkan “Politika ve Propaganda” adlı kitabını ve Fransız demograf Alfred Sauvy’in “İktidar ve Halkoyu” adlı kitabındaki söylemlerini okurken aklımdan çıkan Türkiye turizmini ‘propoganda’ yöntemi ile nereye taşıbiliriz diye düşünmeden edemedim.
Bu yazarların gözlemleri gerçekten müthiş ve sizlerle paylaşıyorum.

“ÜÇÜNCÜ DÜNYA” TERIMİNİN YARATıCıSı ALFRED SAUVY

Fransız ekonomisinin tarihçisi, demograf, antropolog Alfred Sauvy (31 Ekim 1898 - 31 Ekim 1990)” Üçüncü Dünya” terimin yaratıcısıydı.

Sauvy Soğuk Savaş sırasında Komünist Sovyet bloğu veya Kapitalist NATO bloğu ile uyumlu olmayan ülkelere atıfta bulunarak Üçüncü Dünya ("Kademe Monde") terimini icat etti

Fransız dergisi L'Observateur'da 14 Ağustos 1952'de yayınlanan bir makalede Sauvy şunları söyledi:

"... çünkü nihayet, Üçüncü Devlet gibi görmezden gelinen, sömürülen, hor görülen bu Üçüncü Dünya da bir şey olmak istiyor"

"çünkü sonunda bu görmezden gelinen, sömürülen, küçümsenen Üçüncü Dünya da Üçüncü Mülk gibi bir şey olmak istiyor".

1949'da bir yazısında Sauvy, potansiyel aşırı nüfusu 'yanlış bir sorun' olarak tanımladı ve küresel nüfus kontrolü girişimlerine karşı çıktı.
Daha büyük bir nüfusu destekleyebilecek hammadde ve doğal kaynaklardan yoksun olup olmadıklarını belirlemek için ülkelere vaka bazında inceleme yapmalarını önerdi. Aksi takdirde, çok daha büyük bir nüfusu destekleyebilecek bir ülkenin yetersiz nüfus kontrolü riskiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyordu.

HİÇ BİR DEVLET DıŞ MÜDAHALE OLMADAN YIKILAMAZ

Alfred Sauvy, Le Pouvoir et L’Opinion (İktidar ve Halkoyu) adlı kitabında, faşist yönetime bağlı hiçbir devletin dış müdahale olmadan yıkılmadığını belirtiyor. Bunu politik propagandanın gücünün bir kanıtı olarak görüyor.

PROPAGANDA POLIS VE ORDUDAN ÖNCE GELIYOR
Fransız yazar Jean Marie Domenach’ın “Propaganda’nın gücü hakkındaki yorumu ise şöyle:
Propaganda polis ve ordudan önce geliyor. Alman polisi, Almanya sınırları dışında fazla bir şey yapamazdı. Avusturşya ve Çekoslovakya’nın savaşsız olarak Almanya’ya katılmaları, Fransa’nın gerek askerlik, gerekse politika yönünden çöküntüye uğraması her şeyden önce propagandanın zaferidir. Çağdaş totalirizmin güçlerinin sıralanmasında, ilk sıra tartışma götürmez bir biçimde politik propogandadır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, propaganda her zaman ordulara eşlik etti. Çoğu zaman da onlardan önce geldi.
Ateş kes zamanın geldiğinde propoganda hiç ara vermedi.
Çin’in komünizme geçişinde Mao-Tse Tung tümenlerinden daha etkili oldu.
Dünya dünya olalıberi , propaganda hep vardı.
Napoleon gibi önderleri sevdiren, büyük adamları tanrılaştıran propaganda oldu.

TEKNOLOJI PROPOGANDANıN YAPıSıNı DEĞIŞTIRDI
Yönetenler hükümetin her şeyden önce halkoyunun onayını sağlamaya çalışması gerektiğini tamamiyle anladılar.
“Haklı olmak için, iyi olanı yapmak yetmez. Bir de yönetilenlerin buna inanmaları gerekir. Kuvvet halkoyuna dayanır. Hükümet dediğimiz nedir? Halkoyunu kendinden yana çekememişse , hiçbir şey…”
Bütün çağlarda, politikacılar, devlet adamları, diktatörler, kişilerin kendilerine ve yönetim düzenlerine bağlılığını artırmaya çalıştılar.
Günümüzde teknoloji propogandanın yapısını değiştirdi.
Politikacıların kullandığı güzel konuşmalar, şiire, musikiye, heykellere, sanatın çeşitli biçimlerine dayanan araçların yerini yeni teknikler aldı.Kitleleri bir yandan ikna ederken, bir yandan yönetmek için, bilimin sağladığı bütün yollardan yararlanan teknik öne geçti.
Bütün bu değişimde, değişmeyen şey propagandanın yapısı oldu.
“Propaganda, toplumun görüş ve davranışını, kişilerin belirli bir görüşü, belirli bir davranışı benimselerini sağlayacak biçimde etkileme çabası…” düşüncesi hiç değişmedi.
Propaganda insanın temel tutumunu etkilemeyi sürdürdü.
Genellikle başvurduğu teknikler, öğretmeden, yetiştirmeden inandırıp, etkilemek istemesiyle eğitimin tam karşıtı olan bir durum olduğunu gösterir.
Ama fikir, yetenek ve kitle olmayınca nasıl edebiyat olmazsa, propaganda da olmaz.
Acaba kitle ruhunun yönetimi için çağdaş bilimlerden çok şey alıyor mu?
Propoganda bir bilim olabilir mi?

Bu tartışılması gereken bir konudur.
Halkoyunu etkilemek ve yönetmek için örgütlenen bir yöntem olan politik propaganda, günümüzde eylem alanını genişletti.
Kitleyi yönetmek için eylem yollarını, yeni haberalma ve ulaşım tekniklerinde bir evrim yaşadı.
Propagandanın niyeti, başvurduğu yolların bazıları başlangıcından beri aynı kalırken, bugün etki gücü öylesine arttı ki, nitelik bakımından bir aşama olduğu söylenebilir.
İşte Türkiye turizmi için pandeminin yarattığı boşluk bir fırsattır.
2027’ye kadar yapılacak planla Türk turizminin geleceği planlanarak bugünden propaganda faaliyeti başlamalıdır.
Dünyada tarih, kültür, çevre, insanlık ve saymakla bitmeyecek kadar özelliklere sahip bir Türkiye daha yok!