TTOK Genel Kurulu yapılıyor

Büyük Atatürk'ün önderliğinde kurulan Türkiye Turing Otomobil Kurumu- TTOK'nun Genel Kurul toplantısı 17 Nisan Cumartesi günü yapılıyor.

İSTANBUL- Büyük Atatürk'ün önderliğinde kurulan ve geçtiğimz yıllarda rahmetli Çelik Gülersoy'un Türkiye turizmine büyük katkıları ile Türkiye'nin gözde kurumlarından biri haline gelen Türkiye Turing Otomobil Kurumu- TTOK'nun Genel Kurul toplantısı 17 Nisan Cumartesi günü saat 14:00"de İstanbul Seyrantepe"deki Genel Merkezimizde yapılıyor.
Genel Kurul öncesi TTOK'nun Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten  Dr.Uğur İbrahimhakkıoğlu görevde bulunduğu dönemde kurumun saygınlığını korumaya özen gfösterdiklerini belirterek yapılan çalışmaları açıkladı.



TTOK'nun Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Uğur İbrahimhakkıoğlu'nun açıklaması şöyle:

Sevgili Üyelerimiz
Mensubu olmaktan gurur duyduğumuz, Türkiye Cumhuriyetinin ilk özerk kültür kurumu ve Cumhuriyet tarihimizin onur abidelerinden biri olan ve yurtiçinde de, yurtdışında da saygınlığı gelenekselleşmiş bulunan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu"nun Genel Kurul toplantısı 17 Nisan Cumartesi günü saat 14:00"de İstanbul Seyrantepe"deki Genel Merkezimizde yapılacaktır. (ilk toplantı 8 Nisan olmakla birlikte tarihimiz boyunca ilk toplantıda salt çoğunluk hiçbir zaman oluşamadığından, koşulsuz yapılacak tarih 17 Nisan Cumartesi"dir)



HARABELERDEN ESERLER YARATILDI

Önceki yazılarımla Türk Turing"in Büyük Atatürk"ün önderliğinde kuruluşunu, ülkemiz ve milletimiz için üstlenmiş olduğu kültür, turizm ve tanıtım görevlerini, kâr amacı gütmeyen ve seçilmiş yöneticilerinin fahriyen çalıştığı sivil toplum niteliğini, adının başına “Türkiye” unvanını ekleyen ve kamu yararına çalışan dernek vasfını veren Bakanlar Kurulu kararlarını, karar altında imzası bulunan “Gazi Hazretleri tarafından resmen himayelerine alınmış” olduğumuzu, uluslararası anlaşmalardaki yerimizi ve üst kuruluşumuz -merkezi Paris"te bulunan- FIA"yı, Kurucu Başkanımız Lozan Konferansı Genel Sekreteri Büyükelçi Reşit Saffet Atabinen"i, Turing"i bugünkü seviyesine çıkartan ve başta güzel İstanbul olmak üzere, ülkemizin birçok köşesinde harabelerden abidevi eserler yaratan onursal başkanımız h.Dr.Chv.Çelik U. Gülersoy"u, onun vefatından sonra yaşanan “Fetret Dönemi”ni ve çektiğimiz çileleri …. anlatmaya çalışmıştım.



A – DÖNEM İÇİNDE YAPTIKLARIMIZ

Her köşeden kötü niyetlerle yapılan bütün saldırılara ve çektiğimiz bütün sıkıntılara rağmen, 2005"den itibaren bütün azmimizle toparlandık, tüm olumsuzlukları sabırla, teker teker etkisiz kıldık ve son iki yılda aşağıdaki eserleri gerçekleştirdik:
1. Safranbolu Beybağı Sokağının ikinci bir “Soğukçeşme Sokağı” konseptinde tüm binalarıyla restorasyonuna geçildi! Projeler çizildi, Koruma Kurulundan onaylatıldı ve “Taş Bina” bitti, sizlerin görüşlerini bekliyor; şimdi diğerlerine geçiyoruz. Proje uygulaması bittiğinde, ülkemiz dünyanın hayran kalacağı bir tarihi mimarlık dokusuna sahip olacaktır..

2. Kapıkule ve diğer bazı arazilerimizin tapu sorunları çözüldü, birleştirmeler ve ifrazlar yapıldı, çeşitli alternatiflere göre ihale ilanı verildi. Kapıkule, yakında, tekrar bir Turing klasiği olarak kapılarını açacaktır.

3. Kadıköy Bağdat Caddesindeki tarihi Cavit Paşa Köşkü / Tahsin Coşkan köşkü (Kolyemizin yeni İstanbul incisi..) nün restorasyonu için proje teklifleri alınmış olup, bir hukuki sorun doğmaması bakımından ilgili Koruma Kurulu Başkanlığına dosya hazırlanarak görüş istenmiştir, görüş gelir gelmez gereğine geçilecektir.(üyemiz olmayan ve herhangi bir mülkiyet hakkı bulunmayan bir yap-satçının, rant amacıyla çırpınışları bizi ilgilendirmemektedir. Bir hakkı varsa bunu köşkün eski maliklerine karşı mahkemeye başvurarak istemesi gerekir. Biz bu yeri tertemiz bir tapudan ve tek kuruş ödemeden aldık. Genel Kurulumuzun bir mülkiyet hakkını başkalarına karşılıksız iade etme seçeneği yoktur. Aksi sorumluluğu mucip olur. Yaptığımız incelemede (restorasyonu ihaleye vermeyip Kurumumuzun maaşlı ekibi yapacağı için) bütün masrafın 2-3 yılda çıkacağı, Bağdat Caddesi gibi İstanbul"un en gözde yeri üzerindeki böyle bir klasik Turing tesisinde kalan 12-13 yıllık tüm gelirin Kurum kazancı olacağı tespit edilmiştir. Kaldı ki, farz-ı muhâl hiç kar etmesek bile, İstanbul köşklerini yok olmaktan kurtarıp tarihimize hediye etmek, Kurumumuzun asli kültür görevine girmektedir. Üyemiz olmayan bir müteahhidin, rant telaşıyla üyelerimize mektup yazarak ve telefon açarak beni başkanlıktan düşürmelerini “tavsiye” etmesi, haddini aşan bir cehalet örneği olarak değerlendirilmektedir.(Bir yabancı müteahhide tüm üyelerin adres ve telefon listesini vererek onun rantına destek olan kayyımı da takdirlerinize havale ediyorum)

4. Galatasaray"da eski yılların nostaljisini yaşatacağımız bir caz-kafe açılması için teşebbüse geçtik. Galatasaray Lisesinin tarihi kapısının tam karşısındaki tarihi binanın ferforje balkonlu katını kiralamak üzereyiz.

5. Antalya"da dünya turizminin ana merkezlerinden biri olan Kaleiçi"nde tarihi bir bina (Begonvil Otel) Genel Kurulumuzun uygun görüşüyle satın alınmış olup; restore edilerek, dış turizm ağırlıklı butik otel hizmeti vermek üzere Rahmetli Çelik Bey"in “Bir Kolyenin İncileri” ne eklenecektir..

6. Konukevi"mizin yan bitişiğindeki tarihi binanın üst katı Vakıflar Genel Müdürlüğünden kiralanarak tesislerimize eklenmiştir. Turistik İşletme Başmüdürlüğü buraya taşınacak, ondan boşalan ilk Soğukçeşme Konağı, otelimizin prestij konutu olarak VIP misafirlerimize pazarlanacaktır.

7. İstanbul Sanatları Çarşısı (eski Kabasakal Medresesi) ndaki son iki dükkanın da Vakıflardan kiralanması işi tamamlanmış ve mülklerimize eklenmiştir. Restorasyonu müteakip tesisimize eklenecektir. Burada da çok kaliteli ve gerçek sanat ürünleri sergilenecek ve satılacaktır.

8. Klasik Otomobil Kulübü ile ortaklaşa düzenlediğimiz iki nostaljik otomobil rallisi gerçekleştirildi. Ralli"lere devam edeceğiz.

9. Üst kuruluşumuz FIA ile ortaklaşa çevre kampanyasına ve trafik eğitimine geçilerek, dünyanın motor saltanatı sebebiyle daha fazla kirlenmesini önleme çabalarına katkı verilmektedir.

10. Triptik bürolarımız yenilenmektedir.

11. Fenerbahçe ve Büyükada"da yaz konserleri verildi. Klasik Türk Müziği ve Klasik Batı Müziği ile nostaljik müzik konserlerimize bu yaz da devam edilecektir.

12. Ankara"da “Cumhuriyetimizin ilk özgün Abidesi: Turing” adlı muhteşem bir sergi, Çankaya"da açıldı. Bu serginin çok beğenilen bir albümünü üyelerimize sunduk. Sergimiz İstanbul"da tekrarlanacak, bundan sonra da hangi şehirde yeni bir tesis açarsak, açılışla birlikte o yer halkına sergimizi de götüreceğiz.

13. Üniversitelerde “Turing ve Çelik Gülersoy” konulu konferanslar verildi, televizyon programları yapıldı. Bunlara devam edilecektir.

14. Fenerbahçesi Parkı"na, Çelik Gülersoy anıtı yaptırıldı. İkinci heykel, Soğukçeşme Sokağına dikilecektir.

15. Büyük tarihi değer taşıyan on bini aşkın kitabımızı kapsayacak Turing Kütüphanesi kurmak amacıyla (yeni atadığımız kütüphane müdürümüz Muna Genç Taranoğlu eliyle) tasnif çalışmalarımız devam etmektedir.

16. Benim 1998 tarihli “Üsküdar"da Edebiyat” adlı master tezimden hareketle hazırlamakta olduğumuz ve kongrede sizlere sunacağımız “İstanbul Edebiyat Haritası”, İstanbul-Avrupa 2010 Kültür Başkenti için yapılan yüzlerce proje içinde ilk 10"a seçildi. (Bk.Hürriyet 16.01.2010 eki) Bu eser, Turing"in kültür seviyesini yansıtacak en iddialı yapıtlarımızdandır ve Türk Kültür tarihinde ilk def"a Edebiyat Sanatı, İstanbul için topoğrafik olarak tasnif edilip tanıtılmaktadır.. Bir rehber niteliğinde olan eser, önümüzdeki kültür turlarımıza yol gösterecek ve ünlü ediplerimizle şairlerimizin evlerine Turing, anı ve tanıtım plaketleri çakacaktır.

17. Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu haritalarımız yenilenerek tekrar basılmıştır ve triptik alan müşterilerimize dağıtılmaktadır.

18. Rahmetli üyemiz Celalettin Atasoy"un “Kandilli"de Tarih” adlı çok değerli eseri, editörümüz Ömer Kırkpınar"ın yeni çektiği resimlerle tekrar basılmış; Yönetim Kurulu üyemiz Prof.Dr.Oktay Belli"nin özgün arkeolojik eseri “Urartu Takıları” ise ilk defa basılmaktadır. Bu değerli bilim adamı üyemiz ile rahmetli Celalettin Atasoy"un varisi-kızı üyemiz Nilgün Atasoy, telif haklarını bedelsiz olarak bağışlamışlardır. Kendilerine teşekkür ediyorum.

19. Tesislerimiz yerli ve yabancı basında son iki yıldan beri “İstanbul"un en güzel 5 oteli”, “Türkiye"nin en güzel 10 kış bahçesi”, “Türkiye"nin restore edilmiş en iyi 10 oteli” arasında gösterilip ödüller verilmiştir. (en son olarak dünyanın en prestijli gazetelerinden New York Times, Yeşil Ev"imizi İstanbul"un kalınacak en iyi iki otelinden biri seçmiştir.O gün, bu başarımızda emeği geçenlerle yaşadığımız sevinci unutamam, bütün yorgunluğumuzu ve sıkıntılarımızı unuttuk..)

20. Dünyanın çeşitli şehirlerinde kurulan turizm fuarlarına katılınarak, hem Türkiye"nin doğru tanıtımı görevimiz yerine getirilmekte, hem de turistik tesislerimizin doluluk oranı artırılmaktadır. (en son Ocak 2010 Madrid Turizm Fuarına Turing olarak resmen katıldığımızda hem Türkiye"nin, hem İspanya"nın ilgili bakanları reyonumuzu özel olarak ziyaret etmişlerdir.)

21. Turistik tesislerimiz tarihinde ilk defa kâra geçmiştir. (2009 yılı net kârı, son 10 yıllık bilanço sonucu toplamından fazladır!)

22. Bütün turistik tesislerimizin isim ve logo patentleri alınmıştır. Artık Turing adını ve markasını kimse kullanamayacaktır.

23. Meri mevzuata uygun, bütün konularımızı kapsayan ve Kurumun bugünkü ihtiyaçlarına cevap verebilecek yeni Tüzük taslağımız hazırlanarak görüşlerinize sunulmuştur.

24. Tüm Dernek mevzuatı, tek kitapta toplatılmış ve ilgililere dağıtılmış, sorumlulukları tebliğ edilmiştir.

25. Turing"in merkez, triptik ve turistik tüm birimlerinde otomatik ve elektronik yazılım sistemine geçilmektedir.

26. Personel maaşları belli objektif kriterlere bağlanmış, derece ve kademe tabloları tespit edilmiştir.

27. Kasamızdaki nakit para varlığımız bütün Turing tarihi boyunca en yüksek noktasına varmış bulunmaktadır. (Turing"de 1. Başkanvekilliği görevine başladığımda personel maaşlarını ödemekte bile zorlanıyorduk.)

28. Tüm bürolarımız, profesyonel ekiplerimizle periyodik olarak denetlenmekte, maalesef tespit eden bazı suiistimaller anında işlem görmekte, telafi ettirilmekte, ilgili personel işten çıkarılmakta ve savcılığa verilmektedir.

29. FIA ile ilişkilerimiz son derece gelişmiştir. Yeni başkan Jean Todt"un seçilişindeki katkımızı unutmayan FIA başkanımız, ilk teşekkür ziyaretini eşi ile birlikte Türk Turingi"ne yapmak istediklerini bildirerek randevu istemişlerdir. Türk misafirperverliğinin geleneğine uygun olarak kendileri haziran ayında Türkiye"de tarafımızdan kurumsal resmi törenle karşılanacak ve ağırlanacaklardır. Büyük Atatürk"ün bizlere tevdi ettiği ve Tüzüğümüzde yer alan dış tanıtım görevimiz de bunu gerektirmektedir.
Bütün bu çalışmalar, husumet sahibi dostlarımızın ağır ateşi altında, mahkemelerden mahkemelere koşarak, olağanüstü kongrelerle, devamlı şikayetler ve önceden hazırlanmış denetçilerle uğraştırılarak bunaltıldığımız yıllarda gerçekleştirilmiştir.. Yakamız biraz bırakılsaydı, ne ihtişamlı işler daha gerçekleştirecektik: Teftişsiz, soruşturmasız tek günümüz geçmedi, bir tek ciddi suçumuzu ya da açığımızı bulamadılar.. Bulabilselerdi uçuracaklardı..
Haftanın 6 günü, sabah 07"den 23"e kadar Turing için çalışıyor, Turing için çırpınıyorum. Hiçbir bedel almaksızın ve hiçbir karşılık beklemeksizin hayatımı Turing"e vakfettim. Pazar günleri bile evde, gelecek hafta Turing için yapacaklarımı hazırlamakla geçmektedir. Savaştaki askerler gibi yolculuk sırasında uykumu almaya çalışıyorum. Avukat olmama rağmen Turing bütün zamanımı aldığından avukatlık yapmıyor, emekli maaşımla geçiniyorum. Bu yüzden kendimi çok yüksek kazançlardan mahrum bırakıyorum; ve karşılığında sadece tek bir şey istiyorum: İnsaf!..

B - YAPACAKLARIMIZ
Fakat, geçen dergimizin önsözünde de belirttiğim gibi, daha yapacak birçok işimiz vardır:
İstanbul"un tarihi, mimari ve sosyal dokusunun, kültür ve sanat varlığının korunması ve geliştirilmesi; tarihi semtlerin eski sakinlerini buluşturma toplantıları gibi projeler; çirkin yapılaşmayı ve çarpık şehirleşmeyi önleme çalışmaları; yaz konserleri; yeni Tüzüğümüzün hayata geçirilmesi; Vakıflar, Gümrükler ve Emniyet Genel Müdürlükleri ile çözmemiz gereken sorunlar; Belediyelerle ilişkiler; web sitemizin eksiklikleri ve tanıtım; diğer sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar; üyelerimizle komisyon toplantılarımız; FIA ile ilişkilerimiz; Dış Turizm Müdürlüğümüze aktivite kazandırmak; Muğla, Bolu, İpsala ve Silopi"deki işe yaramayan arsalarımızın satılması; Ayasofya Konaklarımızın tapu, hisse, ruhsat ve iskan problemleri; eski Naziki Tekkesi"nin durumu; Fenerbahçesinin kira ve ecrimisil sorunları; hukuk müşavirliğimizi boğan dava yükleri; iç yönetmeliklerin yapılması; Seyrantepe"deki merkez kampusumuzun sorunları; çifte vergilendirme ve vergi muafiyeti konuları; çekici hizmetleri; Çelik Gülersoy ödülleri; Safranbolu projesi; İstanbul Otomobil Sporları Kulübü ve Klasik Otomobil Kulübü ile ortak aktivitelerimiz; ödüller alan tesislerimizin eksiklerinin giderilmesi; onları, tarihi niteliğini bozmadan çağdaş konfora kavuşturmak; bisiklet sporları; triptik sorunları; Ada tesislerimize yeniden işlerlik kazandırmak; yayın için sıra bekleyen eserler ve eser sahipleri; tanıtıcı DVD"ler; Yurtdışı kültür ve tanıtım gezileri ve daha niceleri…

C – KAYYIMLIK KONULARI
İşlerin istenilen süratle, uyum ve huzur içinde yürütülememesinin yegane sebebi, Yönetim Kurulu"nun başkan dışındaki üyelerinin, Genel Kurul"ca seçilmiş olmayıp, idarece teklif ve mahkemece atanmış kayyımlar olmasıdır. Nitekim bu kayyımların bizzat kendileri de 27.04.2008 tarihli Yönetim Kurulu kararında bu olumsuzluğu tespit ve “Kurumda kayyımların yönetiminin uzaması bir takım sıkıntılar yarattığından bu konuda yönetsel ve yargısal makamlardan gerekli yasal izin ve kararların alınarak bir an önce seçim yapılması için gerekli gayretin gösterilmesine” oy birliği ile karar vermişlerdir.
Çünkü: Bir özel hukuk tüzel kişisi olan derneklerde, dernek üyelerinin, kurdukları derneği yönetme haklarının adeta ebediyen elinden alınıp bu yetkinin idarece sulh hakimine isimleri bildirilen kayyımlara tevdi edilmesi ve Genel Kurul"un hiçbir toplantısında kendi yöneticilerini seçememeleri bir hukuk devletinde aklın alacağı şey değildir!
Kayyımların kesin hükme kadar görev yapacakları hükmü, görevden alınanların görev süresi ile sınırlıdır. Çünkü kanun YERLERİNE demektedir. Yeri kalmayan kişinin kayyımı da kalmaz. Nitekim Yargıtay 7. HD kayyımların, (Kuruma kayyım olmayıp) sadece görevden alınan seçilmiş yönetim kurulu üyelerinin temsilcisi olduklarını belirtmiştir.
Görevden alınanlar, 2 yıllık süre için seçilmişlerdir. Kayyımların görevlerinin kesin hükme kadar süreceği ibaresini, görevden alınanların görev süresi olan 2 yıl içinde şeklinde yorumlamak, hukukun tabii gereğidir. Kaldı ki Medeni Kanun"un 74/2 gereğince Genel Kurulların en geç üç yılda bir toplanması ve 80"inci maddeye göre dernek organlarını (Yönetim ve Denetim Kurulunu) seçmesi kanunun emredici hükmüdür.
Anayasa Mahkemesi de 25.07.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan Gerekçeli Kararında aynen “Derneklerin organlarında görev alan üye veya ilgili personelin herhangi bir nedenle görevlerinden ayrılmaları halinde (İçişleri Bakanının görevden alması da bu hallerden biridir) yerlerine hangi usulle seçim yapılacağının her derneğin kendi tüzüğünde belirlenmesi, dernek kurma özgürlüğünün doğal sonucudur.(…) Dernek organlarındaki görevlerinden uzaklaştırılan üyeler (…) yerine kesin hükme kadar (…) görevlendirme yapılması dernek kurma özgürlüğüne Anayasa"nın 33. Maddesinde öngörülmeyen bir müdahale oluşturmaktadır” demek suretiyle kayyum tayini usulünün de Anayasa"ya aykırı olduğuna işaret etmiş bulunmaktadır.
Bizim de taraf olduğumuz, iç hukukumuzun bir parçası olan ve mahkemelerimizce de uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 inci maddesi dernek kurma özgürlüğünü güvence altına almış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihat niteliğindeki kararlarında böyle bir örgütlenmenin (ve dolayısıyla kendi derneklerini kendilerinin yönetip meşru olmak kaydıyla faaliyette bulunmalarının) “ulusal yasama organının bu özgürlüğü düzenleme biçimi ve o düzenlemelerin yetkililer tarafından uygulanması, o ülkede demokrasinin düzeyini ortaya koyduğu”nu belirlemiş ve aksine uygulamalarda sözleşmenin 11 inci maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Kayyımlık yönetimi Genel Kurul iradesine aykırı olarak kamu zoruyla sürdürülmek istenirse, üyelerin bu maddeye istinaden, kendi derneklerini yönetme hakları hukuka aykırı şekilde ellerinden alındığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurarak yüksek tazminatlar isteme hakkı doğar. Çünkü bir suç varsa bu, süreleri çoktan bitmiş biri de vefat etmiş olan eski yönetim kurulu üyesi 6 kişiye aittir. Onların -varsa- suçları yüzünden tüm derneğin ve 564 kişilik genel kurulunun iradelerini bağlamaya kimsenin hakkı yoktur. Dernek bir özel mülkiyet, özel hukuk konusudur. Derneğin malı zannedildiği gibi kamuya ait değil, dernek tüzel kişisine aittir, bunun da en üst organı ve tek yetkilisi Genel Kuruldur.(Kaldı ki suçlanan eski seçilmiş yönetim kurulu üyeleri teker-teker beraat etmektedirler, 6 yıldan beri tek bir suçları mahkemece sabit olmamıştır.)
Bir diğer nokta da kayyımlığın bir hak olmayıp, mahkemece bir kişiye verilmiş bir vatandaşlık ödevi olduğudur.. Ortada mülkiyet gibi, alacak gibi, memurluk-işçilik gibi manevi kişilik gibi bir hak yoktur ki geri alındığında kıyameti kopartmaya hakkımız olsun! Bu bir vatandaşlık görevidir, seçimle gelinmiş, (tabiri caizse “bilek hakkı”yla alınmış) bir görev değildir, bir tarihte bir dernek yöneticiliği şu veya bu sebeple boşalmış; hakim de bu konuda kanunun kendisine verdiği yetkiye istinaden bir vatandaşa –yenisi usulüne göre seçilip gelinceye kadar- bu işe sen bak demiştir. Bir yıl birine baktırır, bir başka yıl bir başkasına baktırır. Ortada şahsa bağlı müktesep bir hak yoktur, bunun için resmi dairelere ve mahkemelere sürekli başvurup kayyımlığın devamını istemek bence etik değildir.
Kaldı ki görevden alınan eski seçilmiş yönetim kurulunun hayattaki 5 üyesinden dördü bu görevlerinden istifa etmiş ve istifanameleri mahkemeye sunulmuştur.
Nitekim başvurumuz üzerine Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesi 31.03.2010 tarih ve 2006/1307 Esas sayılı kararı ile Kayyımlık Yönetimini kaldırmıştır. Ancak karar kesinleşinceye kadar tedbiren eski yönetim devam edeceğinden, bu konuda bir yumuşak geçiş yapmak ve geçiş sırasında bir yönetim boşluğu doğmaması için ona göre listemizi hazırladık. Bana güvenin, kurumu elbirliği ile hür ve mutlu günlere kavuşturacağız.
Dikkat ettiniz mi bilmem, Turing, ülkemizin adeta küçük bir modeli, bir laboratuarı gibidir..87 yıl boyunca Türkiye"de hangi acılar, hangi sıkıntılar, hangi olumsuzluklar yaşanmışsa, ya da hangi şerefler, hangi saadetler, hangi başarılar idrak edilmişse; Turing"de de hemen-hemen aynı zamanlarda aynılarının minik örnekleri yaşanmış ve yaşanmaktadır.Onun için, başarılarımızı ülkemizin imkanlarının başarıları, acılarımızı da ülkemizin acıları olarak görüyor ve benimsiyoruz..Bu enteresan benzerlik süreci ilerde tarihçilerimizin mutlaka dikkatini çekecektir.

D – HEDEFLER
Aziz Dostlarım, biz asıl zamanımızı böyle kısır döngülerle geçirmeyip, ileriye bakmak, çağı yakalamak, Turing"i 20"nci yüzyıldan 21"nci yüzyıla taşımak, ona yeni hedefler, yeni bir vizyon, geleneksel misyonuna ve yapısına aykırı olmaksızın yeni bir gelecek sağlamak zorundayız… Dünya durmadan dönüyor, hiçbir şey yerinde durmuyor, her şey değişiyor, gelişiyor, yeni ufuklar açılıyor, yeni sahalar ortaya çıkıyor, biz ise hiçbir şeyi değiştirmeden bütün yeniliklere kapalı olarak, ne bulmuş ve neye alışmışsak, onu kaybetmemenin mücadelesini vermek ve onu devam ettirmekten başka bir şey düşünmemek kolaycılığına kaçıyoruz… Aslında elimizde “altın tarlaları”, önümüzde açılmış parlak ufuklar var; üşenmeye, yılmaya hakkımız yoktur ! Aksi takdirde Turing, ya amacından tamamen saptırılmış, tanınmaz hâle gelmiş ve eski saygınlığını kaybetmiş sıradan, hantal bir kuruluş olur; ya da küçüle-küçüle bütün önemini kaybeder… Ben bu tehlikenin farkındayım, bütün planlarımı, bütün hesaplarımı bu düşünce ile yapıyorum. (Yukarda, yapacaklarımız bölümünde belirttiğim işlerin bir çoğu, bu yeniden yapılanma ve yeni ufuklara yönelmenin enstrümanlarıdır.)
Örneğin, dünyanın bütün Turing kulüpleri ile görüşüyorum. Biliyorsunuz her ülkenin bir Turing kuruluşu vardır, bu kuruluşlar adeta o ülkelerin ikinci bir (ya da özel bir) Kültür Turizm Bakanlığı veya Dışişleri Bakanlığı gibi çalışır. ( Biz de aslında Türkiye" de bu iki resmi bakanlığın özeliyiz, Büyük Atatürk bizi bunun için kurdurdu, Türk Kültürünün, Türkiye Turizminin ve Ülkemizin tanıtımının sadece resmi mercilerce yürütülmesinin eksikliğini, yetersizliğini hissetti, bunu kısmen özelleştirmek, resmînin yanına özelini de koyarak, “arabayı çift atlı” yapmak istedi...) İşte dünyanın bu diğer Turing kulüplerinden büyük kısmı, bilhassa batı ülkelerinin kulüpleri hudut geçişlerindeki karne işlemlerini tamamen bırakmışlar. Amaçlarından sapmadan, yeni sahalara yönelmişler; yol – yardım servisleri kurmuşlar, turizmle uğraşıyorlar, otomobil sporlarının her aşamasında varlar ve toplumun trafik, güvenlik vb. ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyorlar..
Globalleşen dünyada artık bir vasıtanın bir ülkeden diğerine geçerken birçok formaliteye tabi tutulması, karne alması, teminat vermesi, oldukça yüksek bir ücret ödemesi ve bu işlemler için bazen uzun süreler beklemek zorunda kalmasının sürdürülebilir, geleceği olan bir yanı yoktur.. Bunu rahmetli Çelik Gülersoy sağlığında seneler önce bana söylemiş ve “yeni şeyler yaratmalıyız” demişti… Bununla triptik gelirlerimizin bittiğini ya da yakında biteceğini söylemiyorum. Böyle bir durum yoktur ve bu konudaki resmi genelgeler bazı muhaliflerimizce saptırılıp sanki bir başarısızlık varmış gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır.
Kurumumuz Uluslararası Ehliyetname ve Uluslararası Taşıt Ruhsatnamesi vermeye – devletin Yönetmelik hükümleri gereği - devam etmektedir. Yurtdışından gelen Türkiye" de yerleşik yabancıların taşıtlarına uluslararası anlaşmalar gereği mavi karne vermeye de devam ediyoruz. İran, Suriye, Libya, Hindistan ve Pakistan “ Geçiş Karnesi – Sarı Karne” istemektedir ve bu nedenle, bu karneleri vermeye FIA üyesi olarak tek yetkili kurum biziz, bu ülkelere giden araçlara karne verilmektedir, verilecektir; karşı ülke kabul etmedikçe hiç kimse kurumumuzun bu yetkisini kaldırmaya yetkili değildir. Bu belgelerin gelirlerinde hiçbir düşme olmamıştır. Bu nedenle endişe edilecek hiçbir şey yoktur. Sadece yabancı ülkelerden karne istemeyenlere çıkışlarda araçların ihtiyari olarak kurumumuzdan aldığı triptik belgelerinin sürümünde azalma olabilecektir ki, zaten bu da Adnan Kahveci döneminden beri kaldırılmıştır. Geriye dönüşü ifade ederek şekilde (2) no"lu triptiğin tekrar mecburi kılınması, belli kesimleri ayağa kaldıracağından ve bir geriye dönüş olacağından, hiçbir hükümetin bunu kabulü mümkün değildir ve esasen Gümrük Birliği anlaşmalarına ve sürecine de aykırı olur. Kaldı ki “ farz-ı muhâl” bunu alsak bile, artık Türkiye 70"li yılların Türkiye"si değildir; o zaman süresinde çıkmayan aracı köyünden beldesinden şıp diye bulabiliyorduk, şimdi o on binlerce aracı hangi karyede bulabileceğimiz ve muhtemelen ne şekilde tanınmaz hale getirilmiş olduğunu tespit edebilmek öyle bir sorun olur ki, değil para kazanmak, kurum – teminat makamı olduğundan – öz varlığından kaybeder..
O sebeple biz, maceralara atılmayıp, dengeli, akıllı, yeni ufuklara açık olarak çalışmak, dünyanın öteki Turing Kulüpleri gibi yeni sahalarda gelişmeyi tercih etmekteyiz: Turizm"de çok iyiyiz, daha da büyüyecek daha iyi olacağız. Profesyonelce bir yönetim yakaladık, hem Türkiye"yi doğru tanıtacak, hem de Kurum gelirlerini –belki ileride triptiğe bile muhtaç olmayacak, dolayısıyla resmi makamlara bu denli bağımlı kalmayacak şekilde- artıracağız. Bunun için Antalya"yı aldık, Safranbolu"yu yapıyoruz, Sultanahmet"te genişliyoruz.. Ayrıca (Galatasaray Stadyumu nedeniyle) altın değerine kavuşan Seyrantepe"deki Genel Merkezimizi ve metruk bulunan Kapıkule tesisimizi değerlendirmeyi düşünmeliyiz. Habur"da bir tır parkı işletmek düşüncemiz vardır ki, sadece bu parkın geliri, triptik işletmemizin yıllık net gelirini karşılayabilmektedir.
Onun için araçlar mecburi olmayan karneleri alamıyormuş, filan yerin bürosunu çıkartmışlar da başka yere taşımışız, bunlar hiç önemli değildir.. 20 sene sonra “triptik” kelimesi ancak tarih kitaplarında kalacaktır. Kurumumuz ise, -inşallah- ebediyen yaşayacaktır. O zamanki genç yöneticilerin benim bu sözlerimi hatırlamalarını dilerim.. Fakat hiç endişe etmeyin, kongreden sonra ilgili resmi makamlarla temas edecek, triptiğin gelirlerinin düşmesini engelleyeceğiz. Bunu temin edecek çok değerli bir arkadaşımız yeni Yönetim Kurulu listemizde yer almaktadır.
Bir diğer hedefimiz, Kurumu üyelerimizin katılımı ile yönetmektir.. Üyelerimiz sadece kongreden kongreye yılda bir def"a değil, ihtisas alanlarına giren konularda Kurum"a sürekli yardımcı olmalıdırlar. Bunun için yeni Tüzük taslağımızda komisyonlar kurulacağı hüküm altına alınmıştır. Aslında hatırlıyorsunuz, biz bu çalışmalara başlamıştık; çok güzel 2-3 toplantı yaptık, ilgili üyelerimiz büyük bir şevk içinde işe soyundular; ancak bizi çalıştırmamaya azmetmiş, Kurum"u ele geçirip kullanmak amacında olan bir gurup, üstü-üste gaileler açtı, şikayetler, denetçiler, soruşturmalar, iftiralar, isnatlar, olağanüstü kongre istekleriyle bunaltıldık, onları göğüslemekten, komisyon çalışmalarını sürdüremedik, ama bu sefer böyle bir engellemeye fırsat tanımayacağız. Bu Kurumu kimsenin oyuncağı yapmayacağız.
Komisyonlarımız şu konularda kurulacaktır: Tarih; Hukuk İşleri; Gümrük ve Triptik; Otomobil Sporları; Trafik; Güzel Sanatlar; Mimari ve Şehircilik; Müzecilik; Kütüphane; Yayın; İstanbul; El Sanatları; İşletmecilik; Turizm; Bütçe ve Mali Denge; İhale; Tüzük.
Nihayet “hedeflerimiz” bahsinde son diyeceğim, Kurum"un geleceğini ve çıkarını düşünerek, mümkün mertebe aynı bölgelerde mülk edinmek ve yatırımlarımızın büyük kısmını kendi tapulu mülklerimize yapmaktır. Paramız çok değerlidir, onu serüvenlere ve risklere atmadan, sağlam yatırımlarda kullanmak ve öz varlıklarımızı artırmak zorundayız. Eskilerin bir sözü vardır; “El atına binen çabuk iner” derler.. Mazide köşklerin ve (2) no"lu triptiğin elimizden çıkışı bize rehber olmalıdır. Hukuk, tek güvencemizdir.

E – HAKKIMDAKİ ŞİKAYETLER VE SUÇLAMALAR
Kurumu ele geçirmek isteyen mihraklar, genel kurullardaki seçimlerden ümidini kesince, beni ortadan kaldırmak için İçişleri Bakanına görevden aldırmaya çalıştılar, bunun için olmadık isnatlar, ütopik ve komik iftiralar ve hukuk dışı suçlamalarla üzerime ardı ardına denetçi orduları sevk ettirdiler. Bu denetçilere “git, O"nu yemeden gelme” denildi, hele son denetçiler, açıkça tarafsız olmadıklarını belirtecek şekilde, raporlarında bile, ihraç edilmiş üyelerimizi ismen anıp muhbirliklerine dayanarak sayfalar dolusu suçlamalar yazdılar. Çoğunda savunma ya da açıklama dahi istemeden savcılığa suç duyurusunda bulundular. Özet savunmam tek bir cümleden oluşmaktadır: Bunların hepsi doğrudur, hepsini ben yaptım, üstelik yapmaya da devam ediyorum ve devam edeceğim! Çünkü bunlar benim, Turing Başkanlığı görevimin olmazsa olmaz gerekleridir! 40 yıl Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Müsteşarlığı, Yüksek Yargıçlık yapmış, Yargıtay"ı yönetmiş adam, neyin suç olup neyin olmadığını dünkü denetçiden daha iyi bilir..
Denetçilerin deliler gibi çırpınıp, personeli de azarlayıp zorlayıp, nerde hasmımız varsa bulup ikramlar yaparak konuşturup hakkımda bulabildikleri suçlamalar aşağıdakilerden ibarettir (Yüce Genel Kurulumuzun takdirlerine sunuyorum):
1) Personeli en kalabalık olan Habur Triptik Büromuzun SSK işlemlerini yapan Şırnak"taki İş-Kur Müdürlüğüne (resmi devlet dairesidir) ihtiyaçları sebebiyle depomuzdaki kullanılmayan, eski bilgisayarlardan (değeri bir ceket parası etmez) bir adet verdim. Ne kıymetli malmış, kıyamet koptu! Buna rüşvet dediler! Bir def"a rüşvet memura verilir, resmi kuruma verilmez (kağıdın altına olur verirken “kamu kurumuna verildiğinden uygundur” notu düşmüşüm), ikincisi o dairedeki bizim işlemlerimiz 14.07.2006"da tamamlanmış (üstelik vaktinde yapılmış, hiçbir usulsüzlük yok) bilgisayar ise aylar sonra 13.10.2006"da verilmiş, bir irtibat kurmak için insanın çılgın olması lazım.. Her gün kamu kurumları arasında bunun yüzlerce örneği yaşanıyor.. (Kaldı ki bunun o zaman sözü yapılınca cebimden yeni bir bilgisayar alıp Kurum"a hibe ettim, benim hediyem olsun dedim)
2) Başkanlığım döneminde bazı personelin yerini değiştirmişim! Dünyada personeline yer değiştirme yetkisi olmayan tek bir yönetici var mıdır? Kaldı ki bunlar devlet memuru değil, işçidir; iş sözleşmesinde aleyhe madde varsa iş mahkemesine gidip hakkını arayabilir.. Kanun, Tüzük ve Yönerge hükümleri bana bu yetkiyi açıkça vermektedir. Kaldı ki Turing kurulduğundan beri her başkan bu uygulamayı yapmıştır. Toplam 400 personelden -rızası dışında- toplam 6 kişinin yerini değiştirmişim, yer yerinden oynadı, hepsi kendi istekleriyle istifa ettiler.. Ne kıymetli adamlarmış, doğrusu kıskandım! Devlete 40 yıl hizmet etmiş, şu yaşta adamım, benim başıma gelse, vallahi kimse kılını kıpırdatmaz, vah-vah deyip geçer.. Adamlar olmayan mazotu almış gibi gösterip Kurumun bugünkü değeri ile 1 trilyonunu buharlaştırmışlar, Ağır Ceza mahkemesinde nitelikli zimmetten yargılanıyorlar, ben onların maaşlarına dokunmadan pasif göreve almışım, devlet beni kutlayacak yerde, denetçisi hesap soruyor.. Ben kurumu çöreklenmiş bir guruptan kurtardım, kimseye de bu saygın kurumu çiftlik gibi kullandırmayacağım.
3) Bu işçiler aynı zamanda dernek üyesi olduklarından, görev yerlerini değiştirmem sebebiyle gözleri korkup Genel Kurulda özgürce oy kullanamamışlar ve bu yüzden ben Genel Kurula fesat karıştırmış olmuş oluyormuşum (Allah aşkına şu yoruma bakın, bunlar güya tarafsız devlet memuru denetçi, gerisini sizin izanınıza bırakıyorum)
4) Benim “Çelik Gülersoy Senfonisi” adlı kitabımı Turing alıp satmış.. Ben bu kitabı tek kuruş almaksızın Çelik Gülersoy Vakfına bağışladım, Turing on yıllardan beri vakıftan kitap alıp-satar ve Yayın İşletmemiz bu şekilde çalışır. Bu kitabın kârı da Vakfa ve Turing"e aittir. Kaldı ki Turing"in kültür misyonu gereğince kâr gayesi gütmeksizin de kitap alabilir. Bağışladığım kitabın hesabı sorulmaktadır!
5) Resmi başkanlık aracımla Balıkesir"den 100.- TL"lık benzin almışım! Amortismanını, faizini hesaplayıp 500.- TL zimmet çıkarmışlar! Sebebi de Balıkesir"de büromuz olmayışıymış! Kendilerine bir Türkiye haritası hediye edeceğim, orada büromuzun olduğu İzmir"e giderken yolun Balıkesir"den geçtiğini görebilirler!
6) Dernek Hukuk Müşavirine fazla mesai vermişim, ama kurum merkezinde fazla çalışmasına rastlanamamış! Hukuk Müşavirinin avukat olduğu, avukatın da asıl görev yerinin adliyeler olduğu, bizim kaç adliyede kaç davamızın olduğundan haberleri olmadığı anlaşılıyor..
7) Fransa"daki toplantıya Dış İlişkiler Emekli Müdürümüz Orhan Türker"i tercüman olarak götürmüşüm (Orhan Türker, üyelikten ihraç edilmiş muhbirin hasmı ya, husumet oradan geliyor..). El insaf, Orhan Türker Kurumu en iyi tanıyan en uzun süre çalışmış, dış ilişkilerimizi en iyi bilen ve FIA"nın eski Gümrük Komisyonu Başkanı!.. Yani bütün Türkiye"de Turing Başkanına bir FIA toplantısında refakat edecek en isabetli ve donanımlı kişi.. Verilen ücret bir memurun yurt dışı harcırahı kadar bir şey..
8) Bir gece bir başka otelde kalıp 270,00 TL. ödemişim! 5 yıllık başkanvekilliği ve başkanlık sürem boyunca hep kurum tesislerinde konaklayıp, bir gece –başka otellerde işler nasıl görülüyor gözlemlemek için- bir başka otelde kalışım suç olarak görülüyor! Maaşım, harcırahım, huzur hakkım olmadığına göre bu durumda geceleri Gülhane Parkındaki bir bankta yatacağım, paltomu da üstüme çekeceğim; sabah da Kurum Merkezine gelip başkanlık yapacağım, başka çare kalmıyor. Çünkü Konukevi"nde konaklamam da suç olarak görülüyor!
9) Kurum otellerinde “özel misafirlerim”i konaklattığımı yazıyor denetçiler.. Bir tek özel misafirim ücretsiz kalmamıştır, ücretsiz olarak konaklattıklarım, aşağıdaki zevattır:
a) Bedelsiz aldığımız Çatalçeşme"deki köşkün tapu işlemi için Ankara"dan gelen sahibesi,
b) Seminere çağırdığımız triptik bürolarımızın müdürleri,
c) Karnelerle ilgili görüş farklılıklarını gidermek için Kurumumuzla görüşmeye gelen devletin resmi gümrük müdürleri,
d) Fenerbahçesi Parkımıza bizden bir kuruş almadan heykel yaptıran Marmaris"ten iki üyemiz,
e) Ankara"daki Turing sergisine materyal tespiti ve çekim yapmaya gelen, sergiyi (Yönetim Kurulu kararı ile) ortak açtığımız Ankara Koleksiyoncular Derneği mensupları,
f) Ankara Büromuzun müdür vekili,
g) Bir üyenin (Denetçilere muhbirlik yapan kişi) ihraç talebini görüşmek üzere acilen yazlık ikametgahlarından İstanbul"a çağırılan ve toplantı yapan Onur Kurulumuz başkan ve üyeleri,
h) Devletin resmi kanunu ve özel koruma kararı ile tahsis edilen ve kanun gereği yanımda bulunması gereken koruma polis memuru,
Bunlar mıdır özel misafirlerim? Şimdi ben bu denetçileri görevi ihmal ve suiistimalden şikayet etmekte haksız olabilir miyim?
10) Tüzüğün 26/son maddesinin açık hükmüne istinaden 11.06.2005 tarihli Yönetim Kurulu kararı ile verilen açık yetkide belirtilen tanıtım, temsil ve ağırlama görevimize rağmen, bu amaçla mecburen yapılan toplam 7.943,- TL"lık masraf, sanki zimmetmiş gibi değerlendirilmiştir! Yılda 30.000.000,00 TL.lık (eskinin 30 trilyonu) cirosu olan bir kurumda, kurum başkanının bizzarur ifa ettiği görev gereği iki yılda yaptığı toplam yedi bin liradan ibaret temsil ve ağırlama harcaması, suçlama konusu yapılmıştır!
11) Ekonomik Class biletiyle uçtuğum uçak masrafı ile ilgili dedikodu yapılmaktadır: Kurumumuzun Ankara"da Kültür ve Turizm Bakanlığında, İçişleri Bakanlığında, Gümrük Müsteşarlığında, Emniyet Genel Müdürlüğünde (trafik ve otomobil işleri), Vakıflar Genel Müdürlüğünde, Gümrükler Genel Müdürlüğünde, Yargıtay ve Danıştay"da yığınla takip ettiğim işi vardır.. Ben Ankara"da da otursam, İstanbul"da da otursam sık-sık buraya gelip bu işleri yürütmek zorundayım. Kaldı ki haftanın tam yarısı İstanbul"da kalıyorum ve Konukevimizde konakladığım için tesislerimizi gece-gündüz kontrol imkânı buluyorum. İstanbul"un bir semtinde otursam, turistik tesislerimize bu kadar yakın olamam. Bu emeklerim sayesinde turistik tesislerimiz ilk def"a yüksek kâra geçmiştir..(Not: Bu adam hangi çağdan kalmıştır? Bürokrasi artık Ankara ile İstanbul arasında mekik dokumaktadır. Bir gün Havayollarının V.I.P. salonuna gelsin, kaç kurum başkanının her hafta Ankara"dan İstanbul"a gidip geldiğini görsün..)
12) Bir İngilizce tercümana zuhulen Fransızca yazılmış, yargı mensubu (hakim-savcı-avukat) üyelerimize hukuki konularımızla ilgili verilen bir çalışma yemeği adisyonuna yine zuhulen “yargı mensubu” yerine “Yargıtay mensubu” denilmiş. Buna da suç demişler!
Bunun üzerine tarafımdan adli ve idari mercilere başvurulmuş olup, bu nedenle eski kayyımların beni görevden alma kararı Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2009 gün ve 09/198 sayılı kararı ile kaldırılmış, İstanbul İl Dernekler Müdürlüğünün bu yoldaki yazılarının geçerliliği olmadığı İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 07.05.2009 tarih ve 582-861 sayılı kararı ile tespit edilmiş, Şişli 3. Sulh Hukuk Hakimliği 28.09.2009 tarih ve 2006/1307 sayılı kararı ile üç kayyımı görevden alıp yerine üç üyemizi atamış, Sayın İçişleri Bakanı gönderdiğimiz dosya üzerine ilgili Dernekler Dairesi Başkanını görevden almış ve denetçileri geri çekmiştir! (Bizim terbiyemizi ve herhangi bir guruba mensup olmayışımızı yanlış değerlendirip, kolayca korkutabileceklerini ve kaçırabileceklerini sanmışlar..)
Üyemiz olmayan ve kim bilir hangi muarızımızın desteği ile Çatalçeşme"deki Cavitpaşa Köşkümüzü elimizden geri alıp rant sağlamaya çalışan müteahhidin ve diğer bazı zevatın çok icapsız şekilde mektupla ve telefonla üyelerimizi rahatsız ederek hakkımda soruşturma olduğundan bahisle şahsımı karalamaya çalıştığı iddialar bunlardan ibarettir.. Bunların hangisi benim görevime dahil değilse lütfen takdir buyurun, gereğini hemen yapayım! Aynı yap-satçının hakkımda hayal mahsulü isnat ve iftiraları olduğunu duydum; bütün kayıtlarımız açıktır, böyle harcamalarımız olmamıştır.
Aziz Dostlarım, şimdi çok enteresan bir yazıdan bahsetmek istiyorum: Beni geçenlerde Ankara"dan Kerim Ünsal adlı bir profesör aradı; kendisini hiç tanımam. Kendisine iki ay kadar önce, Bursa"dan pek itimad duyulmayan bir şahıs aracılığı ile dört kişinin geldiğini, kendisinin eski İçişleri Bakanımızın yakın dostu olduğunu ve şimdiki İçişleri Bakanımızın Kırıkkale Üniversitesi Rektörü iken birlikte çalışmış olmaktan doğan yakınlığını öğrendiklerini, Turing"den geldiklerini, bir ricaları olduğunu, eğer Turing Başkanı Uğur Bey"i İçişleri Bakanına görevden aldırabilirse, kendisine Turing"de geniş imkanlar sağlayacaklarını, yüksek bedelli projeler vereceklerini söylediklerini, bunun üzerine kendisinin İçişleri Bakanlığına giderek merak saiki ile araştırma yaptığını, oradaki dostlarının Turing Başkanı Uğur İbrahimhakkıoğlu hakkında Bakanlığın böyle bir tasarrufu düşünmediğini, kendisinin tanınmış bir yüksek yargıç olup temiz bir maziye sahip bulunduğunu, hakkındaki suçlamaların görevden almayı gerektiren herhangi bir suiistimal teşkil etmediğini söylediklerini… anlattı ve bu konuları her sayfası imzalı 25.02.2010 tarihli mektubu ile bana yazılı belge halinde teslim etti! Bu dört kişinin isimlerini de cebinden çıkardığı kağıtta teker-teker okudu! Hatta bunlar kendisini Meclis Lokantasına götürüp ikramda bulunmuşlar ve talepleri ile vaatlerini tekrarlamışlar! (Kendisinin izni vardır, kim isterse imzalı mektubunu göstermeye ve adresini vermeye hazırım).
Dostlarım, daha ne söylememi istiyorsunuz? Turing"in etrafı rant için çırpınan insanlarla çevrili, Allah"tan namuslu ve haysiyetli bir İçişleri Bakanımız ve aynı niteliklere sahip müsteşarları var..
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Kurumu hem siyaset dışında, hem de ticaret dışında tutmak için desteğinizi diliyorum. Genel Kurul toplantımızda buluşmak üzere..

h.Dr.Uğur İbrahimhakkıoğlu TTOK Yönetim Kurulu Başkanı

Manşetler

38 Avrupa ülkesi Çin'i vizesiz ziyaret edebilecek
Kapadokya'yı 10 ayda 1 milyon 322 bin 598 turist gezdi
Uludağ yoğun kar yağışıyla sezonu açıyor
Mudanya, kendi zeytin markasını yaratacak
Pasaport bedeli gelirden çok arttı
SPK'dan Akfen'e şartlı onay!
Schengen vizesi alacak Türk vatandaşlarına yeni kısıtlama
Mövenpick Bursa, İncili Gastronomi Ödülü’nün sahibi oldu
EasyJetwash, marka anlaşmazlığında ödemeyi kabul etti
İspanya'dan bütçe havayollarına 179 milyon avro para cezası