THY’DE torpil sistemi ve Hazer Tatlıbal

Sefa İnan

Geçen hafta TALPA (Pilotlar Derneği) bir bildiri ile hem ATÜ işletmesini hem de Hava-İş sendikası başkanı Ali Kemal Tatlıbal ile ilgili bir kınama yayınladı. Bu kınamaya Airlinehaber olarak yer verdik. Bu kınama konusu ilgili yazıya atılan bir yorumdan kaynaklanmış. Yorumlar bazen kasıtlı olarak kışkırtıcılık içerebiliyor. Birisi veya birileri konuyu farklı yöne çekebilmek için yorum da atabiliyor.

Bu tür provokasyonları önleyebilmek için, yorum, kişisellik veya isim içeriyorsa yani adres verilmeye çalışılıyorsa tür yorumları Airlinehaber olarak onaylamıyoruz. Airlinehaber olarak biz bu tür oyunlara gelmememiz için tek kişiyi yorumları onaylamak için görevlendirdik. Sonuçta sorumlu yorumu atan kadar yorumu onaylayan da olacaktır.

Bizim toplumumuzda bu tür haberler her zaman reyting yapmıştır. Bel altı vuruşlara ve dedikodulara çok meraklı bir milletiz. Her ne kadar ben seviyesiz tarzda yazı yazmamaya özen göstersem de bu gerçeği değiştirmiyor. Burası havacılık haber sitesi olduğundan son derece dikkatli, özenli, kişisellik içermeyen makalelerimizle okurlarımıza ulaşmamız gerekir diye düşünerek yayıncılık yapmaya çalışıyoruz. Bu nedenle ne okurlarımla ne de eleştirdiğim kurum, kuruluş ve şirketlerle ilgili hukuki bir sorunum şimdiye kadar olmadı.

Çünkü bilirler ki, ben sipariş yazı yazmam ve seviyeyi düşürmem. Yazı içeriği yanlış ise yorum atarsınız veya yazıya konu olan şirket, haberin aslı olmadığını düşünüyorsa tekzibini yapar aynen yayınlar ve okurların iki tarafı da değerlendirmesini sağlamış oluruz. Bize tekzip yollamak için noter kanalını bile seçmeye gerek yoktur. Direk bize yollayın anında yayınlarız.

Çünkü bizim haber yapmaya ne kadar hakkımız varsa, haber yapılan kurumun veya kişinin de kendini savunmaya hakkı olduğuna inanırız. Okurlarımız, hem bizim yazımızı, hem de tekzibi okuyarak, doğrunun ne olduğuna kendileri karar verirler. Türkiye’de en çok okunan gazete hangisi deseniz, magazin içerikli olanı derim. Bu aralar haberlerle fazla ilgilenemiyorum. Malum yaz ayları geldiğinde diğer işimiz gereği bayağı yoğun oluyorum. Sadece Türkiye’deki haberleri değil tüm dünyadaki havacılık içerikli olmak kaydıyla haber ve gelişmeleri okurlarımıza sunmaya çalışıyoruz.

Ben ise fırsat buldukça köşe yazılarıma devam ediyorum. Bu arada yazılara atılan yorumlardan bir bakıma memnun bir bakıma sıkıntılıyım. Memnuniyetim, seviyeli ve sadece konuyla ilişkili atılan yorumlara. Memnuniyetsizliğim ise, yorumların her zaman yazının altına değil de yazıyı okudukları sosyal medya ortamlarında ki yorum hanelerine atılmasında. Tabii ki sosyal medyadaki birçok yorumu göremediğimden önemli eleştirileriniz olduğunda da faydalanamıyorum. Eleştirilmeyi hoş gören bir yapım olduğunu her zaman söylerim. Hatta iş hayatımda sorumlu olduğum bölümde çalışanların seçiminde kimsenin anlaşamadığı ve aldığı emri sorgulayan kişilerle çalışmayı tercih eder ve kimseye ceza vermediğim gibi verilmesine de karsı çıkardım. Cezanın yapıcı değil yıkıcı bir etkisi olduğunu ve düşünülenin aksine yapıcı değil yıkıcı neticeler verdiğine inanırım.

Amerikan’ın 34.Başkanı Eisenhower’a yandaşları “sizinle birlikte tüm güçlükleri aştık. Hep yanınızdaydık. Ancak görülen odur ki siz bizleri yanınızda tutacağınıza danışmanlarınızı hep size muhalefet edenlerden seçiyorsunuz” tarzı sitemlerine, “sizle ben zaten her zaman aynı şekilde düşündük. Önemli olan, bana muhalefet yapanların neden muhalefet yaptığını anlamak ve alacağım kararların muhalif bakışla nasıl değerlendirileceğini görmek istedim” demiştir. Sanırım çok uzun seneler önce okuduğum bir kitaptaki bu görüş beni çok etkilemiş olmalı.

Bu nedenle gerektiğinde çekinmeden sizi eleştirebilen insanları yanınızdan ayırmayın. Çünkü onlar arkanızdan değil sizin direk yüzünüze konuşabilecek kalitede insanlardır. Sizleri farkında olmaksızın yaptığınız birçok yanlışı önceden söyleyerek hata riskinizi azaltırlar. Her yazımda önce sizlerle sohbet etme gereği duyuyor, sonra konuma geçiyorum. Bu yazımda da böyle oldu kusura bakmayın.

Konumuz THY’deki Torpil Mekanizması

Bildiğiniz üzere THY her ne kadar özel şirket statüsünde olsa da, her ne kadar İlker Aycı THY’nin özel şirket olduğuna yönelik genel kurulda bastıra bastıra vurgulamalarda bulunmuş olsa da, bana göre THY tam olarak özel statüdeymiş gibi davran(a)mıyor.

Aslına bakacak olursanız, Türk sivil havacılığının en önemli kurumları olan SHGM-DHMİ ve THY’nin yönetim kurullarının hepsi siyaseten gelir siyaseten giderler. Hepsinin amiri siyasi iktidardaki, bakan ve müsteşarlardır. Bu nedenle bu üçlü birbirleri ile iyi anlaşmak zorundadırlar. Hatırlar mısınız bilemem ama bir zamanlar SHGM genel müdürü Ali Arıduru, THY ve Teknik A.Ş’nin o zamanki üst yöneticileri olan Temel Kotil, İsmail Demir ve THY Yönetim kurulu başkanı Candan Karlıtekin’i makamına çağırmış ve bu sert üsluplu davete Candan Karlıtekin gitmemişti. Bu fırça toplantısı ve Ali Arıduru’nun Candan Bey neden gelmedi tarzı serzenişi bardağı taşıran son damla olup Ali Arıduru için sonun başlangıcı olduydu.

Bu olayı o zaman haberleştirmiştik. Bu nedenle ben hala THY-SHGM ve DHMİ’yi ayrılmaz üçlü olarak görürüm.

Bu girişi neden yaptığımı ilerleyen satırlarda daha net anlayacaksınız.

Hal böyle olunca, yani yönetim üçgeninin bacakları üç tane göründüğü halde aslında birlikte hareket etmek durumunda kalırlar. Bu nedenle, herkes birbirinden çekinir ve siyaseten o makamlara geldiklerinin bilincinde olduklarından siyasi tavsiyeler geldiğinde işe elaman değil “elemana iş” bulma yoluna giderler. Şu anda ikide bir değişen kadrolar ve atamalara dikkat ederseniz işin ehli olmaksızın üst düzey yönetici olanlara bol miktarda rastlarsınız. Örneğin; Teknik A.Ş bir genel müdür iki genel müdür yardımcısı ve en fazla dört başkan ve başkanlığa bağlı müdürlüklerle idare edilebilecekken mevcut kadrolaşmanın sayısal fazlalığı, yukarıda yazdığım mecburiyetlerden olmuştur

Üst makamlarda ki bu torpilli yapılanma tabii ki zincirin baklaları gibi aşağıya kadar uzanır. Siyasi partilere seçim zamanlarında maddi ve manevi yardımları dokunanlar, her fırsatta onlar için methiyeler düzüp birlikte olduklarını defalarca anlatan medya mensupları, muhabirler ve bazı gazeteci bozuntularının elleri boş dönecek değil ya… Onlar da bu pastadan, verdikleri destek miktarında, payını almak zorundalar ve görüleceği üzere alıyorlar da.

Şimdi çok ilginç bir konuya geliyorum.

Hava-İş Sendikası Başkanı Ali Kemal Tatlıbal’ın eşi Hazer Tatlıbal, memurluktan müfettiş yardımcılığına terfi etmiş. Ortalık birbirine girdi. Öncelikle Ali Kemal Tatlıbal’ın nasıl Hava-İş başkanlığına geldiğini hafızalarınızda canlandırın. THY’deki sendika delegelerinin nasıl seçildiğini ve seçilen delegelerin yüzden fazlasının neden genel kurula bile gitmeye cesaret edemediğini ve o zamanki THY yönetim kurulu başkanının, yasaları göstere göstere çiğneyerek, içinde olmaması gereken sendikal konunun tam göbeğine yerleştiğini unutmayalım.

Son olarak da Ali Kemal Tatlıbal’ın toplu iş sözleşmesini imzaladığındaki, eleştiri yüklü yazımı hatırlayın veya bir kez daha okuyun. İlker Aycı’nın sözleşme sonrası, Ali Kemal Tatlıbal ile ilgili, “ Ali Kemal Tatlıbal çok iyi pazarlıkçıydı.” Sözlerini hatırlayın. THY Sözleşmesi sonrasındaki İlker Bey ile Tatlıbal’ın birlikte çekildiği fotoğrafa odaklanın ve bu toplu iş sözleşmesinden kimlerin daha çok mutlu olduğunu görün.

Kısaca; Hava-İş sendika yönetiminden kimseyi tanımam ve kimseyle de sürtüşmedim. Davalı veya davacı olmadım. Ancak, kişisel düşüncelerim eşliğinde çok eleştirdim. Seçilme şekillerinin yanlış olduğunu defalarca yazdım. Toplumu ise bu göstere göstere gelen tehlikeye sessiz kaldıkları için defalarca kınadım.

Şimdi ise, Hazer Tatlıbal’ın memurluktan müfettişliğe getirilmesini kınamıyorum. Neden mi?

Yukarıdaki satırları okudunuz. Ben diyorum ki balık baştan kokmuş. Tüm yönetim torpilli gelmiş. Herkes birbirinin adamı, hemşerisi, köylüsü, partilisi veya partili görünümdeler. Birine dokunmaya kalksan arkasındaki devreye giriyor. Birine dokunmadan önce iyice araştırma yapmak lazım. “Neyin nesi kimin fesi” iyice irdelemek lazım. Yoksa Ali Arıduru’nun düştüğü duruma düşersiniz. Her taraf buram, buram torpilli alım kokuyor.

Şimdi diğer torpilli atamaları yazmayıp bir tek bu isme odaklanmak yanlış olur. Çünkü bu hanımefendiye gelene kadar THY yönetim kurulu üyeleri, genel müdür yardımcıları, başkanlar, müdürler vb… Bunlar torpilsiz mi sizce? Tek tek isimleri ve nereden ve nasıl geldiği sorgulandı mı? HAYIR.

Şimdi diğerlerini es geçip bir tek Ali Tatlıbal ve eşini neden kınıyoruz ki? Ayrıca yeni müfettiş yardımcılığa getirilen hanımefendinin backgroundunun ne olduğunu bilmiyorum. THY Toplu sözleşmesini rekor süratte imzalayan Kemal Tatlıbal’ ın kişisel networkunu kullanmış olma olasılığı da yüksek. THY tarihinin en hızlı toplu iş sözleşmesini imzaladı. İlker Beyin elini güçlendirdi. Al gülüm ver gülüm olmuş olamaz mı? Her şeyin bedeli yok mu sanırsınız? Belki de borç vardı ve bedeli bu şekilde ödenmiş olamaz mı? Bu durumda torpili yaptırtan kadar yapanda sorumlu olmaz mı?

Kısaca diğer yönetim kademelerindeki torpil kullanımı ile aynı. Umarım ki torpilli diye adı geçen hanımefendinin backgroundu getirildiği makama uygundur. Uygun değil ise, diğer torpili atamalardan bir farkı olmaz.

Bu nedenle, torpiller arasındaki en zayıf noktaya vurmak ve diğerlerini dile getirmemek mi, işin olması gerekeni?

Hava-İş başkanı işveren desteği ile gelmiştir. Bu doğru… Ya diğerleri?

Çok sevdiğim ve kullandığım bir Halk tabirimiz vardır. Deveye sormuşlar: ”Boynun neden eğri ? ” Deve de : ”Nerem doğru ki ?” demiş. Konunun özeti budur.

THY üst yönetiminde, hangisi liyakat esaslı yerlerinde ki… Onları sorgulamayacaksınız, müfettiş yardımcılığına geleni sorgulayıp yerin dibine sokacaksınız. Bir zamanlar olan hızlı tren kazasında makinist mi suçluydu? Veya THY’de deve kesildiğinde işin içinde sadece Şükrü Can mı vardı sanıyorsunuz? Şükrü Can bu deve kesim olayının en alt sorumlusu iken fatura neden ona kesildi.Çünkü hep en altta kalana vururuz.

Şimdi de THY’deki tüm torpillileri unutup sadece Hazer hanıma mı yoğunlaşalım.

Ne dersiniz?

http://airlinehaber.com