THY’de cadı avı

Sefa İnan

THY’miz Türkiye’nin en büyük havayolu şirketi olmasının yanı sıra yurt dışında en çok tanınan şirketimizdir. Bu şirketimiz 2006 yılından itibaren özel statüye geçirildikten sonra yönetim çizgisi de değişmiştir. İktidar savaşları dizimizde okuduğunuz üzere bir çok ayak oyunları ile devamlı yönetim değişiklikleri yaşanmıştır. Tabii ki her yönetim değişikliği, alt kadrolarda da kendini hissettirmiş, liyakatten ziyade hatır veya torpil odaklı alımlara yol açtığından, her iş kolunda geçerli olması gereken usta-­çırak ilişkilerinde zaaflar yaşanmıştır.

Bu devamlı değişiklikler ve liyakate önem verilmeden yaşanan atamalar Avrupa şirketlerinde yaşanmamaktadır.

Tabandan gelerek tavana yükselen üst düzey yönetici, şu anki THY’de yoktur. Hal böyle olunca THY istediğimiz ve arzu ettiğimiz güce bir türlü sahip olamamaktadır. Çünkü havacılık misyonuna sahip olan yönetici az olunca, THY’mizdeki yönetim kadroları da deneme­yanılma metodu ile doğruyu bulmaya çalışmakta ve bu seferde zaman ve para kaybedilmektedir. Yönetici tam olarak deneyim sahibi olduğunda ise yukarıdan gelen bir istekle anında yeri değiştirilmekte veya bir başka nedenle koltuğunu yeni atanan kişiye bırakmaktadır. Bu döngü sonucunda her yeni gelen yönetici sil baştan deneme-­yanılma metoduna devam etmek zorunda kaldığından THY’miz maalesef mehter takımı gibi ilerlemektedir.

Bu nedenlerden dolayı, THY ölçekli bir şirketin karlılığı istenilen düzeyden uzak kalmakta ve THY’nin Türkiye’nin coğrafi konumundan elde ettiği avantajı yeteri kadar kullanılamamaktadır.

Çok gerilere gitmeden örnekler vermek gerekirse Hamdi Topçu dönemi ile şimdiki dönem arasında maalesef pek farklılık görememekteyim. İlker Aycı’dan beklediğim ve hala tam olarak ümidimi kesmediğim girişimler henüz yapılabilmiş değil.

Pilot açığını kapatmak için FITA (Florida Institute of Technology) ile yapılan anlaşmanın rezilliği ayyuka çıkmışken hala bu şaibeli konuda ki aktör ve aktrisler ortalarda dolaşıyor. İlker Bey bu şaibeli anlaşmayı iptal etti ama hala neden iptal ettiğine yönelik bilgilendirme yok. Bu işin üstüne gidildiğinde, çorap söküğü gibi neler çıkacak neler. THY’de başlayan ve sessiz sedasız sürdürülen cadı avında buraya da bakmakta fayda var. FITA konusunda kimler araya girmiş, kimler aracılık yapmış, pilot okuluna giden öğrencileri kimler seçmiş vb.

Sevgili okurlarım;

Ülkemizde yaşanan başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrası her tarafta FETO avı başladı.

Bir zamanlar aramızda çekinmeden dolaşan bazı kişiler şimdi her nedense bukalemun gibi renk değiştirmeye başlasa da bunları tanıyoruz. Çünkü bunlar THY’ye ne oldukları bilinerek sokuldu. Bazıları zaman içinde yollanmış olsa da hala aramızda fetocu yok diyecek bir tek Allah’ın kulu çıkamaz. Tabii ki bu bizim işimiz değil. Belgesi ile ispat edemeyeceğim hiçbir konuda isim vermek olmaz. Bu konuda zaten THY yönetimi çok gizli çalışıyormuş. Bir çok kişinin işe girdiğindeki referansları, hangi okullardan mezun oldukları çok gizli olarak araştırılıyormuş. (Okul işi pek sağlıklı olmaz. Çünkü aynı okullara giden farklı görüşlerde öğrenciler de vardır. Bu nedenle kurunun yanında yaşın da yanmamasına özen gösterilmelidir. hazır elimize koz geçti diyerek feto ile ilgisi olmayan kişilere de feto damgasının vurulmamasına dikkat etmek lazım.)

Tüm kamu kuruluşlarında FETO avı varken THY’de olmaması tabii ki düşünülemez. Çünkü THY her ne kadar özel şirket statüsünde olsa da, siyasi torpilin en çok döndüğü yerdir. Liyakat esaslı alıma nadiren rastlanmaktadır.

Bilhassa THY uçuş işletmenin bu konuda çok hassas davrandığı gelen duyumların içinde. Uçuş işletme devamlı pilotlarını uyarıyor. Kokpitte kimle tek başına kalmamalı kuralına son derece dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyormuş.

THY, sadece pilot ve kabin memuru demek değil ki. . Kendine direk bağlı şirketleri ve ortaklıkları ile Maşallah holding gibi THY’miz…

Bu şirkette senelerdir eleman alınır ve çıkartılır. FETO kaynaklı THY girişleri yeni başlamış değil ki. Eskilerde de vardı.

Bugün FETO cemaatinin sonu geldi diye baksak da yarın bu boşluğu bir başka cemaatin doldurup, doldurmayacağını kimse bilemez. THY’nin Atatürk ilke ve inkılaplarına inanan genç nesli şirkete alacaklarını her nedense hiç düşünemiyorum.

THY’de bu hafta başlaması muhtemel FETO avını duyanlar, zaman içinde sosyal medyada paylaştığı bazı resim ve iletilerini gizlemeye çalışmakta. Dün FETO’cuların günüydü. Bugün FETO düşmanlarının… O halde ne yapmalı? Güne uymalı değil mi ama. Bu konuda gerçekten başarılıyızdır. Etrafımız bukalemun tipli bir dolu yalakayla dolu. Hatta kendini yazar sanan bazı kişiler, bir gün onun adamı bir gün bunun adamı olup kişiliksiz hayatlarına maddi menfaatleri doğrultusunda devam ediyorlar.

FETO’cular THY’de çok eskiler ama 2006’dan sonra kendilerini iyice göstermeye başladılar. Kısaca,Thy’de2006 dan sonra artık saklanmaz oldular. THY’de en güçlü oldukları dönem 2006-­ 2010 arasındadır.

Bir ara, THY ile ilgili bir köşe yazımda, THY’nin FETO okullarının bulunduğu yerlere, doluluğa bakmadan seferler yaptığını yazmış ve THY’yi eleştirmiştim. Bu eleştirime bir dolu negatif yorum atıldı. Şaşırdım kaldım. Haddimi bilmem söylendi. İşte o zaman daha net anladım ki, FETO cular bayağı çoklar ve çok duyarlılar.

Neyse konumuzdan kopmayalım..Son aldığım duyumlarda THY’nin büyük çapta bir cadı avına başlayacağı söyleniyor.

Bu arada THY’nin zararda olması nedeniyle tasarrufa önem vereceklerini, gereksiz bir dolu başkanlıkları kapatacaklarını duymaktayım. Abdurrahman Gündoğdu dönemi gibi başkanlara özel makam aracı yerine hepsini bulundukları semtten toplayıp işe getirip götürecek minibüs tahsis edecekleri duyumunu aldım ve tabii ki inanmadım.

İnanmadığım, THY’nin savurganlıktan vazgeçme konusu oldu. 2003 den beri takip ettiğim THY’nin yönetimi, Abdurrahman Gündoğdu hariç, lükslerinden ve menfaatlerinden hiçbir zaman taviz vermediler.

Her hat açılışında gerekli, gereksiz bir dolu misafir ağırlamak, yurt içi ve yurt dışında, tüm ortaklıkları dâhil bir dolu reklam dağıtmak ve sponsorluklarından hiç vazgeçmediler. Hadi,yurt dışını anlarım da, yurt içi reklam ve promosyon giderlerine ne gerek var?

Bu nedenle THY yönetimi tasarruf yapmaya karar verdiğinde bakalım nerelerden tasarruf yapacaklar. Birlikte gözlemleyeceğiz. Birde bakarsın ki işçi çıkarımı başlamış. Gerekçe olarak da tasarruf derler. Olur mu? Neden olmasın ki…

Geçen hafta ki yazımda, THY’nin ikinci üç aylık verilerinin de ilk üç aylık verilerdeki zarardan daha çok olacağını yazmıştım ve 2015 ilk altı aylık verilerle 2016 ilk altı aylık verileri birlikte gösterip doluluk oranlarında ki düşüşe dikkat çekmiştim. THY’nin 2016 ilk üç aylık verilerini gördüğümde 2016 beklentilerini revize etmeyi düşünüp düşünmediklerini sormuş ve tabii ki cevap alamamıştım. Bakalım altı aylık verilerden sonra beklentilerini revize edecekler mi?

Bakın Lufthansa ne yapmış?

Lufthansa, bizim gibi yapmayıp 2016 yılsonu için karlılık beklentisini revize etmiş. Lufthansa, revizeye gerekçe olarak, Avrupa ülkelerinde yaşanan terör olayları ve düşen talep nedeniyle yılsonu için öngördüğü kar oranına ulaşamayacağını belirtmiş. Lufthansa sözcüsü Helmut Tolksdorf, 2016 yılsonu için 1,8 milyar Euro’luk kar hedeflediklerini ancak görülen durumda bunun gerçekleşmesinin zor olduğunu dile getirip bu kararı aldıklarını açıklamış.
Lufthansa karlılığım düşecek diye dövünüp, karlılık beklentisini revize gereği duyarken, biz zarar edeceğimizi bile bile beklentimizi revize bile etmiyoruz. Aslında kendimizi kandırıyoruz, baksanıza elin oğlu (S&P ve Moodys) THY’nin notunu düşürdüler bile…Durum ciddi beyler, kafamızı kuma gömmeyelim…

http://airlinehaber.com