THY genel kurulunun perde arkası

Sefa İnan

Bildiğiniz üzere 9 Haziran 2017 günü THY’nin Genel Kurulu nihayet yapılabildi. Yapılabildi diyorum, çünkü bu genel kurul iki defa ertelenmişti. Bu ertelemelerin nedenini tekrar yazacak değilim. Önemli olan,genel kurulun yasal süre bitmeden yapılmış olmasıdır

THY’nin 2017 olağan genel kurulunun perde arkasına yönelmeden önce biraz yakın geçmişte gezinmenin faydası olacağını düşünüyorum.

THY Genel kurulları, eskiden daha az katılımla gerçekleştirilirdi . Bu düşük katılım, Hamdi Topçu’nun yönetim kurulu başkanı olduğu dönemlerde artış kaydetti. Bu artışın en büyük nedeni, paydaşlara genel kurul sorunda hediyelik eşyalar verilmesi idi. Bu uygulamaların yanı sıra son zamanlarda yapılmaya başlayan elektronik oylama sistemi,büyük hissedarları (paydaşları) genel kurula katılmaktan kurtardı. Çünkü artık bulundukları yerden genel kurulu takip edip oylama yapabiliyorlar. Bu uygulama ile bir anda büyük hisseli paydaşlarda azalmalar görüldü.

Hamdi Topçu’nun ilk zamanlarında elektronik oylama olmadığından bu büyük hissedarlar genel kurulu bizzat veya avukatları aracılığı ile takip ederlerdi. Hani bir söz vardır. “Delikli demir çıktı mertlik bozuldu” denir ya… İşte böyle bir rahatlık söz konusu oldu. Aslında bu elektronik oylamanın ne kadar güvenli olduğunu anlayabilmiş değilim. Bildiğiniz gibi bu devirde ve internet ortamında artık her şey mümkün.

THY’nin özel şirket statüsüne geçmediği zamanlar öncesi, hissedarlara,genel kurul sonrası hediye dağıtımı yapılmazdı.( Nede olsa kamu şirketi statüsünde idi) %51 hissenin kişi,kurum ve kuruluşların alımına açılmasından sonra,THY yönetimleri çok rahatladı. Eskiden bir uçak motoru alabilmek için THY yönetimlerinin alımı hiyerarşik düzen içinde aylarca beklenirken, şimdi iki dudağın arasında karar alınıp anında getirtilebiliyor. Şimdilerde,her ne kadar %49 u kamuda kalmasına rağmen sanırsın ki %100 ü özelleşmiş gibi hareket serbestliği sağlandı. Bu uygulama sonucunda, THY yönetimleri her türlü ihale aşamasında rahatlıkla hareket etmelerinin yanı sıra,harcamalar, TBMM denetiminden uzak tutuldu.

Bazen düşünüyorum da, bu avantajlarla, Cem kozlu, Yusuf Bolayırlı yönetimleri çalışabilseydi ne olurdu? Sanırım, çok daha başarılı dönemler geçirirlerdi. Şimdilerde manavdan domates alır gibi uçak almaya karar verip alabiliyorsunuz. Uçaklarınıza yedek motor ihtiyacı veya bir başka malzeme için her hangi bir yerden onay çıkartmaya çalışmıyorsunuz. Bu nedenle yeni sistem, hem iyi hem de kötü yanları ile mevcudiyetini korumakta (Geleceği düşünmeden manavdan domates alıp gibi, ben yaptım oldu mantığı ile uçak alımlarının cezasını, uçakları yerde bırakarak bırakarak çok çektik, hala da çekiyoruz)

THY Genel kurullarının müptelasıyım diyebilirim. Bir zamanlar en fazla bir saat süren genel kurullar şimdi 2,5 saat sürebiliyor. Hala yüzlerce hissedarın gelip bizzat takip ettiği genel kurullarda, iki üç hissedar konuşurken şimdilerde gördüğüm kadarı ile bu sayı 6-7 ye kadar çıkabildi.

Eski genel kurullarda, üç konuşmacı vardı. Bunlardan birisi,yakınlarda hayatını kaybeden Ümit Utku ve Dr Suphi Ayvaz’ın yanı sıra bendeniz idi. Üçümüz devamlı en ön sırada yan yana oturup birbirimizle bile konuşmazdık. Çünkü Hamdi Topçu’nun genel kurul acemiliği, pohpohlanmayı çok sevmesi, genel kurulun, gündem dahilinde sürmesi gerekirken Hamdi Topçu’yu devamlı iltifatları ile pohpohlayan Ümit Utku Bey konuştukça konuşurdu. Divan başkanı acemi olunca, işte böyle gündem dışı konuşmalar ortaya çıkıyor ve genel kurulun ahengini bozuyordu.

Dr Suphi Ayvaz’da Ümit Utku Beyin bir başka versiyonu idi. Gündemin dilek ve temenniler bölümünde konuşulması gereken konular en kritik konuların içine sokuşturulmaya başlandı. THY’nin bir dolu sorunu varken, kalkıp uçaklarda tuz dağıtılmasının sağlığa zararlı olduğunu ve kaldırılmasını önerecek kadar basit konulara yer vermesine müsaade edilmesi, bir ara resmen kavga çıkartacak boyuta gelmişti. Hayatında apartman yöneticiliği yapmayan birini sırf yönetim kurulu başkanı diye divan başkanı yaparsan olacağı buydu. Kabahat şüphesiz ne Ümit Utku’da nede Suphi Ayvaz da idi. Kabahat divan başkanının toplantıyı idare edememesiydi

Şimdi de gelelim, İlker Aycı kaptanlığındaki yeni yönetime…

İlker Aycı, yönetim kurulu başkanı sıfatıyla ikinci genel kuruluna çıktı. İlk dönemdeki acemi davranışları azalmış görünüyordu. Gündemi tam olarak takip etti diyebilirim. Ancak İlker Beyin,dikkatinden kaçmış bir kaç konu var. Onları yazarak belirtmem faydalı olur sanırım. Çünkü İlker Beyle, en yakın bir sene sonra,oda ancak genel kurul ortamında olmak kaydı ile karşılaşabileceğiz.

Toplantıda söz alan paydaşlardan isimlerini söylemeleri istenmeli. Paydaşların sorularına cevap verecek THY yöneticisi kim olacaksa kendini genel kurula tanıtıp mümkünse kürsüden cevap vermeli. Çünkü cevap veren yöneticilerin görevlerini bilemediğimizden kim hangi sıfatla cevap veriyor bilemiyoruz. Bunun yanı sıra,paydaşı ve ona cevap veren yöneticiyi görebilmek için boynumuz tutuluyor. Çünkü THY genel kurul salonu fevkalade elektronik ortama sahipken, paydaşların birbirini görebilmesine olanak sağlamıyor. Toplantı salonu bence oval bir şekilde dizayn edilebilse çok daha verimli olur ve konuşanların yüzlerini de görebilmemiz mümkün olabilirdi.

Airlinehaber sayfalarından THY Genel kurul tutanağını yayınladık. Orada kim ne demiş ne cevap almış hepsi var ama… Bazı yerlerde makaslanma yapılmış. Bu makaslama da iki senedir yapılmakta. Geçen seneki konuşma metnimde makaslanmıştı. Halbuki tüm konuşmanın aynen yazılması lazım.. Sorulan sorunun veya cevabının bir yerini makasladığınızda, konunun bütünlüğü kayboluyor. Neyse ki elimiz kalem tutuyor ve sizlere hitap edebileceğim bir olanağım var. Ya diğerleri…?

Bilirsiniz genel kurullara çok iyi hazırlanırım. Her üç aylık periyotta yayınlanan gelir gider tablolarını son derece profesyonel bir tarzda sizlere sunarım. Okuyucu, 2016 ile 2017 seneleri arasında nerelerde zarar edilmiş nerelerde başarılı sonuçlar alınmış anında gözlemleyebilir. Bu tür çalışmalar çok riskli. Çok dikkatli olmak lazım. Yoksa rezil olursunuz. Ayrıca,genel kurullarda, neyin ne olduğunu bilmeden lafa girerseniz beş dakikada bitersiniz. Kuralları ve yönetmelikleri çok iyi bilmek zorundasınız. Ancak niyetiniz yalakalık yapıp, yönetimdekilerin sempatisini kazanmaksa o başka…

THY’nin Ana sözleşmesi. ( Tüzüğü)

THY’nin de her dernek, sendika, vakıf, spor kulüplerinde olduğu gibi bir Ana Sözleşmesi var. Bir nevi TÜZÜK de diyebilmek mümkün.

Bu tüzüğün bir maddesi var ki her nedense senelerdir bana çok anti demokratik gelir. İsterseniz sizlerde bu madde için fikir belirtebilirsiniz.

Genel kurulun açılışı ve divan heyetinin oluşturulması

Madde 33: Genel Kurul toplantıları, Yönetim Kurulu Başkanı ya da Başkan Yardımcısı veya Yönetim Kurulu üyelerinden birisi tarafından açılır.

Toplantıyı Genel Kurul tarafından seçilen, pay sahibi olma zorunluluğu bulunmayan bir Başkan yönetir. Başkan, tutanak yazmanı ile gerek görürse oy toplama memurunu belirleyerek Toplantı Başkanlığını oluşturur. Genel Kurul toplantılarına ait tutanaklar Toplantı Başkanlığı ve Bakanlık Temsilcisi tarafından imzalanır.

Bakın şimdi; Toplantıyı tabii ki ev sahibi yönetim kurulu başkanı veya yetkilendirdiği bir başka yönetici açacak. Son derece normaldir.

Asıl sorun bundan sonraki ifadelerde. Bakın Ne diyor?

Toplantıyı genel kurul tarafından seçilen, pay sahibi olma zorunluluğu bulunmayan bir başkan yönetir. Burada görüleceği gibi yukarıda yazılan, genel kurulu yönetim kurulu başkanı veya üyelerinden biri tarafından açılır diye kesin bir ifade yok.Divan kurulu oluşumundaki şartlar belirtilmiş. Yazılan Şartlarda paydaş(hissedar ) veya paydaş bile olmayabilir ifadesi net anlaşılıyor. Bu vasıflara uyan kişi divan başkanı adayı olabilir. Şimdiye kadar THY tarihinde genel kurulları hep yönetim kurulu başkanları veya genel müdürleri yönetti. (Halbuki böyle bir mecburiyet yok)

Bu maddeye istinaden,bende vasıflara uygun olduğumu düşünerek, genel kurula hitaben bir dilekçe yazıp, altına genel kurula katılan bir çok hissedarın imzalarını alarak istek yapmaya karar verdim. Niyetim THY genel kurulunu idare edip,bana göre şimdiye kadar olmayan, demokratik bir ortamda paydaşlar ile yönetime eşit söz hakkı vermek ve paydaş tatmin olana kadar söz hakkını devam ettirmekti. Kısaca, yönetici,paydaşın sorusuna net cevap verene kadar paydaşın sözünü kesmemekti. Çünkü sorgulanan paydaş değil yönetici idi. Yönetici paydaşın sorusuna kaçamak cevap verdiğinde paydaş ısrarcı olamıyor. Çekiniyor. İşte burada paydaşa sormak lazım. Sevgili paydaş, aldığın cevaptan tatmin oldun mu? Olmadım derse, o tartışmayı sürdürüp doğruyu yakalamak lazım. Çünkü icraat yapan yönetim, biraz sonra ibra isteyecek. Kişi sorusuna cevap alamadıysa,yönetimi nasıl ibra etsin ki…

Düşüncem buydu. Kendime göre genel kurulun çok acemi ellerde yürütüldüğünü çok gözlemlemiştim. Bilirsiniz, aday olacak kişi hem divan başkanı olabilme şartlarına haiz olacak hemde onu destekleyen bir paydaş grubu eşliğinde dilekçe ile müracaat edecek. Bu konuyu hallettik. Gerek genel kurul salonunda, gerekse elektronik oylama ya katılan büyük hissedarlar ile konuşuldu ve destek verileceği konusunda sözler alındı.

İlker Beyin genel kurula gelmesi gecikince, gözüm hükumet temsilcisine ve varlık fonu ile ilgili yetkili kişiye takılıverdi.

Genel kurul başlamadan hükümet temsilcisi olan beyefendinin yanına gittim. Tüzükten bahsettim ve Divan başkanlığına aday olacağımı ifade ettim. Olabilir tabii ki dedi. Peki,bu oylamada devleti yani kamuyu temsil eden %49 luk oyu kullanacak mısınız Kullanacaksanız şansım hiç olmaz dedim.

Madde 33 de belirtildiği gibi, toplantıyı nasıl yönetim kurulu başkanı veya üyelerinden biri açar deniyorsa, Divan seçimi için de aynı ifadeyi kullanın ki kimse o maddenin etkisinde kalarak seçilmeyi düşünmesin dediğimde haklısınız ama o maddeyi siz yönetim kurulu ile konuşun diye cevap verdi. Bu cevaptan sonra, yakasında VARLIK FONU yazan kişiyle de anlaşamadım. İlker Beye konuyu açtım ve bu antidemokratik divan heyeti oluşumundan bahsettim. İlker Bey de haklı olabileceğimi, o maddeyi inceleyip mümkünse, kamunun %49 oyunu kullanmayacağı hale getirmeye çalışacağını söyleyerek genel kurulu başlattı.

Sevgili okurlarım, düşünsenize, sendika seçimine tekrar aday olan,eski başkan divan başkanı olup genel kurulu yönetiyor. Kendine muhalif olanlara söz hakkı verip vermemek veya araya girip karşı tarafın konuşmalarına müdahil olarak konsantrasyon bozukluğu yaratmaya, hatta genel kurulda tartışma çıkarsa, tartışma yaratan karşı adayın salondan çıkartılmasına, hatta kolluk kuvveti vasıtasıyla dışarı atılmasına kadar yetkileri olan, Divan başkanı ile nasıl mücadele edilebilir.

Örneğin Fenerbahçe genel kurulunda divan başkanı Aziz Yıldırım olsa ve aynı zamanda yönetime tekrar adaylığını koysa,karsısına çıkacak muhalif aday maça baştan 1-0 mağlup başlamaz mı? Bu maddeyle,bir nevi yargılanıp ibra olmaya çalışan kişiyi, aynı zamanda yargılayan pozisyona sokuyorsunuz. Sorgulanacak,gerekirse yanlışları ortaya dökülecek kişi divan başkanı. Tartışma çıkarsa kim racon kesecek? Tabii ki yasalara göre divan başkanlık kurulu. Sizce nasıl bir sonuç çıkar? İşte aynen bende sizin gibi düşündüğümden bu maddeyi irdelemeye karar verdim. THY özel şirketse mutlaka gereken maddeyi özel şirketlerde nasıl oluyorsa o hale getirmeli. Bu görev mutlaka tarafsızca yönetilmeli.

Neyse tekrar genel kurula dönelim.

İlker Bey geçen seneki genel kurula göre daha iyi bir divan başkanlığı sürdürdü diyebilirim. İlker Aycının, görüntüsünün aksine son derece asabi bir kişilik yapısı var. Geçen seneki genel kurulda agresif hali şaşırtıcı idi. . Yiğidi öldür ama hakkını ver demek gerekirse, bu sefer çok daha sakin genel kurulu yönetti ve çok kişiye söz hakkı verdi. Ancak, genel kurulda verilen sözlerin yuvarlak olduğunu da bilirim. Not alır gibi yapmak ve ilgileneceğiz diyerek ipe un serebilmek mümkündür.

Gördüğünüz gibi genel kurul öncesi, perde arkasında gelişen olayları kısaca resmetmeye çalıştım.

Şimdi gelelim sorularıma ve cevaplara. Bu sorulara geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki, THY’nin 2017 İlk çeyrek analizini yapmış ve siz değerli okurlarıma yayınlamış biri olarak, genel kurul öncesi THY’nin şaşırtıcı bir şekilde Nisan ve Mayıs aylarındaki yükselişini göstermesine çok şaşırdım. Bayram değil seyran değil, bu iki aylık verilerde nereden çıktı diye içimden geçirdim. Aslında şirketler senede 4 defa bilancolarını yayınlar.Bizlerde verilen bilgiler eşliğinde analizini yapar ve şirketin üç aylık döneminde başarılı olup olamadığına karar veririz. .

Hal böyleyken, THY’nin tam genel kurula gidilirken,Mayıs ayındaki gidişatını yayınlaması rutin bir uygulama değildir. Nisan ve Mayıs aylarındaki performans kötü olsaydı THY bu iki ayı yayınlarmıydı? Bence HAYIR

Sorduğum bazı sorulara ve cevaplara göz atalım.

1.Sorum; 2017 yılında kaç uçakla operasyon yapacaksınız idi? Çünkü 2017 sonuna kadar 322 uçakla planlama yapan şirketin 338 uçağı var.

Cevap: Sene sonunda 322 uçağa düşüleceği şeklindeydi. Kısaca, bazı kiralık uçaklar geriye verilecek görünüyor.

Soru: Birim gelirlerde, son dönemde devamlı düşme gerçekleşiyor. Bunun nedeni rekabet mi yoksa yanlış fiyatlandırma mı veya dolulukların istenildiği seviyede olamaması mı?

Cevap : Alamadım.

İlk çeyrek uçak finansmanından ne kadar kur farkı zararı elde ettiniz. Sunumlara bu sefer bu zararı neden koymadınız?

Cevap; Alamadım

4- SunExpress neden zarar ediyor? Özellikle Almanya Sunexpress i Lufthansa ya satacak mısınız?

Cevap. Haklısınız üstünde çalışmalarımız sürüyor (yuvarlak bir cevap)

5- Avrupa veya Afrika’ya THY iştiraki olan bir havayolu kurmayı düşünüyormusunuz?

Cevap: Evet planlarımız arasında bu var.

6-AnadoluJet ne zaman ayrı bir şirket olacak? Dünya örneklerini incelediğinizde böyle yapılanmış bir şirketin olmadığını görebilirsiniz. Ayrıca AnadoluJet THY bilançosu içinde gösterildiğinden karlı mı yoksa zararda mı? Göremiyoruz.

Cevap: Üzerinde çalışıyoruz. Ayrı bir şirketin olmasında hemfikiriz.

Burada yazılmamış olan diğer sorularım ve alınan cevaplara aslında buradaki linkten erişebilirsiniz. (TIKLAYIN)

 

NOT/ Bu arada genel kurul tutanağında yazılmamış olan bir konuda görüş belirttim. Bu görüş pas bilete sahip tüm THY ve Teknik A.Ş çalışanlarına yönelikti. Aynı Pegasus ta ve daha öncede THY’de uygulanan rezervasyonlu pas hakkı idi. Daha öncede yapılan bu uygulama,pass bilet sahibinin aldığı bilete gün belirtip rezervasyon yapma isteği.Bu durumda THY eskiden belirli düşük bir ücretle rezervasyon yapardı. Şimdi de aynı uygulamanın yapılabilmesi, pass biletleri elinde yer bulamayan ve geriye dönmek zorunda kalan THY ve Teknik A.Ş çalışanlarını mutlu edecektir. İlker Aycı bu konuyu da dikkatle izleyip notlarını aldı.Umarım rezervasyonlu pass hakkına bir çözüm bulunur ve çalışanlar havalimanından geri cevrilmezler.

Yorumlardaki İbrahim Demirer tüm teknik camianın tanıdığı hem THY emeklisi ve aynı zamanda da genel kurullara gelen paydaşlardan biridir. TGS ye pass bile verilmesi hakkında görüş vermiş ve benim pass biletlerle ilgili konuşmama yönelik yorum atmıştır. LÜTFEN OKUYUN

Bana bilir bilmez laf atan kişinin sonradan yazdığı ve beni işaret eden ” ücretsiz pas biletlerin yerine ücretli yer garantili pas bilet verilmesini talep etmiştir.” suçlaması ile verdiği bilgide, ben ne kazanabilirim ki? Emekliliği kabul etmeyip tazminatlı çıkartılan kişinin pas hakkı yoktur ki, ücretli rezervasyonlu pass bilet alabilsin. Havacılık camiasından olmayan bir kişinin pass bilet ile ilgili ne gibi bilgisi ve deneyimi olabilirdi ki? Hani söz vardır. ” Lafı neresinden anladığın,nerenle dinlediğine bağlıdır” İşte aynı böyle bir durum söz konusu

Şahitlerden biri,genel kurulda yanımda oturan Nabi Delice’dir ( Kendisinden müsaade alarak telefonunu yayınlıyorum (05323316470) Ayrıca, İlker Aycı, Bilal Ekşi, Teknik A.Ş Genel müdürü Ahmet Karaman’la teması olanlar sorabilir.

Birileri rezil oldu kıvıracak yer aramaktadır. Ayrıca işten atılma nedenimin resmi belgesini THY’den alıp yayınlasa, bende sizlerde memnun olurduk. Ayrıca ilgili arkadaş,benim yönetim kurulu başkanı olduğum Airport TV de çalışmaktaydı.

Bu kişi madem benim malum nedenle işten çıkarıldığımı iddia ediyor. Evlendiğinde, neden beni Nikah Şahidi olarak masaya oturtmuştur? Nikah şahitliğini yapan kişiye yönelik bu iftira ve husumet nereden kaynaklanmaktadır?

Bilirsiniz taciz durumunda,ilgili iş kanununda belirtildiği üzere, disiplin kurulu kararı ile tazminat ödenmeden çıkış verilmektedir. Ben ise tüm yasal haklarımın yanı sıra işe geriye dönüşü kazandığımdan ekstra tazminat almıştım. THY’de mutlaka kayıtları vardır.

Benim teknisyen arkadaşlara yönelik, 5 yıl geriye dönük iş tazminatlarından kesilen vergileri almam ile benim işten çıkartılmam arasında iki aylık süreç vardır. Bu iki ay içinde verimsiz olmuşum:) Sizce, ben neden tazminatlı çıkartılmışım dır? Maliye bakanlığına ve THY’yeye yönelik dava açıp 188 Trilyon TL’yi (Bugünün parası ile 188 milyon) Maliye bakanlığına ödetmenin bedeli sizce nedir? (THY’nin %49 hissesi özelleştirme dairesine,özelleştirme dairesi de tabii ki Maliye bakanlığına bağlıydı)