İSTANBUL - Ayasofya, İstanbul’un en önemli tarihi yapısı. Hem dini açıdan önemli. Hem de mimari ve sanat tarihi bakımından eşsiz. Tam da bu nedenle ‘dünya kültür mirası’ kabul ediliyor. Ayasofya’nın sırları ve efsaneleri ise yüzyıllardır dilden dile dolaşıyor.
İstanbul'un simge yapılarından biri Ayasofya… Şimdilerde Danıştay'ın kararı ve camiye dönüştürülmesi konuşuluyor ama Ayasofya'nın konuşulacak, anlatılacak çok özelliği var. Ayasofya, hem Müslümanlık hem de Hıristiyanlık için önemli. Sanat ve mimarlık tarihi açısından dünyanın en önemli yapıtları arasında. Ayasofya, tarihi yarımadada üç kere inşa edildi.
Ayasofya'nın başındaki “aya” kutsal, azize anlamındadır. “Sofya” ise eski Yunancada bilgelik anlamına gelir. “kutsal bilgelik” Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.
İLK AYASOFYA YAKILDI
İlk Ayasofya, Hıristiyanlığı imparatorluğun resmi dini ilan eden Roma İmparatoru Büyük Konstantin'in talimatı ile inşa edildi. Yıl: 360'tı… Ahşap olarak inşa edilen yapının ömrü uzun olmadı. 20 Haziran 404'te İstanbul'da isyanlar çıktı. Kilise yakıldı. İsyanların bastırılmasının ardından imparatorluğun simgesi Ayasofya yeniden ayaklandırılmalıydı. Bu da Bizans imparatoru 2. Theodosius dönemi ile başladı. Tarih 10 Ekim 415… Mimar Rufinos ikinci Ayasofya'yı diğerinden daha görkemli inşa etti. Bu yapının ömrü ise 117 yıl oldu. O da Bizans'ta, 14 Ocak 532'de çıkan ve bir ay süren ayaklanmada yakılıp yıkıldı. İsyanda, sadece Ayasofya değil İstanbul'un yarısı yok oldu. Kentin yeniden inşası, Ayasofya'nın yeniden ve üçüncü kez inşasıyla başladı.
EN BÜYÜK YAPI OLDU
Efsaneler ne kadar doğru bilinmez ama bu iki mimar, 23 Aralık 532'de günümüze kadar ulaşan son Ayasofya'nın yapımına başladı. Ayasofya, 27 Aralık 537'de tamamlandı ve kilise olarak ibadete açıldı. Ayasofya'nın inşa edildiği dönemde en büyük yapı olarak Süleyman Tapınağı görülüyordu. İmparator I. Justinianus, kilisenin açılış günü halka yaptığı açılış konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” dedi. Yaklaşık 15 yüzyıldır dimdik ayakta duran Ayasofya'nın yapımında Efes'teki Artemis Tapınağı'ndan, Mısır'daki Güneş Tapınağı'ndan, Lübnan'daki Baalbek Tapınağı'ndan ve daha birçok tapınaktan getirtilen sütunlar kullanıldı. Kubbesi hafif olsun diye Rodos kumuyla özel olarak üretilen tuğla ile yapıldı.
Ayasofya ile ilgili sayısız sır ve efsane var. Bunlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı kitapta da yer alıyor. İşte onlardan bazıları:
– Efsaneye göre Ayasofya'nın toplam 361 kapısı var fakat bu kapılardan 101'i büyük ve tılsımlı. Çünkü ne zaman bu kapılar sayılsa fazladan bir kapı daha ortaya çıkıyormuş.
– Ayasofya'yı yaptıran imparator, Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği haç ve Hz. İsa'yı çarmıha gerdiklerinde kullanılan çivileri Kudüs'ten getirtip Ayasofya'nın gizli bölümlerinden birinde saklatmış. Bunların Ayasofya'ya saklamalarının sebebiyse Hz. İsa'nın 40 bin yıl sonra dünyada Ayasofya'ya inecek olmasıymış.
– Ayasofya'nın içindeki Ağlayan Sütun, Meryem Ana'nın evindeki bir sütunmuş. Bir gün Meryem Ana'ya, Hz. İsa'nın yakalandığını ve kendisine işkence edildiğini söylemişler. Hz. Meryem, buna dayanamamış ve gözyaşlarına boğulmuş, gözyaşı damlalarından biri yaslandığı bu sütunu kezzap gibi eritmiş. Kilisenin kutsanması için imparator bu sütunu Meryem Ana'nın evinden getirerek Ayasofya'ya diktirmiş.
KUTSAL KASE İLE KAYBOLAN PAPAZ
İstanbul fethedildiği sırada Ayasofya'ya bir papaz vaaz vermekteymiş. Papaz kutsal çanağın Müslümanların eline geçmesini istemediği için kutsal kase ile bir kapıdan geçip gitmiş. Kapı da kapanmış. Ama Müslümanlar papazın oradan geçtiğini görmüş. Papazın gözden kaybolduğu yere vardıklarında dümdüz bir duvarla karşılaşmışlar. Efsaneye göre papaz hâlâ Kutsal Kase ile birlikte beklermiş orada.
Ayasofya'nın temeli daha iyi tutsun diye de altın ve gümüşle temel atılmış. Çünkü imparator savaş sırasında Ayasofya yıkılırsa binayı tekrar bunlarla yaparım diye düşünmüş.
BÜYÜK RESTORASYONDA MİMAR SİNAN İMZASI
Yıl: 1453… Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet… Surları aştı, alınamaz denilen İstanbul'u fethetti. Ayasofya bir çağın kapanıp yeni bir çağın açıldığı bu fetihte yine sembol oldu. Fatih'in talimatıyla kilise onarıldı, temizlendi ve camiye dönüştürüldü. Fatih Sultan Mehmet'in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerindeki insan figürleri sadece ince bir sıva ile kaplandı. Ve böylece tahribata uğramadan günümüze kadar geldi. İnsan figürü içermeyen mozaiklere ise dokunulmadı. Adı aynı kaldı. Camiye çevrilen yapıya ilk minare de Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edildi.
Ayasofya'yı günümüze kadar getiren restorasyon ise II. Selim döneminde (1566-1574) yapıldı. Restorasyona imza atan Mimar Sinan'dı. Mimar Sinan, Ayasofya'nın duvarlarını sağlamlaştırdı. Minarelerini inşa etti. Çevresini temizledi.
Ayasofya'da ikinci büyük restorasyon ise Sultan Abdülmecit'in emriyle Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati tarafından yapıldı. 1847 ile 1849 yılları arasındaki restorasyonda özellikle tahrip olan mozaikler yeniden resmedildi. Minareler aynı boya getirildi.
Üçüncü restorasyon 1930 ile 1935 yılları arasında yapıldı. Restorasyonun ardından dünya mirası olan Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk'ün imzaladığı kararnameyle müzeye çevrildi. Tarih 1 Şubat 1935'ti… Yüzyıllar sonra insan figürlü mozaikleri örten sıva kaldırıldı. Mozaikler tekrar gün ışığına çıkarıldı.