Tahsin Saraç / Lagaluga Tur (19)

Ateş Nesin

"Hayatımızın akışını zaman zaman değiştirebiliriz, anılarımızı ise asla"

 

Yazın dünyamızın önemli adlarından biri olan şair Tahsin Saraç, babamdan 15 yaş küçük, benden 13 yaş büyüktü. Yani yaş olarak babamla benim tam aramda bir yerde bulunurdu.
Şairliğinin dışında, Türkçeden Fransızcaya ve Fransızcadan Türkçeye çevirmiş olduğu sayısız değerli yapıtların yanı sıra hazırladığı olağanüstü Fransızca-Türkçe Argo Sözlük ile Fransızca-Türkçe Büyük Sözlük, ilgili kişilerin gerektiğinde başvurmak için, sürekli ellerinin altında bulundurdukları, alanındaki en iyi bir sözlük olarak yerini korumaya günümüzde de devam ediyor.

 

Tahsin Saraç'la Aziz Nesin birbirlerini çok severlerdi. Burhaniye Ören'deki yazlık evde altlı üstlü otururlardı. Tahsin Abi, abur cubur yiyen çok iştahlı birisiydi. Kalbinden sıkıntısı olmasına rağmen, doktorların önerilerini kulak arkası edip, perhiz yapmayı hiç düşünmez, ya da beceremezdi.
Babamla uluslararası bir kongre için İtalya'nın Floransa kentinde bulunduklarında, uğradıkları bir süper markette peynir reyonunun içine düşünce, babam gülerek "Tahsin uzak dur oralardan, yoksa öleceksin. Ayrıca bizde o peynirlerin âlâsı var" diye kendisini uyarmıştı.
Tahsin Abi de bunun üzerine "Aziz buradakiler çok farklı ama" diye yanıt vermişti.

***

12 Eylül 1980 sonrası pasaportuma el konulduğunda, babam Ankara'daki hatırlı dostlarını bana yardımcı olsunlar diye harekete geçirdi.
Pasaportum için Ankara'ya gittiğimde, Tahsin Abi kalmam için, çalışma yeri olarak kullandığı Emek semtindeki evini açıp beni misafir etti. Elimden tutup Cumhuriyet gazetesine götürdü. Tahsin Abi'yle Cumhuriyet'in Ankara bürosundan içeriye girdiğimizden itibaren, rahmetli gazeteci Mustafa Ekmekçi bana sıcak bir yaklaşımda bulunup, durumumla yakından ilgilendi. Uğur Mumcu ise nedenini anlayamadığım bir şekilde benimle hiç konuşmadan, gözlüklerinin üzerinden bana sadece soğuk bakışlar fırlatmakla yetindi. Uğur Mumcu beni; sorunumu çözsün diye önceden telefonla randevu aldığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Bilgi Toplama Merkezi Müdürü'nün yanına gönderdi.

 

Bilgi Toplama Merkezi'nin, üstünde alarma benzeyen kırmızı bir ışık yanan çelik kapısından içeriye girdiğimde, bir an için buraya gelmekle acaba büyük bir yanlış mı yaptım diye geçirdim içimden.

 

Üst rütbeli bir polis olan müdür Burhan Bey; kıvırcık kısa siyah saçlı, toparlak suratlı, gençten biriydi. Kendisine Uğur Mumcu tarafından geldiğimi söyleyince, "O da kim" diye anlamazdan gelip, bana önce bir terslendi. Küçücük yarı karanlık bir odada oturduğu masasının karşına geçip başıma gelenleri, yani hikâyemi anlatmaya başladım. Ben konuşurken, müdür bey kafasını öne doğru eğip, gözlerini bir kitabın üzerine dikti. Okuyor numarası yapıyor, gerçekte pürdikkat beni dinliyordu.
Sonra nasıl oldu bilmiyorum, oturduğu koltuktan seri bir hareketle doğrulup, gözlerimin içine bakarak, hızlı  ve yüksek bir sesle, "İtalya'da bugüne kadar hiçbir örgüte mörgüte girdiniz mi" diye sordu.
Ben o şaşkınlık içerisinde "Hayır, efendim, ben sadece şiir yazarım, tiyatro yaparım" gibi komik yanıtlar verdim kendisine.

 

Müdür Bey, yarım yamalak bildiği psikolojik taktiklerle güya beni çuvallatmaya uğraşıyor, sakıncalı bulduğu soyadımdan bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu…
Bütün bu çabaların pasaportumu yeniden almama hiçbir katkısı olmadı…

***

Tahsin Abi'nin Ankara'da bana karşı göstermiş olduğu yakın ilgi beni çok duygulandırmıştı. Çalıştığım sanat- edebiyat dergileri ve bazı yayınevleri ile ilişkim henüz kopmadığı için, şiirlerini İtalyancaya çevirip yayımlatmak arzusunda olduğumu söylediğimde gözleri parladı, çok sevindi. Şiirlerini ilk fırsatta Nesin Vakfı'na postayla göndereceğini söyledi.
Aradan birkaç yıl geçti. Tahsin Saraç'la bir kez daha Burhaniye'de karşılaştığımda aklıma geldi, "Abi şiirlerini neden yollamadın" diye sordum. Gözlerini iri iri açarak, hayretler içerisinde şöyle bir yüzüme baktı. Kısa bir iç geçirdikten sonra da, anlaşılır anlaşılmaz bir sesle, dudaklarında acı bir tebessüm, "Hay Allah Aziz" diye mırıldandı. "Ateş, bir dosya şiiri içinde bir notla beraber sana vermesi için vakfa, babana postalamıştım ben" dedi.

 

Tahsin Saraç, 29 Haziran 1989'da, babamın da dostu olan ve halen Nesin Vakfı Yönetim Kurulu üyesi bulunan eczacı Oralp Basım'ın misafir bulunduğu Karamürsel'deki evinde geçirdiği bir kalp krizi sonrası 59 yaşında yaşama veda etti.

 

 ***

Bir zıplar, iki zıplar....

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, "TÜRSAB turizmi zıplatacak" demiş

Aman sakın çekirge gibi zıplamasın da!

***

Körle yatan şaşı kalkar

İzmir'e akılllı trafik lambaları kuruluyormuş

Akılsız sürücüler ve yayalar arasında inşallah onlar da pusulayı şaşırıp, renklerini karıştırmaz!

***

Deşin bakalım

Kaz Dağları için 24 arama ruhsatı verilmiş

Kazın ayağı demek öyleymiş!

*** 

Keyif onun

Ünlü piyano virtüözümüz Tuluyhan Uğurlu, "Buradan Avrupa'ya gitmek, attan inip eşeğe binmek gibidir" demiş.

Meslektaşı Fazıl Say, karakaçana binmeyi çok seviyor galiba!..

***

İlahi adalet

Hapisten çıkan manken Tuğba Özay önce çiftliğine gitmiş.

Bir de bunun tam tersi tecelli etse de...

Ülkeyi çiflik gibi kullananlar içeriye girse!..

***

Değişmeyen kural

Dünya yaşanamaz hale gelince zenginler Mars'a kaçacakmış.

Desenize fakirler de her zamanki gibi mars olmaya devam edecekler!

***

Bariz fark

"Popstar Alaturka" yarışmasının jüri üyesi şarkıcı Bülent Ersoy, reklam arasında yediği köfteden zehirlenmiş.

Burada reklam arası köfte yemek, İtalya'ya uçakla gidip biftek yemeye benzemez tabii!

***

Laf ola...

Çivisi temelinden çoktan çıkmış bir ülkede contası kırılmış tren rayının lafı mı olur ki?!..