İSTANBUL - Şu ‘longetivity’ dedikleri, uzun yaşamın sırrını çözelim. Her gün olduğu gibi o sabah da saat 4.30’da kendiliğinden uyandı. Şöyle bir gerindikten sonra haşlanmış brokoli, karnabahar, mantar ve sarımsaktan oluşan kahvaltısını yaptı.
Üstüne yediği “cevizli puding” ile yemek faslını kapattı. Akşam da aynı şeyleri yiyecekti ama öğlen onu chia tohumu, macadamia fıstığı ve çilekten oluşan farklı bir menü bekliyordu. Sonrasında 54 adet hapını alarak günlük işlerini yapmaya başladı. İş derken tabi ki inşaata kürek sallamaya gitmiyordu. Kurduğu teknoloji şirketini 800 milyon dolara sattıktan sonra çalışmaya gereksinimi yoktu.
Cilt bakım ve tedavileri, kırmızı ışık seansı ve kan ölçümleri takibi tüm gününü alıyordu. Belirli aralıklarla da pelvik tabanını güçlendireceğine inandığı yüksek yoğunluklu elektromanyetik cihazın üzerinde oturuyordu. Gün içinde 50 civarı daha hap içtikten sonra akşam 20.30’da mutlaka yatakta olurdu. Kimilerine göre çekilmez gibi görünen bu yaşam tarzı Bryan Johnson için hedefine giden vazgeçilemez bir yoldu.
Johnson kurduğu şirketi sattıktan sonra yaşamında da bir şeyleri değiştirmeye karar vermişti. Çünkü içine düştüğü bolca yemeli içmeli ve depresyonlu yaşam ona acı veriyordu. Her şeyi ölçülü yapmaya olan isteği bir süre sonra takıntı durumuna geldi ve bu sayede yaşamının kronometresini de durdurabileceğine inandı.
Doktorlar ve sağlık uzmanlarından oluşan ekibi, kolesterol seviyelerinden genetik yapımızın anahtarlarından olan telomerlerin uzunluğuna kadar bedenin yaptığı her şeyi sürekli olarak izlemeye başladı. Binlerce tıbbi literatürü tarayarak uygulanabilir olanları (belki de işlerine gelenleri) planlamaya başladılar. Yapılan egzersizlerde kan oksijen değerleri ölçümlerinden nabız hareketlerine dek pek çok parametre dengede tutulmaya başladı.
Tüm bunlar acaba 45 yaşındaki Johnson’ın hedefi olan daha uzun yaşamı ona sağlayabilecek mi? Şu an yaşam belirteçleri çoğu yaşıtına göre daha iyi durumda. Uyku performansı aylardır mükemmel denilebilecek kalitede. 100 kilonun üstünde benç pres yapabiliyor ve yüzde 7’den az beden yağı var. Bununla birlikte rejimine yönelik en güçlü eleştirilerden biri ise yaşın tipik biyobelirteçlerini (güç, kemik yoğunluğu ve saç kalınlığı) geliştirirken yaşlanmayı anlamlı bir şekilde yavaşlatmaya faydası olmayacağı yönündedir.
Johnson’ın bu uğurda yaptığı en çarpıcı uygulamalardan biri ise plazma nakliydi. 18 yaşındaki oğlu Talmage’den kan plazması aldı ve kendi plazmasından da 70 yaşındaki babasına verdi. Ancak bu uygulamada tatmin edici sonuçlar elde edemeyince vazgeçti. İnsan büyüme hormonu takviyesini almayı da yan etkileri nedeniyle bıraktı. Onun yaptıklarını kısmen ya da tamamen uygulamaya dayanan yöntemler günümüzde “Longevity” (uzun ömürlülük) olarak tanımlanıyor.
Longevity, yaşın yalnız kronolojik uzatılmasını değil bunun sağlıklı bir şekilde olabilmesini içerir. Ancak daha uzun yaşamı vaat etme yolu ticaretin de dikkatini çekti. Günümüzde çeşit çeşit takviyelerden diyet gıdalarına, aralıklı oruca özgü üretildiği söylenen besin paketlerinden hücre metabolizmasını düzenlediği iddiasıyla satılan ürünlere dek pek çok mamul konunun meraklı ve isteklilerine sunulmuştur.
TIBBIN ZAFERİ
Uzun ömür, çağdaş tıbbın ve sağlık sistemlerinin bir zaferidir. İnsanların bireysel olarak Johnson’ınki gibi yollarla ömrü uzatmaları sonuçta genetiğe takılacaktır. Ölüm yaşına kalıtsallığın etkisi bilimsel olarak yaklaşık yüzde 25’tir. Şu an elimizde bulunan verilere göre doğru beslenme ve egzersiz gibi yaşam tarzı seçimlerinin yaşamın ilk 70 veya 80 yılında yaşam beklentisini uzatmak için yeterli olduğu düşünülüyor. Sonraki yıllar için her şey genetiğe bağlı ve yaşam tarzı önemli görünmüyor. Örneğin 104 yaşındaki bir kadın, uzun ömürlü olmasını 40 yıl boyunca günde üç şişe gazlı içecek içmesine bağlıyor. ABD’ndeki en yaşlı adam 112 yaşında ve günde 12 puro içiyor. Fransa’da 122 yıl 164 gün yaşayan dünyanın doğrulanmış en yaşlı kadını Jeanne Louise Calment, 119 yaşına kadar günde iki sigara içiyordu. (Hemen belirtelim: Sigara sağlığa zararlıdır!)
Birleşmiş Milletler’in “uzun ömürlü devrim” dediği dönemlerin içindeyiz. 2050 yılına gelindiğinde, 100’e ulaşan kişi sayısının dünyada sekiz kat artarak 3.7 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Aynı yıla ulaşıldığında uzun ömürlülük için İspanya’nın belirgin önde olabileceğini gösteriyor. Çünkü diyet yanında İspanya son derece yürünebilir yerleşim alanlarından oluşmasının insanları zorunlu egzersize teşvik ettiği düşünülüyor.
Uzun yaşam çoğu kişinin isteği olsa da Johnson kadar zorlu yolu seçmek ve uygulamak mümkün gözükmüyor. Johnson’ın bir kız arkadaş edindiğinde cinsel yaşam uğruna uyku düzeninden feragat edemeyeceğini söylemesi de fedakarlıktaki sınırını gösteriyor. Tüm bireysel ve sosyal yaşamdan neredeyse vazgeçilerek çıkılan bu yolda 100 yaş geçilse bile 101. doğum gününde yanınızda sohbet edip hikâyenizi anlatacağınız sınıf arkadaşlarınızın olamayacağını da düşünmek lazım.