Leyla Gencer İstanbul’da varlıklı bir ailenin kızı olarak doğdu, büyük bir ahşap sarayda, hizmetkârlarla yetiştirildi. 1946’da Hollanda’daki bir şarkı yarışmasına, “Müzik kulağı yetersiz” diye kabul edilmedi. Ama o kendini başarı için şartlandırmıştı. Ailesinin itirazına rağmen İstanbul Devlet Konservatuarında şan eğitimi aldı. Ankara’da Devlet Operasında soprano olarak başladı.
Leyla’nın gırtlağını kullanma tekniği ve onun gibi okumak literatüre “Gencerate” olarak geçti. Ölünce kendisi için Milano’da La Scala Operası’nda tören yapıldı, vasiyeti gereği külleri İstanbul’da Boğaziçi’nin sularına serpildi.
Türkiye’de bazı tutucu çevreler, “Bir azınlığa mensup. Kilise müziği yapıyor. Türklüğü kabul etmedi” yalanlarıyla onu lekelemeye çalışsalar da, o Türkiye’nin yetiştirdiği tek ‘diva’, ya da ‘La diva Turca’ olarak tarihe geçti. Leyla Gencer bunları yaparken, şöyle diyordu:
"Kariyerime başladığımda kendime şunu söyledim, 'Ya La Scala'da şarkı söyleyeceğim ya da hiç şarkı söylemeyeceğim. Ya harika bir kariyerim olacak ya da hiç.”
Leyla Gencer'in "baba ocağı"
Tüm bunları, Leyla Gencer’in Safranbolu’da, ailesinin yaşadığı Yörük Köyü’nde anıtını ve ailesinden kalan evi görünce yazmak istedim. Çünkü Leyla Gencer’in ailesinin evi, bir harabe halde yıkılmayı bekler gibi. Aslında evin bir ‘Leyla Gencer Müzesi’ yapılması istenmiş ama maalesef bunu gerçekleştirmek mümkün olmamış.
***
Safranbolu Türkiye’nin en turistik köşelerinden biri. Gezmeyi seven herkesin aklında bir gün Safranbolu’yu görmek fikri yatıyor.
Böyle bir yerde, üstelik de Leyla Gencer gibi dünya çapında bir sanatçıya sahip bu yörede neden ‘Leyla Gencer’ adına özel müzikli programlar, özel müzik festivalleri veya müzikli geceler düzenlenmez?
***
Size Andre Rieu’yu anlatmak isterim. Bildiğiniz gibi kendisi Hollandalı dünyaca ünlü bir kemancıdır. Ama onun asıl başarısı bence, memleketi Maastricht’te düzenlediği konserlerdir. Maastricht, ortasında bir meydanı olan Hollanda şehri. Rieu, her yıl yazın kentin bu meydanında farklı ülkelerden binlerce kişiyi topluyor ve konserler veriyor. Konser fikrine ilk başta ‘iş yapamayız’ diye itiraz eden meydanın çevresindeki esnaf ise en çok işi konser geceleri yapıyorlar. Restoranlar, kafeler, oteller ağzına kadar doluyor. Konser biletleri 65-140 Euro arasında, yani (600 ile 1250 lira arasında) satılıyor. Bu yazın konser biletleri neredeyse bitmek üzere.
Safranbolu’da da yapılacak şey çok basit. Leyla Gencer adına müzik festivalleri düzenleyip, ünlü operacıları, klasik müzik ustalarını ve hatta çeşitlendirip, her çeşit müzisyeni yaz aylarında Safranbolu’ya davet edip, bunu da müzik meraklılarına pazarlamak; yüzlerce mekanda, binlerce konser verilen Edinburg Müzik Festivali’nin bir benzerini Safranbolu’ya taşımak, çünkü ortam buna çok uygun.
Tabii ki bu şak diye olmaz ama eğer bugün başlanırsa, 20 yıl sonra bu projenin bir dünya markası olmaması için hiç bir neden yok.
Buradan hem Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse’ye, hem Safranbolu turizm esnafı temsilcilerini, hem de Safranbolu ve bölgesinde yayın yapan BRTV Yönetim Kurulu Başkanı gazeteci arkadaşım Mehmet Çetinkaya’ya ve tabii ki, bu işleri çok iyi bilen dostum Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’a sesleniyorum.
Safranbolu’nun bu turizm potansiyelini, Leyla Gencer’in dünyaca ünlü ismiyle birleştirin, bu güzel turizm beldesine bir turizm festivali kazandırın, yazın bir hafta boyunca Safranbolu’nun her köşesinden müzik sesleri yükselmesini sağlayın.
Bunu yaparsanız, hem turizmde altın yumurtlayan bir tavuk elde ederiz, hem de Leyla Gencer’e olan vefa borcunu ödemiş oluruz.
Ayrıca Safranbolu’nun Kadın Belediye Başkanı Elif Köse’ye, Leyla Gencer’in önemini kavramayan erkeklere bir ders verme fırsatı da olur.