ÖZKAN ALTINTAŞ – TÜRKİYE TURİZM
SANTORİNİ / YUNANİSTAN – Miray Cruises’in Gemin adlı yüzen tatil köyü Mikonos’tan romantizm adası Santorini’ye yol alırken tüm yolcuları romantik adaya gitmenin heyecan sardı
Yunanistan ile ilgili her broşürde Santori’ninin masmavi kubbeleri ve beyaza boyanmış uçurumdaki evleri karşımıza çıkar. Yunanistan'ın simgesi haline gelen Santorini Adası romantizm, huzur, aşk ve keyifle dolu bir tatil için tercih edilen yerlerden biridir. Santorini’nin Oia köyünde, gün batımını izlemeyi, birçok tarihi mekanı ziyaret etmeyi veya üzüm bağlarını keşfetmek insana bambaşka bir dünyayı yaşatır.
Miray Cruises’in Gemini adlı gemisi Santorini açıklarında volkan adasının yanında durduğunda saat sabahı 9’uydu. Gruplar halinde teknelerle kıyıya taşınacaktık. Oradan teleferikle tepede bulunan Santorini’ye çıkacaktık. Tekneler bizi aldı. Teleferike 6 Euro ödedik ve oldukça yüksekte bulunan şehre çıktık. Sahilde eşek taksi reklaımları vardı. İsteyen bu yolu eskiden olduğu gibi eşekle çıkıyordu.
TÜRKİYE NE YAPIYOR?
Bu gezide şunları düşyündüm. Turizmde fark yaratmak gerekiyor. Santorini, damını duvarını boyatmış ve turist çekiyor. Mikonos özgürlük demiş turist çekiyor. Atina hala Akropol’ü satıyor. Yunanistan ne kadar Avrupa Birliği yüzünden vize sıkıntısı yaratıyorsa da, turizmsiz olmayacağını biliyor.
Onlarda mülteci sıkıntısı çekiyor. Atina, adalar mülteci kaynıyor. Türkiye’nin mülteci politikası Yunanistan başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerini kirletti. Sonunda kabak Türk halkının başına patladı. Avrupa ülkeleri Türk halkına mülteci gözüyle bakarak vize vermiyor. Mülteciler Türk kimliği alıp Avrupa’ya Türk olarak iltica ederse, Türk’ün hükmü kalır mı? Hepimiz AB gözünde kara listeye girdik.
Öte yandan turizm için ne yapıyoruz? Ülkemizin imajı yerlere düştü. Avrupalı turist gelsin diye yapmadığımız kalmıyor. Ama nafile… Dünyanın sekizinci hardikası olan Ayasofya’ya sahibiz, ama İstanbul’un bile tanıtıma ihtiyacı olduğu söyleniyor.
İstanbul’un damlarını, duvarlarını boyasak bir şey değişir mi? Dünyanın gözünde turizm adına unutulmaya yüz tuttuk. Türkiye’nin tanıtım sloganı bile içler acısı… “Go Türkiye…” Türkiye’deyiz, turiste “git” diyoruz. Misafire “buyrun” diyen bir anlayıştan “git” anlayışına nasıl geçtik bilmiyoruz? Türkiye’nin “go”dan “come” a geçme zamanı geldi de geçti bile. Ayrıca destinasyon tanıtımı yapması lazım. Yunanistan, Mikonos, Santorini, Rodos diyor. Destinasyon tanıtımı yapıyor. Türkiye’nin turizmde yapması gereken daha çok şey var. Ama ortak akılda buluşmak ve turizmin siyaset üstü bir gelir kaynağı olduğunun kabul edilmesi lazım.
OIA’YI GÖRMEYEN SANTORINI’YI GÖRMEMIŞTIR
Santorini’nin Fira denilen merkezine çıkarken Göcek’te Layla Otel’in sahibi Faruk Dülger “Oia köyünü görmeyen Santorini’yi görmemiş demektir” dedi. Otobüs garajını tarif ederek yaklaşık 40 dakika süreceğini söyledi.
Yıllar önce Santorini’ye gelmiş ve o köye gitmiştim. Otobüs garajına doğru yürüdüm ve Oia otobüsüne bindim. 2 euro olan ücreti deyim ön sıraya oturdum. Ama oturmaz olaydım. Yol boyunca biletçi ile şoför aralarında bir metre olduğu halde bağıra çağıra sohbet ederek yolcuların kafasını şişirdiler. Yol boyunca binaların, duvarların ustalar tarafından beyaza boyandığını gördük. Yolda duraklardan yeni yolcular alarak Oia’ya vardık.
Garajın yanındaki dar sokaklardan yürüyerek kilise meydanına vardık. Burada Uzakdoğulu turist grupları kenardaki korkuluktan devamlı fotoğraf çekiyorlardı. Yaklaştım ve aşağıda Santorini’ye ün kazsandıran manzarayı gördüm. Mavi kubbeli evler, kiliseler yamaçtan aşağı doğru sıralıydı.
Daha sonra ayrı bir merdivenden tırmandım ve kendimi hediyelik eşya satan mağazaların olduğu caddede buldum. Yol boyunca herkes bir köşe buluyor fotoğraf çekiyordu. Ben de çekiyordum.
İleri doğru gittikçe beyaz binalar yerine kahverengi binalara bırakıyordu. Orada bulunan birine nedenini sordum. “Burası volkanik bölge, zemine uymak zorundayız” dedi.
İlerledikçe onu haklı buldum. Adanın bu yanındaki yamaçlar volkanik kırmızı renkli zemine sahipti. En uç noktada ise volkanik taşlardan yapılma bir kilise enkazı vardı. Oranın onarımını yapan biri yemeğini yiyordu. O tepeden bakınca volkanın patlamasıyla parçalanıp uzaklaşan diğer adaları gözlemledim.
Gemiye dönüş için ilk motor 14.00’te, son motor 16.00’da hareket edecekti. Daha iki saat vaktim vardı. Teleferik’in bulunduğu Fira’ya gitmek üzere otobüse yollandım. Tam otobüs kalkarken bindim. 2 euro ücreti ödeyip, yol boyunca çevreyi seyrettim.
Fira’da indiğimde daha vakit vardı. Orada da sokakları dolaştım. Sonra Georgias adlı bir kafeyi gözüme kestirdim. İki peynirli börek ve bir latteye 7 euro ödeyerek bir masaya yerleştim. İnternette ücretsizdi.
Santorini’de tuvaletlerin ücretsiz oluşu ve her kafede “free wifi” yazısını görmek hoşuma gitti.
Neden sonra saat doldu ve teleferike giderek 6 eroyu ödeyip aşağıda bulunan iskeleye indim. Miray ekibiyle misafirleri karşılıyor ve su ikramı yapıyordu. Daüha sonra motora binerek gemiye yollandık. Gemide odamda bir süre dinlendim ve çay saatine katılmak üzere salona indim. Sonra ise Gemini'de geç saatlere kadar süren eğlenceye daldık.
Yunanistan'daki Santorini Adası Ege Denizi’ndeki Kiklad (Cyclades) Takımadaları içinde ve Ege Denizi’nin tam ortasında yer alıyor. Santorini adası, Thirassia, Oia, Fira ve Akrotiri olmak üzere dört bölgeden oluşur. Kırmızı veya siyah volkanik kayaçların süslediği uçurumların eteklerinde olan sahillerin manzarası doyumsuzdur. Bu görüntü turistleri ve yeni evli çiftleri balayı için çeker.
Kırmızı kayaçların ve toprağın mavi ile buluştuğu Red Beach, siyah çakıl taşlarının süslediği Akrotiri Beach, sarı kum taşlarının eteğindeki Almyra Beach, siyah dev kayaların oluşturduğu Ammoudi Koyu denize girmek için en ünlü yerlerdir. Her yıl yaklaşık 2 milyon turistin ziyaret ettiği Santorini Adası, mayıs ve eylül ayları arasında kalabalık olur.
MİNOS MEDENİYETİ
Adadaki müzeler ve kazı alanları bölgede yaşamış olan ve volkan patlaması ile yok olan gelişmiş Minos medeniyetinin kalıntılarını sunar.. Ayrıca volkanik toprağı sayesinde adaya özgü Santorini çeri domatesi ve Assyrtiko üzümü üretilir. Assyrtiko üzümü çok da büyük olmayan Santorini Adası’nın bir şarap merkezi olmasını sağlar.
Santorini Adası, Bronz Çağında (MÖ 3100-300) Girit merkezli Antik Minos Medeniyetinin kolonisidir. Akrotiri bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında çıkartılan duvar süslemeleri, freskler, çömlekler, katlı binalar, 8 metrelik sütunların çevrelediği meydanlar burada yaşayan topluluğun zenginlik ve lüks içerisinde yaşadığını gösterir. Ancak MÖ 1600 yıllarında bölgede bulunan volkanın patlaması ve ardından gelen tsunami, kül bulutları Santorini ve Girit’teki Minos medeniyetine son verdi.
Daha sonra ise ada sırayla Fenikeliler, Sparta, Antik Yunan, Bizans, Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yaptı Tarih boyunca da stratejik konumu burası ticaret ve deniz üssü merkezi oldu
MÖ 1600 yılında patlayan Santorini volkanı çevresindeki büyük bir alanı yok edince oluşan boşluğa suyun dolması ile Santorini Kalderası oluştu. Santorini’den denize doğru bakıldığında kopuk kopuk adaların ortasında volkan görülür. En son 1950 yılında patlayan volkan günümüzde uykudadır. Bazen dumanlar çıkartır. Adada sıcak su akıntıları ile etkinliği devam ediyor.
SANTORINI'YE GIDERKEN ALINMASI GEREKENLER
Santorini’nin sahilleri kayalıklı ve taşlıdır. Adada gezerken tepeler, taşlar, kayalar, uçurumlar görülür. Bu yüzden sahile bile giderken mutlaka bir spor ayakkabı ve terlik bulundurulmalıdır. Terlik ile yüksek basamaklı merdivenlerde ve taşlarla döşeli adada gezmek tehlikeli olabilir. Doğu sahillerinde Perivolos ve Kamara gibi kumsal sahiller vardır. Yaz mevsiminde Santorini ağustosta bazı günler çok rüzgarlı olur. Sabah erken saatlerde, geceleri sahilde şal ya da hırka bulundurulmalıdır. Şapka ve güneş kremi Santorini’nin ortalama 25-29 derece sıcakları için alınmalıdır.
KAYIP ATLANTIS EFSANESI
Platon’un diyaloglarında geçen kurmaca bir ada olan Kayıp Atlantis efsanesinin ve Santorini Adası ile bağlantısı olduğu iddia edilir. MÖ 1600 yıllarında bölgede patlayan volkan, gelişmiş Minos medeniyetini yok edip adada çökme yaratıp kaldera oluşturduğu için bu bağlantı kurulur.
1956 yılında yaşanan 7.8 büyüklüğündeki deprem ve sonrasındaki tsunamiler adadaki evlere çok büyük zararlar verdi. Günümüzde Santorini’deki geleneksel Yunan mimarisindeki beyaz kübik evlerin çoğu sonradan yapıldı. Adanın nüfusu 15.000’dir. Ada yıl boyunca çok az yağış alır. Bu nedenle yaz aylarında içme suyu sıkıntısı yaşanır.
Santorini herşeye rağmen güzel bir ada… İnsanları biraz gürültülü ama, sevecen. Bu yüzden gelen turistler memnun dönüyorlar.