İSTANBUL- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2022 raporunu yayımladı. Rapora göre; 702 ila 828 milyon insan, 2021 yılında açlıkla karşı karşıya kaldı. Uzmanlar ise gıda güvencesizliğiyle mücadelede konvansiyonel tarım tekniklerine alternatifler arasında organik tarım ve permakültürün yer
Dünya nüfusunun hızlı artışıyla beraber daha fazla enerjiye ihtiyaç duyulurken, tarım arazilerinin yerleşim yeri olarak kullanılması da birtakım sorunları beraberinde getirirken, üreticiler ise daha düşük maliyetle daha fazla tarımsal ürün elde etmek için çeşitli yollar araştırıyor. Üreticilerin düşük maliyet arayışı, konvansiyonel tarımda ilaç ve kimyasal kullanımına ortam hazırlıyor olsa da organik tarım ve permakültürün ise konvansiyonel tarıma alternatif olabileceği ifade ediliyor.
Üründe sağlık değerinin yüksekliğini ön planda tutan bir uygulama
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü eski öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ruhsar Yılmaz, organik tarımı; çevreyle dost, insan hayvan ve bitki refahını esas alan, üretimde yapay kimyasalların kullanılmadığı, tüm üretim aşamalarının belirlenen kurallara göre yapılıp yapılmadığının kontrol edildiği ve sertifikalandırıldığı bir tarım olarak tanımlıyor. Prof. Dr. Yılmaz ayrıca, organik tarımın yapay kimyasal girdiler yerine doğal sistem içindeki mekanizmalardan yararlanarak kabul edilebilir düzeyde bir üretimi ve üretimde verim yüksekliği yerine ürünün sağlık değerinin yüksekliğini ön planda tutan bir uygulama olduğu bilgisini de paylaşıyor.
Türkiye’nin organik tarımda üretim kapasitesi bakımından dünyada 18’inci sırada olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Yılmaz, dünyadaki organik tarım alanının ise 37 milyon hektar civarında olduğunu belirterek, “En fazla alan, sırasıyla Okyanusya, Avrupa, Güney Amerika, Asya'dadır. Türkiye topraklarının yüzde 1,4'ü organik tarıma ayrılmıştır” diyor.
Türkiye avantajlı konumda yer alıyor
Organik tarıma uygun alan ve biyoçeşitlilik zenginliğinin Türkiye açısından bir avantaj olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Yılmaz, organik tarım ile kişinin tükettiği ürünün çevre dostu olması nedeniyle manevi haz duygusu beslediğine de vurgu yapıyor.
Tarım ilaçlarının kullanılmadığı ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya katkısı bulunan permakültürün, alternatif tarım yöntemlerinden biri olduğuna değinen Permatürk Yönetim Kurulu Başkanı Taner Aksel ise permakültür kavramının çok eski topluluklardan bu yana var olduğunu belirterek, “Aslında isminden de anlaşılabilir. 'Permaculture'dan geliyor, permanent kalıcı veya sürdürülebilir, culture da insanlık kültürü ve tarım sistemi anlamında” diyor.
Toprağın, bakteriler, mantarlar, nematotlar, afidler gibi türlü böceklerin de yer almış olduğu canlı bir mikroorganizma olmasından kaynaklı, dünyadaki en karmaşık sistemlerden biri olduğunu söyleyen Aksel, “Permakültür kullandığımız kaynakları sürdürülebilir bir şekilde devam ettirebilmek, yok ettiğimizden ve tükettiğimizden daha fazla üretebilmek için var. O nedenle aslında doğadaki süreçleri, ekosistem işleyişlerini anlayarak onlarla birlikte tüm hayata daha bolluk ve bereket oluşturacak şekilde çözümler sunuyor” ifadesini kullanıyor.
Aksel, son 30-40 yıl içerisinde gerek Türkiye’de gerekse dünyada canlı üst toprağın üçte birinden fazlasının kaybedildiğini, bu nedenle yereldeki ekosistem işleyişlerinin canlandırılması gerektiğini kaydediyor. Aksel ayrıca, insanlara da fayda sağlayacak, kuraklığa dayanıklı, fazla su ihtiyacı olmayan ve yerel endemik türleri kullanarak toprağın içerisinde organik madde miktarını artırıp toprağı canlandıracak kişiselleştirilmiş çözümler üretilmesi gerektiğine de vurgu yapıyor. Doğanın, insan faaliyetlerinden etkilendiğini belirterek değişimin hızına dikkat çeken Aksel, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bir an önce bunun fark edilip, insanlığın doğaya karşı olduğu değil, doğayı yok ettiği değil, doğayla birlikte olduğu bir yaşam anlayışının kotarılabilmesi gerekiyor.”