Ömer Hayyam’ın Rubailer kitabı, Titanik ile birlikte battı mı?

Semerkant kitabı, Ömer Hayyam üzerine kurgulanmış bir nevi tarihi roman niteliğinde. Yerler, kişiler ve olaylar tarihi gerçekliklerden yola çıkılarak ele alınmış. Nefis bir kitap...

FİKRİ TÜRKEL
İSTANBUL -
 Ömer Hayyam'ın Rubaileri'nin en güzel ve en değerli basımı olarak kabul edilen kitap, 14 Nisan 1912’de Atlas Okyanusu’nda batan Titanic ile birlikte okyanusun derinliklerine gömüldü. Ancak bir başka iddia daha var: Titanik ile birlikte okyanus sularına gömülen kitabın aslı değil, bir kopyasıydı. Asıl kitap, bir başka gemi ile New York'a vardığı için kurtuldu, deniliyor.

Özbekistan’a gelirken, Amin Maalouf’un Semerkant kitabını da yanımda getirdim. İkinci ziyaret öncesi kitabı okumak ve şehri tarihi ve günümüz ortamında değerlendirmek istedim. Semerkant kitabı, Ömer Hayyam üzerine kurgulanmış bir nevi tarihi roman niteliğinde. Yerler, kişiler ve olaylar tarihi gerçekliklerden yola çıkılarak ele alınmış. Nefis bir kitap...
Kitapta başka bir kitabın günümüze gelen bir hikayesi de var. Bin yılı birbirine bağlayan Ömer Hayyam’ın Rubailer kitabının hikayesi. Rubailer kitabı yaklaşık 10 asır nasıl bir yolculuk yaptı bilinmez ama 20. yüzyılda başına gelmeyen kalmadı. Evet, Rubailer kitabının aslı, Titanik gemisiyle birlikte 1912 yılında sulara gömüldü. Bir kopyası hazırlandı ve o kopya ise 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların Londra’yı bombalamaları ile yanıp kül oldu.

Kitabın pek çok özelliği var. Ama Hayyam’ın Rubailer’i yazmaya başlamasına, Semerkant Kadısı ile karşılaşması sebep oluyor. Kadı, Ömer Hayyam’a kapağı çok süslü olan bir kitap veriyor. Kitabı açınca görüyor ki, sayfaları tertemiz, ipek gibi yumuşak ama boş… Buna anlam veremeyen Ömer Hayyam’a Kadı, bundan böyle Rubailer’ini bu boş sayfalara yazmasını söylüyor. Kadı’nın abisi de bir şiir yüzünden idam edilmiş biridir.

10 asır öncesinin kağıt teknolojisi

O dönem için kitap kağıtlarının özelliği, oldukça kaliteli ve dayanıklı olmalarıydı. Kağıt, genellikle pamuk liflerinden üretiliyordu ve oldukça ince ve pürüzsüz bir yüzeye sahipti. Bu sayede, yazılar çok net ve okunaklı oluyordu. Ayrıca, kağıtlar oldukça sağlamdı ve uzun yıllar dayanabiliyordu. Özbekistan o gün olduğu gibi bugün de pamuk üreten bir ülke.

Kağıt teknolojisi açısından bu kağıtların bir önemi vardı. Çünkü, bu kağıtlar, o dönem için oldukça gelişmiş bir teknolojinin ürünüydü. Bu nedenle, o dönem için bu kağıtların üretimi, bir teknolojik başarı olarak kabul ediliyordu.

Öncelikle, pamuk lifleri, bir hamur haline getirilir. Bu işlem, genellikle bir değirmende yapılırdı. Daha sonra, hamur, bir kalıba dökülür. Kalıptaki hamur, bir pres yardımıyla sıkıştırılır. Preslenmiş hamur, kurumaya bırakılır. Kuruyan hamur, artık kağıt haline gelmiştir. Bu kağıtlar, daha sonra, çeşitli şekillerde kesilir ve kullanılırdı.

Ama Kadı’nın Ömer Hayyam’a verdiği kitabın 256 boş sayfası, “Çin kağızı” adı verilen beyaz dut ağacından özel olarak yapılmıştı. İpeksi bir dokunuşu vardı. Kağıt yerine kağız kelimesi hala kullanılıyor. Kitabın imalatı bile özellikler barındırıyordu, Rubailer için çok özel bir seçimdi.

Rubailer şöhretini tercüme ile buldu

Rubailer, uzun yıllar İran’ın önemli şahsiyetlerinin koleksiyonunda kalıyor. 19. yüzyılın ortalarında edebiyatçı Edward FitzGerald tarafından İngilizceye tercüme ediliyor ama pek ilgi görmüyor. Sonra iki İrlandalı bilim adamı Rubailer’i dünyanın tanımasını sağlıyor. Öyle ki en popüler eserlerden biri durumuna geliyor.

Rubailer kitabının aslı, Amerikalı sanat eseri koleksiyoncusu Arthur Houghton Jr. tarafından özel olarak kapağı ve iç sayfaları değerli taşlarla ve metallerle süslenmişti. Rubailer, 1911 yılında Londra'da, William Morris'in Kelmscott Press yayınevi tarafından basılmış ve dönemin en ünlü mimarlarından Edward Burne-Jones tarafından tasarlanmıştı. Kitap, 1.200 sayfadan oluşuyordu ve kapak ve iç sayfaları 22 karat altınla kaplıydı. Ayrıca, kitapta binden fazla değerli taş kullanılmıştı. Kitapta, Ömer Hayyam'ın Rubailerinin İngilizce çevirileri ve Elihu Vedder'in resimleri de yer alıyordu.

Titanic ile birlikte battı

Kitap, 1912 yılında, Titanic'in Londra'dan New York'a yaptığı ilk seferinde gemiye konuldu. Ancak, 14 Nisan 1912 tarihinde, Kuzey Atlantik'te bir buzdağına çarpan Titanik, 2 saat 40 dakika içinde battı. Bu kazada, 1500'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.

Titanic'in batmasıyla birlikte, Ömer Hayyam'ın Rubailer kitabının aslı da okyanusun derinliklerine gömüldü. Bu olay, sanat ve edebiyat dünyasında büyük bir yankı uyandırdı.

Amin Maalouf'un Semerkant kitabında, Ömer Hayyam'ın Rubailer kitabının Titanik'te batması, bir "kaderin cilvesi" olarak anlatılır. Maalouf, kitabın tasarımcılarından biri olan Sangorski'nin de, birkaç hafta sonra boğularak ölmesini, bu kaderin bir başka cilvesi olarak değerlendirir.

Kitap, Titanik'in batışı sırasında, kitabın sahibi olan Amerikalı milyoner Arthur Balfour'un yanındaydı. Balfour, kitaptan o kadar etkilenmişti ki, onu "dünyanın en güzel kitabı" olarak adlandırmıştı.

Titanik'in batışı sırasında, Balfour ve kitap, gemideki diğer yolcular gibi, kurtulmayı başaramadı. Kitap, Ömer Hayyam'ın Rubaileri'nin en güzel ve en değerli basımı olarak kabul ediliyordu.

Titanic'in batmasından sonra, Ömer Hayyam'ın Rubailer kitabının aslını bulmak için çeşitli araştırmalar yapıldı. Ancak, bu araştırmalar sonuçsuz kaldı. Kitap, günümüze kadar bulunamadı.

İkinci bir kopya mı vardı?

Bir başka iddia daha var: Rubailer, 14 Nisan 1912 tarihinde Titanik Gemisi ile birlikte Atlantik Okyanusu'na battı. Ancak, bu kitabın aslı değil, bir kopyasıydı. Asıl kitap, Sangorski tarafından özel olarak saklanıyor ve bir başka gemi ile New York'a gönderilmek üzereydi. Ancak, bu gemi Titanik'ten bir gün önce New York'a vardığı için, asıl kitap Titanik'in batmasından kurtuldu, deniliyor.

Sangorski, Titanik'in batmasından birkaç hafta sonra, 27 Mayıs 1912 tarihinde, Londra'da bir otelde boğularak ölü bulundu. Sangorski'nin ölümünün şüpheli olduğu ve Titanik'in batmasından dolayı yaşadığı üzüntüden dolayı intihar ettiği de öne sürüldü.

İddiaya göre Rubailer, Londralı kitapçı William Morris tarafından bastırılmış ve Amerikalı iş adamı Sangorski tarafından süslenmişti. 1911'de Francis Sangorski adlı usta bu zanaatkar, Londra'nın Holborn semtindeki atölyesinde iki yıldır üzerinde çalıştığı bu kitap kaplama işini bitirdi.

40 cm x 35 cm ölçülerindeki kitap, özel olarak kesilmiş yakutlar, topazlar ve zümrütler dahil 1050 mücevherle kaplanmıştı. Yapımında yaklaşık 9 metrekarelik altın varak ve yaklaşık 5 bin parça deri kullanıldı.

En özel kitap kapağı

The Daily Mirror gazetesi çalışmayı "bugüne kadar üretilmiş en özel kitap kapağı örneği" olarak niteledi.

Sangorski yakınlarının iddiası asıl kitabın, Sangorski'nin ölümünden sonra, onun mirasını devralan kız kardeşi tarafından Britanya Kütüphanesi'ne bağışlandığı şeklinde. Bu kitap, günümüzde Britanya Kütüphanesi'nde sergilenmekte ve "Mükemmel Kitap" olarak anılıyor.

Bir kısmı doğru olabilir ama elde başka bilgiler var ve hikaye burada bitmiyor. Bana en makul gelen kitabın serüveni şöyle: 

Geminin batışından sekiz yıl sonra, aile yakınları şirket kasasında Sangorski'nin Rubailer için yaptığı orijinal çizimleri ve kalıplarıyla karşılaşıyor ve bu gösterişli işi yeniden denemeye karar veriyorlar. Demek ki Sangorski bir değil iki kopya çıkarma niyetindeydi, ikincisi yarım kaldı.

Alman bombardımanında yanan kitap

Sangorski’nin ortağının yeğeni Stanley Bray, 1930'ları ofisinde ve evinde, mücevherlerle kaplı ikinci Rubailer baskısı üzerinde çalışarak geçirdi. Kitap kapağı, İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupa'yı etkisi altına aldığı dönemlerde tamamlandı.

Kitabın her türlü saldırılara karşı korunması gerektiğine karar verildi ve bu nedenle koruyucu malzemelere sarılarak Londra'daki Fore Caddesi'nde güvenli bir kasaya yerleştirildi.

Fore Caddesi, Alman bombardıman uçaklarının şehirde ilk vurduğu caddeydi. 1940 ve 1941'deki müteakip hava saldırıları, bölgedeki neredeyse tüm binaları yerle bir etti.

Stanley Bray, Blitz'de ağır hasar gören kalıntılar ve yıkıntılar temizlenince Rubailer’in ikinci kopyasının sakladığı kasayı buldu. Kasa hala sağlam ve hasarsız görünüyordu.

Ancak içi açıldığında, sadece siyah bir kütle kalmıştı. Ateşin aşırı ısısı, kapaktaki deriyi eritmiş ve sayfaları kömürleştirmişti.

Bunun için önceki baskılardan kalan mücevherlerin çoğu geri dönüştürüldü.

Kitabın yeni kopyası nerede?

Tahmini 4 bin saatlik çalışmadan sonra, üçüncü kopya nihayet tamamlandı ve kitabı İngiltere'deki Britanya Kütüphanesine sundu.

Bray’ın Aralık 1995'te ölümünün ardından yazılan makalede, kitap "yaşam boyu çalışmanın anıtı" olarak nitelendirildi.

Amin Maalouf, Semerkant kitabında, Ömer Hayyam'ın Rubailer kitabının batışını 11. yüzyılda Semerkant'ta yaşayan bir göçebenin hikayesiyle paralellik kurarak anlatır. Göçebe, bir gün bir kitap bulur ve bu kitaptan çok etkilenir. Ancak, kitap bir gün bir yangında yok olur. Göçebe, kitabın yok olmasından büyük üzüntü duyar ve bu üzüntüsünü bir şiirle dile getirir.

Maalouf, Titanik'te batan Ömer Hayyam'ın Rubailer kitabının da, göçebenin bulduğu kitap gibi, bir kültürel miras olduğunu ve yok olmasının büyük bir kayıp olduğunu vurguluyor.

Ömer Hayyam bir filozof, bir matematikçi, bir astronom ve şairdi. Onu tartışmalı kılan eksantrik yaşamı ve hayata bakışıydı. Kitabı içindekiler kadar, kendisi de yazarı gibi ilginç bir tartışma konusu oldu. Umarım bu yazı, hem Maalouf’un kitabını okumak hem de Semerkant’ı görmek için bir sebep olur.

Manşetler

British Museum'a şimdiye kadarki en değerli bağışı yapıldı
THY transit yolcularını İstanbul'da ücretsiz gezdiriyor
Antalya’nın 25 yıl sonraki iklim krizi 'Kıyamet' filminde
Esas Holding'ten Pegasus'ta hisse satışı
THY, AJet'in sermayesini 15 milyar lira artırdı
Sabiha Gökçen CEO'su Alp Er Tunga Ersoy istifa etti
Asya-Pasifik Bölgesi’nde en başarılı kadın girişimci seçildi
Karadeniz’de 20 bin mersin balığı çiple izleniyor
İş Bankası ilk turizm şubesini Antalya’da açtı
Suudi Arabistan turizme 500 milyar dolar akıtacak