Müzeler kapanmasın, tuvaletler yapılsın

Özkan Altıntaş

Topkapı’ya herkes girmesin!
Randevu alınsın!
Gemilerden inen turistler paldır küldür içeri girmesinler!
Fazla ziyaretçi sıkıntı veriyor!
Bütün bunları Topkapı Sarayı’nın Müdürü İlber Ortaylı söylemiş...

Milli eğitim eski bakanlarından Hasan Ali Yücel  “Okullar olmasa milli eğitimi ne güzel idare ederdik” demişti.
Ziyaretçisi olmayan müze olur mu?
O zaman müzenin ne anlamı kalır?
Müze olur arpalık yeri...

Son padişah emretti:
Önce şeyhülislama, sonra sadramaza başvurun, randevu alın, sonra bana gelin...

Peki Türkiye’nin her yıl bütçesinden milyonlarca dolar harcayarak Türkiye’ye turist getirmek için gösterdiği çaba ne olacak?
Amerika’dan Japonya’ya kadar gazetelere, televizyonlara, internet sitelerine verilen ilanlarda tanıtılan Topkapı Sarayı sunumları ne olacak?
Adam reklamları görecek İstanbul'a gelecek.
Topkapı Müzesi, kapı duvar...

İyi ki Topkapı, Ayasofya, Sultanahmet var...
Yoksa yanmıştık.
İstanbul’da başka neyi gösterecektik.
Topkapı’nın burnunun dibinde, dünyanın en güzel eserlerinin bulunduğu Arkeoloji Müzesi’ne ziyaretçi sokamıyoruz.
Öyle bir değer ki... İçinde yok yok...
Arkeoloji Müzesi başkalarının elinde olsa, her taş için bir salon açarlardı...
Bizde nasıl olsa bol..
Nereyi kazsan taş çıkıyor...

Aslında Topkapı Sarayı Müzesi başta olmak üzere tüm müzelerin kendilerine çeki düzen vermeleri lazım.
Hello Turizm Genel Müdürü Emin Çakmak’la dolaştık ve içler acısı halimizi gördük.

Topkapı Sarayı’nda yaşlılar ve özürlülerin o tuvaletlere girmesi imkansız. Hele tekerlekli sandalye ile gelenler için fecaat...  Bir kaç basamakla tuvalet var, içerisi ise kötü kokuyor.
Turistleri dünyanın öbür ucundan getirip dünya medeniyetine yön verenlerin yaşadığı Topkapı Sarayı’na sokuyorsunuz ve çağdışı bir tuvalet imkanı sunuyorsunuz.

Aynı durum Kapalıçarşı’da var.
Sorduk.
Mercan Yokuşu’nda bir caminin tuvaletinden bahsettiler.
Özürlü turist oraya gidene kadar başına ne haller gelir gerisini siz düşünün.

Kapadokya’da ise özürlü tuvaleti yapı malzemeleri deposu olarak kullanılıyor. Zaten tuvaletin kapısı zor açılıyor. Tuvalete oturana madalya verirler.

Emin Çakmak, başkanlığını Koreli bir bakanın yaptığı Dünya Tuvaletler Birliği komisyonunda Türkiye adına üye bulunuyor.
Gösterdiği fotoğraflara baktım. İçim “cızzz” etti.
Uzakdoğulular turistlerin gezdiği çatıları kıvrık kıvrık olan tarihi evlerin yanına tuvaletler yapmışlar.  Tarihi eserden ayırt edemezsiniz.
Onların da çatıları kıvrık ve içerisi eczane gibi.
Her türlü imkan var.
Özürlüye, çocuğa, yaşlıya saygı oralarda tuvalette başlamış.

Eskiden otomobille Avrupa’dan gelirken Niş otobanında iken Yugoslavya sınırında bir tuvalete girdiğimde “Hah Türkiye’ye geldik” derdim. Çünkü tuvaletler içler acısıydı. Girer girmez kokar, musluklardan su akmaz, kapıları kırık olurdu.
Çok şükür o günler geride kaldı.

Şimdi dileğim müze ve ören yerlerimizin kapılarının ziyaretçilere kapanması değil, insana ve tarihimize saygılı otantik yapıya uygun malzemeyle inşa edilen tuvaletlere kavuşmasıdır.