Metalci misin vay vay, havacı mısın vay

Sefa İnan

Her hafta okuduğunuz gibi, genellikle yazı konuma geçmeden önce, geçmiş haftalarda yazdığım yazılarla ilgili bir iki cümle kurma gereği duyuyorum. Geçmişte kalan birkaç yazıma baktığımda, özellikle Uçuş İşletme ile ilgili dile getirdiğim bazı sorunlarla ilgili konularda değişiklik yapıldığını görmek beni çok mutlu ediyor. Umarım her zaman doğrular kazanır.

Her hafta okuduğunuz gibi, genellikle yazı konuma geçmeden önce, geçmiş haftalarda yazdığım yazılarla ilgili bir iki cümle kurma gereği duyuyorum. Geçmişte kalan birkaç yazıma baktığımda, özellikle Uçuş İşletme ile ilgili dile getirdiğim bazı sorunlarla ilgili konularda değişiklik yapıldığını görmek beni çok mutlu ediyor. Umarım her zaman doğrular kazanır.



Bu haftalık yazıma geçmeden yine bazı okurlarımla ilgili kısa bir serzenişte bulunmak istiyorum.

Yazı yazdığım sitede hiçbir köşe yazarı yazısı karşılığında ücret almaz. Sanırım diğer siteler de öyledir. Hiçbir yazar, diğer arkadaşı ile bu hafta ne yazacaksın tartışması yaşamaz. Ne isterse onu yazar. Site yönetimi, yazarların hiçbir yazısına karışmaz. Bu nedenle, ben de şimdiye kadar diğer yazarlar gibi, şimdiye dek özgürce düşüncelerimi yazıp sizlerle paylaşabildim.

Bir gün yazılarıma sansür uygulanırsa (ki- dokuz senedir hiç aralıksız her hafta yazarım ve bugüne kadar sansür uygulanmadı…) kendi kişisel bloğumda ve sosyal paylaşım sitelerinde yazarak, hobime devam ederim.

Bunları neden yazdığımı da açıklayayım: Bazı kendini bilmezler, arada sırada laf atıp bazı şirketlerden nemalandığımı (lehinde yazdığım bir şirket varmış gibi…) iddia edecek kadar seviyesizleşiyorlar. Bazen de –sanki sitenin sahibi benmişim gibi- site yönetimini bana şikâyet ediyorlar. “Kardeşim, site yönetimi benim yazılarıma karışmıyorken, ben onların yayın politikalarına nasıl karışayım?” Sitede farklı fikirlerin bir arada olması, güzel ve asıl olması gereken değil mi? Sonuçta; kimi isterseniz, onu okursunuz. Siteyle ilgili şikâyetiniz varsa, bana yazacağınıza info@airporthaber.com’a yazın. Benim mail adresim zaten yazılarımda var.

Airporthaber ile benim ve diğer köşe yazarlarının organik bir bağının olmadığını hala anlayamadınız mı? Ben sizlerden biriyim havacıyım havacı… Diyerek biraz rahatladıktan sonra, genel istek üzerine HABOM konusuna döneyim.

Genellikle THY’de, birçok okurum; yazılarıma yorum atarak, e-posta yollayarak veya telefon ederek, “bizim sorunlarımızı neden yazmıyorsunuz?” diyorlar. Ne yazayım, bende şaşırdım kaldım! İnsanları kıramıyorum. Sadece kadrolular değil, THY’nin taşeron elemanları da sorun yumağı olmuş. 1000 TL’ye yüksek okul mezunlarının çalıştırıldığını öne sürüp; “lütfen bizim sorunlarımıza da değinin” diyorlar.

Bu arada değinmeden geçmemem gerekiyor sanırım; iş yaşamında, sendikaları etkisizleştirerek işçilerin emek örgütlerinde birleşmelerini önlemek için ortaya atılan “taşeron işçilik” kavramı da çökmek üzere… Binlerce taşeron işçi, kölelik ücretlerine çalışmayı kabul ederek, bilmeden ve istemeden, sendikalı işçi kardeşlerine verdiği zarara karşın, bugün örgütlenme ve ekonomik demokratik haklar için direnişler yapmaya başladılar. Taşeron işçilerden bana gelen mesajlardan bunu anlamaktayım.

***

HABOM ile ilgili o kadar çok yazı yazıp, o kadar çok uyarılarda bulundum ki; inanın, sayısını bile hatırlayamıyorum. Tabii ki, konu genç meslektaşlarımı ilgilendirdiğinden, benden yazı isteklerine kayıtsız kalmam söz konusu olamaz.

Konumuz; Teknik A.Ş. ve HABOM birleşmesinin çalışanlara ne getirip ne götüreceği. Bu konuda sizlere daha net ve doğru bilgi verebilmek için, Perşembe günümü tümüyle sizlere adadım ve dersime iyi çalıştım.

Aldığım duyumlara göre; Hamdi Topçu, Teknik A.Ş ve HABOM Yöneticilerini 21 Nisan günü toplamış ve birleşme için startı vermiş. Teknik A.Ş. ve HABOM yöneticileri kendi aralarında, ne-nasıl olur’u tartışıyorlarmış. Teknik A.Ş.ve HABOM’un zararda olduğu söyleniyor. Bu sorunu ucuz iş gücü mantığıyla çözemezsiniz.Ucuz etin yahnisinin yenmeyeceğini umarım artık anlamışsınızdır. Örneğin; Lezzetli yemek yapmak isteyip yapamıyorsanız, önce malzemeye sonrada Aşçı’ya bakmak lazım. Görülen odur ki malzeme doğru, siz bence Aşçılara bakın.

Şimdi ne olacak;
Daha önceleri de yazdığım gibi, Teknik A.Ş. ile HABOM çalışanları arasında maaş ve sosyal haklar açısından büyük farklılıklar var. 2000 kişiyi aşkın HABOM çalışanı, Teknik A.Ş.’nin içine girdiğinde, adeta bomba etkisi yaratır. Olmayan iş barışı, iyice içinden çıkılmaz hale gelir. Ne çözüm bulurlarsa bulsunlar, sonuçta Hamdi Topçu ne derse, tamam efendim biz de aynısını düşünmüştük diyeceklerdir.

Var olan durumda; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına göre Teknik A.Ş. ve HABOM metal iş kolundadır. Ancak, Hava-İş Sendikasının eski yönetimi tarafından açılan Bakırköy 5. İş Mahkemesinde ve Danıştayda açtığı davanın kazanılabilme olasılığı yüksek. Oldu ya, işler ters gitti ve dava yitirildi. O zaman Teknik A.Ş.’de yapılacak olan ilk Toplu İş Sözleşmesi, metal iş kolunda bir sendika ile yapılacaktır. Ancak kişisel görüşüm olarak belirteyim; bu davanın kazanılacağını ve hâkimlerin, tencere tava ile uçağı ayırt edebileceklerini düşünüyorum.(!!!)

Birleşme nasıl olur.?
Bu konu 6356 sayılı, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt uygulamalarını içeren yasanın 37 ve 38. maddelerinde, açık ve net olarak yer almaktadır. Lütfen okuyun.

Bu yasayı okuduğumda; HABOM çalışanlarının Teknik A.Ş. ile birleşmelerinde hukuksal bir sorun görülmüyor. Olası bir birleşmede, HABOM çalışanlarının yapmış olduğu Toplu İş Sözleşmesi süre sonuna kadar geçerliliğini koruyacaktır. Yani çalışanlar, işveren istemezse, Toplu İş sözleşmeleri dışında farklı bir avantaj sağlayamazlar. Ancak, THY çatısı altında ayrı bir tüzel kişilikle çalışan Teknik A.Ş. Yönetimi, Çelik İş Sendikası ile ek bir anlaşma yapabilir. Aslına bakacak olursanız, THY bunu sendikaya sormadan bile, tek taraflı olarak yapar ve kimse bir şey diyemez.

Sonuçta, diyelim ki HABOM-Teknik A.Ş. birleşmesi yapıldı ve aynı işi yapan kişiler, iki farklı ücret ve sosyal haklarla çalıştırılıyorlar… Düşünmesi bile yanlış olduğundan, ben THY’nin yönetiminin bu riske gireceğini hiç sanmıyorum. THY ve Teknik A.Ş’nin yönetici sıfatlı zat-ı muhteremleri, şimdiden yeni bir skala hazırlığına girip, Teknik A.Ş.’nin yapmış olduğu toplu iş sözleşmesindeki grupların altına, başka bir grup daha açarak, yani, üç beş kuruş daha vererek, işi bitirmeye çalışacaklardır.

Bu tür bir uygulama, bence yanlış olur. Bu işin çözümü, HABOM çalışanlarının Teknik A.Ş. gruplarında nereye intibakı (sene-kıdem-öğrenim) yapılması gerekiyorsa, taslaklarla hiç oynanmadan aynen geçirilmesidir.

Gelelim sendikalara;
Sendika yönetimleri, çalışandan çok kendini düşüneceklerdir. Bu birleşmede ve Danıştay’ın iş kolu saptaması konusundaki karar aşamasında, Çelik-İş’in bağlı olduğu konfederasyon Hak-İş ve Hava-İş’in bağlı olduğu Türk-İş devreye girecek ve bu tatlı aidatları(!) kendi tarafına çekmek isteyecektir. Filler tepişecek ve mutlaka bir yerin çimleri ezilecektir. THY yönetimi, Hak-İş’imi isteyecek, yoksa Türk-İş’i mi, onu hükümete soracak ve aldığı icazetle hareket edecektir.

Aslına bakacak olursanız, ülkemizde ve THY’de gerçekten bağımsız, özgür katılımcı, işçinin ekonomik demokratik haklarını savunan ve günün koşullarına göre de sürekli genişletip geliştirmek isteyen çağdaş bir sendikal harekete gereksinim var. Türkiye’deki sendikal yapıdaki en büyük eksiklik, sendika içi demokrasi ve denetim yollarının çalışmamasıdır.

Mahkemeler ve Danıştay, THY’deki uçak bakım konusunu ulaştırma iş kolu olarak kabul ettiğinde, Hak-İş’e bağlı hiçbir sendika toplu iş sözleşmesine giremiyor. Yani, Çelik İş gündem den düşüyor.

Ulaştırma iş kolunda sendikalar hep Türk-İş’te yer almış. Demiryolu-İş- Tümtis (Yanılmıyorsam Tümtis 2016’da %2’ye çıkabilecek barajın altında kalabilir) ve Hava-İş yetkili sendikalar.

İşveren, Hava-İş ile anlaşamayacağını düşünürse, belki de tüm çalışanları Demiryolu İş’e bile sokabilir(!). Siz, (havacılık işkolunda metal, işkolunu yadırgayıp) tencereci mi, yoksa tavacı mıyız? Derken, trenci (Demiryolu-İş) bile olabilmeniz olası.

Metal iş kolunda ise; Çelik İş (Hak-İş’e bağlı) Türk Metal (Türk-İş’e bağlı) ve Birleşik Metal İş (DİSK) sendikaları var. Görüldüğü üzere bu iş kolunda üç ayrı sendika var.

Bu saydığım konfederasyonlar, mutlaka bu işin içindedir. THY hükümete sorarken, sendikalar da konfederasyonlarını devreye sokmuştur. Türk-İş ile Hak-İş Konfederasyonları iktidar tarafından çoktan onaylandığı için, DİSK’in Birleşik Metal’ine hiç şans veremiyorum. (Aslında, vermek isterdim!)

Şimdi sizin bana yönelttiğiniz konu olan sendikadan istifa etmek veya şube ve temsilcilerin seçimle gelmesi ve tabii ki aidat konusuna.

Bu soruyu daha önce bana birisi sorsa, güler ve tabii ki, şubede temsilci de seçimle olmalı derdim. Ancak, günümüzdeki sendikaların rengi değişti. Duyumuma göre Çelik-İş, Havacılık Şubesi açacakmış. Bu güzel bir gelişme olabilir ama şubeye atama ile yöneticilerin atanması yanlış bir uygulama olmakla birlikte yasaldır. Bu işin normal seyridir. Ancak, ilk şube açılımında istenirse işçilerin kendi aralarında seçip önerdikleri kişileri sendika yönetimi tarafından atanmasının da mahzuru yoktur.

Hele hele temsilcisini çalışanların özgür iradesi ile seçtirmeyen sendika zaten kabul edilemez. Bu konuda çalışanlar olarak kesinlikle ödün vermeyin.

Gelelim ikinci sorunuz olan aidata. Hava-İş sendikası, %1 alırken Çelik-İş in % 2,34 alması kabul edilemez. Hem, düşük haklar içeren Toplu İş Sözleşmesi imzalayacaksınız, hem de; ayda %2,34 aidat alacaksınız :):) Olacak iş değil, sanırım şaka yapmışlardır. Lütfen bir daha sorun, bir yanlış anlaşılma olabilir. Ben bu rakamı şaka yapılmış olarak görüp, fazla irdelemeyeceğim.

Şimdi de sendikadan istifa ederiz söylemleri ile beni arayanlara cevabım:
Tabii ki edebilirsiniz. Bu konuda kesinlikle özgürsünüz. Sizler Habom’dan Teknik A.Ş.’ye geçtiğinizde, istifa ederseniz maaşınızdan kimse aidat kesemez. Ancak, Temmuz veya Ağustos ayındaki yeni dilimde sendika; “üye olmayana, bu altı aylık zammı vermeyin” diyebilir. İşveren bu talebe uymak zorunda değildir. İsterse kendi inisiyatifiyle tek taraflı olarak istediği ücret zammını çalışanlarına yapabilir.

Kanunda bunu engelleyecek bir madde yoktur. Bu tür bir durumla karşı karşıya kalındığında, işverenin kendi işçisine bakış açısı ortaya çıkar ve sonuç olarak bizde anlarız ki, işveren, işyerindeki sendikayı kendisine ortak ve kardeş mi görüyor yoksa çalışanlarını bu işyerinin kader ortağı veya aile bireyi olarak mı görüyor. Bu o durumda netleşir.

Sonuçta;
İş kolu yetkisinin mahkemece saptanması davası çok önemlidir. Bir de bakarsınız ki Teknik A.Ş.’de, HABOM da, metal iş kolu olduklarından (mevcut durum zaten böyle) sendikanız yukarıda saydıklarımdan biri de olabilir. Bunu şimdilik geçelim ve kulaklarımız davada olsun. Sizler HABOM’dan Teknik A.Ş.’ye geçerken, şimdiki sendikanıza baskı kurun ve Teknik A.Ş.’deki ücret skalalarının ve sosyal hakların aynısından aşağıya geçmemeye çalışın. Yapamıyorlarsa sendikadan hepiniz topluca istifa edin. Elinizdeki kozu sonuna kadar kullanın. (Bana sorduğunuz için kendi duygularımla cevap veriyorum!)

Unutmayın; Her şey sizin elinizde. Ben buradan elimden gelen desteği bilgimi ve deneyimlerimi sizlerle her zaman için paylaşabilirim. Para pul da istemem…:)
Top sizde…

Dünya Pilotlar Günü kutlandı.
Sektörün mesleki toplum örgütlerinden biri olan TALPA, 26 Nisan’ı Dünya Pilotlar Günü olsun diye IFALPA’ya kabul ettirdikten sonra bu özel günün öncesi yani, 25 Nisan tarihinde Ataköy Sheraton Otelinde yapılan Uluslararası Pilotlar Çalıştayı ile başlattı. Yerli ve yabancı pilot örgütlerinin temsilcilerinin konuşma yaptığı bu uluslararası çalıştay, SHGM’nin üst düzey yöneticileri tarafından da izlendi. Pilotları direk ilgilendiren bir çok konu masaya yatırılıp karşılıklı söz alınarak tartışıldı. Benimde bizzat takip ettiğim bu çalıştayın gerek seçilen konular gerekse konu üzerinde yapılan müzakereler açısından başarılı geçtiğini söyleyebilirim. Burada bu çalıştayın detaylarına girmeyeceğim. Ancak, bu tür çalıştaylarda pilotların ve şirket yöneticilerinin katılımlarının azlığını gerçekten yadırgadım. Bir gün sonra yani 26 Nisan tarihinde Ataköy Sheraton Otelinde yapılan kutlama gecesine ise ilgi müthişti. Bu tezat görüntü genelde sorunları olmayan kitlelerde yaşanır. Hâlbuki hangi pilotla konuşsanız size bir dolu yanlış ve aksaklıkları anlatıyor.

Güzel ülkemin her yerinde bu tür önemli çalıştay ve toplantılara hem çalışanlardan hem de yöneticilerden ilgi çok düşük seyrederken eğlence içeren gecelere ilginin çok olduğunu görürsünüz. Masa ve makam arkasına kendilerini bir şekilde atmış pilotlar bu mevkilerin kalıcı olacağını düşünmüş olsalar gerek ki genelde bu tür çalıştay ortamlara ya gelmezler ya da katılmış olmak için katılıp, en kısa zamanda kaçmak için bahaneler uydururlar.

Tabii ki bu çalıştayda da aynı sahneler yaşandı.

Konuşmacılar, sektörümüzde çalışan pilotların çalışma düzeni ve buna bağlı gelişen uçuş yorgunluğu ve kümülatif yorgunluk kavramlarını derinlemesine tartışarak, yoğun mesai düzeni ve yorgunluk kavramlarını gerek ülkemiz ve gerekse yurtdışından örneklerle ortaya koydular.

Umarım bir gün tüm çalışanlar, bu tür çalıştay veya toplantılara ilgi gösterip istek ve dileklerini, klavye veya kulak gazetesi aracılığı ile değil sesli olarak da dile getirebilirler.

Bu tür çalıştayları ve kutlama gecelerini organize etmenin gerçekten zor olduğunu bildiğimden, 25-26-27 Nisan 2014 tarihlerindeki başarılı etkinliklerinden dolayı TALPA Yönetimini ve tüm pilotlarımızın 26 Nisan Dünya Pilotlar Gününü kutluyorum.

sefainan.com