Neden yazmıyorsun, yoksa korkuyor musun, bir aydır sesin soluğun çıkmıyor, olaylara gelişmelere niçin seyirci kalıyorsun?
Eş, dost, vatandaş sorup duruyor. Telefonla arıyor, yolda çeviriyor…
-Senin de mi gözünü korkuttular?
Önce şurada bir anlaşalım. Korku benim yakınımdan uzağımdan geçmeyen bir duygu. Tanıyanlar bilir, Tanrı korkusuz yaratmış beni. 47 yıllık meslek hayatımda harpler gördüm, ihtilaller yaşadım, 1980 öncesinin terör döneminde tüm örgütlerin ölüm listelerinde yer aldım.Gülüp geçtim hepsine. Tehditler, tahrikler, mermiler, bombalar vız gelip tırs geçti. Bildiğimi okudum, yılmadan inançlarım doğrultusunda mücadelemi sürdürdüm.
O günlerin gazeteciliği bugünlere benzemezdi hiç. Köşe sahibi olmak, yazı yazabilmek, gerçek gazetecilik yapabilmek bugünkü gibi kolay değildi. Rahmetle andığım bazı meslektaşlarım canlarını bile vermişlerdi gazetecilik uğruna. Bugün gazeteci de değişti, gazetecilik de…
İktidar kendi basınını yarattı. Yeşil sermaye gazete, dergi ve televizyon sahibi artık. Partizanlığın daniskasını yapıyorlar. Yalaka gazeteci tipleri, molla kafalı ve kılıklı borazanlar ortalıkta kol geziyor. Devlet tepetaklak edildi, tüm yönetim kuralları hırpalandı. Kurumlar sindirildi, bürokratlar temizlendi, alıştığımız düzenin yerini bambaşka bir sistem aldı. Kimse ağzını açamıyor, eleştirilerin tümüne “it ürür-kervan yürür” gözüyle bakıyorlar.
Eskiden gazeteler yazdılar mı, televizyonlar program yaptılar mı, iktidarlar hemen açıklama yapar, cevap verirlerdi. Bunlar tınmıyorlar bile. Siz istediğiniz kadar yazın, aldırmıyor hiç kimse. İktidar suç üstüne suç işliyor, yasaların çoğunu göz göre göre ihlal ediyor. Devleti kendi kafasına göre yönetiyor. Anayasayı paspas ettiler, istediklerini gözaltına aldırdılar, ortalığa dehşet ve korku saldılar…
Cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirdi. Yetkilerini kötüye kullanıyor, cumhurun değil siyasi yandaşlarının başkanı gibi davranıyor. Hani tüm milleti kucaklayacaktı, hani hepimizin Cumhurbaşkanı olacaktı? Bir yıllık mesaisi dikkatle incelendiğinde, Cumhuriyet tarihimizin en kötü Cumhurbaşkanı olduğu kolayca görülür.
Ya Başbakan, ona ne demeli? Mübarek Padişah sanki, dilediğini gözünü kırpmadan yapıyor. Kanunları istediği gibi değiştiriyor, devleti hiçbir engel tanımadan kafasına göre yönetiyor. Yaptığı suç mu değil mi, umurunda bile değil. Ciddi bir iç politikası yok. Dış politikası ise tam manasıyla bir rezalet. Sayesinde Türkiye’nin başı beladan kurtulmuyor. Bir Amerika’yı kızdırıyor, bir Rusya’yı sinirlendiriyor. Allah korusun, Türkiye bir zarar görecek diye tedirgin herkes.
Şöyle bir sokağa kulak dayayın, cüzdanını iktidara yaranarak dolduranlar hariç, hayatından memnun olan kimseye rastlayabilirmisiniz? Her an herşeyin olabileceği, başınıza her türlü belanın açılabileceği bir ülke haline getirdiler Türkiye’yi. Asayiş ülke genelinde berbat, terör durmak bilmiyor, hırsızlık ve namussuzluk kol geziyor memlekette. Bu mu iyiye gidiş, durmak yok yola devam ha… Bu kafayla yola devam ederlerse, sadece kendi başlarını değil, Türkiye’nin de başını belaya sokacaklar…
Niye yazmıyorum öyle mi, yazmakla yazmamak arasında fark kalmadı ki memlekette. Tüm kötü gelişmeleri yazıyoruz da ne oluyor..? Bizim oğlan bina okuyor, dönüp dönüp yine okuyor. Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatmadı ya, bir ay yazmadan ortalığı kolaçan edeyim dedim. Belki Recep Tayyip üslübunu, politikasını değiştirir de, ortalık biraz rahatlar. Ama ne mümkün, Başbakan şimdiye kadar ne yaptıysa, bu kere daniskasını yapmaya başladı.
Onun için yazmaya devam edelim. Bir aylık avansımız sona erdi artık. Okusalar da, okumasalar da, aldırsalar da aldırmasalar da, biz yine de yazmaya devam edelim. 47 yıllık gazetecilik kimliğimizle, devletin ve milletin aleyhindeki tüm gelişmelerin üzerine yine korkusuzca gidelim.
Din tüccarlarıyla, bölücü kürtlerle, tüm Türk düşmanlarıyla görülecek hesabımız bitmedi henüz. Bitene kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok ve olamaz. Mangal gibi yüreğe sahip olanlardanız, yürek Selanik korkusuyla yaşayanlardan değil…