Korsan turizmin kurtuluşu yoktur

Özkan Altıntaş

Turizm sektöründe korsan furyası sürüp gidiyor.
Korsanlık almış başını gidiyor.
Herkes şikayetçi, ama kılı kıpırdayan yok.
Ne bakanlık, ne de meslek örgütleri...
Aksine bakanlık ve meslek örgütleri korsanlara sahip çıkma görün
tüsündeler.
Bunun en büyük örneğini geçtiğimiz bayramda gördük.
Binlerce turisti tatil yerlerinde mahsur bırakıp mağdur edenleri kimse cezalandırmadı. Sadece hamasi laflar üretildi, ama "tık" yok.
Çünkü bu laflarla iş "örtbas" edildi. Kamuoyu tatmin edildi.
Yani "ölenle ölünmedi"
Yeryüzünde korsanlığın, düzenbazlığın legal olduğu, belki de tek ülkeyiz.
"Yalancının mumu yatsıya kadar yanar "sözünü hatırlayalım.

Turizmde bir yalan söylenir, iki yalan söylenir, üç yalan söylenir...
Ama nereye kadar?
Türk turizmi için en büyük tehlike çanları böyle olaylardır.
Turist bir kez, iki kez, üç kez inanır. Sonra inanmaz.
O çok böbürlendiğimiz Türk turizmi geri sayar.
Nitekim İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduğumuz yıl, turizm eksi 6 oranında geriledi. Gelirlerde ise büyük düşüşler yaşandı.
Bunlar çöküşün tehlike çanları değil de nedir?
Yalan üzerine kurulan dünya, yalan olur...


İzmir'de; kendisini profesör olarak tanıtıp TÜBİTAK'tan LCD televizyon hediye edileceği bahanesiyle 2 kişiyi dolandırdığı iddia edilen zanlı yakalandı. Şikayet üzerine yakalanan ve gözaltına alınan K.K'nin (43) hırsızlık, yankesicilik, resmi evrakta sahtecilik suçlarından kaydı bulunduğu tespit edildi.


Korsan profesör, korsan doktor, korsan subay, korsan polis, korsan acente, korsan rehber, korsan otelci, korsan uçakcı...
Şimdi de korsan gazeteci (!) müsvetteleri.
Aldatırken Türkiye’nin saygın yayın organlarının adını vererek orada çalıştıklarını söylüyorlar…
Hepsi de meslek sahtekarlığı yaparak, yağcılık peşinde koşuyor
Kimi dolandırsam, kimi çarpsam?
Kime yaranıp, kimin yemeğini yesem?
Kime yaranıp, kimin gezisine katılsam?
Kimi aldatıp onun, kayığına binsem?

Turizmin meslek kuruluşları da bunlara göz yumuyor…
Araştırmadan incelemeden, kimin kim olduğunu görmeden kendilerini dolandıran korsanlara sahip çıkıyorlar…
Onları kullandıklarını zannediyorlar, aslında kullanılıyorlar.
Bana kalırsa “böyle başa, böyle traş” lafı tam yerine oturuyor.

Bir sürü meslek kuruluşu var, ne işe yaradıkları belli bile değil.
Ona buna plaket vererek "başarısızları", "başarılı" olarak tanıtmaktan başka iş yaptıkları yok. 
İnsanları uyutup, "sponsorlara plaket" vererek başarılı olduklarını duyuruyorlar. Yeteneksiz insanlara paye vererek, adam yaratıp toplumu kirletiyorlar.
Yani bunun adı “kendin pişir, kendin ye” 
Allah razı olsun Nasreddin Hoca’dan…
Bir söz söylemiş “cuk” oturmuş…
 “Parayı veren düdüğü çalar”
Zavallı turizm sektörü, kimlerin eline kaldı

Birileri benim için; “hocamdır” diyormuş…
Kimseye sahtekarlık ve yalakalık öğretmedim.
Ben mesleğini seven bir gazeteciyim.
İnsana doğruyu öğretirim, ama insansa…
Çünkü sadece insan olan bunun değerini anlar…
Ben, kötülük, sahtekarlık, namussuzluk, yağcılıktır ve ihaneti bilmem.
Bilerek kimseye kötülük yapmadım ve zaten kötülük yaşını çoktan geçtim.
Aslında çarpık ve eğri düşünceler insanın kanında varsa yeşerir…
Hamurunda varsa öyle davranır.
Fırsatı bulduğunda ilk yaptığı şey ihanettir.

Yaşantımda bu gibi kötülüklere hiç yer olmadı.
Bize rahmetli Sedat Simavi’den kalan bir miras var:
“Kalemini kır ama satma…"
Biz hiçbir zaman kendini satanların yanında olmadık…
Yağcılık, yalakalıkla gazetecilik bağdaşmaz…
Çünkü gazeteci toplumun, ezilenlerin sözcüsüdür.
Gazetecinin toplumu aldatmaya hakkı yoktur…
Gazeteci kimliğine bürünerek, onun bunun oyuncağı olan sahtekarlar, hiçbir zaman gazeteci değillerdir. Onlar sadece çanak yalayıcıdırlar

Gazeteci olmaya niyetlenselerdi öyle davranmazlardı.
Ne yazık ki, dünyada en kolay yapılan iş meslek sahtekarlığıdır.
Sahte kimlikle ortada dolaşıp insanları aldatmaktır.
Bu gibi kişilere aldanan insanlar ise akılsızdır...

Aldananlar bugün aldanırlar. Yarın ise hata yaptıklarını anlarlar.
Yanlarında gezdirip el bebek büyüttükleri kişiler, birgün onların aleyhine dönerler. Fırsat bulunca hemen ihanet ederler.
Aldananlar o zaman kendilerine gelirler.
Ancak o zaman iş işten geçmiştir...

Allah büyüktür ve zaman her şeye kadirdir.
Bütün bunlar gelip geçer. Gelen gelir, giden gider.
Biz hala buradayız. Biz kimleri gördük.
Ne küçüklerin büyüdüğünü, ne büyüklerin küçüldüğünü gördük.
Yok olanların listesini ise buraya yazsam sığmaz…
Ama ya zavallı turizm…
Ehil ellerde olmadığı sürece geri sayım başlar.
Yok olma süreci işlemeye başlar...
Tarih buna benzer binlerce örnekle doludur.
Kin ve nefretle yürütülen işlerden hayır gelmez...
Böyle işlerin Allah nezdinde bile değeri yoktur...

Böyle anlayışın elinde olduğu sürece turizmin kurtuluşu yoktur.