Bu ülkede olup bitenleri öğrenmek,bizi yönetenlerin ne yaptıklarını bilmek, en doğal hakkımız değil mi? Normal rejimdeysek eğer öyle ama,milletin çoğu olanlardan habersiz. Çok şeyin farkında bile değiliz. Neler oluyor, nasıl oluyor, olduktan sonra öğreniyoruz herşeyi. Tartışarak, konuşarak,doğruluğunu paylaşarak yapılan bir şey yok.
Milletvekili öğrenemiyor gerçeği, gazeteci soramıyor bile, halkın merakını,kuşkusunu dağıtacak ciddi bir muhatap yok. Yönetim ne söylerse, ne kadar anlatırsa yaptığını ve yapacağını, biz o kadarını öğrenebiliyoruz. Meclis’te muhalefet susturuldu, beş dakikada ne anlatabilirse hepsi o. Basın derseniz, son kalelerini de kaybetti. Dikensiz gül bahçesi için,şimdi herşey tamam.
Ekonomi ne durumda,milli savunmamız sağlam mı, milli eğitimdeki kargaşa düzelecek mi, işsizliğe çare bulabilecekmiyiz? Enflasyon tırmanıyor, pahalılık artıyor, boğazımıza kadar battığımız borçları nasıl ödeyeceğiz? Ayağımızı yorganımıza göre uzatmıyoruz. Pahalı ve gereksiz yatırımlarla milletin gözünü boyuyoruz. Doğru mu yapıyoruz acaba?
Televizyonlara bakarsanız, her kanala konuşmakta yarışan idarecilerimizi dinlerseniz, ortalık güllük gülistanlık. Türkiye’den iyisi yok. Giderek büyüyoruz, zenginleşiyoruz, herkes bizi kıskanıyor. Mucizeler yaratıyor Türkiye, beraber yürüyoruz biz bu yollarda, beraber ıslanıyoruz yağan yağmurda öyle mi? Gülsen,gülünecek gibi değil durum. Ağlasan gözyaşların sel gibi akıp gidecek.
Gelin gerçekleri konuşalım, nedir halimiz bir soralım, bir de biz anlatalım? Ne mümkün,oralı bile olmuyorlar. Demokrasi varsa eğer konuşacağız, soracağız, yanlışların üzerinde duracağız. Konuşturmazsanız, susturursanız, fikirlerin söylenmesine imkan vermezseniz, en doğal hakların kullanılmasına bile engel olmaya kalkışırsanız, muhalefeti sokaklara düşürür, tansiyonu iyice gerer, sıkıntıyı inanılmaz ölçülerde arttırırsınız. Gelin yapmayın bunu, sizin gibi düşünmeyenlere saygılı olun, onları da dinleyin. Madem size göre doğru ve iyi şeyler yapıyorsunuz, neden korkuyorsunuz öyleyse?
Çıkın televizyonlara, zaten çoğu sizin değil mi? Açın muhalefete kapıları, bırakın söylesinler düşündüklerini. Hakaret edilmeden, saldırmadan da söylenebilir bazı şeyler. Niye kapınızı kapıyorsunuz onlara? Çağırın muhalefet sözcülerini, sükünetle dinleyin onları, verin cevabınızı istediğiniz gibi. Anlatın yaptıklarınızı, projelerinizi, düşünce ve hedeflerinizi. Normali bu değil mi işin, demokrasi de bunu gerektirmiyor mu?
Uçağınıza tasdik makamındaki gazetecileri alacağınıza, muhalifleri de götürün gittiğiniz yerlere. Nihayetinde devletin parasını, uçağını kullanıyorsunuz. Devletin imkanlarını sadece sizi destekleyenlere açık tutmak doğru birşey mi acaba? Sizin gibi düşünmeyenleri de adam yerine koyun. Onlara da anlatın yaptıklarınızı, hakkınızdaki iddia ve ithamlara korkusuzca cevap verin. Sizden öncekiler böyle yaptılar, sizden sonrakilerde böyle yapacaklar. Çünkü normali bu. 27 Mayıs’ın lideri Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, İnönü, Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal, hatta Ecevit, Türkeş, Erbakan bile dimdik durdular muhaliflerinin karşısında. Söylenenlere cevap verdiler, eleştirilere kulak tıkamadılar, siyasetin ve yasaların gereği neyse onu yaptılar hepsi.
Gerçeklerden kaçmak, muhalefeti ezip susturmak, basının özgürlüğünü yoksaymak, farklı düşünenleri sindirmek çıkar bir yol değildir. Yönetim şimdiye kadar uyguladığı sağlıksız politikayı sürdürecekse eğer, fısıltı gazetesinin etkisini daha da arttırır, kulaktan kulağa gezinen ve belki de çoğu doğru olmayan hikayelerin inandırıcılığına sebep olur. Buna dikkat etmek lazım.
Muhalefet, ülkeyi yönetenler için aslında çok faydalı bir şeydir. Verilemeyecek hesabı olanlar için gerçekten çok yararlıdır. Bırakın konuşsunlar, anlatsınlar dertlerini, yapsınlar görevlerini. Milletvekilleri de konuşsun, gazetecileri de konuşsun, rahatça yazsın çizsinler. Ülkeyi yönetenler, gerçeklerden ancak böyle haberdar olabilirler. Bürokratlar, destekçiler, liderin etrafını çevreleyen (evet efendimciler) doğruları değil, ancak memnun olacağı şeyleri anlatırlar efendilerine. Çok şeyi duyurmazlar, aleyhteki ses ve görüşleri iletmezler. Tahmin ediyorum ki, bugün de böyle oluyor.
Onun için aykırı seslerden, farklı görüş ve düşüncelerden korkmayalım. Onları biber gazıyla, tomayla, polis ve jandarmayla dağıtmak yerine, kulak verelim söylediklerine. Eylemlerle değil, taşkınlıklarla değil, normal yoldan söylenen ve yapılan protestolardan çekinmeyelim. Bunun pekçok faydası vardır ki, en büyüğü demokrasinin işlerliğini ortaya koyar.