ÖZKAN ALTINTAŞ – TÜRKİYE TURİZM
RODOS / YUNANİSTAN – Rodos hem iyi korunmuş bir ortaçağ şehrine sahip olması, hem de yıl boyu ortalama 300 gün güneş görmesi nedeniyle dünyanın birçok ülkesinden gelen turistleri kendisine hayran bırakıyor.
Miray Cruises’in Gemini adlı gemisi ile Rodos’a yaklaşırken aklımda Fatih Sultan Mehmet’in acılar dolu yaşamı olan oğlu Cem Sultan vardı. Cem Sultan’ın kardeşi Beyazıt ile taht kavgaları sırasında Rodos şövalyelerine sığındıktan sonra Papa tarafından nasıl kullanılmak istendiği ve nasıl direndiğini hatırladım. Rodos ziyaretimde Cem Sultan’ı anmadan geçemezdim. Nitekim Osmanlı’nın 400 yıl yönettiği adada Türk izleri hala silinmemişti.
Rodos hem iyi korunmuş bir ortaçağ şehridir. Romalılar, Saint John Şövalyeleri, onlara son veren Osmanlılar ve İtalyanlar ad buada birçok kültürel ve tarihi miras bırakmışlardır.
RODOS’UN GÜNEŞ TANRISI HEYKELİ
Gemi Rodos’a yanaşırken Sultanahmet’te bulunan And Otel’in sahibi, tarihe, kitaplara ve kültüre olan ilgisi yüksek olan Remzi Erbaş aradı ve “Liman girişine Rodos heykelini yapacaklardı. Yaptılar mı bir bak” dedi.
Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Rodos Heykeli (Kolossos) M.Ö. 280 yılında Dorlar tarafından Rodos liman girişinde inşa edildiği belirtilir.
Rodos’un Mandraki Limanı girişinde mevcut olmayan güneş tanrısı Helios'un heykeli gerçek miydi, efsane miydi? Halen karşılıklı iki sütunun üzerinde geyik heykeli bulunan liman girişine o dönemde 70 metre yüksekliğinde bir heykeli hangi teknikle yapabilirlerdi?
FILM PLATOSU GIBI SOKAKLAR
Rodos, Ege Denizi‘nde bulunan On İki Adalar’ın en büyüğü ve On İki Adalar idari bölgesinin ve (Simi, Herke, İleki ve Meis adalarını da içeren) Rodos ilinin merkezi konumundadır. Nüfusu 140 bin civarında ve bu Yunanistan için büyük şehir anlamına gelir.
Rodos şehrinin Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilen kalesi ve Orta Çağ‘dan kalma mahallesi günümüzde UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde ve adanın en çok turist çeken bölgesi.dir Adeta film platosunu andıran eski şehir bölgesindeki sokaklarda gezmek keyiflidir.
Liman bölgesinde İtalyanların 1912 yılından sonra bu adalar nasılsa artık bizim düşüncesiyle yaptıkları neo klasik tarz taş yapılar, büyük resmi binalar, neredeyse tüm on iki adalarda görülebiliyor. Rodos, Kos ve Kalimnos adaları bu tarz İtalyan mimarisinin en çok görülebileceği adalar ama onların havası da ikinci dünya savaşına kadar sürmüş. Sonrasında adalar tekrar Yunanistan’a geçmiş.
Rodos'ta Nazilerin Yahudi katliamını kınayan ve meydana adını veren anıtı gördüm. Üzerine karga konmuştu. Yahudilerin günümüzde yaptıkları Gazze katliamını protesto edercesine karga tabelayı pislemişti.
Herşeyin ilacı müziktir. Baba gitar çalışor kız "Smooth Operator" adlı şarkıyı söylüyor
RODOS’TA 17 BİN ADIM
Rodos’a birçok kez rahmetli eşimle birlikte gelmiştik. Sokaklar onun anılarıyla doluydu. Rodos’u içim buruk dolaşacağımı biliyordum. Onu 2022 yılının 6 Nisan günü kaybetmiştim. Kaybedişimin ikinci yıldönümü yaklaşıyordu.
Gemi sabah 09.00’da Rodos limanına yanaştı. Karşımda surlarla çevrili Rodos yer alıyordu. Kahvaltıdan sonra hemen giyinip dışarı çıktım. Kimsenin beni oyalamasına izin vermeden Rodos’u yürüyerek dolaşmak istiyordum. Nitekim öyle yaptım. Öğleden sonra gemiye döndüğümdü 17 bin adım atarak 11 kilometre yürüyüş yaptığımı gördüm. Yorulmuştum ama her şeyi görüp, amacıma ulaşmıştım.
400 YIL OSMANLI HAKİMİYETİ VARDI
Liman çıkışından sonra sahilde biraz yürüdükten sonra surların Meryem Ana (Virgin Mary’s Gate) kapısından şehre girdim. Meryem Ana Kilisesi’nin kalıntıları önünde gemiden inen arkadaşlarla fotoğraf çektik. Ben sonra ayrılarak Rodos’un ana caddesi olan Aristoteles Caddesi’nden yukarı doğru yürüdüm. Daha erken olduğu için dükkanlar tek tük açıktı.
Hipokrateus Meydanı’nından geçtim. Sokrateus Caddesi’nin bitiminde Kanuni Sultan Süleyman Camii vardı. Yanında ise Rodos’un en büyük kilisesi yer alıyordu. Cami kapalı olduğu için gezemedim. Caminin yanından inen yoldan geçince arkasında Hafız Ahmet Ağa Müslüman Kütüphanesi binasına vardım. Buradaki yollar belediye tarafından kazılarak taşları yenileniyordu. Rodosta 3 bini aşkın Türk nüfusu bulunuyor. Ayrıca İbrahim Paşa Camii, Recep Paşa Camii gibi önemli Osmanlı eserleri daha bulunuyor. İbrahim Paşa Camii Rodos'taki ibadete açık tek cami olarak biliniyor.
Türkiye - Yunanistan arasında mübadelenin yapıldığı 1923 yılında, adada İtalyan hakimiyeti olduğu için Osmanlı döneminde adalara yerleşen, Rodos ve Kos gibi adalarda yaşayan Türkler yerlerinde durmuşlar 1950’li yıllar sonrası yaşanan çeşitli siyasi huzursuzluklarda Türk nüfus azalmış, veya adayı terk etmeye zorlanmış olsa da adada günümüzde halen üç binin üzerinde Türk yaşıyor ve çarşı bölgesinde dükkanları olanlar var.
ON İKİ ADALAR NEDİR?
ON İki Ada, Menteşe Adaları veya Dodekanisos Ege adalar Denizi’nde bulunan bir grup adaya verilen isimdir. On İki Ada ismini, Osmanlı Devleti’nın gayrimüslim bölgelerde uyguladığı yönetim şeklinden almıştır. 12’li denen bu sisteme göre her on hane birer temsilci çıkarır, bu temsilciler de aralarından bölgeyi yönetecek “on iki kişilik bir ihtiyar heyeti” seçerdi. Türkçe “On İki Ada” ismi; ilk önce Yunancaya, daha sonra bire bir çevrilerek diğer Batı dillerine girmiştir.
Ara sokaklarda gezimi tamamladıktan sonra Rodos’a gelenlerin uğrak yeri, Rodos Şövalyelerinin karargahı “Eski Şehir”in en yüksek bölgesinde bulunan Castelo veya Grand Masters Sarayı oldu.
Şövalyeler Dönemi’nden kalma en önemli eser olan bu tarihi saray, Rodos Şövalyeleri’nin idari merkezi ve aynı zamanda Rodos’a egemen sosyal ve entelektüel sınıfının da merkezi olmuştu. Saray, müze olarak halka açık bulunuyor. Kapıda 4 euro giriş ücreti ödeyerek girdiğim sarayın salonlarında Rodos’un antik ve ortaçağ devirlerine ait arkeolojik eserler yer alıyor. Salonlarda bulunan yer mozayikleri, mobilyalar devrin özelliklerini taşıyor.
LİNDOS TERCİH EDİLİYOR
Deniz sahili yaklaşık 220 km olan adada Rodos şehri, adanın kuzey ucu sonunda kurulmuş, buradaki burunda bulunan akvaryum gibi deniz adanın bol rüzgarlı ve az rüzgarlı eski şehir bölgesinin de belirleyici sınır taşı konumundadır. Yüz metre ötede yeni otellerinde olduğu bölgede dalgalı deniz sevenleri, burnun hemen şehir tarafına geçtiğinizde sakin bir plaj isteyenleri yüzerken görebilirsiniz. Adanın ana havayolu kapısı Rodos Diagoras Uluslararası Havaalanı gün boyu onlarca uçağın iniş ve kalkışına şahit oluyor. Adaya gelen turistlerin en çok ziyaret ettikleri yerler arasında güneydoğu sahilindeki Lindos yerleşimi geliyor. Ada bahar ve yaz aylarında çok sıcak ve rüzgarlı oluyor.
Rodos sokaklarında dolaşırken Bursa’yı hatırladım. Muradiye Külliyesi’nde türbesi bulunan Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın acılı yaşamını unutmamak gerekiyor. 1481 yılında Fatih Sultan Mehmet’in ölümü ile beraber Şehzade Bayezid ve Cem Sultan arasındaki başlayan taht kavgası uzun yıllar sürdü. Ölümünden önce Fatih Sultan Mehmet’in taht için onu işaret etmesi Cem Sultan’ı cesaretlendirdi. Ağabeyi 2. Bayezid ile mücadeleye girişti. Aralarındaki ilk savaş 1481 yılı haziran ayında Yenişehir’de oldu. Cem Sultan Bursa’yı ele geçirip padişahlığını ilan etti. Ardından büyük bir yenilgiye uğradı ve Karaman’a kaçtı. Karaman yolunda tüm eşyaları, yağma edilince, ailesini de yanına alarak Mısır’a sığındı.
Memlük Sultanı Kayıtbay; Osmanlı şehzadesi Cem Sultanı, Osmanlı Devleti’ne karşı kullanmak amacı ile sarayında yıllarca misafir etti. Anadolu’ya tekrar dönüp ağabeyine karşı mücadele isteğinde başyırılı olamayan Cem Sultan, sonunda St John Şövalyeleri’nden, Pierre D’Aubusson ile görüşerek Rodos Adası’na geçti.
1482 yılının temmuz ayında Rodos Adası’na çıkan Cem Sultan, ada halkı ve şövalyeler tarafından çok iyi karşılandı. Ancak aslında onun için sonu gelmeyecek bir macera başladı.
Cem Sultan, adadaki Üstatlar Sarayı’nda konuk edildiğini düşündü. Ancak işin görünmeyen yüzünde esaret yılları başladı. Pierre D’Aubusson yakın bir tavır sergiliyordu. Bir yandan Papa ve Hristiyan dünyası ile yazışıyor ve Cem Sultan’ın Osmanlı’ya karşı bir koz olarak kullanılma planlarını hazırlanıyordu.
Bu süre içinde Cem Sultan, önce Fransa sonra İtalya arasında gidip gelmeye başladı. Beş yıl boyunca Fransa’da esir olarak yaşadı. 14 Mart 1489’da Roma’ya gitti ve Papa ile görüştü. Papa, Cem Sultan üzerinden Osmanlı Devlet’ine karşı bir haçlı seferi düzenlemeyi planlıyordu. Cem Sultan’a Hıristiyan olmasını da teklif etti. Cem Sultan bu teklifi reddetti. Osmanlı’dan her ay 40 bin dütka altın alan Papa Cem Sultan’I Roma’da tuttu. Roma’da yaklaşık 6 yıl kalan Cem Sultan Fransa Kralı VIII. Charles’ in baskısı ile Napoli’ye doğru yola çıktı. Bu yolculuk sırasında da fenalaştı. Tarihçiler Papa tarafından zehirlendiğini ileri sürdüler. Ölmeden önce ağabeyi Bayezıd’a bir mektup yazarak naaşının Osmanlı topraklarına gömülmesini ve Mısır’da kalan ailesinin İstanbul’a götürülmesini vasiyet etti. Papa Cem Sultan’ın naaşını vermek için Bayezıd’dan para istedi. Bunun üzerine padişah Napoli’ye savaş açınca naaşı göndermek zorunda kaldılar.
1495 yılda ölen Sultanın naaşı 1499 yılında Napoli’den bir gemi ile Osmanlı topraklarına getirildi. Bursa’da Muradiye külliyesine defnedildi.
Rodos Şövalyeleri, kendini Fransız soylusu olarak tanıtan Hugues de Payens tarafından 1119 civarında Kudüs’te Hristiyan hacıları korumak için 9 şövalyeden oluşan bir askeri ekiple başladı. Bu 9 şövalyenin kan ve evlilik bağı vardı ve Katolik Kilisesi tarafından resmi olarak 1129 yılında tanınan tarikat kısa zamanda güçlenmeye başladı. En güçlü zamanlarında askeri varlıkları 20 bin kişiyi bulmuştur. Tarikatın ömrü neredeyse Haçlı Seferleri’yle eş olmuştur. Beyaz renkteki eşyaları üzerindeki kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri zamanlarının en korkulan savaşçılarından olmuşlardır. Günümüzde Rodos çarşısında şövalyelere ait bir çok hediyelik eşya satılıyor.
ŞÖVALYELER, RODOS’TAN MALTA’YA GÖÇ ETTILER
Tarikatın askeri kanadı, savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar, Avrupa genelinde ve Kutsal Topraklarda geniş ölçekte yapılanmışlar, Kutsal Topraklarda ve Avrupa’da birçok mevzi inşa eden tarikat bankacılık ve para transferinin ilkel bir formunu bularak Hıristiyan hacılara büyük kolaylıklar sağlamıştır. 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos kalesini uzun süren kuşatması sonrası yenilgiyi kabul ederek, kaleyi teslim etmişler ve adayı terk ederek önce Girit Adası’na daha sonra da Malta Adası’na göç ederek Malta Şövalyeleri olarak hayatlarına bir süre daha devam etmişlerdir.
GEMİNİ İLE KUŞADASI’NA DÖNÜŞ
Miray Cruises’in Gemin adlı gemisi ile 4 gece 5 günlük Ege adaları gezisi katılanlara müthiş bir kültür ziyafeti çekti. Herşey dahil sisteminin uygulandığı yüzen tatil köyü gemide yemek, eğlence ve müzik hiç durmadı. Her milletten insanın katıldığı geminin progeasylonel ekibi ise konuklarını en iyi hizmeti vererek memnun ayrılmalarını sağladılar.