İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin şubat ayı olağan toplantısı, “Deprem Felaketinin Yaralarını Sarmak Amacıyla İSO’nun Yürüttüğü Faaliyetler, Depremin Üretim Hayatı ve Sanayimize Etkileri” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, sözlerinin başında Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler sebebiyle vefat eden vatandaşlarımız için Allah’tan rahmet, ailelerine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara da acil şifa diledi.
En işlevsel görev dayanıklı barınak
Bölgeye yönelik en önemli görevin ve en işlevsel hizmetin depremzede vatandaşlarımız için dayanıklı barınaklar inşa etmek olduğuna dikkat çeken Bahçıvan “İSO olarak kolları sıvadık ve tüm üyelerimizin katkılarıyla 1.000 konteynerden oluşacak “İSO Yaşam Kenti”nin kurulması çalışmalarımız sonuçlanma aşamasına geldi. İlgili makamlarla en üst seviyede görüşmelerimizi en kısa sürede sonuçlandırdık. Depremin çok ağır bir şekilde yıkım yarattığı Hatay ilimizin Antakya şehir merkezinde bir arazi İSO’ya tahsis edildi. Antakya şehir merkezindeki tahsisli arazide altyapı çalışmalarının tamamlanmasını müteakiben, yaşam kentimizin kurulum çalışmalarını hızlı bir şekilde başlatacağız. Mart ayı içerisinde bu projemizde hayatın başlamış olmasını hedefliyoruz. Burada inşallah sadece konteyner kent kurmayacağız. Oraya bir ruh katmak, orada bir yaşam kurmak, bu insanlarımıza daha sonra da dokunacak proje olarak İSO Yaşam Kenti’ni inşa edeceğiz. Buraya yerleşecek olan insanlarımıza en azından eğitim, gıda ve sağlık destekleri de vereceğiz. Bu yaşam kentine sadece üyelerimiz değil, yurtiçi ve yurtdışındaki dostlarımız da katkıda bulunabilecek. Projemize gayet güçlü bir ilgi oldu” dedi.
Deprem bölgesi çok önemli üretim üssü
Deprem bölgesinin başta Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman olmak üzere Türkiye’nin çok önemli bir üretim üssü olduğunun altını çizen Bahçıvan, deprem yaralarının sarılmasının yanında hem tarım ve tarıma dayalı sanayi hem de farklı sektörlerdeki imalat sanayiinde üretim çarklarının yeniden dönmesi için çalışmalar yapılmasının önemini vurguladı. Bahçıvan “Doğalgaz, elektrik ve su altyapısı onarılıyor, üretimi duran fabrikalar da en kısa sürede üretimlerine başlayacaklar. Ancak afet bölgesi ilan edilen illerden başka şehirlere yoğun bir göç gerçekleşiyor. Deprem bölgesinde yaşam alanlarının yeniden hızlıca kurulması birçok açıdan olduğu gibi üretim hayatı açısından da çok önemli. Kalıcı konutlar inşa edilinceye kadar; geçici konutlarla o şehirlerin tekrar ekonomik ve sosyolojik yönden yaşamlarını döndürmeleri adına çok ciddi bir uğraş vermek zorundayız ki şehir ekonomileri tekrar canlansın, üretim gücü ve birikimleri yok olmasın. Bu nedenle yakın zamandaki birinci önceliğimiz şehir ekonomisinin, şehir hayatının ve şehir ruhunun tekrar canlanması olmalıdır” dedi.
Toplam nüfus ve istihdam içindeki pay yüzde 16 düzeyinde
Bahçıvan, bölgenin ülke ekonomisindeki yerine yönelik olarak da şu verileri paylaştı: “Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerden etkilenen 11 ilimizin Türkiye ekonomisindeki ağırlığına bakacak olursak, bu illerimizin toplam nüfusumuzdaki payı yüzde 16,4 düzeyinde. Benzer bir oran istihdam için de geçerli. Bu illerimizin GSYH içindeki payı 2021 yılı itibarıyla yüzde 10’a yakın. Bölgenin Türkiye ekonomisindeki ağırlığında tarım ve hayvancılık öne çıkmakta. Son verilere göre 11 ilimizin tarımsal üretim değeri içindeki payı da yüzde 16’lar civarında. Bölgenin sanayimiz içinde de hafife alınamayacak bir ağırlığı bulunmakta. Bölgemizin imalat sanayi katma değeri içindeki payı 2021 yılı rakamlarıyla yüzde 11,5. Ve geçen yıl imalat sanayi ihracatımızın yüzde 8’inden fazlası bu bölgemizden yapılmış. Yıkımdan zarar gören 11 ilimizdeki toplam girişim sayısı, ülkemizin yüzde 12’sini oluşturuyor. Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin 500 Büyük ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmalarımızın 2021 sonuçlarında deprem bölgemizden 153 değerli firmamız da yer aldı. Hiç şüphesiz depremlerin; tedarik zincirlerinde yarattığı aksamalar, neden olduğu altyapı, fiziki sermaye ve işgücü kayıpları, üretim ve tüketim harcamalarına olumsuz etkisi ve daha birçok faktör göz önüne alındığında önemli bir ekonomik etkisinin olduğu son derece açık.”
İstanbul depremi milli gelirin yarısına etki edecek
Yaşanan deprem afetinin herkes için çok ağır bir ders ve çok ağır bir bedel olduğunun altını çizen Bahçıvan, konuşmasında beklenen İstanbul depreminin etkilerine de önemli bir yer ayırdı. Bahçıvan, şunları söyledi:
“Depremselliği yüksek bir coğrafyada yaşıyoruz. Depremleri önlemek imkansız ama bilinçli ve etkili yöntemler ile hasarları azaltabiliriz. Depremi afete dönüştüren insan faktörüdür. Bugün, yoğun nüfusu ve fay hatlarına yakın konumu sebebiyle deprem bakımından dünyadaki riskli kentler arasında yer alan İstanbul için 7,5 büyüklüğünde bir deprem öngörülüyor. Marmara Depremi olarak da ifade edebileceğimiz bu afet, tehdit altındaki çevre iller ile birlikte Türkiye’nin milli gelirinin yarısına etki edecek. Beklenen riski kabul edilebilir bir seviyeye indirmezsek, bedelini yine maalesef ülke olarak hepimiz ödeyeceğiz. Zemin ile yapı bütünselliğini sağladığımız, doğru tasarım ile doğru uygulamalar gerçekleştirdiğimiz ve sağlıklı bir yapı denetim sistemi kurduğumuzda depremin etkilerini en aza indirmiş olacağız. Aynı depremselliğe sahip iki yapının yer hareketine farklı tepki vermesi, biri yıkılırken diğerinin ayakta kalması, sorunun ve çözümün nerede olduğunun da açık bir göstergesi. Bugün ne Türkiye’nin ne de İstanbul’un, bilim dünyasının beklediği “Büyük İstanbul Depremi”ne hazır olduğunu söylemek çok zor. İSO olarak daha önce de muhtelif defalar ifade ettiğimiz gibi, İstanbul’daki tüm sanayi firmalarının samimi ve sağlıklı bir check-up’ı yapılmalı ve uygun olmayan binaların da çok hızlı bir şekilde dönüşümleri sağlanmalı. İstanbul Valiliğimiz ile geçtiğimiz dönem yürüttüğümüz yoğun çalışmalara göre, İstanbul’da Bağcılar, Güngören, Esenler, Ümraniye ve Zeytinburnu ilçelerinde sanayi tesislerinin yaklaşık yüzde 80’inin inşa yılı 2000 yılı öncesine ait. Türkiye ekonomisinin lideri konumundaki İstanbul, ekonomik ağırlığı yanında diğer illerdeki tedarik zincirlerinden finansa kadar tüm süreçlerin merkezinde. Hal böyleyken İstanbul’da gerçekleşecek depremin yaratacağı yıkıcı etkinin büyüklüğü ülkemizin geleceği için de kritik bir önem taşıyor. İstanbul depremi için kaybedecek zamanımız yok. Bu coğrafyanın en büyük potansiyel problemi, en büyük potansiyel riski deprem. Hiçbir başka konu Türkiye’yi maddi anlamda, motivasyon anlamında, huzur anlamında ve de tabii cana getirdiği bedel anlamında bu kadar etkilemiyor. Bu soruna kaliteli ve nitelikli çözüm arayışlarıyla yaklaşmak zorundayız. Artık bu iş Deprem Bakanlığı ile mi olur, “Deprem Bilim Kurulu” ile mi olur, onu mutlaka gündeme getirmemiz şart.”