Türkiye özelinde ve dünyada gazeteler giderek okur ve para kaybediyor. Bu yüzden gazeteciler işsiz kalıyor. Örneğin benim kuruluşunda bulunduğum Habertürk Gazetesi geçen yaz kapanınca, buradaki yüzlerce meslektaşım işsiz kaldı.
Ve bu arkadaşlarımız çok değişik meslekler denemeye başladılar.
Benim da aralarında bulunduğum çoğu meslektaşım, dünyada önemi giderek artan “Halkla İlişkiler” mesleğiyle haşır neşir olmaya başladı. Gazetecilerin halkla ilişkiler mesleğine geçmesi, dünyada çok güçlü bir trend haline geldi. Artık bir gazeteciye karşılık, 6 halkla ilişkiler uzmanı düşüyormuş.
Eski bir savaş muhabiri arkadaşımız Hakan Denker, Sultan 2. Abdülhamit gibi gizli bir usta marangozmuş ve çok özel mobilyalar üretmeye başladı. Masif olan bu özgün masaların her biri sanat eseri. @mrngzwoodartİnstagram hesabına bir göz atın bence.
Ekonomi dalında çalışan bir arkadaşımız, şirketlerin ihtiyaçları için içerik üretmeye soyundu. Birçoğu da kitap yazmaya kendini verdi. Gerçi Türkiye’de kitap okuma oranı düşük ama yine de yazıp duruyorlar.
İnternet deneyimine sahip gazeteci Emre Ergül ise, Türkiye’nin İlk Uzay Dergisi’ni internette yayımlamaya başladı. spacemagturkiye.com adlı internet sitesinde, uzayla ilgili çok sayıda haber var. Türkiye ve dünyanın siyasete boğulmuş gündeminden sıkıldıysanız, bu siteye girin, birbirinden ilginç yazıları uzun uzun okuyun. Sitede ayrıca Türkiye’nin uzaydan çekilmiş fotoğrafları da var. Üstelik çok ilginç fotoğraflar. Sitede, uzayla ilgili sorularınıza yanıtlar da bulabilirsiniz.
Spacemagturkiye.com’da Erme Ergül dışında Tamer Değirmenci, Ali Selim Emeç, Senem Eren gibi genç meslektaşlarımız da var. Emre Ergül siteyi anlatırken şöyle diyor:
“Bu alemden sıkıldık, diyorsanız, bize destek olun ve sosyal medyada bizi takip edin. Sosyal medyada bizi ‘like’ edin, biz de sizi kâinattan habersiz bırakmayalım.”
Emre Ergül yakında Youtube kanalını açacağını da söylüyor.
***
Söz uzaydan açılmışken, ünlü aktör Brad Pitt’in Ad Astra filmi bugünlerde sinemalarda gösteriliyor. Film uzayla ilgili ve gelecekte olacakları yansıtması açısından ilginç.
İnsanoğlu henüz Ay’da bir istasyon kuramadı, filmde kurmuşlar. Henüz Mars’a da gidemedi, filmde Mars’a da gitmişler. Hatta Ay’daki üs çok ilginç, bizim İstanbul’un alışveriş merkezleri benzeri yerler kurulmuş. Size filmi anlatmayayım ama Ay’daki durum hakikaten ilginç, onu anlatayım.
İnsanoğlu Ay’a gidince ilk iş olarak herkes “Burası benim” diye kendi kafalarına göre sınırlar çizmiş. Kimse kimsenin sınırını tanımadığı için ve böyle bir anlaşma da olmadığı için, Ay’da üslerin dışı dağ başına dönüşmüş. Değerli madenleri talan etmek için, silahı alan üs dışına çıkıyor, önüne gelene saldırıyor. Tam bir anarşi hâkim yani. Ay’ın iyi yanı, orada araç ile uçurumdan aşağı uçsanız da bir şey olmuyor. Yerçekimi 6’da bir az olduğu için, uçurumun dibine yumuşak iniş yapıyorsunuz. Filmde de öyle olmuş.
Aslında bunlar önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak gerçeklerin senaryoları.
Peki insanoğlu dünya dışına çıkabilecek mi derseniz, buna ihtimal vermeyen de var.
Bu yıl Nobel Fizik Ödülü alan Prof. Michel Mayor daha birkaç gün önce açıkladı, ona göre insanların Güneş Sistemi dışına göç etmesi hiçbir zaman mümkün olamayacak. Mayor bu fikrin delice olduğunu söylüyor, gerekçesi de uzayın çok büyük olması. Diyor ki, böyle bir yolculuk yüz milyonlarca gün sürer. Birkaç düzine ışık yılı uzakta hayat olsa da buraya varmak için gereken süre çok uzun. Prof. Mayor özetle şöyle diyor:
“Kısaca siz uzaya taşınmayı unutun, elimizdeki dünyayı mahvetmeyin, iyi koruyun.”
Haksız sayılmaz. Ancak insanlığın gelecekte neler keşfedebileceğini henüz bilmiyoruz. Belki de bu mesafeleri aşacak şeyler bulacaklar.
Kesin olan şey şu ki, uzay çok büyük. Hatta o kadar büyük ki, onun büyüklüğünü algılamamız mümkün değil.
.