ANKARA - Avrupa Komisyonu'nun ''2011 Avrupalı Seçkin Destinasyonlar Projesi'' kapsamında ulusal düzeyde düzenlenen yarışmanın ödül töreni Cer Modern Sanatlar Merkezinde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla yapıldı.
Törende ilk olarak, önceki yıllarda seçilen ve bu yıl ulusal düzeyde finale kalan aday destinasyonların sunumunun yapıldığı video izlendi. Bakan Günay, gösterimin ardından, finalistlerin hepsinin ödülü hak etmiş merkezler olduğunu, ancak proje gereği bunlardan bir tanesini seçtiklerini söyledi.
Finale kalan adaylardan Kütahya'nın, son yıllarda belediye ve il özel idaresinin katkılarıyla büyük başarılar sergilediğine değinen Günay, ''Nasıl şu anda Safranbolu'yu dinliyorsak, kısa bir süre sonra, sanıyorum, aynı şekilde Kütahya da bilinecek'' dedi. Safranbolu'nun bu işe erken başlamanın avantajlarını topladığını, ancak gelecekte Ayaş'tan başlayan güzergahta çok özel bir hatta tanıklık edeceklerini vurgulayan Günay, bu hattın son derece özgün olduğunun altını çizdi. Sadece bu güzergahta değil, benzer bir potansiyelin Manisa-Kula ve Tokat-Zile'de olduğunu söyleyen Günay, bu alanlarda çok yoğun biçimde çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Önceki yıllarda ''Avrupalı Seçkin Destinasyonu'' ödülünü Türkiye'de Edirne, Kars ve Nemrut'un aldığını hatırlatan Günay, Edirne'nin bu yıl bir başka güzel olayı daha yaşayarak, Selimiye Cami ve külliyesi ile dünya mirası listesine
girdiğine işaret etti.
Edirne'nin geleneksel özellikleri, Selimiye Cami ve külliyesi, köprüleri ve sarayıyla önemli bir şehir olduğuna vurgu yapan Günay, ''Eğer Edirne'ye birkaç yıl içinde biz hakettiği kadar hızlı bir tempoyla el atabilirsek, iddia ediyorum ki, gelecek yıllarda Türkiye'de dünyanın bir yeni 'Floransa'sı, yeni 'Toledo'su olacak vasıflarda, nitelikte bir şehirdir'' şeklinde konuştu.
Bu yıl çok güzel özelliği olan destinasyonlar arasında Hamamönü'de yapılan çalışmaların ödül aldığını anımsatan Günay, şöyle devam etti: ''Ben bu çalışmaların son 4 yılına yakından tanıklık ediyorum. Bir tarihsel mekanın ayağa kaldırılması konusunda çok güzel bir örnek sergileniyor. Hacettepe Üniversitesi ile Hamamönü dediğimiz alan birkaç yıl önce bir çöküntü bölgesiydi. Tacettin Dergahı çevresinden iyileştirme çalışması 2007'de başlamıştı. Şimdi 2011'e geldik ve sanıyorum Ramazan ayında Türkiye'de en çok ilgi gören bir sivil mimarlık alanı örneği haline geldi. Safranbolu'yu zaten biliyorduk. Beypazarı'nı öğrenmiştik ama Ankara'nın içinde şu anda bütün bunlarla yarışacak, belki daha yeni teknikler, bilgiler, deneyimler kullanıldığı için bir adım öne çıkan bir mekan oluşturuldu.''
Altındağ Belediyesinin, bölgede sadece yapıları ayağa kaldırmayıp onlara kamusal fonksiyon da verdiğini söyleyen Günay, aynı bölgede bir sanat sokağı oluşturulduğunu, Mehmet Akif ve Edebiyat Müzesi yapıldığını anlattı. Bir hat müzesi yapılması konusunda birtakım çalışmaların yapılacağını belirten Günay, Ulucanlar'da da 20 bin metrekarelik bir alanın kültür merkezine dönüştürüldüğünü ve sadece o bölgede, yılsonuna kadar 35 bin metrekarelik alanın çöküntü bölgesinden çıkarılarak, kültür sanat vahası haline getirileceğini belirtti. Günay, şunları anlattı:
''Hamamönü ve Hamamarkası bölgesi gerek damak tadı, gerek geleneksel yapısı ve musikisiyle özel bir destinasyon olarak ortaya çıkarılmış olacak. Bunlar turizme marka değeri verebilmek için yapılmış olan çalışmalar. Türkiye turizmde şu anda dünyada 7. sırada ve yeni hesaplamalarda, sanıyorum bu yıl 6. olacağız. Bazı değerlendirmeleri biz de kattığımız zaman ilk 5'e doğru yol almaya başlıyoruz ama Akdeniz kıyılarına gelenler bazen hangi ülkeye geldiğini bilmeden dönüp gidebiliyorlar. Onları deniz, kum, güneş, oteldeki animasyon ve yemeğin kalitesi ilgilendirir. Türkiye de bunlardan bir adım öteye giderek, şimdi İtalya ve Fransa'nın yaptığı gibi kültürümüzü, yaşam tarzımızı, geleneksel mimarimizi, soframızın lezzetini işin içine katmaya çalışıyor. ''Avrupalı Seçkin Destinasyonlar Projesi'' bize bu konuda bir ivme kattı.'' ''Hamamönü Projesi''yle bu yılın ödülünü alan Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki de tarihe, kültüre sahip çıkan ve başta Bakan Günay olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etti. Konuşmaların ardından Bakan Günay, birçok proje arasından finale kalan 5 projenin sahiplerine plaket takdim etti.
SORULAR
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Günay, bugün bir gazetenin manşetinde yer alan ''İstanbul Arkeoloji Müzesinde kaçakçılık operasyonunda ele geçirilen 25 bin dolayında tarihi eser olduğu'' yönündeki habere ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, ''Müze görevlisi arkadaşlar son zamanlarda bizimle konuşmak yerine basınla konuşmak gibi bir alışkanlık geliştirdiler. Bunun kamu görevlileri için çok güzel bir alışkanlık olmadığını öncelikle herkese duyurmak istiyorum'' dedi. Günay şöyle devam etti:
''Biz son yıllarda hem operasyonlarımızı çoğalttık hem de kazı çalışmalarından eskiye göre çok daha fazla buluntu ortaya çıkıyor. Müzelerimizin çapını geliştirmek konusunda da arkadaşlarımız şikayetlerini basına söylemeden önce de biz çalışageliyoruz. Türkiye'de yeni müzeler yapıyoruz, açtık; açıyoruz. İstanbul Arkeoloji Müzesini geliştirmek konusunda da bir zamandan bu yana çok ciddi bir projemiz var. Darphane'yi İstanbul Arkeoloji Müzesine tahsis ettik ama Tarih Vakfı'yla anlamsız, küçük bir ihtilaf var. Uzun zamandan bu yana Tarih Vakfı orayı kullanmamakla birlikte, Maliye'de, kamu kurumlarında gerekli işlemleri tamamlamadığı için fiili olarak çalışmalara başlayamadık. Darphane'ye girdiğimiz zaman İstanbul Arkeoloji Müzesi mevcut mekanlarına yakın çok yeni kullanım alanı bulacaktır. Vahim durumda değiliz. Sadece eskisine göre hem çalıntıları daha dikkatle takip ediyoruz hem de çok daha fazla eser buluyoruz. Bundan kimse şikayet etmesin bence. Bunun sanıyorum ki, olumlu bir tarafı da var, onu da herkesin görmesi gerekir. Çok sayıda eseri de yurt dışından getiriyoruz.''
Günay, ''Ramazan sofralarının çok varlıklı olmasına dair birtakım eleştiriler yapılıyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler?'' sorusuna karşılık da ramazanın, bir ay boyunca aç kalarak sürekli aç kalan insanların ızdırabını içinde hissetmek ve böylece imkanlarını, olabileceği kadar onlarla bölüşmek konusunda bir özendirmenin de teşvik edildiği bir ay olduğunu vurguladı. Günay, ''Varlıklıların sürekli birbirleriyle yarış eden sofralarda birbirlerini ağırlamaları yerine imkanlarını yoksullarla bölüşmeleri gerektiğini daha önce de söyledim ve söylemeye devam edeceğim'' yanıtını verdi.