Guguk kuşu

Sefa İnan

Bu sitemizin okuyucularının büyük çoğunluğu havacılık sektörü ile ilgisi olan, çalışan veya sektöre yıllarca emek verdikten sonra köşesine çekilmesine rağmen havacılıkla ilgisini sıcak tutan insanlardan oluşmakta. Okuyucuların büyük bölümü beni şahsen olmasa da ismen bilirler. 1975 yılından bu yana sektörün içinde olup göz önündeyim. UTED gibi havacılık sektörünün en güçlü, en etkili sivil toplum kuruluşunun 20 yıl sürece başkanlığını yaptım, halen de tüzük gereği ölene kadar Onursal Başkanıyım.

Geriye dönüp baktığımda, yaptıklarım, yapamadıklarım veya yanlışlarımı görüyor, zaman zaman özeleştiri yapıyorum. Ancak şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, utanacak, yüzümü kızartacak hiçbir davranışım olmadı. Birilerine güvenmenin pişmanlığını yaşadığım doğrudur. Dün yüze gülenlerin bugün kendilerince bir çıkar çatışması ortaya çıkınca nasıl gerçek seviyelerini ve karakterlerini gösterdiklerini ibretle izliyor ve cevap bile vermiyorum. Çünkü ben çıkar çatışması içinde değilim. Kendimce takılıyorum bu kadar. Güce tapanların, güç dengeleri değiştikçe nasıl değiştiklerini, bukalemun gibi renk ve tavır değiştirdiklerini onlar adına utanarak ve gerçekten hayretle gözlemliyorum. İssiz SHYO lular için 200 ün üstünde cv topladık ve SHGM ye yolladık. Neler yazıldı neler… Vay efendim SHGM beni önemsememeliymiş. Üstelik SHGM Genel müdürü Bilal Ekşi de beni hiç sevmezmiş. Size ne be kardeşim…

Sanki sevgi yarışı yapıyoruz. Bu arada, işsiz SHYO luların cv leri toplanıp yollandıktan bir ay sonra Teknik A.Ş’ nin sadece SHYO lulara yönelik sınav açtığını da unutmayalım. Sınav açıldığında bende en az işsiz SHYO lular kadar mutlu oldum. Umarım bu sınav ve alımlar devam eder.

Yaklaşık 10 senedir havacılık üzerine yazıyor, bildiklerimi ve görüşlerimi okuyucularla paylaşıyorum. Tüm yazılarıma bugün de ulaşmanız mümkün. Yazılarımı takip edenler, “Rüzgâr Gülü” gibi rüzgârın yönü ve şiddetine göre fırıldak gibi dönmediğimi bilirler. Yazılarımda kimseye hakaret etmedim, kişisel hesaplarımı yazılarımda insanlara suçlamalarda bulunarak görme yolunu asla seçmedim, üstü kapalı veya açık ithamlarda, iftiralarda bulunmadım.

Bu nedenle de, bırakın cezayı hakkımda açılmış tek bir dava yoktur, savcılığın yolunu bile bilmem. Gücü ellerinde bulunduranların en güçlü dönemlerinde bile muhalefet etmekten, yanlışlarını söylemekten geri durmadım. Bugün de aynı yerdeyim. Yarın da aynı yerde olacağım. Güçlünün önünde el-pençe divan durarak şirinlik gösterisi yapanların, güç el değiştirdikten sonra arkalarından nasıl atıp tuttuklarını birlikte gözlemledik ve bundan sonrada görmeye devam edeceğiz.

THY’de yaklaşık 30 sene çalıştım. Yaş sınırı olan 60 yaşına kadar da çalışabilirdim. Ama 2005 yılında haksız kesilen Gelir Vergilerinin geri alınması için başlattığım mücadele yüzünden hem işverenin hem de sendikanın hedefi haline geldim. Sendikası, THY işvereni başta olmak üzere kıskançlık ve kuyruk acısını dışa vurma fırsatını kaçırmayan çevrelerin saldırılarına maruz kaldım. Sonuçta ne kadar haklı olduğum, yargı kararları ile ortaya çıktı ve birçok emekçi arkadaşım geriye dönük 5 yıllık vergilerini geri almayı başardı.

Bu mücadelenin sonunda, kapıya konulmamız için resmen düğmeye basıldı. Açık arandı, bulunamadı. Bu kez, 30 yıldır hizmet vermiş bir çalışan olarak beni “verimsiz” olarak nitelendirip iş sözleşmemi feshetmeye kalktılar. Verdiğim savunmamı haklı bulan Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin’in müdahalesi ile şirkette kaldım.

Ama beni atmakta kararlı olan irade 6 ay sonra “55 yaşını dolduranları işten çıkartma” kararı alınca beni de bu listeye dâhil edip işten çıkardılar.300 ü aşkın kişi ile birlikte çıkartıldım.(Sicil numarasına göre isme bakmadan liste hazırlandı )

Herhalde THY’nin yöneticileri, beni parasız pulsuz atabilecekleri bir gerekçe bulabilselerdi, hiç düşünmeden şirketin Disiplin Kuruluna gönderip ipimi çekebilirlerdi. Yapamadılar, tazminatlarımı ödediler. Yargıya başvurdum, oradan da rekor miktarda tazminat kazandım. Geriye dönüş aldım ama dönmek için müracaat bile etmedim ve özel şirketlerden gelen bir çok cazip iş teklifine bile dönüp te bakmadım. Hayatımdan çok memnunum. Allah inşallah herkese hayırlı ve sağlıklı emeklilik nasip eder.

Şunu da belirteyim ki, hayatımda bir kez karakola gittim. O da, arabamın soyulması ile ilgiliydi.

Sevgili okuyucularım, kıskançlık ve haset demişken, henüz çok yeni olan bir süreci de yazmadan geçmeyeyim. Bildiğiniz üzere, Kuşların uçaklarımıza ne kadar zarar verdiğini hepimiz biliriz. Ancak aslına bakacak olursanız, kuşlar gökyüzünün gerçek sahipleridir. Kuşlar ilginç hayvanlar. Google da kuş türlerini incelediğinizde çok ilginç bilgilere sahip olursunuz.

Doğada bazı kuşlar vardır. Kendini bırakır, öteki kuşlarla aklını bozar, başka kuşların yuvasını bozmaktan zevk alır. Guguk kuşu ise, daha bir gariptir. Yumurtalarını, gözüne kestirdiği bir başka kuşun yuvasına bırakır, fark edilmesin diye de bıraktığı yumurtasının yerine yuvadan bir yumurta alır. Kuluçka işini de yuvanın sahibi kuşa ihale eder. Sonra da hazıra konar.

İşte bu ay böyle bir süreç yaşadık. THY’nin çalışanlarına verdiği 5.000 TL primin THY Teknik çalışanlarına da verilmesinin uygun olacağını ilk dile getiren kişi olmakla kalmadım, bu fikrin takipçisi de oldum. Benim misyonumun bununla sınırlı olduğunu söylememe gerek bile yok. Ben dile getirdim, yazı yazdım, THY Genel Kurulunda tekrar ettim. (Okumayanlar, Genel Kurul Tutanağına THY web sitesinden ulaşabilirler.) THY ve Teknik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı ve Yönetim Kurulu uygun gördü bu kadar basit. Ne yazılarımda ve nede ortalarda dolaşıp bunu ben yaptım demedim.( Ortalarda dolanmam mümkün bile değil. Çünkü 4 Nisan’dan beri Atatürk Havalimanı bölgesine bile uğramadım)

Dolayısı ile, teşekkürün en büyüğü İlker beyin ve yönetim kurulu üyelerinin hakkıdır.

Sonrasında neler olduğunu biliyorsunuz, bu başarıya sahip çıkanlar mı dersiniz, sonuç alınmayacağını düşünerek topa girmeyip ardından benim iyi niyetle yaptığım “topluma tercüman olma” tavrımı itibarsızlaştırmaya çalışanlar mı dersiniz? Her cinsini gördük. Hepsini hoş görüyorum, ben sonuca bakıyorum. Bir adaletsizlik giderildi ve İlker beyin ağırlığını koyması ile sorun çözüldü. Benim için bu yeterlidir, gerisi boş laftır. 40 yıldır yaptığım gibi, çalışanların yanında olmaya devam edeceğim. Beklentim dernek ve sendika değildir. Olsaydı zaten derneği bırakmazdım. Bu nedenle kimsenin makamında gözüm falan yok. Ben yazılarıma devam edeceğim. Haksızlıklara en azından yazılarımla karşı çıkmaya çalışacağım. İster okurlar ister okumazlar. Bu onların bileceği şeydir. Bu yapımı hobi olarak da görebilirsiniz. Keyif aldığım bir işi yapıyorum. Senelerdir her yaz AVŞA adasında 3-4 ay kaldığımı biliyorsunuz. Tekneyle dolaşma, balık tutmak kadar zevk aldığım bir başka uğraş ta yazı yazmaktır. Bırakında insanlara yardımcı olayım. Bugün varız yarın yokuz. Önemli olan “bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ bırakmak.

Son sözü Mevlana’ya bırakayım ne dersiniz?

Ne demiş Mevlana : “Bizi bilen bilir, bilmeyen kendi gibi bilir.”

İyi haftalar diliyorum.

NOT/ Lütfen hakaret içeren kelimelere yer vermeyiniz. 

http://airlinehaber.com