Genel Müdür İsviçre Çakısı mıdır?

Adil Gürkan

Hayır..

O, bir kurumsal orkestra şefidir.

Bu orkestranın güzel işler yapabilmesi için, şefe, heyecanı yüksek ve işinde yetkin bir ekip verilmelidir. Ayıca, bu kurumsal orkestra şefine bir özgürlük alanı gerekir.

Bu gün manzara nasıldır?

Genel Müdürler, dar bir alana sıkışmış durumdalar. Belirsizleşen görev tanımları nedeniyle performansları düşüyor. Becerilerini ve deneyimlerini aktarmakta zorlanıyorlar.

Böyle devam eden bir işletmede neler olur?

Kurum ile Müdür arasına mesafeler girer.

İletişim kopar.

Ardından istifa gelir.

Yeni bir Müdür için arayış başlar. İş ilanları verilir.

Adaylar ile görüşmeler yapılır.

Belirlenen adaya, zaman ayrılır. Kurumsal oryantasyon eğitimleri verilir.

Seçilen Müdürün işletmeyi ve ekibi tanıması haftalar alır.

Hepsi maliyettir.

Zeka, Hitabet, Üretkenlik, Yaratıcılık, Sanat?

Sektör, yaratıcılığı, sanatı, kültürü, estetiği manuelinden çıkartıyor.

Bunları yük olarak görüyor.

Beyinsel emeğin yerine kol ve bacak kaslarının gücü geçiyor.

İlginç.

Otel mi yönetilecek, triatlon mu koşulacak?

20 yıl önceki kriterler çok farklıydı.

Bundan yirmi yıl önce, iş başvurularında sanat, müzik, kültür gibi alanlara olan ilgi ve okumaya olan merak aranırdı.

Eskiden, otellerin en alt kademedeki kadrolarına bile aday seçimi yapılırken, İnsan Kaynakları kılı kırk yarardı. İnce eleyip sık dokurdu Adeta samanlıkta iğne arardı.

Otelin herhangi bir pozisyonuna aday seçimi çok incelikli bir süreçti.

İyilerin arasından en iyiler seçilirdi.

Her şey değişti.

Kimse kusura bakmasın, ama şimdilerde, konuşabilen, ayakta durmayı ve düzgün yürümeyi beceren kişi, hiçbir filtreden geçmeden buyur ediliyor.

Sektörün manzarası budur.

Bana bu yazılar için sitem mi edeceksiniz?

Edin.

Ama bu acı tablo daha ne kadar görmezden gelinebilir ki?

Gözlerden kaçan bir değer var. İnsan.

İşletmede ve süreç yönetiminde kas gücüne öncelik tanımak, beyinsel emeği önemsememek, bir zafiyet yaratır.

Sunulan ürünlerde ve hizmetlerde, estetik kalmaz, ruh olmaz, kupkuru bir etkileşim ortaya çıkar. Ne işletmenin kurumsal belleğinde, ne de misafirin aklında iz kalmaz.

Beyinsel emeğin ıskalandığı yerde, insan da önemsizleşir.

Daha doğrusu, eğitimli, donanımlı, zarif insan önemsizleşir.

Bunun bir adım sonrasında, çalışanlar ile müşteri arasındaki iletişimde mutlaka olması gereken empati de kaybolur.  Bir adım daha ileri gidersek, böyle kuru bir iletişimin müşteriyi mutlu etmediğini görürüz.

Fiziksel emeğin iletişimi zayıftır.

Fiziksel emek, karşıdakini bir misafir olarak görmeyi beceremez.

Sorun olarak algılar.

Her sözünü ve şikayetini kişisel olarak anlar.

Savunmaya geçer.

Bu etkileşimin de işletmenin başına bela olacağı açıktır.

Beyinsel kalitesi yüksek yöneticilere değer verin.

Bir gerçeğin altını çizelim.

Turizm, estetik, zeka, sanat, kültür, empati ve yaratıcılık ile beslenen bir alandır.

Bunlardan uzaklaşan bir sektör, devasa bir yemekhane ve devasa bir yatakhaneye dönüşür. Bireyin ve bireysel tatminin güçlenmekte olduğu bir zamanda bu kadar kuru bir alanı turizm diye tanımlamak da çok zordur