Genel Kurulun perde arkası

Sefa İnan

Değerli okurlarım;

THY’nin bir olağan genel kurulunu da geride bıraktık. Genel kurul öncesi ve sonrası Airlinehaber’in okunma sayılarındaki yükseliş bizi ziyadesiyle mutlu etti. Bu nedenle tüm okurlarımıza, ben ve ekibimiz adına teşekkür ediyorum. Malumunuz olduğu üzere gerek İstanbul belediye seçimine, gerekse THY genel kuruluna katılabilmek için günü birlik Avşa adasından İstanbul’a gidip gelmek zorunda kaldım ve gerçekten yoruldum.

Bazı okurlarıma ve bilhassa THY Teknik A.Ş nin genelge mağdurlarına verdiğim sözü tutmak zorunda olduğumdan günlük kıyafetimle genel kurula gelip, üstüne üstlük birde kürsüye çıkıp tarafıma iletilen ve tabii ki benim de kafama yatan konuları genel kurulda dile getirdim. Konuşmamı yaparken, İlker Aycı beyin vücut dilinden anladığım kadarı ile genelge mağdurlarının sorununu çözecek gibi görünüyordu.

Genel kurulda genelge mağdurları konusunu gündeme getirdikten sonra, THY insan kaynaklarından sorumlu genel müdür yardımcısı Abdülkerim Çay ile ayaküstü kısa bir görüşmemiz oldu. Anladığım kadarı ile Abdülkerim Çay beye konu farklı anlatılmış. Yani Teknik A.Ş yönetimi konuyu farklı aksettirmiş. Abdülkerim Çay Bey, arzu ederse genelge mağdurlarının kendi anlatımı ile yazdığı ve bizim yayınladığımız mektubu bir kez daha okusun ve gerekirse birlikte değerlendirelim. (İŞTE O YAZI)

Genel kurulun perde arkasına bakmadan önce biraz geriye dönmekte fayda var. Malum yalan dolanla yayın hayatını sürdürmeye çalışan ve gün geçtikçe kan kaybettiğinin farkında olan ve düzeleceğine daha çok agresif habercilik anlayışı ile kapıcıdan, odacıdan aldığı haberleri çok önemli makamlardan almış gibi göstererek gündem yaratmaya çalışan yayıncılık anlayışı çok gerilerde kaldı.

Bu devirde lafla, duyumla haber yapılamıyor. Haberi yaptığınızda, hele hele suçlama yaparsanız, belgesini de ortaya koymalısınız. Aksi takdirde ele güne rezil olmakla kalmaz genel kurula bile gelemezsiniz.

Genel kurullar er meydanıdır.Klavye kahramanlığı orada işe yaramaz. Çünkü Belgeler konuşur.

Bir şirketin, derneğin, sendikanın, siyasi partinin, spor kulübünün genel kuruluna gittiğinizde çok sert tartışmaların yanı sıra belgeler sunularak suçlamalar mahkemelere kadar yansır.

THY’nin genel kurulu öncesi, belgeli olduğu iddia edilen ve belgesi bende denilen bir dolu iddialar okuduk.  Tabii ki THY yönetimi illegal işler yapmış ve bu belgeler size kadar sızmışsa yazmamak olmaz. Ancak yazdıklarınızın belgelerini de genel kurula getirip hükümet yetkililerinin önünde kayda aldırıp takipçisi olacaksınız.  Aksi takdirde müfteri ilan edilirsiniz.

Genel kurulları hiç kaçırmayan biri olarak son genel kurulda da ordaydım. Tabii ki belgeler bende gerektiğinde sunacağım diyen kişinin belgelerini bekledim.  Çünkü orası en yetkili kurul. İllegal uygulamaların (varsa) sunulup kayda geçirileceği tek yer.

Madem er meydanından kaçacaktınız neden atıp tuttunuz? Kimse kimseyi orada dövemez ve sövemez ki… Bu mudur delikanlılık?

Çamur at izi kalsın mantığında yapılmış haberler ne olacak şimdi? İki eliniz kanda bile olsa gelecektiniz ve genel kurula o meşhur belgelerinizi(!) sunacaktınız. Mevcut durumda,  THY darmadağın olacak dediniz ama siz darmadağın oldunuz.

Ayrıca yazdığınız makale veya haberlerde hakaret edemezsiniz. Örneğin; Hava-İş sendikası tarafından tarafıma açılmış tam yedi dava vardı. Kimisi ceza kimisi ise tazminat, kimisi ise hem ceza hem tazminat… Hiç birini kaybetmedik. Çünkü kişilere veya kurumlara hakaret etmek bizim lügatımızda yoktur. Belgeli olmadan da haber yapmayız. O halde mahkeme ne karar verecek? Tabii ki beraat…

Ancak etrafınıza baktığınızda yalan dolan bir dolu haberin yanı sıra hakaret içeren basit mahalle ağzı ile yazılmış belgesi sunulmadan yazılmış suçlamalar… Normal bir okur bu saçmalığa inanır mı sizce? Hava/magazin tarzı habercilik yapan bir sitenin verdiği haberin ne değeri olabilir ki? 

Bu tür bir yayıncılık anlayışını bizde gördüğünüzde lütfen sitemizi takip etmeyin. Bize gelen duyumlar yok mu? Tabii ki var. Ancak okurlara teyit ettirilmemiş bir haberi sunduğumuzda o hava/magazin sitesinin durumuna düşeriz diye yapmıyoruz. Neyse bir kere daha derslerini aldılar.

Bu kadar serzeniş yeter. Dersini alan aldı. Umarım doğru yolu bulup diğer haber siteleri gibi hadlerini aşmadan tarzları olan magazin haberciliğini yapmaya başlarlar. Herkes haddini bilecek…

Sonuç olarak; Malum site şimdi birlikte gözlemleyeceğimiz üzere tornistan yapacak ve THY ve İlker Aycı ile ilişkilerini tamir etme yoluna gidecektir. Hatta hasbelkader üyesi olduğu partiyi bile terk edip nereye isterse oraya üye olabilir. Tabii ki yerseler… Bir teknenin ve insanın en önemli uzvu veya bölümü omurgasıdır. Omurgasız nasıl tekne olmazsa insan da olamaz.  

Güven kuş gibidir. Bir kere elinden uçtuğunda yakalayamazsın…

GENEL KURULUN PERDE ARKASI;

THY Genel kurullarını hiç kaçırdığım görülmemiştir. Bu genel kurullarda hiçbir zaman konu mankeni gibi gidip konuşmadan, söz almadan, eleştirmeden döndüğüm olmamıştır. Bu genel kurulda da öyle oldu. Yine söz aldım ve bu sefer masamdaki mikrofondan değil kürsüye çıkarak konuşmayı uygun gördüm.

Tabii ki İlker Beye methiyeler düzmedim.  Dilek ve temenniler bölümünde söz alarak, İlker beye THY Teknik A.Ş.’da genelge mağdurlarının kazandığı Mahkeme ve Yargıtay kararlarına uyularak haklarının teslimini istemekle kalmayıp, 211 kişinin FETÖ suçlaması ile atılmasının yanlışlığını dile getirip bu yanlıştan bir şekilde dönülmesini istedim. Bir hukuk devletinde Yasalara, Mahkeme ve Yargıtay kararlarına muhalefet edilmesi asla kabul edilemez.

Yaptığım konuşma sadece bu kadar değil. İlker Aycı’ya hitap ederek yaptığım konuşmada, THY’deki iki ayrı sendikaya eşit yaklaşılması gerektiğini ve işveren olarak Sayın Aycı’nın tarafsız kalarak iki sendika arasındaki sürtüşmelere uzak kalarak, toplumu arkasına kim alabiliyorsa onu kendine muhatap alması gerektiğini hatırlattım. Bir başka anlatım tarzı ile size ne sendikanın birbiri ile dalaşmasına. Bırakın birbirleri ile sürtüşsünler, dalaşsınlar ne yaparlarsa yapsınlar. Siz sonuçta toplum kimi seçerse onunla muhatap olma durumundasınız. Girmeyin o topa dedim.

Ayrıca geçen haftaki yazımda dedikodusu yayılan ve THY’nin Do&Co ile yaptığı anlaşma karşılığında almış olduğu iddia edilen 100 Milyon doların belgesini soracaktım. Ancak benden önce bir başka hissedar bu soruyu sordu ve kendisine, Do&Co ile yapılan anlaşmanın henüz imzalanmadığı ve bu anlaşmanın 2018 yılına ait genel kurulda görülmemesinin normal olduğu anlatıldığından ben o soruyu bir kez daha sorma gereği duymadım.

Ancak ilk defa benden duyacağınız bir bilgiyi size vermek isterim. Do&Co THY’ye şerefiye parası olarak 100 milyon dolar ödeyecekken, TGS neden ödemiyor diye kimsenin aklına gelmedi. Ben bu soruyu İlker Aycı’ya genel kurul bitiminde sordum ve TGS’nin THY ve HAVAŞ isimli iki ortağının olması nedeniyle HAVAŞ’ın THY’ye 100 Milyon dolar ödemiş ve anlaşma imza altına alınmış durumda.

Tabi ki hep tenkit olmaz. 2018 yılının başarılı gidişatının,2019 yılının ilk çeyreğinde bozulmasının ve zararla kapatılmasının normal olduğunu, hatta THY’nin son çeyrekte de zarar edeceğini ama sene sonunda yine çok karlı olmasa da zararla kapatmayacaklarını dile getirdim.

Biz havacıların bildiği üzere, Havayollarının hepsi ilk ve son çeyrekte zorlanır. En çok kar ettikleri ikinci ve üçüncü çeyreklerdir. 

SÜRPRİZ GELİŞME…

Genel kurulda bildiğiniz üzere Bilal Ekşi Bey icra kurulundan çıkarıldı. Bilal Bey’in icra kurulundan çıkartılması ve sadece genel müdür olarak kalması bence daha iyi olmuş.

Neden mi?

THY’nin icra kurulu yönetim kurulundan aldığı yetki ile çalışıyor. İcra kurulunun görevi hızlı karar alabilmektir. THY’nin başkanlık dâhil genel müdür yardımcılığına kadar olan atamaları veya görev değişiklikleri hep icra kurulunca yapılır.

Yönetim kuruluna sormadan milyon dolarlık siparişler verebilir veya işlemlerde bulunabilirler. İcra kurulu kendi yetkileri dâhilinde belirtilmiş işlemler için yönetim kuruluna bilgi vermek zorunda değildir.

İcra kurulunda olmak Bilal Bey’in kişilik yapısına pek uygun düşmez diye düşünüyorum. Çünkü Bilal Beyin kuralcı bir yapısı vardır. Titiz ve kuralcı desem daha doğru olacaktır. Çok hızlı karar almayı sevmez. 

Kendisini Teknikte çalışırken tanımıştım. Verdiği talimatlar nedeniyle teknisyenler bayağı zorlanmıştı. Mesela bankamatik kullanımı için mesai saatlerinde sıraya girenlere kızar ve bu işlemin ancak yemek paydoslarında yapılabileceğini söylerdi.

İcra kurulunun ise ivedi durumlarda hızlı hareket eden bir yetkisi/görevi var. Bilal Bey ise ince eleyip sık dokuyan kişilik yapısında ki bir yönetici.  

Bu yapısını SHGM genel müdürlüğü görevinde yakinen takip etmiştim. Bence SHGM genel müdürlüğünde başarılıydı. 

Sıklıkla twit atması SHGM’den gelen bir alışkanlığı. Şirket adına twit atmak her ne kadar THY Basın müşavirliğinin görevi olsa da yine de Bilal Ekşi Bey twit atmayı seviyor. 

Bu arada çok dürüst ve akçeli işler peşinde koşacak biri olmadığını da belirtmeden geçmek haksızlık olur. 

Sonuç olarak; Bilal Beyin sadece genel müdür kalışı onu daha rahatlatacak ve asli görevine daha çok zaman ayıracaktır.