Fiyatları ucuzlatmanın yolları var ama kimin umurunda?

Doğan Satmış

Toplumun küçük bir kesimi dışında artık yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığını hissetmeyen kalmadı. Enflasyonda son 25 yılın en kötü dönemindeyiz. Bunun sonucu da haberlere yansıdı. 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde Bodrum son 40 yılın en kötü dönemini yaşamış. Turkiyeturizm.com sitesindeki haberde bir de örnek verilmiş. İstanbul’un eşi ve oğlu ile Bodrum’a tatile gelip, pansiyonda kalan Mehmet Yılmazoğlu, şöyle demiş:

“Bir pansiyonda kalıyoruz. Üç gün için 3 kişi 7 bin TL para ödedik. Arabamızla geldik ancak geçen yıla oranla akaryakıt gideri üç kat arttı. Normal bir lokantada üç kişi yemek için 600 TL ödedik. Sanıyorum artık bu son bayramımız olur ya da para biriktirip 3-4 yılda bir tatile çıkabiliriz.”

Mehmet Bey üç gün için 7 bin TL pansiyon parası ödediğine göre, kazancı da en azından asgari ücret değil, mutlaka daha fazla.

***

Böyle ekonomik kriz dönemlerinden en az etkilenenler, devlete çalışanlar veya devletle çalışanlar olur. Devlet memurları maaşlarını alırlar, işten de atılamazlar. Devletle çalışanlar da nasılsa devlet para bastığı için sıkıntı yaşamazlar. Ama ne yazık ki, toplumun geri kalanı hakkında karar verecek olanlar da onlar, yani ya devlete çalışanlar ya da devletle çalışanlardır.

Nasrettin Hoca ağaçtan düşünce, “Benim derdimi ağaçtan düşer anlar” demiş malum, ne yazık ki, hayat pahalılığı altında ezilen geniş halk kitlelerinin derdine, bu konuda karar alacaklar pek aldırmaz.

O yüzdendir ki, Türkiye dolaylı vergilerde yüzde 70’i aşan oranıyla dünya şampiyonlarından biridir. Türkiye’de 2020 yılında alınan her 100 liralık verginin 73 lirası, adil olmayacak şekilde, dolaylı olarak toplandı. Oysa aynı dönemde Avrupa Birliği ülkelerinde dolaylı vergi ortalaması sadece 35 olarak gerçekleşti. Türkiye’de yaşayan her vatandaş, bir Avrupalıya göre harcadığı paranın üçte birini ekstra dolaylı vergi olarak ödedi.

Dolaylı vergiyi, Türkiye’nin en zengin adamı olan Rahmi Koç ile inşaat işçisi eşit öder, ikisi de benzin alırken, sigara alırken, telefon alırken, aynı parayı öder. Oysa vergi dolaylı alınmasa, az kazanan az, çok kazanan çok vergi öder. Ama vergiyi kazanandan almak zor ve zahmetlidir, garibandan dolaylı olarak almak kolaydır.

Yapılacak şey basit, dolaylı vergileri azaltırsanız, neredeyse her şeyin fiyatı önemli oranda ucuzlar. Ama bu gerçeği en iyi bilenler devleti yönetenlerdir ve bu konuda adım atmazlar.

***

Dolaylı vergilerle ilgili BBC Türkçe bir çalışma yapmıştı, onlardan bazı rakamlara bakınca, bu vergiler kalktığında fiyatlar ne kadar ucuzlar siz karar verin:

Elektrik: Yüzde 20 KDV ayrıca enerji Fonu, Elektrik Tüketim Vergisi ve TRT Payı.

Şebeke suyu: Yüzde 35 KDV artı belediyesine göre üç veya beş kalem kesinti.

Doğalgaz: Yüzde 18 vergi (Özel Tüketim Vergisi dâhil).

Cep telefonu: Yüzde 97 vergi (ÖTV, KDV, TRT Bandrolü, bakanlık kesintisi.).

Cep telefonu kullanımı: Yüzde 35 vergi.

Beyaz Eşya: Yüzde 25,9 vergi.

Otomobil: Yüzde 277 vergi (ÖTV, KDV, TRT bandrol ücreti).

Benzin: Yüzde 50’si vergi.

Şahsi araçla seyahat: 15 kalemden çok vergi, köprü, otoyol, trafik cezaları dâhil.

Maaştan kesilenler: SGK, Damga Vergisi, Gelir Vergisi. Bu da 128 gün vergiler için çalışmak anlamına geliyor.

Bira: 13 liralık biranın 65 lirası vergi. Vergi oranı yüzde 56.

Rakı: Yüzde 74’ü vergi (ÖTV, KDV).

Sigara: Vergi yüzde 80, yani 20 sigaradan 16’sı vergi.

Televizyon: Yüzde 45 vergi.

Bilgisayar: Yüzde 20,3 vergi.

Ama başta da dediğim gibi, karar alıcılar dolaylı vergiyi çok severler ve kaldırmazlar, öyle olunca da Türkiye hem dolaylı vergide hem de enflasyonda dünya şampiyonu olur.

***

Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz, sadece dolaylı vergiyi azaltmak la tabii düzelmez. Bilinen ekonomik çareleri uygulamak da gerekir. Ancak birtakım inançları öne çıkarıp, çareleri ötelerseniz, daha kötüsü kaçınılmaz hale gelir. Tıpkı, hastalığı için ilaç almayı reddetmek gibi.