Geçen hafta ailece Edremit/Kaz dağları taraflarına yolculuk yaptık. Üç dört gün kafamı dinlendirdim. Bizim ailecek kaplıca merakımız vardır. Ülkemizin her kaplıcasına gittik desem yalan olmaz.
Ben yurt içi seyahatlerimde, uçak pek kullanmam. Araba kullanmayı severim. Uçağa göre çok daha keyifli oluyor.Yollar çok bakımlıydı. Genelde bir yere giderken novigasyon aracılığı ile seyahat ederim. Bu sefer, dikkatimi çeken bir durumla karşılaştım.
Etrafa baka baka yollardaki kafe ve restoranlarda dura dura seyahat etmeyi sevdiğimizden paralı yola sapmadan gidelim istedim. Nede olsa acelemiz yok. Ancak ne mümkün… Cep telefonumdaki Novigasyon cihazım beni iki de bir paralı yola sokmak için var gücüyle çalıştı. O beni paralı yola sokmaya çalışıyor, ben ise girmemeye direniyorum. Neyse savaşı kazandım derken birde bakıyorum ki otoyola yeni bir giriş daha bulmuş ve beni oraya götürmeye çalışıyor…
Novigasyon sistemi ayarlanmış mı nedir. Tekrar beni yine paralı yolun bir başka girişine getiriyor. Bir nevi paralı yola girmemek için novigasyon sistemim ile savaş halindeydim.
Cep telefonumda Google Maps yüklü. Bir an düşündüm de birileri Google ile anlaşıp, cihazı kullananları ücretli otoyola girmesi için mi ayarladı diye düşünmedim değil hani…
Neyse güzel ve keyifli bir yolculuktan sonra nihayet hedefimize ulaştık. THY’de iken birkaç defa dünya turu yapmıştık. Nasıl olsa Türkiye’deyiz memleketimizi her zaman gezebiliriz diye düşünüp ülkemizdeki güzel yerleri görememiştik. Gerçekten çok güzel ve görülesi yerler var. Ülkemiz bir cennet aslında. Tabii ki Edremit’e gidip te ASSOS a uğramamak olmaz diye düşünüp ASSOS’a da uğrayıp orijinal balık yedik. Orijinal diyorum çünkü İstanbul’da ki balıkların birçoğu kültür balığı ve lezzetsiz oluyor.
Bunları havacılığa bir haftadır uzak kaldığımı anlatmak için yazdım. Ancak ne mümkün… Telefonlar devamlı çalıyor ve araç telefonumdan konuştuğum için ailem le birlikte dinliyoruz.
Bir telefon geldi ve “Sefa Bey sizin yazdığınız gibi birer maaş ikramiyenin yattı dedi. Ben de arayan teknisyen arkadaşıma, enflasyon farkınız da yatmış mı dedim.
Malumunuz olduğu üzere, Teknik A.Ş’nin meşhur ve emsalsiz(!) toplu iş sözleşmesi aşamasında, İlker Beyi aramış ve “Siz yaşanmış ve ne kadar olduğu belli üç aylık enflasyon rakamını neden toplu iş sözleşmesinin içine katmıyorsunuz.” Çalışanlar sene sonunu neden beklesinler ki diye sormuş ve İlker Bey de “Neden olmasın, güzel fikir.” Arkadaşlara söyleyeyim o 3 aylık enflasyonu da sözleşmenin içine katsınlar” demiş ve bu önerim uygulanmıştı.
Teknik A.Ş yönetimi ve Sendikanın istemediği bu yeni uygulama Türkiye’de ilk defa uygulanmıştı. Burada İlker Beyin hakkını yemek olmaz. Ne demek istediğimi anında kavramış ve sözü uzatmadan tamam demişti.
Teknik AŞ yönetimi ve sendikası, istenilen uygulamayı yapmak zorunda kalmıştı. Ben bu konuyu yazıp Teknik AŞ çalışanlarına sunduğum an sendika da Tekniğin yönetimi de şaşırmıştı. Bu sefer başladılar farklı senaryolar uydurmaya. Vay efendim, Temmuz-Ağustos-Eylül enflasyonunu alınca sene sonunda zararlı çıkacaklarmış. Başladılar saçma sapan hesaplara…
Ben, hayır aynı rakamı alacaksınız dememe rağmen ısrarla karşı çıkanlar oldu. İşte o nedenle ikramiye nin yattığı söylendiğinde ilk sorum enflasyon farkı da tam olarak yatmış mı olmuştu. Neyse ki içim rahatladı ve çalışanların bu sistemle hiç kaybı olmadı. Aslında ben THY ve THY Teknik çalışanı ne kadar çok ücret alsa en az onlar kadar seviniyorum. Eskiden de öyleydi. Eski meslektaşlarım ile devamlı görüşüyoruz. Whatsapp grubumuz var ve bu yazılarımı onlara da yolluyorum.
Neyse konudan kopmayayım;
Aslında değil kayıp yaşanması, üç aylık enflasyon rakamını önceden aldıklarından karları oldu diyebiliriz.
Neyse artık kış uykusuna geçilebilir. Üç sene sonra kim öleee kim kala…
Bir an düşündüm de İşveren ve sendikası birlikte karar alıp bundan sonra her ayın enflasyon rakamını hemen maaşlara yansıtsalar diye düşünüyorum. THY çalışanları aynı sekizinde maaş alıyorlar. Her ayın enflasyon rakamı ise ayın üçünde belli oluyor. O halde ayın üçü geldiğinde oluşan resmi enflasyon rakamını bilgisayara yüklediklerinde her ay enflasyon kadar iyileştirme almış olursunuz. Rahmetli Necmettin Erbakan zamanında ki eşel mobil sistemine benziyor.
İlker Bey bu sisteme razı olabilir. Ancak sendikaların işine gelmez diye düşünüyorum.
Neden mi sendikalar istemez?
O zaman toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yaşanmış enflasyon rakamını 3 senelik sözleşme taslağına nasıl koyacaklar? Teknik AŞ sözleşmesinde istenilen %14 ün %9 unun enflasyon farkı olduğunu bilmeden veya anlayamadan sendika bize %14 zam istemiş diye sevinen bazı çalışanlar o zaman gerçeği anlayacaklar.
Çünkü sendika, üç senelik sözleşmede %5 gibi komik bir zam teklifi yapıp bunun %3,3 ünü aldığından yuhalanacak.
Çalışanlar, bu yazıyı okuyup ta Toplu İş sözleşmesinde Özçelik İş’in sadece %3,3 zam alındığını anladıklarında tepkileri ne olur acaba?
Üç senelik bir toplu iş sözleşmesinde %3,3 alarak Türkiye’nin en az zam alma rekorunu kıran Teknik AŞ yönetimini ve sendikasını kutlamak lazım. Aslına bakacak olursanız, İşverenin ve sendikasının görevi buydu ve başarılı oldular.
Emeğin patronları olan sendika ağaları ne iş yapar 43 senedir ben bile anlayamadım. Siz nasıl anlayasınız ki…
Bazen düşünüyorum da, işverenler sendika müdürlüğü kursalar. En azından aidat almazlar. Nasıl olsa onların dediği oluyor. Sendikacıları da kendileri seçiyor. Ne anladınız bu işten? Al Gülüm Ver Gülüm… Altta kalanın canı çıksın misali sözleşmeler…
Şimdi de gözümüz Hava-İş te… Onlar da harikalar(!) yaratacaktır. Ancak onların bir avantajı sözleşme öncesi ekstra zam almaları oldu. Pilot ve kabin çalışanlarında sorun yok. Vergi dilimleri cumhurbaşkanımızın elinde. Uçucu ekiplerin sıfır vergi bile verilebilmesi olanaklı hale getirilmiş durumda. Kötü bir sözleşme sonrası bir ziyaret yeterli olabilir.
Peki, ya pilot ve kabin çalışanlarının dışında kalan binlerce çalışan ne olacak? İşte asıl problem uçucular dışındaki çalışanlarda çıkacak.
Özçelik İş’in ağalarını gördük. Şimdide sıra Hava-İş’in ağalarında… Nasıl bir sözleşme imzalayacaklar izleyip sizlerle birlikte yine burada yorumlarız.
Bu aralar sendikal savaş var. Futbolcu transfer eder gibi üye transferleri başladı. İşin kötü yanı patronda işin içinde… Dernekler ise etkisiz. Aynen kanarya sevenler derneği gibiler.
Neyse yol yorgunluğu ile ancak bu kadar yazabildim.
Yazımı, Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin (1859-1914) ünlü sözüyle bitirelim: “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim”…der gibi sendikalar ve derneklerde “Ah şu çalışanlar olmasa işleri ne güzel idare ederiz” diyorlardır.
İyi de o zaman, sendikacıların maaşları nereden gelecek değil mi? Bir an kulaklarım çınladı ve onların maaşını da işveren verir olur biter diyorsunuz gibi geldi… Yok artık… Bu kadar da resmen, belli ede ede yapılmaz yahu…