ABDURRAHMAN BÜYÜKKESKİN
MANAVGAT / ANTALYA - Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eko turizm uzmanı Prof. Dr. Tuncay Neyişçi ’'sürdürülebilir turizmin temelini temiz bir doğa, temiz bir orman ve bakir bir yeşillik, ekoturizmi, çevreye zarar vermeden gerçekleştirilen, doğal ortamın sürdürülebilirliğini sağlayan ve yerel halkın sosyo-ekonomik gelişimine katkı sağlayan turizm türüdür.''dedi.
Dünya turizminin yükselen trendin eko turizm olduğuna dikkat çeken Neyişçi, bu noktada deniz, kum ve güneş turizmi için Antalya'ya gelen turistin olduğunu bununda geçen 45 yıl içinde 650 bin yatak kapasitene ulaştırdığını kitle turizminin ulaşacağı noktaya fazlasıyla ulaştığını kaydetti. Türkiye'nin turizmde rakip ülkeleri olan İspanya, İtalya, Yunanistan ve Güney Fransa'da deniz, kum ve güneş turizmi konseptinde turizm hizmeti verdiğini anlatan Neyişçi, son yıllarda başta Almanya olmak üzere insan ve doğa odaklı eokoturizm öne çıktığının altını çizerek şunları kaydetti: “Günümüzde ulaşım olanaklarının ve dünya genelinde refah seviyesinin yükselmesiyle birlikte turizm sektörü ciddi bir büyüme göstermiştir. Bu noktada turizmin bir alt alanı olan doğa turizmi de en hızlı büyüyen turizm türlerinden birisi olmuştur. Ancak el değmemiş doğal yerlere yapılan bu turizm türünde, gerekli özen gösterilmediği takdirde, doğal çevrenin zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır.''
Silifke’nin bu konuda fazlasıyla coğrafi, sosyal ve kültürel değerlere sahip ve mutfağının da Türkiye mutfaklarının en iyilerinden birisi olduğunu söyleyen Neyişçi, “Elimizdeki değerlerin kıymetini bilip bunlarla daha geniş çapta çalışmalı ve yerel ürünlerimizle daha farklı şeyler üretip, ürünlerimizin pazarını arttırmamız lazım” ifadelerini kullandı. Torosların Mersin'den-Antalya Gazipşa'dan Kaş Kalkan, Gelemiş, Kınık'a kadar eko turizm alanı olduğunu dile getiren Neyişiçi, eko turizmin en önemli unsurunun halkın turizme katılması olduğunu ifade etti. Eko turizminin Toroslarda yaygınlaşmasıyla, Silifke'nin yoğurdu, sumağı, susamı, ç,ileği, Alanya'nın ipeği, Manavgat'ın susamı, keçiboynuzu, narı ve zeytini,İbradı'nın Ormana dokumaları, düğmeli evleri, üzümü, kestanesi, Akseki'nin kekiği, yarpuzu, Gündoğmuş'un balı Serik'in yer fıstığı ve pamuğu, Aksu'nun Avagodası, Döşemealtı'nın halısı, Finike'nin portakalı, Korkuteli'nin karyağdı armudu, şişi, mantarı, Elmalı'nın elması ön plana çıkacaktır, böylece yerel halkında turizmle iç içe olmasını sağlayacağını kaydetti.
Neyişçi sözlerini şu sözlerle tamaladı:Neyişçi, “Yerel halk ve yerel yönetim bir araya gelerek, birlikte çalışarak yoğurdu, çileği, doğal ve tarihi daha ön plana çıkartılarak Silifke daha iyi bir noktada olabilir. Bu çalışmalar sonucunda hem Silifke hem de yöre halkı maddi kazanç sağlar. Nasıl ki Eskişehir, Antalya, Gaziantep şehirleri belli bir ürünle anılıyorsa, Silifke’de belli bir ürün ya da ürünlerle anılabilir. Dünya’da ve Türkiye’de Silifke denince akla o ürün gelmelidir. Silifke’de deniz, kum, güneş var bunları bir araç olarak kullanıp, gelen turistlere bunun yanında farklı organizasyonlar yaparak ilçenin tanıtımına daha çok katkı sağlanabilir. Örneğin ormanlarımızı, yaylalarımızı, Yörüklerimizi, kanyonlarımızı, tarihi eserlerimizi, ağaçlarımızı, insanlarımızı yani turistlerin her yerde bulamayacağı sadece Türkiye’de ve Silifke’de bulabileceği ürünleri tanıtmamız gerekiyor. Ekoturizm yapan ülkeleri incelersek, onların hepsi farklı ürünleri ortaya çıkarmışlardır. Yeni arayışlar, turistlerin beklentilerindeki değişmeler, yeni yerlerin ve yerel kültürlerin keşfine duyulan ilginin artışı ekoturizme olan ilgiyi arttırmıştır. Silifke ve çevresinde yapılacak olan çalışmalarla yerli ve yabancı turistler farkındalık ortaya koyarak ilgisi çekilebilir”