Bildiğiniz üzere haber siteleri genelde okurlarının beklentisine uygun haber seçerler. Çünkü okurlarının profilleri bellidir. Bizim okur profilimiz, havacılık sektörünün çalışanları ve yönetimlerinin yanı sıra havacılığı meslek olarak seçen veya seçmek isteyen genç nesile yöneliktir.
Yayıncılık anlayışı böyle olunca, her okurumuz kendine sunulan haber veya köşe yazılarında kendini ilgilendirecek konu varsa ilgilenir yoksa es geçer. Okurların bir çoğu eleştiri yüklü sert yazılardan hoşlanır. Okur profilinizin çoğu çalışan kesimden oluşuyorsa, çalışma hayatlarında karşılaştıkları sorunların dile getirilmesi, doğal olarak onları mutlu eder.
Örneğin, THY gibi işverenin devlet ve hissedarlarından oluşan yapısı, genel müdür ve daha alt kadrolarına kadar çalışanını işveren olarak görmemek gerekir. Çünkü genel müdürü ve alt kadroları da birer çalışan olup, emeği karşılığı maaş alırlar.
Kısaca havacılık sektöründe patron veya patronlar hariç herkes çalışan kesimdir. Örneğin, THY’nin %49’luk payı devletin olup diğer %51’lik payı ise halka açık hissedir. Halka açık %51’lik hissenin bir araya gelememesi nedeniyle şimdiye kadar hep %49’luk devlet hissesini elinde bulunduran devlet (devleti temsil eden hükümetler) karar verici pozisyonda olmuştur.
Devletin yani hükümetlerin emrindeki yönetim kurulları tabii ki devleti temsil eden hükümetler tarafından yönlendirilmekte. Bu nedenle, THY’de yönetim kurulu başkanı ve üyeleri, siyasi iktidarın etkisinde kalmadan çalışamazlar. Çünkü onlarında patronları, onları oraya atayan siyasilerdir.
Hal böyle olunca, THY’nin büyüme, uçak seçim ve alımları, yani hatlar açma veya kapama stratejileri siyasi hükümet tarafından tavsiye edilebilir. Tabii ki siyasi hükümetin seçtiği ve atadığı kişilerin de mutlaka görüşleri alınıyordur ama sonuç olarak siyasi hükümetin tavsiyesini hiçe saymayacak yönetim dün yoktu bugün de yok.
Bu örnekleme tabii ki THY gibi halka açık şirketler için geçerlidir. Özel havayollarının çalışma prensibi aynı değildir. Halka açık olmayan özel şirketlerin patronları ne derse o olur. Ancak, Türkiye’nin ikinci halka açık şirketi olan Pegasus’un sadece %33 civarında hissesi halka açılmış olduğundan, patronları yani Ali Sabancı ne derse o olur. (Bu demek değildir ki Ali Sabancı Pegasus yönetimine karışıyor. Ancak isterse karışır)
Birde yabancı şirketi örnek göstermek gerekir. Örneğin Lufthansa %100 özel şirkettir. Hükümetin etkisi bize göre çok daha azdır (veya hiç yoktur).
Bu kısa bilgilendirmeden sonra eğri oturup doğru konuşmaya başlayalım.
Malum bazı haber siteleri var. Tabii ki Bukalemun gibi renk değiştirenleri kastediyorum. Hani siyaset mi yapalım yoksa ticaret mi? Yok yok biz en iyisi her ikisine de burnumuzu sokalım. Nede olsa haber bahane para şahane tarzı yayıncılık yapanlar. Hem de hiç bilmedikleri konuda…
THY’deki alınan her kararı direk yönetime bağlıyorlar. Yahu kardeşim burası Türkiye Almanya değil. THY’deki yönetim seçimini yukarıda yazdım. Uçak alımına hükümet karışmıyor mu? Karışıyor. Hat açımlarına normal olarak hükümet karışmaz ama ya karışırsa ne diyeceksiniz? Afrika’nın en ücra yerlerine hat açıldığında bu hat açımını illa ki THY yönetimine mi bağlayacaksınız? Peki ya sponsorluklar? THY yönetimi istediği yere sponsor olabilir ama ya yukarıdan şuraya da ol denirse ne yapabilirler ki? (bu sadece bir örnek. Burada THY ye sponsorluklar için yukarıdan emir geldiğini hiç sanmıyorum)
Hadi diyelim ki, THY yönetimi kendini o makamlara getiren siyasi iktidarın tersine karar almaya başladı. Bu yönetimin ömrü ne kadar olur? Diyelim ki ben o makama geldim ve beni oraya taşıyan siyasi hükümetle ters düştüm. Sizce ne olur? Ben giderim de kim gelir? Gelen kişi sizce ne yapar? Bence hiçbir şey. Yaparsa gider yerine bir dolu kişi aday olur. Kısaca, THY tam olarak özelleşmeden vur abalıya dercesine yönetime vurulmamalı.
THY’nin Arjantin’in en fanatik seyircisinin olduğu River Plate’ye forma sponsoru olmasının, nedenlerini ve maliyetini bilmeden hemen konuya atlamakta neyin nesi oluyor? THY Arjantin’i neden seçti? Arjantin’de seferlerini mi artırmaya çalışıyor? Bir başka neden mi var? Forma sponsorluğu için ne kadar para ayırdı? Bunları bilmeden vur abalıya dememek lazım.
Şahsen ben kişiler yerine kulüplere sponsor olunmasını daha doğru buluyorum. Kişilere sponsor olunduğunda, sponsor olunan kişinin herhangi bir suç işlemesi, uyuşturucu kullanması bile anında yapılan sponsorluğu etkisiz kılar, hatta ters teper. Ancak kulüplerde bu sorun yoktur.
Ayrıca THY’nin cirosunun %1.48 ini sponsorluklar ve reklama ayırdığını görmekteyim.
Bana kalırsa THY medya reklam giderleri yerine sponsorluklara daha çok yer vermeli. Örneğin, THY’nin Euroleague sponsorluğunu kötü müydü?
THY’yi bir başka yerli şirketimizle mukayese ettiğimizde ise örneğin; Pegasus’un reklam veya sponsorluk giderinin cirosunun %1,19 olduğunu görebilirsiniz.
Ancak, THY’nin makam araçları ve temsil ve reklam giderlerinde çok daha dikkatli olması gerekir. Ayrıca, Makam araç ve temsil giderleri çok yüksek olmasa bile çalışanların dikkatini çekmekte.
THY’yi birçok konuda eleştirebilir ve tenkit edebilirsiniz. Bizlerde birçok konuda tenkit ediyoruz. Ancak bize yakışan tarzda. Yani ben ve köşe yazarlarımız bazen seviyeli eleştiriler yapmakta. Umarım bu eleştirilerimiz fayda sağlar.
BİRAZ DA THY’NİN 2019 YILINI NASIL BİTİRECEĞİNE ODAKLANALIM.
Malumunuz olduğu üzere, THY 2018 yılını başarılı bir şekilde kapattı. Genel kurulda THY’nin 2018 yılındaki başarılı gidişatını övmüş ama 2019 yılında zorluklar çekileceğini belirtmiş hatta bu konuyu köşe yazımda da yazmıştım. (https://www.airlinehaber.com/thy-zararinin-nedenleri-thyde-gelir-duserken-gider-artiyor/)
Kısaca doluluk oranlarının düşeceği belliydi. Linkini verdiğim köşe yazımda belirttiğim üzere %80’li doluluk oranlarına erişmek zor demiştim. THY ‘de 2019 yılı doluluk beklentisini nihayet indirdi.
Yeni havalimanına geçişin zorluklarını ve çok aceleye getirildiğini tekrar anlatacak değilim. THY yönetiminin de İstanbul havalimanının acele açılışından memnun kalmadığı kesin. Ancak yukarıda anlattığım gibi THY’nin başka seçeneği yoktu. Çünkü emir büyük yerdendi. Ya uyacaklardı ya da gideceklerdi. Gitseler ne olurdu? HİÇ.
Yerine hemen biri gelip tamam efendim yaman efendim diyecek ve bu havalimanı o tarihte yine açılacaktı. .
Öyle veya böyle oldu bitti. Şimdi ben demiştim demenin bir faydası ve anlamı yok. İşte bu taşınma olayında bile siyasi iktidar etkiliydi. THY’nin iki ayağı bir pabuca sığdırılmaya çalışıldı. THY yönetimi de benim tahminimin aksine bir gecede kazası belasız yeni havalimanına taşındı. Taşınma konusunda başarılı idiler.
Kısaca artık maç başladı. Bu günden sonra daha önce yaptığım yeni havalimanı eleştirilerine devam etmem abesle iştigal olur. Bugünden sonraya odaklanmak lazım. Şöyle olsaydı daha iyi olurdu. Ah ah dinletemedik. Ben demiştim. Tarzı konuşmaları rafa kaldırmak ve bugünden sonrasına odaklanmak lazım.
THY’nin uçuşlarındaki aksiliğin en önemlisi bence B737MAX konusu oldu. THY 12 adet 737MAX’ını kızağa çekmiş ve tarifesini 12MAX ile birlikte şimdiye kadar gelecek yeni MAX’ ları düşünerek ayarlamıştı. Kısaca 24 uçak eksiği ile yayınladığı programı yapmaya çalışıyor. İŞLERİ ZOR…
Bir an düşündüm de Pegasus bu durumda kalsa idi yani 12 +12 yani 24 MAX ı onlar almış olsa idi ne olurdu? Pegasus için de büyük bir yıkım olurdu.
Peki; B737 MAX’ların şimdiki sorununu önceden görebilmek mümkün müydü? Tabii ki HAYIR
THY’nin yolcu kaybının sebebi sadece B737MAX değil. Yolcuların İstanbul havalimanına ulaşım konusu da çok önemli. Benim tanıdığım birçok kişi düne kadar Atatürk havalimanını kullanırken şimdi Sabiha Gökçen havalimanını kullanıyor. THY’nin Atatürk havalimanındaki yolcusu Sabiha Gökçene kaydı. Bu sadece ulaşım açısındandı. MAX’lar + İstanbul havalimanı ulaşımın henüz çözülmemiş olması THY’yi zorlarken Pegasus doldu doldu boşaldı.
Zaman içinde her şey yerli yerine ulaşacaktır.