Kral Kelebekleri ihtişamlı güzelliği ile biliniyor. Yoğun olarak Batı Avrupa’da, Kuzey Amerika’da, Yeni Zelanda ve Avustralya’da yaşıyor. Her yıl milyonlarca Kral Kelebeği bir araya gelerek Amerika ve Kanada'dan Meksika'ya yaptıkları muhteşem göç yolculuğunu gerçekleştiriyor.
Şifalı otlar sadece insanlar için değildir. Arı ölümleriyle ortaya çıkan benzeri bir gerçek var. Bazı endemik ve yabani çiçeksi bitkilerin polenleri hasta arılar için şifa olabiliyor. Kral Kelebeği, binlerce yıldır ipekotunun kendisine hem silah hem şifa olacağını biliyordu, biz yeni öğreniyoruz. Arılar da hangi çiçeklerin kendilerine şifa olacağını biliyor ve insanoğlu bunu keşfedebilirse, nice hastalıklarına şifa olabilecek, tıbbi ve aromatik bitkilerin listesini çıkaracak ve ilaç gibi devaları keşfedebilecek.
Elimde “A’dan Z’ye Tıbbi Bitkiler” kitabı var. Eskiden neredeyse her evde bir tane şifalı bitkiler kitabı bulunurdu. Bunun diğerlerinden önemli bir farkı var: Kitabı yazan altı profesör de eczacılık fakültelerinde öğretim üyeliği yapıyor. Farmakoloji konusunda eğitim vermelerinin yanı sıra ülkemizde bulunan endemik ve tıbbi bitkiler konusunda kapsamlı birikimleri bulunuyor.
Bu kitap, uzun yıllarını bu bilime vermiş bilim insanlarından oluşan bir yazar grubu tarafından bilimsel literatür esas alınarak bu kültürün günümüze kadar ulaşan kısmı ve güncel bilgilerin bir araya getirilmesi ile yayına hazırlanmış.
Okuru harcıâlem reçetelerle sonuç alınamayacak yollara sokmadan, bilimsel adları, özellikleri verilerek, hangi durumlarda kullanılması ve kullanılmaması gerektiği, hangi kısımları hangi biçimde hazırlanırsa en iyi sonucun alınacağı bilgileriyle okuyucuya sunulmuştur. Kitap, hem bu zengin bilimsel bilgileri hem de hangi durumda hangi bitkinin kullanılacağına dair detaylı bir listeyi kapsamaktadır.
İstismara ve kulaktan dolma bilgilere açık bu alanda bitkilerin bilimsel içeriklerini ve bilimsel hazırlama yöntemlerini konunun gerçek uzmanlarından öğrenerek sağlığına dahil etmek isteyen okurlar için tavsiye ediyorum.
Kitapta 222 bitkinin yanı sıra, sıklıkla kullanılan iki hayvansal ürün olan polen ve propolis hakkında da bilgi yer alıyor. Her bitkinin bilimsel adı, familyası, kullanılan kısmı, Türkçe ve İngilizce adları, kullanım amacı, kullanılış şekli, dozu, uyarılar ve saklama koşulları da yer alıyor. Bence en önemli kısmı bu olsa gerek.
Bana göre, kitap kaliteli kuşe kağıda basılmalı ve bitkiler fotoğraf ve çizim olarak da gösterilmelidir.
Bir de uyarıda bulunmak istiyorum. Her bitkinin yetişme bölgesi, iklimin nemli - kurak olması veya başka coğrafi şartlar etkisiyle etken maddeleri aynı olmayabilir. Allerjen ve yan etkileri olan bitkilerde buna dikkat edilmesi gerekmektedir.
Daha da önemli olan, tıbbi ve aromatik bitkiler hala ambalajsız satılabilmektedir. Umarım en kısa zamanda bu konuda yayınlanacak bir yönetmelikle bu sahada daha sürdürülebilir çalışmalar için ortam hazırlanır.
Bir diğer nokta ise, endemik ve tıbbi bitkilerin tedavi amaçlı kullanımları ile oluşacak bir katma değerde mutlaka ait oldukları bölgelere ve insanlarına ekonomik bir katkıları olacak şekilde düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu alan sadece Türkiye’de önem kazanmıyor. Dünyanın pek çok yerinde endemik ve tıbbi bitkiler üzerine araştırmaların yoğunluğu artıyor. Etnobotanistler, sadece yeni bitkileri ve özelliklerini bize tanıtmıyorlar, pek çok hastalığın çaresinin tıbbi bitkilerde olduğunu da gösteriyorlar.
Bu haritada dünyadaki yoğun tıbbi ve endemik bitkilerin nerelerde olduğunu gösteriyor. Anadolu en yoğun bölgelerden biridir. Amazon da öyle...
Tamamlayıcı tıbbın örnekleri için kitaba başvurun ama bir de dünyadan taze bazı bilgiler paylaşmak istiyorum.
Yağmur ormanları Yeryüzünde en fazla yaşam bulunan yerlerin başında geliyor. Çok güzel bir Surinam atasözü var: "Yağmur ormanları henüz sormadığımız soruların cevabını bilir." Ancak hepinizin bildiği gibi hızla yok oluyor. Sadece karbon emisyonu sorunu yaşamıyoruz. Yukarıda bahsettiğim binlerce tıbbi bitkinin ve hayvanların varlığını da kaybetme riski yaşıyoruz.
Kuzeydoğu Amazon'da bir şifacı şark çıbanını tedavi edebiliyor. Dünyada 12 milyon insanı etkileyen çok fena bir tek hücreli canlıya bağlı hastalıktır. Batı tarzı tedavi, antimon iğneleri içermektedir. Oldukça acı verici ve pahalıdırlar, muhtemelen kalbinize de pek iyi gelmezler; çünkü ağır metaldir. Bu şaman veya şifacı ise Amazon yağmur ormanındaki üç adet bitki ile hastalığı tedavi ediyor.
Brezilya engereğinin zehiri, Sao Paulo Üniversitesi'nde incelendi ve sonra bir ACE inhibitörü olarak geliştirildi. Bu hipertansiyon için önde gelen bir tedavi oldu. Bugün gezegendeki ölümlerin yüzde 10'dan fazlasına hipertansiyon neden oluyor. Yani 4 milyar dolarlık bir endüstriden bahsediyoruz. Şifası bir Brezilya yılanına dayanıyor ve Brezilyalılar bundan tek kuruş bile kazanmıyorlar. Bu kabul edilebilir bir iş modeli değildir.
Avustralya Aborjinleri de bitkilerle tedavi konusunda pek çok sırlara sahip olduğu biliniyor. Afrika’dan Asya’ya da benzeri örnekleri artırabilirim. Mesela, Afrika’nın Baobab ağacı hayat ağacı olarak biliniyor. Niye mi?
Baobabların dünyada sekiz türü var. Bunlardan biri Afrika, biri Avustralya ve kalan altısı Madagaskar adası için endemik bir değerdir. Afrika'da olan çeşidinin fotoğrafını çok görmüşüzdür. Beyaz çiçeği vardır ve geceleri açar. Tozlaşmasını arılar değil yarasalar sağlar ve 'maymun elması' olarak bilinen meyveyi verir.
Baobab meyvesini açtığınızda beyaz, una benzer, etli kısmı görürsünüz. Bu kısım besin açısından çok zengindir ve protein içerir, hem de insan sütünden daha fazla protein... Evet, doğru okudunuz: insan sütünden daha fazla miktarda protein. Açlık çeken Afrika için bir fırsat olabilir mi? Gıda firmalarının besin takviyesi diye bildiğimiz şeyi sağlayabilmek için bu meyvenin peşinde olmalarının sebebi budur. Tohumlarından kozmetik sanayisinin, vücut losyonu gibi ürünlerde kullanmak için rağbet ettiği, kıvamlı bir yağ elde edilir. Gövde su depolar ki bu su, susamış bir gezgin tarafından içilebilir. Yapraklar geleneksel tıpta, bulaşıcı hastalıklara karşı kullanılır. Şimdi Afrikalıların neden onun hayat ağacı olduğunu düşündüklerini anladınız mı?
Maalesef başta Madagaskar’daki Baobab ağaçları olmak üzere yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır…
Elinize A’dan Z’ye Tıbbi Bitkiler kitabını alırsanız, okuyup uyguladıklarınız size şifa olsun. Ama ondan daha önemli olanı için de bir adım atın: Endemik, tıbbi ve aromatik bitkilere sahip çıkın. Çünkü bu dünyamızın en değerli hazinesidir.
Bilvesile Tıbbi Bitkiler kitabının yazarları olan Prof. Dr. Ömür Demirezer, Prof. Dr. Tayfun Ersöz, Prof. Dr. İclal Saraçoğlu, Prof. Dr. Bilge Şener, Prof. Dr. Ayşegül Köroğlu, Prof. Dr. Funda N. Yalçın Hocalarımız ile yayıncısı Hayykitap’a teşekkür ediyorum.