Dilimizin yozlaşarak geldiği acıklı durum

Ateş Nesin

12 Temmuz 1932 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk Türk Dil Kurumu'nu kurdu. Aradan geçen 82 yıl içerisinde dilimizin yozlaştırılarak gelmiş olduğu acıklı durum ortada. Konuyla ilgili daha önce yazmış olduğum bir yazımı bir kez daha siz değerli okurlara sunuyorum

Türkçe kılavuz
Türk Dil Kurumu, (TDK) Türkçeye giren yabancı kelimelere bulduğu karşılıkları,'Yabancı Sözlere Karşılık Kılavuzu'nda toplamış. Ama bana göre pek olmamış. Örneğin eküri kelimesine karşılık olarak ahırdaş demişler. Oysa aynı ahırda kalıp da eküri olmayan bir sürü at vardır. Yarış pistlerinde zaman zaman yabancı atların, sahipleri tarafından aralarında anlaşarak eküri olarak koşturulduğu da görülmektedir.
Duayen sözcüğü için, ne hikmetse aksakal kelimesini uygun bulmuşlar. Duayen diye tanımladığımız kişilerin arasında ak sakalı olanlar da kesin vardır. "Her gördüğün sakallıyı baban sanma" hesabı, her ak sakalı olanı duayen olarak kabul etmek de pek doğru bir şey değildir. Yüzyıllık çınarımız ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, salt kadın olduğu ve de ak sakalı olmadığı için duayenlik mertebesine erişemeyecek mi şimdi?
Voleybola, Avrupa ülkelerinin kullanmış olduğu uçan top karşılığını yakıştırmışlar. Futbola ayak topu deniyor , basketbol oyununa da sepet topu! İşte size evlere şenlik bir kaç örnek: "Bugün sınıf olarak ayak topu maçına gideceğiz", "Bu akşam babamla Abdi İpekçi'ye Sepet topu maçı izlemeye gideceğiz, ya da, " Ablam ve ben uçan top maçlarını hiç kaçırmıyoruz" gibi...
Ordövr için de yemek altı denilmiş. Yemek altı, yemekten önce içilen bir aperatif içki ya da yenilen herhangi başka bir şey de olabilir. Ordövr tabağına, bugüne dek kullandığımız, karışık meze tabağı demek neyimize yetmiyor? Kendimizi bildik bileli kullandığımız meze sözcüğünün farsça olması o denli önemli mi?
Terör yerini yıldırı sözcüğüne bırakmış! Bu değişiklik de yerini tam bulmayıp, kabak gibi sırıtmış bence. "Bu insanları terörden yıldırmak için ne yapmalıyız?" gibi bir cümleyi, yapılan bu değişiklikten sonra kulağa hiç de hoş gelmeyen"Bu insanları yıldırıdan yıldırmak için ne yapmalıyız?" diye mi kullanacağız ? Saygın dilcilerimiz, panik karşılığı için de ürkü kelimesini kullanmışlar. Bu iki sözcük yakın anlamlı olsalar da, dikkatlice incelendiğinde aralarında bayağı farklılıklar görülür...
Siz bu sözcüklerin günün birinde tutacağına, günlük konuşma dilimize girip, ulusumuz tarafından kullanılacağına inanıyor musunuz? Ben asla! Şunu da hemen belirteyim ki, bütün bu yazdıklarım benim kişisel düşüncelerim olup, katılan da olur, katılmayan da elbette...
Dilimizin yabancı kelimelerden arınması için geçmişte bir çok değerli yazarımız, edebiyatçımız büyük bir çaba göstermişlerdir. Özellikle 1950 ve 1960'lı yıllarda, dil konusunda çok sıcak tartışmalar yaşanmış, sağdaki tutucu kalemlerle, sol kesimdekiler hakaret derecesine varan ağır sözlerle birbirlerine acımasızca yüklenmişlerdi. Öz Türkçe adına savaşanlardan ve başı çekenlerden birisi de, eleştirmen ve deneme ustası, yazar Nurullah Ataç'tı. Ama Ataç da abartıya kaçıp, kullanımı ve benimsenmesi güç, bazı anlamsız kelimeleri dilimize sokabilmek uğruna tüm olanaklarını kullanmıştı.
Yıllar önce Türkçe'mize kazandırılmaya çalışılan kelime anlamındaki tilcik sözcüğü hiçbir zaman tutmadı, cümle karşılığı olan tümce ise kısmen yerleşti dilimize. Sarhoşa seçenek olarak önerilen esrik ise günlük yaşamımıza hiç giremedi, zaman zaman salt yazın dilinde kullanılıyor. Hayal, hülya karşılığı imge sözcüğü de keza öyle...
Sanırım belli yaşta olanlarınızın çoğu anımsar; bundan yıllar önce, Karaköy Kemeraltı Caddesi'nde, şimdi yerinde yeller esen bir anahtarcı dükkanı vardı, adı da sapına dek Türkçe, "Açkıcı işliği" idi!
Bundan bir kaç yıl süre önce yitirdiğimiz rahmetli İlhan Selçuk, geçireceği kalp ameliyatı öncesindeki bir yazısında yürek kelimesini kullanmayı yeğlemişti.Oysa tıp dilinde "Açık kalp ameliyatı" sözü kullanılır bizde. Bunun yerine "Açık yürek ameliyatı" dersek, kulağa hiç de hoş gelmez doğrusu. Ciğerciden yürek isteriz mutfağımızda pişirip yemek için, kalp istemeyiz haliyle...Herkesin bildiği gibi, yüreksiz adam demek, korkak adam demektir, kalpsiz adam ise duygusuz, vicdansız adam...Görüldüğü gibi aynı anlamı taşımalarına karşın kalp ve yürek gibi eş anlamlı bazı kelimelerin kullanım alanları çok farklıdır dilimizde.
Türkçe'miz çok zengin ve güzel olduğu denli, doğru kullanımı güç bir dildir de. Ülkemizin geleceğinin aydınlığı bakımından tüm eğitim kurumlarımızda Türkçeye gereken özen kesinlikle gösterilmeli, gençlerimize, dillerini iyicene öğrenip, ona egemen olmaları konusunda; sınırları fazla zorlamadan, abartıdan kaçarak her türlü yardım yapılmalıdır. Çünkü ana dillerini yeterince bilmeyen uluslar, herkes tarafından kolaylıkla kandırılmaya uygun, özgürlüklerini er geç günün birinde yitirmeye mahkum uluslardır!